Milliyetçi camianın en önemli sivil toplum kuruluşlarından Türk Ocakları'nın Genel Başkanı Nuri Gürgür, anayasa değişikliği paketine destek verdi. Reformu Zaman'a değerlendiren Gürgür, değişikliklerin, ülkenin ihtiyacı olduğunu söyledi. Halkın egemenliğine dayalı demokratik sistemi yürütecek bir anayasa yapılmasının mecburiyet haline geldiğine işaret eden Gürgür, "Anayasa'nın normalleştirilmesi ve yargı sisteminin düzenlenmesi gerekiyor." dedi. Gürgür'e göre, sorunun temelinde 1961 Anayasası var. 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi seçkinci, bürokratik, jakoben kesim tarafından karşı devrim olarak değerlendirildi ve bu yüzden darbe yapıldı. Anayasa da, 'bir daha halk egemenliğine dayalı sistem kurulmasın, vâsilik yapacak organlar ihdas edilsin ve bu yolla seçkinci kanat her zaman egemen olsun' zihniyetiyle düzenlendi. Başta yüksek mahkemeler olmak üzere millet egemenliğini kullanacak organlar ihdas edildi. Bunların işleyişinin bir kapalı devre sistem içerisinde, dışarıdan insan ikame-sinin imkânsız kılınarak düzenlendiğine dikkat çeken Gürgür, bu sistemin 1982 Anayasası ile pekiştirildiğinin altını çizdi ve ekledi: "Bu yaklaşım yüzünden, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' sözü slogan olarak kaldı."

Anayasa değişikliğinin hiçbir kesim tarafından tartışma konusu yapılmaması gerektiğine işaret eden Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür, ülkenin geleceğini düşünerek hareket edilmesini istedi. Son zamanlarda başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yargının aldığı kararları da eleştiren Nuri Gürgür, böyle bir ortamda Anayasa'nın değiştirilmesinin şart olduğunu, yargı sisteminin de yeniden düzenlenmesi gerektiğini kaydetti. Gürgür, "Türkiye'ye halkın egemenliğine dayalı demokratik sistemi yürütecek bir anayasa gerekiyor. Bu anayasa değişikliği, bütün kesimlerin elbirliğiyle olmalı. Hiç kimsenin niyetini yasallaştırmak için değil, Türkiye'yi huzura ve güvenliğe kavuşturacak bir anayasa yapılmalı." diye konuşuyor.

Türk Ocakları Genel Başkanı Gürgür darbe anayasalarını eleştirirken 1961 Anayasası'nın 'bundan sonra bir daha halkın egemenliğine dayalı bir sistem kurulmasın, vasilik yapacak organlar ihdas edilsin ve bu organlar kanalıyla seçkinci kanat her zaman egemen olsun' zihniyetiyle düzenlendiğini ifade ediyor. Bu Anayasa ile birlikte başta yüksek mahkemeler olmak üzere millet egemenliğini kullanacak organların ihdas edildiğine vurgu yapan Gürgür, bu organların işleyişinin bir kapalı devre sistem içerisinde düzenlendiğine işaret ediyor.

Yargının bu kapalı devre sisteminin 1982 Anayasası ile pekiştirildiğini aktaran Nuri Gürgür, bu yaklaşım yüzünden 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' sözünün de slogan olarak kaldığını söylüyor. Gürgür, şöyle devam ediyor: "Bu söylediğim sistemler, 1982 Anayasası'nda özellikle Kenan Evren'in cumhurbaşkanı olacağı da hesap edilerek daha da pekiştirildi. Böylece 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' sözü de slogan olarak kaldı. Yasama ve yürütme organlarını adeta kontrol eden dünyada hiçbir demokratik ülkede kurulmayan vesayet sistemi ihdas edildi."

Anayasa Mahkemesi'nin son dönemde verdiği kararları da eleştiren Nuri Gürgür, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun'un mahkemenin 'yetki gaspı' yaptığı tespitlerini hatırlatıyor. Gürgür, "Böyle bir ortamda Anayasa'nın değiştirilmesi Türkiye için ihtiyaçtır." derken, yargı sisteminin de anayasa değişikliği kapsamında yeniden düzenlenmesi gerektiğine işaret ediyor.


Zaman



  ANAYASA ÇALIŞMALARI İLE İLGİLİ FARKLI GÖRÜŞLER İÇİN TIKLAYINIZ.