Çocuk sahibi olmak evli çiftlerin birçoğunun genel olarak tercihi. Ancak bunun yanında kimi zaman eşlerin ikisi birden ya da biri çocuk istemiyor. Eşlerden biri çocuk isterken diğerinin istememesi zaman zaman boşanma davalarına konu oluyor. İstemeyen taraf, isteyenin nezdinde hafif kusur olarak kabul edilebiliyor. Bu konuda örnek kararlardan biri Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nce verildi.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2019/11741 sayılı kararında İzmir Bölge Adliye Mahkemesi'nin kadının ağır kusurlu kabul edilerek sonuçlandırdığı bir karşılıklı boşanma davasında bozma kararı verdi.

"Çocuk istemeyerek kusurlu olduğu sabittir"

Karar metninde bozma gerekçesi şöyle açıklandı:

"Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-davacı kadının eyleminin sadakatsizlik boyutuna varmayan güven sarsıcı davranış olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı-karşı davalı erkeğin makul bir sebep olmaksızın çocuk istemeyerek kusurlu olduğu sabittir. O halde, güven sarsıcı davranışta bulunan ve kıskanç olan davalı-karşı davacı kadın ile şans oyunları oynayan, aile bütçesini iyi yönetemeyen ve çocuk istemeyen davacı-karşı davalı erkek boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurludur. Bu husus gözetilmeden davalı-karşı davacı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir."

Peki evli bir insanın çocuk istememesi kusur mudur yoksa kişisel bir tercih midir?

Bu soru konusunda hukukçuların da birbiriyle benzer olduğu kadar farklı bakış açıları var.

Çocuk istememiş olmanın kusur sayılması büyük sıkıntı

Avukat Yankı Büyüksezer göre karar bütün yönüyle incelendiğinde, bir hukuk magazin figürü olarak 'Çocuk istemeyen erkek kusurlu kabul edildi' gibi algılanabilir ancak burada erkeğin mi kadının mı istemediği tamamen dosya özelinde bir konu.

"Başka bir kararda da çocuk istemeyen kadın kusurlu sayılabilir' diyen Büyüksezer, "Önümüzdeki kararda zaten çocuk tek başına bir kusur kabul edilmemiş, erkeğin şans oyunları oynaması gibi başkaca da unsurlar kusura dahil edilmiştir ancak çocuk istememiş olmanın da bir kusur kabul edilmesi büyük sıkıntıdır" dedi. 

Hukuk sisteminde "kusur şartı" problemli

Türk hukuk sisteminde boşanma için aranılan "kusur şartının" problemli olduğunu ifade eden Büyüksezer, "Medeni Kanun'un 174 maddesi gereğince boşanma aşamasında tarafların birbirinden tazminat talep etmeleri için bir kusur aranmakta, kusur oranı belirlenmektedir. Burada boşanmak için haklı sebep vardır yoktur ile kusur karıştırılmamalıdır. Ancak ne yazık ki her davada bu kusur aranılır hale gelmektedir" diye konuştu.

Evliliğin başında ne konuşulduğunu nasıl ispat edecekler?

Büyüksezer, şunları kaydetti:

"Diyelim ki eşler kendi aralarında çocuk istemedikleri konusunda anlaştılar. Bu şartlarda evlendiler. Bu konular herkesin ortasında konuşulacak konular değil. Eşlerden biri ilerleyen zamanda görüşünü değiştirdi ve çocuk istediğine karar verdi. O aşamada, çocuk istemeyen yani evliliğin başında konuşulan şartlara hala uyan eş kusurlu mudur? Bunun evlilik başında konuşulduğunu tanıkla mı ispat edecektir yazılı belge ile mi? Tabi ki “kusur” kavramı aile hukukunda önemlidir ancak her konuyu da kusura bağlayamayız." 

"Çocuk sahibi olmak isteğinden sonradan vazgeçtiyse duygusal şiddet sayılabilir"

Avukat Sinem Hacıeminoğlu ise "Medeni Kanun çerçevesinde  genel boşanma sebebi olarak kadın için ayrı erkek için ayrı boşanma sebepleri belirlenmemiştir" diyerek sözlerine başladı.

Hacıeminoğlu, kararda erkeğe yüklenen makul sebep yok iken çocuk istememenin erkeğe kusur olarak yüklenmesini şöyle yorumladı: 

"Erkek evlilik öncesinde eş adayına çocukları sevdiğini, çocuk sahibi olmak niyetinde olduğunu söyleyip bu duygu ve düşüncelerle evlenme niyetini ortaya koymuş evlilik sonrasında hiç sebep yok iken bu düşüncesinden vazgeçmiş ise bunu duygusal şiddet olarak değerlendirebiliriz ve erkek eşe kusur olarak ileri sürebiliriz."

"Annelik duygusunu yaşamasına engel olacağı için hayal kırıklığı yaşatacaktır" 

Sinem Hacıeminoğlu, "Evlilik başında çocuk mevzusu hiç gündeme gelmemiştir, evlendikten sonra erkek eş ben çocuk istemiyorum derse evliliğin bir temel sebebi de üremek , neslin devamı olarak değerlendirildiğinde sebepsiz şekilde bu düşünceye sahip olması da duygusal şiddettir kadın açısından. Hayal kırıklığı yaşatacaktır, annelik duygusunu yaşamasına engel olacağı için" değerlendirmesinde bulundu. 

"Aile olmak için mutlaka çocuk sahibi olması gerekmemektedir"

Avukat Begüm Gürel de tarafların çocuk sahibi olmayı istemesi ve anne-baba olmaları mutluluğu pekiştirmeye yönelik bir eylem olduğunu kaydetti.

Gürel şunları söyledi:

"Bu sebeple de taraflardan birinin çocuk sahibi olmayı istememesi ancak ve ancak eşler arasında ortak hayatlarının devamı noktasında fikir ayrılığı bulunduğu için TMK'nun madde 166/I kapsamında; tarafların ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelden sarsılmış olmasına dayanarak boşanma nedeni olarak karşımıza çıkabilir." 

"Çocuk sahibi olmamak tek başına kusur olarak kabul edilemez"

Kişiye, çocuk istememesinin tek başına kusur olarak atfedilmesinin doğru olmayacağını ifade eden Gürel, "Bu nedenle de boşanmanın feri hükümlerine (maddi-manevi tazminat) ilişkin sadece bu sebebe dayanılarak hüküm kurulması da mümkün değildir. Kaldı ki, bu durumun tek başına kusur olarak atfedilmesi halinde tarafların istedikleri çocuk sayısında anlaşamamasının da kusur olarak sayılmasının yolunu açması mümkündür" dedi. (Ali Kemal Erdem / Independent Türkçe)