Denizli Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Bölgesel İçtihat Forumu'na; Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Yargıtay Başkan Vekili ve Ceza Genel Kurulu Başkanı Eyüp Yeşil, daire başkanları ve üyeler ile Denizli Valisi Ali Fuat Atik, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Cumhuriyet Başsavcısı Burhan Bölükbaşı, hakimler ve savcılar katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunması sonrası Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, bir konuşma yaptı. İnsan haklarının, hukukun, hukuki güvenliğin, barışın, refahın, özgürlüğün, ekonomik refahın en önemli teminatının iyi işleyen bir yargı sistemi olduğunu belirten Akarca, "Eğer yargıyı düzeltebilirsek, yargı sorunlarını çözebilirsek, bu konuda çok ciddi adımlar atılmakla birlikte, bu eksikliklerimizi giderebilirsek, her şey düzelir. Memlekette adalet varsa, hukuk varsa; her şey tıkır tıkır işler. Bütün sistemler, adalete bağlıdır" dedi.

'KALİTELİ GEREKÇELİ KARAR, KALİTELİ ADALETTİR'

Akarca, ülkede içtihat birliğinin sağlanmasında en etkili aracın gerekçeli kararlar olduğunu belirterek, "Kaliteli gerekçeli karar, kaliteli adalettir. Tutarlı ve istikrarlı gerekçeli kararlar, uyuşmazlıkların nasıl çözüleceği konusunda somut ve detaylı rehberlik sunarak, kanun önünde eşitliği sağlar ve yurt çapında içtihat birliğini güçlendirir; halkın yargıya duyduğu güveni daha da artırır. Bu nedenle gerekçeli kararların kalitesinin yükseltilmesi için son 1 yıl içinde kapsamlı ve sistematik bir çalışma yürütülerek, gerekçeli karar yazım rehberi geliştirilmiştir. Yargıtay Başkanlar Kurulu'nca onaylanan ve pilot uygulamaları başlanan gerekçeli karar yazım rehberi, önümüzdeki yıldan itibaren uygulanmaya başlanacaktır" diye konuştu.

'ELEŞTİRİ İÇİN YARGI SÜREÇLERİNİN BİTMİŞ OLMASI GEREKİR'

Yargı kararlarının eleştirilebileceğini belirten Akarca, "Fakat bu eleştirilerin bilimsel yöntemlere, evrensel ilkelere ve hukuka uygun yapılması gerekir. Mahkemelerimizin verdiği kararların, hakimlerimizin verdiği tutuklama, tahliye, serbest bırakma, tutuksuz yargılanma, savcılarımızın verdiği takipsizlik, kovuşturmaya gerek olmadığına dair karar verme ve yahut dava açma şeklinde veya mahkeme kararların eleştirilmesi mümkün. Dediğim gibi bilimsel yöntemlere, evrensel ilkelere uygun olmalı, hukuka uygun olmalı, insaf ve vicdan ölçülere içinde olmalı ama en önemlisi; yargı süreçlerinin bitmiş olması gerekir. Daha itiraz, istinaf sistemi, temyiz yolu mümkün iken, başından itibaren bütün yargı mensuplarına yönelik haksız ve ağır saldırı niteliğindeki görüş ve ifadeleri; bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Onun için lütfen basın ve medya kuruluşlarımız, sosyal medya kullanıcıları, kamuoyu oluşturmak için faaliyet gösteren gruplar, güç odakları, siyasi güç odakları olabilir. Herhangi bir basın mensubu olabilir. Herhangi bir kişi olabilir, kurumlar olabilir. Yargıya yönelik söylemlerinde çok dikkatli olmaları gerekir. Yargı süreçleri bitmeden, kesinleşmeden bir kararın eleştirilmesi gerçekten mahkemelere telkin ve tavsiye niteliği taşımaktadır. Ve bundan sonraki süreci zehirlenmektedir. Sonuçta hakim ve savcılarımız da insan. Onlar da bu kamuoyunda oluşan havadan etkilenebilir. O zaman adaletin gerçekleşmesi ve tecelli etmesi gerçekten zarar görebilir. Onun için bu eleştirilerin çok dikkatli dille yapılması ve yargı süreçleri kesinleşmesinden sonra yapılması gerekir" ifadelerini kullandı.

'ONUR ZEDELEYECEK SÖYLEMLERDEN HERKESİN KAÇINMASI GEREKİR'

Hiçbir kararın kutsal olmadığını ifade eden Akarca, "Yargıtay kararları, Anayasa Mahkemesi kararları, AİHM kararları; elbette eleştirilebilir. Hiçbir kararı kutsayacak değiliz. Ama bu kararlara saygı duyulmalı, kararlar eleştirilebilir ama yargı mensuplarına saldırı yapılmamalı, haksızlık yapılmamalı, bunun için de tüm insanların, güç odaklarının, sosyal medya kullanıcılarının bunu çok dikkatli dinlemeleri gerekir. Elbette Anayasa Mahkemesi'ne göre mahkemelere tavsiye, telkin ve baskı yapılamaz. Görüş ve öneride bulunulamaz. Bu Anayasa'nın açık hükmü ortada dururken, buna aykırı şekilde söylem geliştiren insanları bir kez daha anayasal çizgiye, hukuka uygun davranmalarına davet ediyorum. Bunun için de barodaki meslektaşlarımızın da mahkemenin verdiği karardan sonra basın mensuplarını gördüğünde; yapacağı açıklamalara çok dikkat etmeleri gerekir. Mahkemelerimizi, hakimlerimizi ve savcılarımızı onurunu zedeleyecek söylemlerden herkesin kaçınması gerekir. Adaleti rahat bıraksınlar, her şey tıkır tıkır yürür. Her şey sistemin içinde yürür. İtiraz sistemi var, istinaf sistemi var. Temyiz yolu var. Yargılanmanın yenilenmesi var. Bireysel Anayasa Mahkemesi ve AİHM'ye başvuru yolu var. Ama daha baştan itibaren mahkemeleri baskı altına alacak söylemlerden bütün toplum kesimlerinin kaçınması gerekir" dedi.