Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Anayasa değişikliklerinin yargı bağımsızlığını zedeleyecek yönde yapılıyor olmasından rahatsızlık duyduğunu söyledi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda Adalet Bakanının oy hakkı kısıtlanarak bulunması, Adalet Bakanlığı müsteşarının ise Kurul’a üye olmamasının yargı bağımsızlığı açısından uygun olduğunu söyleyen Selçuk, değişikliklerin yargı bağımsızlığını zedelemeden yapılması için kendi önerilerini Radikal’e anlattı. Selçuk’un sözleri şöyle:

* Hukukta yetkin sistem yoktur. Hüner, iyilikleri kötülüklerine üstün bir sitemi yaratmak. Bağımsız yargı istiyorsak, HSYK üyeleri seçimine yasama ve yürütme (cumhurbaşkanı) karıştırılmamalı, yargıya güvenilmeli.

* Karşılaştırmalı hukuka başvurma metodolojisine uyulmalı. Kuralların yanısıra yaşanan sakıncalar , yakınmalar bilinmeli, o ülkelerdeki hastalıklar taşınmamalı. Fransa’da HSYK’nın başkanı Cumhurbaşkanı. Chriac buna karşıydı. Bildiğimce Sarkozy değiştirdi. Yargıçlar Kurulu’nun başına Yargıtay Başkanı’nı, Savcılar Kurulu’nun başına da Başsavcıyı getirdi. Yakında yasalaşacak.

* Bu sistem, ‘Al gülüm, ver gülüm’ gibi, ‘kast’ gibi topal benzetmelerle çürütülemez. Kastta sınıflar var , geçiş yok. Anglo-sakson sisteminde seçim var. Kara Avrupa’sı ve bizde, en alttan doruğa başarıya göre meslekte yükselme söz konusu.

Bunların ışığında benim önerilerim şunlar:

1- Adalet Bakanı, HYSK’ya katılmalı; ama kural olarak oy hakkı olmamalı. Oy hakkı olacağı durumlar sayılmalı. Bakanın katılmasının acı örneklerini özellikle üye seçimlerinde yaşadık.

2- Müsteşar olmamalı. Bu, bakana iki oy demek. Müsteşar, bakana ters düşemez. Düşerse bakan onu değiştirmek zorunda. Değiştirmezse otoritesi sarsılır. Her gelen bakan, müsteşarı değiştirir. Doğal bu. Müsteşar da üye seçilir. Tek istisna bundan önceki müsteşar; kendi istemedi, seçilmedi.

3- HSYK üyeleri, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden seçilmeli. Seçilenler, ilk mahkemeleri de temsil ederler. Onların dertlerini yaşamış, bilen kişilerdir. İlk mahkemelerden seçilirlerse hedefleri, doğallıkla Yargıtay, Danıştay üyeliği olduğu için, Kurul’a Yargıtay ve Danıştay’dan gelen üyelerle sürtüşmemeye, yakınlaşmaya çabalarlar. İlk mahkemedeki meslektaşlarını yeterince temsil edemezler. Geçmişte böyle oldu. Gerçekçi olalım. Kendimizi kandırmayalım.

4- Barolardan üye seçimi, olağan gibi, ama kaçınılamaz bir sakıncası da var. Avukat üyeler, yargıç ve savcıların gizli sicillerini görecek. Bunlar kötüye kullanılmaya elverişli. Hiçbir sistem iyi niyete, dürüst ve kahraman insanlara göre kotarılmaz. Olası yanlışlıkları dışlayacak biçimde, sıradan insanlara göre kotarılır. Kimi sistemlerde bunlar yaşanıyor.

5- HSYK üyelerinin ileride Yargıtay’da ve Danıştay’da daire başkanlığı, başsavcılık ve birinci başkanlık seçimlerinde aday olma hesaplarını ve bu üyeliği basamak yapmalarını önlemek için süre iki yılla sınırlanmalı. Tersi durumda kendilerine oy verecekleri kişileri yüksek yargıya üye seçerler.

6- HSYK üyeleri, sadece Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşmalı. Bu organlardaki üye ve başkan sayıları oranına göre Yargıtay’dan 11, Danıştay’dan altı üye alınmalı. Sayı çoğaldıkça kararlarda nesnellik ve yansızlık doğru orantılı olarak artar. Kurul başkanı ve yardımcısı seçim ya da kıdeme göre olabilir. Sözgelimi, Yargıtay’dan gelen en kıdemli üye başkan, Danıştay’dan gelen kıdemli üye yardımcısı olabilir.

7- Taslağı hazırlayan meslektaşlarım, ne geçmişte yaşanan sakıncaları değerlendiriyor, ne de örnek alınan ülkelerde ortaya çıkan sakıncaları dikkate alıyorlar. Üstelik yargıdan gelen eleştirileri iyi niyetli olmamakla suçluyorlar. Bu yanlış bir yaklaşım. Ben emekliyim. Bir beklentim olabilir mi? Yakında emekli olacakların da bir beklentisi olamaz. Lütfen herkes, metni değerlendirsin, insanların iç dünyalarını değil. Bu iç dünya değerlendirmelerinden çok rahatsızlık duyuyorum.

Radikal


  ANAYASA ÇALIŞMALARI İLE İLGİLİ FARKLI GÖRÜŞLER İÇİN TIKLAYINIZ.