Anayasa Profesörü Ergun Özbudun, A Haber'de yayınlanan "Canan Barlas ile Gündem" programında Tuba Kalçık'ın "yeni anayasa süreci" ile ilgili sorularını yanıtladı.

"YENİ ANAYASA KONUSUNDA HİÇ BİR ZAMAN UMUDUM YOKTU"

Benim umudum hiç bir zaman yoktu, bu sürecin başlangıcından beri. Bunu söylediğim zaman da bazı dostlar alınganlık gösteriyordu. Komisyonun kurulduğu, iyi niyetle, fedakârca çalıştığı... Tabi bunları inkâr etmek mümkün değil bu komisyonun kurulması da bir aşamadır. Çünkü ondan evvel bu meclisin bir anayasa yapamayacağı yolunda iddialar vardı. Bunları geride bıraktık. Bu memnuniyet verici bir husus.

"YÜZDE YÜZÜN MUTABAKATINI SAĞLAYAN BİR ANAYASA YAPMAK HAYALDİR"

Bugünkü meclis %95'in üzerinde temsiliyet oranına sahip ve grubu bulunan dört parti de bu meclisin bir anayasa yapabileceğinde hemfikir ve çalışmalara başladılar. Bunlar işin olumlu tarafları. Fakat benim Baştan itibaren iyimser olmamamın nedeni bu çıtanın çok yüksek tutulmuş olması. Şöyle ki; komisyon kendi belirlediği esaslara göre oy birliği ile çalışacak, ancak oy birliği ile kabul edilene metinler Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne normal müzakere süreci için aktarılacak. Bu yerine getirilmesi fevkalade güç bir şart. Çünkü dünyada hemen hemen hiçbir ülke yüzde yüz mutabakatla bir anayasa yapmamıştır. Dolayısıyla yüzde yüzün mutabakatını sağlayan bir anayasa bir hayaldir. Türkiye gibi derin çizgilerle bölünmüş bir toplumda ise büsbütün hayaldir. Bu bölünme çizgilerinden biri Kürt sorunu. Burada iki ucu temsil eden Milliyetçi Hareket Partisi ile Barış ve Demokrasi Partisi'nin ortak bir noktada buluşabileceğini tahmin etmek bence mümkün değil. Benim tereddütle karşılamamın nedeni buydu. Öyle zannediyorum ki olaylar bunu teyit etti. Elbette bu komisyonun çalışmaları takdire değer, ama maalesef her medenice ve iyi niyetli tartışma bir sonuç doğurmaya yetmiyor. Nitekim yetmediği de görülüyor.

"YENİ ANAYASADA ÖNCELİKLE ELE ALINMASI GEREKEN TEMEL SORUNLAR VAR"

Birkaç tane temel sorun var ki, bunlar üzerinde toplumda derin bölünmeler var. En başta tabi ki Kürt sorunu geliyor. Genel çerçeve olarak ifade etmek gerekirse, din devlet ilişkileri sorunu, laikliğin tanımı ve anlaşılış arzı, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın statüsü, asker sivil ilişkilerinin - ki 2010 değişikliği ile o konuda oldukça olumlu adımlar atıldı ama yine askeri vesayetin bazı kurumsal temelleri de anayasada durmaya devam ediyor, bu da önemli bir sorun. Yargı üzerinde tartışmalar cereyan ediyor, 2010 değişikliğinde o konuda da benim şahsi kanaatime göre olumlu adımlar atıldı, fakat o adımlar başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere muhalefet partilerinin şiddetle eleştirdiği adımlar. Yargının düzenlenmesi de yine üzerinde kolay kolay oy birliği sağlanamayacak bir konu. Herkesin içinde kendisini bulabileceği bir anayasa çok güzel sözler, edebi sözler, kulağa hoş geliyor, ama siyasi realiteden hayli uzak.

"BAŞKANLIK YA DA YARI BAŞKANLIK SİSTEMİNE TARAFTAR DEĞİLİM"

Ben başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerine taraftar olmadığımı şu ana kadar pek çok platformda yazılı ve sözlü olarak ifade ettim. Kürt sorunu gerçekten derin bir sorundur. Bugün demokrasimizin karşısındaki En büyük güçlüklerden engellerden biridir. Ama bu sorunun başkanlık sistemi ile kolaylaşacağı yolundaki bir iddianın beni tatmin edecek hiçbir dayanağı yok. Bu sorun hükümet sistemi ne olursa olsun mevcut olmaya devam edecek. Yeter ki Türk toplumunun da, Kürt toplumunun da çoğunluğunun, altını çiziyorum, tümünün değil fakat çoğunluğunun içine sindirebileceği ortalama makul bir çözümde mümkün olduğu kadar geniş bir oydaşma sağlansın.