Aile Mahkemesi'ne müracat eden bir kişi, eşinden boşandığından iki çocuk için iştirak nafakası talep etti. Davacı baba; mahkemenin iki çocuğunun velayetinin kendisine bırakıldığını, davalı annenin çocukların giderlerine katılmak zorunda olduğunu belirterek, müşterek çocuk 8 yaşındaki çocuk için aylık 600 TL, 12 yaşındaki çocuk için aylık 450 TL iştirak nafakasına hükmedilmesini talep etti. 

Hakkında açılan iştirak davasıyla büyük şok yaşayan davalı kadın mahkemede savunma yaptı. Davacının ekonomik durumunun çok iyi olduğunu, nafakaya ihtiyacı olmadan çocukların geçimini sağlayabileceğini, kendisinin ise boşandıktan sonra baba evine sığındığını ve hiçbir geliri olmadığını ileri sürdü. Mahkeme, velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu gerekçesiyle, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile müşterek çocuklarının yaşları da göz önüne alınarak, davanın kısmen kabulüne hükmetti. 

Tarafların müşterek küçük çocukları için aylık 150 TL,büyük çocukları için aylık 200 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verdi. Hüküm davalı kadın tarafından temyiz edildi. 

Emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, velayeti babaya verilen çocuklar için kadının iştirak nafakasından sorumlu olduğuna hükmetti. Kararda; Türk Medeni Kanunu'nun 327/1.maddesinde; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlandığı hatırlatıldı. Ana ve babanın bakım borcunun, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği vurgulandı. 

Kararda şöyle denildi; "Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Somut olayda; davacı babanın eldeki dava ile müşterek çocuklar için iştirak nafakası talebinde bulunduğu ortadadır. Dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile sosyal ekonomik durum araştırmasına göre, davacı babanın abisi ile birlikte kuyumcu dükkanı çalıştırdığı, davalı annenin ise ev hanımı olduğu, babasının kendisine aldığı evden aylık 800 TL kira geliri bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı annenin başkaca bir gelirinin olmadığı ortadadır. Buna göre, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocukların yaşları ve ihtiyaçları ile özellikle nafaka yükümlüsü davalı annenin gelir durumu nazara alındığında; hükmedilen iştirak nafakası miktarları biraz fazla olup, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir. O halde mahkemece yapılacak iş; nafaka yükümlüsü annenin ekonomik durumu ile çocukların yaşı, eğitim durumları ve ihtiyaçları da gözetilerek, TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınmak suretiyle daha uygun miktar nafakaya hükmetmek olmalıdır. Mahkeme hükmünün davalı yararına bozulmasına oy birliğiyle karar verildi." (İHA)