Türkiye Barolar Birliği'nden yapılan açıklamada "Anayasa ve yasalarımız, fakültelerin kanunla kurulacağını hükme bağlamıştır. Cumhurbaşkanı kararı bireysel işlem niteliğinde olduğundan, düzenleyici işlem nitelikli dava konusu karar açıkça Anayasa’ya aykırıdır. Ayrıca gerekli ihtiyaç analizleri ve akademik alt yapı çalışmaları yapılmadan kontrolsüz şekilde açılan hukuk fakültelerine bir yenisinin daha eklenmesinde hiçbir kamu yararı bulunmamaktadır. Bu gerekçelerle Birliğimiz tarafından, Boğaziçi Üniversitesi’nde Hukuk ve İletişim fakültelerinin kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararına karşı açılan iptal davasına, davacılar yanında “Hukuk Fakültesi kurulmasına ilişkin kısım yönünden” katılma talebinde bulunulmuştur." denildi.

Danıştay’a yapılan başvuruda, Cumhurbaşkanlığı kararının iptali ile yargılama sonuçlanıp hüküm verilinceye kadar yürütülmesinin durdurulması istendi.

TBB'den Danıştay’a yapılan başvuru dilekçesi şöyle;

DANIŞTAY 8. DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

DOSYA NO : E.2021/2310

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMLİDİR.

DAVACI YANINDA KATILMA TALEBİNDE BULUNAN : Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı
Oğuzlar Mah. Barış Manço Cad. Av. Özdemir Özok Sokak No: 8 Balgat Ankara

VEKİLİ : Aynı Adreste.

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI : 1- T.C. Cumhurbaşkanlığı
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi 06560 Beştepe Ankara

VEKİLİ : UETS adresi
2- Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
Üniversiteler Mah., 1600. Cad. No:10, 06800 Çankaya Ankara

VEKİLİ : UETS adresi

KONU : 06.02.2021 tarih 31387 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 3519 sayılı Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptali ile yargılama sonuçlanıp hüküm verilinceye kadar yürütülmesinin durdurulması talebi ile Dairenizin E.2021/2310 sayılı dosyasında açılan davaya davacı yanında “Hukuk Fakültesi kurulmasına ilişkin kısım yönünden” katılma talebimizin sunumdur.

RESMÎ GAZETE YAYIM TARİHİ : 06.02.2021

AÇIKLAMALAR :

I- Türkiye Barolar Birliğinin Davaya Katılma Hak ve Yetkisi:

1- Anayasa ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun Türkiye Barolar Birliğine Verdiği Görev ve Yetkiler Kapsamında Birliğin Davaya Katılma Hak ve Yetkisi Bulunmaktadır:

a) Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

b) Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. ” hükmünü içermektedir.

c) Anayasa’nın 135. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir”.

d) Alıntılanan anayasal hükümler gereğince avukatlık mesleğinin düzenlenmesi, denetimi konusunda görev ve yetki Türkiye Barolar Birliğine ait olduğundan; avukatlık mesleğine şekil veren müvekkil Birlik, mesleğin geleceğe taşınmasında, savunma makamının yargının kurucu unsuru olarak varlığını sürdürerek hukuk devleti ilkesi ile adil yargılanma hakkının tam anlamıyla işlerlik kazanması yönünde kuruluşundan bu yana etkin çaba göstermektedir.

e) Bu bağlamda, 06.02.2021 tarih 31387 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 3519 sayılı Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı, avukatlık mesleğinin biricik kaynağı olan Hukuk Fakültesi kurulmasına ilişkin kısmı, avukatlık mesleğini anayasal ve yasal hükümler uyarınca planlayan, denetleyen ve düzenleyen Türkiye Barolar Birliğini doğrudan ilgilendirmektedir.

f) Anayasa ile korunan hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olan avukatlık, Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesinde de belirtildiği üzere, kamu hizmeti ve serbest bir meslek olup avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder

g) Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.

h) 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 109. maddesine göre ise, Türkiye Barolar Birliği, bütün baroların katılımıyla oluşan, kamu kurumu niteliğinde, tüzel kişiliğe sahip bir meslek kuruluşudur. Türkiye Barolar Birliği, kurulduğu günden bu yana yasaların bir meslek kuruluşu olarak kendisine yüklediği görevlerinin yanında, toplumun hukuki sorunlarıyla ilgili görüş ve önerileriyle de Türk hukuk sisteminin gelişmesine katkı sağlamış olup, sağlamaya da devam edecektir.

i) 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Birliğin görevleri” başlıklı 110. maddesinin 19. bendinde bütün baroların katılımı ile oluşan kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliğine “avukatların meslekte gelişmelerini teşvik edecek ve sağlıyacak her türlü tedbiri almak”, “Yönetim Kurulunun görevleri” başlıklı 121. maddesinin 18 bendinde “..mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlallerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşları savunmak ve bu konularda her türlü yasal ve idari girişimde bulunmak” görevleri verilmiştir. Gerek Anayasa’nın verdiği mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak yükümlülüğü gerekse kanun koyucunun verdiği yukarıda alıntılanan görev ve yetki uyarınca, müvekkil Birliğin davaya katılma hakkının bulunduğunun kabulü gerekmektedir.

j) Ayrıca, “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak” da Avukatlık Kanunu’nun 110/17 maddesiyle Türkiye Barolar Birliğine verilmiş bir görevdir.

k) Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da aşağıda alıntılanan 23.12.2020 tarih 2020/1033- 3395 sayılı kararında baroların insan haklarını korumak ve hukukun üstünlüğünü sağlamak görevi çerçevesinde, iptal davasına konu işlemin hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ilkesi, genel kamu yararı, Anayasa ile koruma altına alınan hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açıp açmadığı değerlendirilerek baroların dolayısıyla aynı yasa hükmü müvekkil Türkiye Barolar Birliği için de düzenlendiğinden; Birliğin iptal davası açma menfaat ve ehliyetinin kabul edilmesi gerektiği ifade etmektedir (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 23/12/2020 tarih ve E. 2020/1033 K. 2020/3395 sayılı kararı).

l) Katılma talebinde bulunduğumuz davada iptal isteminde bulunulan Hukuk Fakültesi açılmasına ilişkin idari işlem, hukuk dünyasında var olmaya devam ettikçe, aşağıda ayrıntılı şekilde açıklanacağı gibi; gerekli alt yapı çalışmaları oluşturulmadan başlatılan ve ısrarla devam ettirilen süreç uyarınca sayıları nerdeyse üç basamaklı olan hukuk fakültelerine bir yenisi eklenmiş olacaktır.

m) Böylelikle iddia- savunma-karar mekanizmalarına ait tüm hukuk kurumlarının şikayet ettiği hatta çözüm olarak Kanun Koyucunun 7188 sayılı Kanun ile hukuk mesleklerine giriş sınavı getirdiği hukuk eğitimine bir plansız halka daha eklenecektir.

n) Zayıf hukuk eğitimi, işlevini tam olarak yerine getiremeyen yargı sonucunu doğuracağından; sonuçta bu idari işlem yurttaşın savunma hakkı ile hak arama hürriyetini kullanmasına engel teşkil edecektir.

o) Yukarıda açıklanan gerekçeler uyarınca hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak işlevi olan müvekkil Birliğin, katılma talebinde bulunulan davaya konu “Hukuk Fakültesi kurulmasına ilişkin işlemin” temelinde “kamu yararı” bulunmadığının, vatandaşın hak arama özgürlüğü ile adil yargılanma hakkına aykırılık sonucu doğuracağının kabulü gerekmektedir.

p) Hal böyle olunca da müvekkil Türkiye Barolar Birliğinin davaya katılma hak ve yetkisinin kendisine verilen anayasal ve yasal yükümlülükler kapsamında olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Zira; dava konusu işlemin Hukuk Fakültesi kurulmasına dair kısmı doğrudan Türkiye Barolar Birliğinin görev alanı ile ilgilidir.

2- Dava Konusu Hukuk Fakültesi Kurulması Kararı Avukatlık Mesleğinin Gelişimi ve Kararın Alınma Usulü ise Hukukun Üstünlüğü İlkeleri ile İlgilidir.

a) Avukatlık Kanunu’nun 3/b maddesi gereği avukatlık mesleğine kabul edilebilmek için hukuk fakültesi mezuniyetine (veya denkliğine) sahip olunması gerekmektedir. Bu nedenle ülkedeki hukuk fakültelerinin nicelik ve nitelikleri konusundaki değişiklikler, Türkiye Barolar Birliğinin görev ve yetki alanında bulunan avukatlık mesleğinin gelişimi bakımından da önemli sonuçlar doğurmaktadır.

b) Türkiye’de 89 hukuk fakültesi bulunmaktadır. Hukuk fakülteleri her yıl 20 bine yakın mezun vermektedir. Mezunların önemli bir kısmı avukatlık mesleğine katılmaktadır. Söz gelimi 2020-2021 arasında kalan bir yıllık dönemde, avukat sayısı 17.321 artmıştır.

c) Ayrıntısı aşağıda açıklanacağı üzere hukuk fakültesi kurulması kararı, kanunun öngördüğü usule uygun değildir. Dolayısıyla kanuniliği ve hukuki öngörülebilirliği kapsayan hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Türkiye Barolar Birliğinin hukukun üstünlüğünü savunmak ve korumak ve işlerlik kazandırmak görevini yerine getirebilmesi için davaya katılımına karar verilmesi gerekmektedir.

3- Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile yargıya güvenin tesisi için iyi yetişmiş hukukçulara ihtiyaç bulunmaktadır.

a) Hukukçuların nitelikli eğitim almaları yargı bağımsızlığının önemli unsurlarından biri olarak görülmektedir. Zira ancak hukuki anlamda nitelikli eğitim almış hukukçuların ve yargı mensuplarının varlığı halinde yargı kendisini dış etkenlere karşı koruyabilecektir. Söz gelimi Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyinin (CCJE) hazırladığı Hâkimlerin Magna Carta’sı olarak bilinen Temel İlkeler’e göre “Eğitim, yargı sisteminin kalitesinin ve etkinliğinin yanı sıra hâkimlerin bağımsızlığının korunmasında da önemli bir unsurdur”. Dolayısıyla hukukçuların nitelikli eğitim almalarının sağlanması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesinin de bir gereğidir.

b) Anayasa Mahkemesinin 15/10/2009 tarih E. 2007/16 K. 2009/147 sayılı kararında,

“Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan ‘bağımsız yargı’, yargının olmazsa olmaz koşulu olan ‘savunma’ ile anlam kazanır. Savunma, ‘sav-savunma-karar’ üçgeninden oluşan yargının vazgeçilmez öğesidir. Adaletli bir yargılamanın varlığı, ancak avukatın etkin katılımıyla sağlanabilir. Avukatlığın önemi ve özelliği nedeniyle bu mesleğe girişin kimi koşul ve kayıtlamalara bağlı kılınması, hukuk devletinin ve adil yargılanma hakkının gereğidir.

Avukatın seçkinliği ve üstün nitelikler taşıması hem kamunun hem de yargının beklediği bir husus olup, bunun sağlanmasında mesleğin gelişmesine katkı kadar mesleğe seçilme de önem kazanır. Sadece temel hukuki konularda eğitilmiş olmak, bir mesleği yürütmek için yeterli olamaz. Mesleki açıdan yetkinlik, stajyerlik gibi özel eğitimlerin yanı sıra mesleğe girişte seçme ya da elemeyi de içerir.

Yasa koyucu tarafından sınavın getirilmesindeki, savunma hakkı ve adil yargılamaya, adaletin gerçekleşmesine ve avukatlık mesleğinin niteliğine dayalı kamu yararının, sınavın kaldırıldığı tarihte de geçerliliğini koruyup korumadığının saptanması, sınavın getirildiği zamandaki koşullar, kaldırılma zamanında değişmemiş ya da ortadan kalkmamış, hatta avukatlık mesleğinin niteliği yönünden çok daha önemli hale gelmişse bunun da değerlendirilmesi gerekir” ifadelerine yer verilmektedir

4- Son olarak yargılamaya taraf olmak için kullanılan “menfaat” kavramı idarenin hukuka uygunluğunun sağlanması bağlamında yorumlanmalıdır.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26/05/2000 tarih E.1999/390, K.2000/761 sayılı kararında

“Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat alakasının varlığı, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması, dava açma ehliyeti için yeterli sayılmaktadır.

Ayrıca, iptal davaları ile idari işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasına, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, böylece de idarenin hukuka bağlılığının belirlenmesine, sonuçta hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilebilmesine olanak sağlandığından bu davalarda menfaat ilişkisinin bu amaç doğrultusunda yorumlanması gerekmektedir” denilmektedir.

1136 sayılı Avukatlık Kanununun 121. maddesi uyarınca “..avukatlık mesleğinin gelişmesine… katkıda bulunmak” ve avukatlık mesleğini ve meslektaşları korumak adına her türlü idari ve yasal girişimde bulunmakla yükümlü Türkiye Barolar Birliğinin avukatların meslek örgütü olarak dava konusu edilen karardan uzun vadede tüm hukuk dünyası ile birlikte avukatlık mesleği de zarar göreceği açık olduğundan Mahkemenizde görülen davaya “Hukuk Fakültesi kurulmasına ilişkin kısım yönünden” katılma talebinde bulunma zorunluluğu doğmuştur.

Yukarıda yapılan tüm açıklamalar uyarınca müvekkil Türkiye Barolar Birliğinin Dairenizin E.2021/2310 sayılı dosyasında açılan davaya davacı yanında “Hukuk Fakültesi kurulmasına ilişkin kısım yönünden” katılmaya hak ve yetkisi bulunmakta olup davaya katılmamızın kabulüne karar verilmesini talep etmekteyiz.

II- Dava Konusu Düzenleyici İşlem ve İptal Nedenleri:

Davalı T.C. Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan ve 06.02.2021 tarih 31387 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 3519 sayılı Cumhurbaşkanlığı işlemi ile Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kurulmasına karar verilmiştir.

Aşağıda açıklanan nedenler uyarınca davacı yanında katılma isteminde bulunduğumuz dava konuş işlemin “Hukuk Fakültesi kurulmasına ilişkin kısmı”nın iptali gerekmektedir.

1) Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. Aksi takdirde görev gaspı durumu ortaya çıkacaktır.

a) Anayasa’nın 6/3. maddesi uyarınca “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz”.

b) Ayrıca “İdarenin, kendi görev alanına girmeyen, aslında hiçbir idari kuruluşun görev alanına girmeyen bir konuda karar almasına, ‘görev gaspı’ denilmektedir…. Görev gaspında idarenin karar aldığı konu, yasamanın, ya da yargının görev alanına giren bir konudur.” (Prof. Dr. A. Şeref Gözübüyük ve Prof. Dr. Turgut Tan, İdare Hukuku Cilt II İdari Yargılama Hukuku, Güncelleştirilmiş 9. Bası 2017, Ankara, s. 445).

2) Anayasa’nın “Yükseköğretim kurumları” kenar başlıklı 130. maddesi ile 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 5/f maddesi ve Üniversitelerde Akademik Teşkilat Yönetmeliği’nin 7. maddesi uyarınca fakülteler kanunla kurulur.

a) Anayasa’nın “Yükseköğretim kurumları” kenar başlıklı 130/9. maddesi uyarınca mevzuatta “Yüksek düzeyde eğitim - öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan; kendisine birimler bağlanabilen bir yükseköğretim kurumu” olarak tanımlanan fakültelerin de üniversitelerin kuruluşu ve organları sıfatıyla kanunla düzenlenebileceği hükme bağlanmıştır.

b) 2547 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (f) bendinde yer alan düzenleme “Üniversiteler ile yüksek teknoloji enstitüleri ve bunlar içindeki fakülte, enstitü ve yüksekokullar, Cumhurbaşkanınca yapılan yükseköğretim planlaması çerçevesinde (…) kanunla kurulur” hükmünü içermektedir.

c) Üniversitelerde Akademik Teşkilat Yönetmeliği’nin “Fakülte” başlıklı 7/1. maddesinde “Fakülte; yüksek düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan ve kendisine enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluşlar bağlanabilen bir yükseköğretim kurumudur ve kanunla kurulur” hükmü yer almaktadır.

3) Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Ayrıca Cumhurbaşkanı kararı, bireysel işlem niteliğindedir.

a) Anayasa’nın 104. maddesinde “Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz” düzenlemesi yer almaktadır.

b) Ayrıca Cumhurbaşkanı kararı bireysel işlem niteliğindedir. “Bu nitelikteki kararlardan anlaşılması gereken ise, Cumhurbaşkanı’nın herhangi bir başka makam, merci ya da organının katılımı ya da önerisi olmaksızın tesis edeceği işlemlerdir” (Prof. Dr. Metin Günday, İdari Yargılama Hukuku, Ankara, 2022, s. 207). Bu kararların çeşitli üst düzey kamu yöneticilerinin atanması veya acele kamulaştırma benzeri kararlar olduğu kabul edilmektedir. Fakülte kurulması gibi, düzenleyici nitelikte bir işlemin Cumhurbaşkanı kararı olarak alınabilmesi mümkün değildir.

Açıklanan sebeplerle fakülte kuruluşunun kanunla kurulacağı sabit olduğundan, kanunla düzenlenen bir hususta Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacağından, kaldı ki, davaya konu işlemin “Cumhurbaşkanı kararı” olarak gerçekleştirildiği, bu isimlendirme altında “düzenleyici nitelikte” işlem yapılamayacağı açık olduğundan, görev gaspının tespitine ve iptali istenen düzenlemenin öncelikle yetki yönünden Anayasa’ya ve kanuna açık aykırılık teşkil ettiğinin kabulü gerekmektedir.

4) Yeni Fakülte Kurulması İçin İzlenmesi Gereken Yol İzlenmeden, Gerekli Hazırlıklar Yapılmadan, Kadro Oluşturulmadan ve Alt Yapı Sağlanmadan, Ansızın Hukuk Fakülte Kurulması Kararında Hukuk Fakültelerinin Mevcut Nitelik Sorunu Da Dikkate Alındığında “Kamu Yararı” Bulunmamaktadır:

a) Yukarıda müvekkil Birliğin davaya katılma hak ve yetkisini açıklarken değinildiği üzere; güvenilir yargının tesisi için iyi yetişmiş hukukçulara ihtiyaç bulunduğu sabittir. İyi hukukçuların ise, planlı, programlı kurulan hukuk fakültelerinde verilen eğitim sayesinde yetişeceği açık iken; alt yapı çalışmaları gerçekleştirilmeden açılan Hukuk Fakültesinin kurulmasına ilişkin dava konusu kararda “kamu yararı”nın yokluğu kuşkusuzdur.

b) Zira; avukatlık mesleğinin dolayısıyla savunma makamının biricik kaynağı hukuk fakültelerinin belirli bir sistem ve alt yapı çalışması çerçevesinde üniversitelerin talebi ve kurulacak fakülteye olan ihtiyaçları dikkate alınarak var edilmesi, sadece sav-savunma- yargının güçlenmesi ile hak arama hürriyetinin daha etkin şekilde kullanılmasını sağlamayacak; bilimsel özerkliğe de hizmet edecektir.

c) Gerekli fizibilite çalışmaları yapılmadan, ihtiyaçlar gözetilmeden, kanunun öngördüğü usullere uyulmadan, kelimenin tam anlamıyla “üç gün” içerisinde gerçekleştirilen hukuk fakültesi kurulması kararında “kamu yararı” unsurunun gözetilmediği açıkça görülmektedir.

d) Hukuki işlem gerçekleştirilirken kamu yararının gözetilmemesinin ötesinde, işlem açıkça kamu yararına aykırıdır. Zira yukarıda açıklandığı üzere nitelikli hukukçu yetiştirilmesi amacına uygun olmayacağı, ülkede zaten çok sayıda bulunan hukuk fakültelerine ve mezunlarına yeni katılımlar yaratmak dışında bir işlevi olmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda Türkiye’de 89 hukuk fakültesi olduğu belirtilmişti. Bu hukuk fakültelerinin -yeni kurulan Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi de dahil- 28’i (6’sı devlet ve 22’si vakıf olmak üzere) İstanbul’da yer almaktadır. Dolayısıyla coğrafi anlamda da yeni hukuk fakültesinin yapacağı herhangi bir katkı olmadığı anlaşılmaktadır.

e) Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 23.02.2022 tarih YD İtiraz No. 2022/60 sayılı kararının karşı oyunda da katılma talebinde bulunduğumuz Hukuk Fakültesi kurulması işleminde kamu yararı bulunmadığı, akademik ve bilimsel gereklere uyulmadığı, dolayısıyla Anayasa’ya ve kanuna aykırılık oluşturduğu tespit edilmiştir:

“İdareye tanınan takdir yetkisinin kamu yararı amacına ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılması zorunludur. Bu hususun, idarenin takdir yetkisi alanı içinde yaptığı işlemlerde hukuken geçerli nedenlere dayanılması ile sağlanacağı, idarenin gösterdiği sebeplerin yargı yerince tartışılacağı, idarenin gösterdiği sebeplerin yargı organınca uygun görülmemesi halinde maksat unsuru yönünden ya da maksat ve sebep unsuru yönünden aykırılık gerekçesiyle iptal edileceği, bir başka anlatımla; idarece işlem tesis gerekçesinin hukuken geçerli bir nedene dayandırılmaması halinde, işlemin tesisinde kamu yararı dışında başkaca bir amaçla hareket edildiği sonucuna ulaşılacağı, dolayısıyla buradaki sebep unsuru yönünden hukuka aykırılık durumunun, işlemi maksat unsuru yönünden sakatlayacağı açıktır. (Nuri Alan, Türk İdari Yargısında Yerindelik ve Takdir Yetkisinin Değerlendirilmesi, İdari Yargıda Son Gelişmeler Sempozyumu, (10-11-12 Haziran), Ankara, Danıştay Yayınları,1982, Sf.54-55-56)

2547 sayılı Yasa'nın "Ana İlkeler" başlıklı 5. maddesinin (h) bendine göre, yükseköğretim kurumlarının geliştirilmesi, verimlerinin artırılması, genişletilmesi ve bütün yurda yaygınlaştırılması amacına yönelik olarak yenilerinin açılması, öğretim elemanlarının yurt içinde ve dışında yetiştirilmeleri ve görevlendirilmeleri, üretim - insangücü- eğitim unsurları arasında dengenin sağlanması, yükseköğretime ayrılan kaynakların ve ihtisas gücünün dağılımı, milli eğitim politikası ve kalkınma planları ilke ve hedefleri doğrultusunda ülke, çevre ve uygulama alanı ihtiyaçlarının karşılanması, örgün, yaygın, sürekli ve açık eğitim - öğretimi de kapsayacak şekilde planlanır ve gerçekleştirilir.

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın resmi web sitesinden alınan verilere göre, Türkiye'de devlet ve vakıf üniversitesi olmak üzere toplam aktif ve pasif durumda bulunan doksan (90) hukuk fakültesinin bulunduğu, bu fakültelerde profesör, doçent, doktor öğretim üyesi, araştırma görevlisi toplam 4126 akademik personel olduğu, fakültelerde 16.469'u 2021/2022 eğitim öğretim dönemi yeni kayıt olmak üzere, 78.598 öğrencinin hukuk eğitimi aldığı; yine devlet ve vakıf üniversitesi olmak üzere aktif pasif altmış yedi (67) iletişim fakültesi bulunduğu, bu fakültelerde 15.425'i yeni kayıt olmak üzere toplam 68.033 öğrencinin eğitim gördüğü ve 1953 akademik personelin görev yaptığı görülmektedir.(Erişim: Erişim Tarihi: 23/11/2021)

Ayrıca Türkiye'de 2019 yılı itibarıyla 82 hukuk fakültesinden 20'si kendisine hukukçu bir dekan bile bulamamıştır. Ne yazık ki, bu 20 hukuk fakültesi ilahiyatçı, ziraatçı, tıpçı, kimyacı gibi hukukçu olmayan dekanlar tarafından yönetilmektedir. (Kemal Gözler "Hoşgeldin Boğaziçi Hukuk!", Anayasa. Gen. Tr)

Yukarıda yer alan istatistiki veriler karşısında, dava konusu işlemde amaçlanan kamu yararı ve gözetilen hizmet gereklerinin davalı idarelerce ortaya konulamadığı, bu haliyle işlemin sebep ve amaç unsuru yönünden hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan; Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'nün 03/02/2021 tarih ve 2982 ve 2983 sayılı yazıları ile üniversite bünyesinde hukuk fakültesi ve iletişim fakültesi kurulması yolundaki tekliflerin Cumhurbaşkanlığı'na iletildiği, anılan teklif yazılarında yabancı dil yeterliliğine sahip hukukçu ve iletişimci yetiştirilmesinin amaçlandığının ifade edildiği görülmektedir.

Burada, yeni fakülte kurulması ile ilgili olarak üniversitenin akademik organlarının herhangi bir görüşüne başvurulmadığı, sadece rektörün yazısı üzerine istemlerin yürütüldüğü, bu haliyle akademik ve bilimsel gerekliliklere uyulmadan işlem tesis edildiği görüldüğünden, bu durum hizmetin gereklerine uymadığı gibi Anayasa'nın 130. maddesinde zikredilen bilimsel özerklikle de bağdaşmamaktadır.

Ayrıca, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı'nın, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun "Ana İlkeler" başlıklı 5. maddesinin (h) bendinde yer alan; yükseköğretim kurumları ve bunların birimlerinin geliştirilmesi, verimlerinin artırılması, genişletilmesi ve bütün yurda yaygınlaştırılması amacına yönelik olarak yenilerinin açılmasının, milli eğitim politikası ve kalkınma planları ilke ve hedefleri doğrultusunda ülke, çevre ve uygulama alanı ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla planlanacağı ve geliştirileceği kuralına da aykırı olduğu kanaatine ulaşılmıştır.”

III- YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİ:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinde “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır …İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir….” hükmüne yer verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 27. maddesi “2. Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. “ hükmünü içermektedir.

Katılma talebinde bulunulan davada iptalini istediğimiz Cumhurbaşkanı kararının hukuk fakültesi kurulmasına ilişkin ilgili kısmı yürürlükte kaldığı sürece, kamu yararı ile bireylere anayasal hak olarak verilen adil yargılanma hakkı, hukuk devleti ilkesi ve Türkiye Barolar Birliğinin avukatların meslek örgütü olarak uzun vadede tüm hukuk dünyası ile birlikte avukatlık mesleği de zarar göreceğinden; özellikle kadro atamalarının yapılması, kararın verilmesine kadar geçen sürede öğrencilerin kabulü gibi işlemlerin gerçekleştirilmesiyle onarılamaz zararların engellenmesi ve telafisi olanaksız bu durumun önlenebilmesi için, yargılama sonuçlanıncaya kadar katılma talebimiz yanında yürütmenin durdurulmasını da talep zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ NEDENLER : T.C. Anayasası, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve ilgili mevzuat.
DELİLLER : Yasal mevzuat ve gerekli her türlü kanıt.

SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda açıklanan ve tetkik esnasında da saptanacak nedenlerle; 06.02.2021 tarih 31387 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 3519 sayılı Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptali ile yargılama sonuçlanıp hüküm verilinceye kadar yürütülmesinin durdurulması talebi ile Dairenizin E.2021/2310 sayılı dosyasında açılan davaya davacı yanında “Hukuk Fakültesi kurulmasına ilişkin kısım yönünden” katılma talebimizin kabulü ile anılan işlemin öncelikle yürütülmesinin durdurulması ile iptaline, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekil edenim adına saygılarımla dilerim. 28.03.2022

Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı Vekili

EKLER :

1- Vekaletname Örneği

2- 06.02.2021 tarih 31387 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 3519 sayılı Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararı örneği.