Müsadere ile ilgili yasal düzenlemelerin 5237 sayılı TCK’nin 54 ve 55 maddelerinde yer aldığı görülmektedir.

Müsadere kavramı, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesini sağlayan bir yaptırım olarak tanımlanabilir.[1]

Bu yüzden kanun koyucu, müsadere yanında “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi” adıyla ayrı bir yaptırım düzenlemesinin, bilimsel açıdan doğru olmadığı, kavram karışıklığına da yol açabileceği kaygısıyla müsadere konusundaki hükümleri kaleme almıştır.

Kanun tasarısında müsadere yaptırımı bir “ceza” olarak öngörülmüştü. Ancak yasal düzenlemenin “suç dolayısıyla hiç kimse mahkûm edilmese de” müsadereye karar verilebilmesine imkân sağladığı görülmektedir.

Ceza niteliğindeki bir yaptırıma, bir kimsenin mahkûmiyeti olmadan başvurulamayacağını öngören kanun koyucu, belirtilen bu sakıncaların giderilmesi ve müsaderenin Anayasada yer alan mülkiyet hakkını zedelememesi noktasında, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın müsaderesine karar verilebileceği esasını kabul etmiştir.

Belirtmek gerekir ki, burada eşyanın iyiniyetli üçüncü kişilere ait olması hali gözetilmelidir. İyiniyetli üçüncü kişinin, suçun işlenmesine iştirak etmemesi, suçun işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahibi bulunduğu eşya bir suçun işlenmesinde kullanılmış olsa bile, müsadereye karar verilmemelidir.

Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya, şayet suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış olması halinde, sadece bu nedenle müsadere edilmemelidir.

Ancak bu eşyanın niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması, yani bizatihi müsadere edilmesi gereken eşya olması durumunda müsaderesine karar verilmesi mümkün olacaktır.

5237 sayılı kanun ile getirilen en temel değişiklik, müsaderenin hukukî niteliğinin bir güvenlik tedbiri olduğunun kabul edilmesidir.

Yasal düzenlemenin bu kabulü, müsadereye hükmedilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmasına rağmen, bu suçtan dolayı bir kimsenin cezaya mahkûm edilmesi gerekmediği ilkesini ortaya çıkarmıştır,

Örneğin suç işlenmesinde kullanılan tehlikeli eşya (suçta kullanılan bıçak vb. alet), bunu kullanan fail çocuk veya akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi, müsaderesine hükmedilebilecektir.

Eşya değeri kadar para tutarının müsaderesi

Müsadere konusu eşyanın ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması hâlinde; bunun değeri kadar para tutarının müsaderesine hükmedilecektir. (TCK md. 54/2)

Müsaderede orantılılık kuralı

Müsaderede orantılılık kuralı kabul edilmiştir. Buna göre, suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyecektir.(TCK md. 54/3)

Bizatihi suç olan eşyanın müsaderesi

Yasal düzenlemede, yasak olan eşyanın müsaderesine ilişkin kurala yer verilmiştir. Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, her hâlde müsaderesine karar verilmesi mümkündür. (TCK md. 54/4)

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54. Maddesinin beşinci fıkrasında, kısmi müsadere; altıncı fıkrasında ise, müşterek veya iştirak hâlinde mülkiyete konu olan eşyanın müsaderesi ile ilgili hükümlere yer verilmiştir.

Kazanç müsaderesi

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 55. Maddesinde, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesini önlemek adına kazanç müsaderesine dair hükümlere yer verilmiştir.

Kazanç müsaderesine dair hükümler, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesinin önüne geçilmesi amacıyla getirilmiştir.

Kanun koyucu, bu amaçla hareket ederek kazanç müsaderesini detaylı bir şekilde düzenleme yoluna gitmiş ve suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edilen ekonomik kazançların müsaderesini mümkün kılmıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 55. Maddesinde düzenlenen kazanç müsaderesi, “karapara aklama”, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti, dolandırıcılık, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma gibi ekonomik çıkar elde etme amacıyla işlenen suçlara karşı etkin biçimde caydırıcılık özelliği olan bir yaptırım olarak uygulamaya girmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 55. maddesi hükmünün uygulanmasında, mağdurun ve iyi niyetli üçüncü kişilerin haklarının korunması ve bunlara ait maddî değerlerin kazanç müsaderesine tabi tutulmaması esası öngörülmüştür.

Kaim değerin müsaderesi

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 55. maddesindeki düzenleme ile getirilen önemli bir uygulamada, “kaim değerin müsaderesi” uygulamasıdır. Buna göre, müsadere konusu ekonomik değerin harcama, imha, tüketme gibi hareketlerle müsaderesinin imkânsız kılınması hâlinde, karşılığı para tutarının müsaderesine karar verilecektir.

5237 sayılı TCK’nin 54. Maddesindeki düzenleme ile getirilen diğer bir yenilik, kaim değerin müsaderesidir. Buna göre, müsadere konusu ekonomik değerin harcama, imha, tüketme gibi hareketlerle müsaderesinin imkânsız kılınması hâlinde, karşılığı para tutarının müsaderesine karar verilecektir. Ancak HAGB kurumunun uygulanmasında müsadereye ilişkin kesin bir hüküm yoktur.

Buna rağmen, HAGB kararı için hüküm kurulmasının şart olduğu ve müsaderenin de hükme dâhil olduğu kabul edilirse, açıklanmayan hükümde müsadere de açıklanmayacaktır.[2]

Bununla birlikte, denetim süresinde yükümlülüklere uyulması durumunda dava düşer. Ancak müsadereye konu eşyanın iadesi gerekmemektedir. Zira davanın düşmesi, müsadereye ilişkin hükmü etkilememektedir.[3]

Eşyanın iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmaması ve suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın veya suçun işlenmesine tahsis edilen veyahut suçtan meydana gelen eşya bakımından kasıtlı bir suçun işlenmesi durumunda cezaya hükmetmeden de müsadere kararı verilebilecektir.[4]

Öğretideki görüşler

Suça konu olan eşyanın taşınması ve bulundurulmasının özel anlamda suç teşkil etmesi haline dair öğretide bazı görüş ayrılıkları olduğu görülmektedir.

Bazı yazarlar, hükmün açıklanmasına veya kamu davasının düşürülmesine karar verilmeksizin müsadere kararının infazının gerektiğini savunmaktadırlar.[5]

Bazı yazarlar ise, suça konu olan eşya yasak nitelikte olsa bile müsadere kararının infazı, Ancak deneme süresinin sona ermesi veya sanığın deneme süresi sona ermeden kasten suç işlediğinin veya yükümlülüklere aykırı davrandığının tespiti halinde mümkün olabileceği yönünde görüş ileri sürmektedirler.[6]

Müsaderenin türleri açısından bakıldığında; özel olarak bulundurulması ve taşınması suç teşkil eden eşyanın hükmün açıklanmasının veya kamu davasının düşürülmesine karar verilmeksizin; suçta kullanılan eşyanın delillerle sabit olduğu anlaşılıyorsa derhal;

dosya kapsamında delil olarak saklanması gereken eşyanın kurumun öznel yapısı ve değişkenliğine bakılmaksızın; imha edilmesi gereken eşyanın HAGB’nin sonuçlanmasına bakılmaksızın müsadere edilmesi öngörülmektedir.[7]

Müsadereye konu eşyanın niteliği çeşitlilik arz etmektedir. Bununla birlikte eşyanın tehlike arz eden konumu da somut olaya göre şekil değiştirebilmektedir.

Tüm bu nedenler, öğretide görüş ayrılığına, yargı kararlarında ve uygulamada farklılıklara neden olmaktadır.[8]

HAGB İle Birlikte Verilen Müsadere Kararının İtiraz Yasa Yoluna Tabi Olması

5560 Sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 231/12 maddesi uyarınca, HAGB kararlarına karşı itiraz yasa yoluna başvurulması mümkündür.

HAGB kararının temyizi olanaklı değildir ve HAGB kararları dava konusu olan el konulmuş eşya ve nakil aracının müsaderesi veya iadesine ilişkin kararları da kapsamaktadır.  

Bu yüzden HAGB kararı ve içeriğindeki müsadere kararı itiraz merciince değerlendirilmek zorundadır.[9]

Yargıtay, hükmün müsadere ile ilgili kısmının dahi, açıklanması geri bırakılan sanık bakımından hukuki sonuç doğurmayan hükmün devamı niteliğinde olduğunu ifade etmektedir. Yargıtay’a göre, HAGB kararına itiraz üzerine müsadere yönünden itiraz merciince bir karar verilmesi gerekmektedir.[10]

Yargıtay, HAGB kararlarının dava konusu olan el konulmuş eşyanın, nakil aracının müsaderesi veya iadesi kararlarını ve vekalet ücretine ve tazminat istemine ilişkin kararları da kapsadığını düşünmektedir.[11]

Müsadere Kararının Hükme Bağlı Askıda Bir Karar Olması

Müsadere kararı güvenlik tedbiri olmakla birlikte hükmün bir parçası niteliğinde olup, HAGB kararı ile birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karardır ve hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmamaktadır.[12]

Örneğin, Hükmün açıklanmasına karar verilirken münhasıran müsadereye tâbi suç konusu eşyanın (örneğin, kenevirlerin) müsaderesi konusunda da karar verilmelidir.[13]

HAGB kararı verildikten sonra deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılmaması halinde duruşma açılarak sanığın hukuki durumunun tayini gerekir.

Tensiple müsadere (örneğin silahın müsaderesine) karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olacaktır.[14]

Sanığın Ölümü Halinde Müsadere Uygulaması

Sanığın ölümü halinde, sanığın cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasına, “niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler” dışında hiçbir şekilde devam olunamayacağından ve bu kapsamda zamanaşımına dair değerlendirme de yapılamayacağından kamu davasının ölüm sebebiyle düşmesine karar verilmesi gerekmektedir.[15]

“Sanığın veya Hükümlünün Ölümü” başlığını taşıyan 5237 sayılı TCK’nin 64. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.”

5271 sayılı CMK’nin, “Duruşmanın Sona Ermesi ve Hüküm” başlığını taşıyan 223/8. maddesinde göre ise, “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.”

5237 sayılı TCK’nin 64. maddesinin ilk cümlesinde ölüm halinde kamu davasının ortadan kalkacağını düzenledikten sonra ikinci cümlesinde, “Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir” demek suretiyle bir istisna getirmiştir.

Bu yasal düzenlemeye göre, niteliği itibariyle müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak (sanığın ölümüne rağmen) müsadere kararı verilebilecektir.

Örneğin, uyuşturucu suçlarında fail ölse ve hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilse bile, ele geçen uyuşturucu maddenin müsaderesine karar verilecektir.

Yargıtay uygulaması

Bizatihi suç olmayan ve müsaderesi konusunda yasal düzenlemede hüküm bulunmayan eşya

Bizatihi suç olmayan ve müsaderesi konusunda yasal düzenlemede hüküm bulunmayan eşya müsadere edilemez.[17]

Sanığın öldüğünün anlaşılması

Hükümden sonra UYAP sistemi üzerinden MERNİS'ten alınarak dosyasına konulan nüfus kayıt örneğinde; sanığın öldüğünün anlaşılması karşısında, sanığın ölüp ölmediğinin Mahkemece araştırılarak, ölmüş olduğunun tespiti halinde hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK’nin 64/1. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmelidir.[18]

Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanığın direnme hükmünden sonra ölmesinin anlaşılması halinde, ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılarak karar verilmesinde zorunluluk vardır.[19]

Sanık yargılama sırasında vefat etmiş ise, davanın sanığın mirasçılarına ihbarından sonra suça konu eşyanın müsaderesine karar verilmesi gerekir.[20]

Müsadereye İlişkin Hükmün HAGB İçinde Yer Alması

Eşya müsaderesinin bir güvenlik tedbiri olduğu ve 5271 sayılı Kanun'un 223/1. maddesi gereğince güvenlik tedbirine hükmedilmesinin de hüküm niteliğinde bulunduğu cihetle, müsadereye ilişkin kısmın da açıklanması geri bırakılan hükmün içinde yer alması gerektiği gözetilmelidir.[21]

SONUÇ:

5271 sayılı CMK'nin 231. maddesi uyarınca verilen HAGB kararı ve bu kararla birlikte verilen asıl hükme bağlı müsadere kararına karşı itiraz dışındaki olağan kanun yoluna gidilemez. Örneğin, HAGB kararı temyizi kabil bir karar değildir. İtiraz yasa yoluna gidilmelidir.

HAGB kararı içinde Müsadere kararına karşı da itiraz yolu açıktır.

Başka bir söylemle, hükmün müsadere ile ilgili kısmının dahi, açıklanması geri bırakılan sanık bakımından hukuki sonuç doğurmayan hükmün devamı niteliğinde olduğu, bu itibarla açıklanması geri bırakılan hükmün dışında mütalaa edilemeyeceği cihetle, HAGB kararına itiraz üzerine müsadere yönünden de itiraz merciince bir karar verilmesi gerekmektedir.

HAGB kararı içinde müsadere kararı verilmesi gerekiyorsa bu karar verilmelidir. Suç işlememesi halinde açıklanması geri bırakılan hüküm için düşme kararı verileceği gerekçesiyle, suçta kullanılan eşyanın (örneğin, tüfeğin) müsaderesine karar verilemeyeceğinden bahisle hüküm kurulmaması ve müsadere kararı verilmesi ve bu karara itiraz halinde kabulüne karar verilmesi hali hukuka aykırılık oluşturacaktır.[22]

Olayla ilgili olmayan ve iddianamede yer almayan eşyalarla ilgili müsadere kararı verilmemelidir. Örneğin, İddianamede yer verilmeyen ve sanığın evinde yapılan aramada ele geçirilen meskende bulundurma ruhsatlı olduğu anlaşıldığı halde, örneğin örnek olayda yer alan tabancalar hakkında da müsadereye kararı verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[23]

HAGB ile birlikte verilen müsadere kararının itiraz yasa yoluna tabi olduğu her bir dosya açısından gözetilmeli ve mutlaka bu kural işletilmelidir.[24]

Yargılama ile ilgili genel kurallara ve özellikle yargılama öznelerinin yasal hakları ile ilgili yasal düzenlemelere ve ilkelere mutlaka riayet edilmelidir. Örneğin; Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine ve suça konu silahın müsaderesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, yerel mahkemece, sanığın sorgusu yapılmadan müdafi tayiniyle yetinilerek, muhafaza ve tedavi tedbiri ile suçta kullanılan tabancanın müsaderesine hükmolunması hukuka aykırı olacaktır.[25]

Hükmün müsadere ile ilgili bölümü, açıklanması geri bırakılan sanık bakımından hukuki sonuç doğurmayan hükmün devamı niteliğindedir. Bu yüzden, açıklanması geri bırakılan hükmün dışında değerlendirilemez.[26]

HAGB kararı içinde müsadere konusunda karar verilirken, müsadere kararının verilme ilkelerine ve müsadere işlemleri ile ilgili prosedüre riayet edilmelidir.

Örneğin; Sanık hakkında 6136 Sayılı Yasa’nın 13/1, 5237 sayılı TCK’nin 62. madde ve fıkraları uyarınca hapis cezasına hükmedilirken, suçta kullanılan ve taşıması suç olan sanığa ait tabancanın 5237 sayılı TCK’nin 54. Maddesi uyarınca müsaderesi yerine, denetimli serbestlik süresince adli emanette muhafazasına karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[27]

Bazı suçlar açısından müsadere kararı verilmesi talep edilmesine bağlıdır.

Örneğin; orman suçlarında, suç konusu sahada dikili bulunan tesis niteliğindeki fındık ocaklarının müsaderesi konusunda talep halinde bir karar verilmesi mümkündür. Talep olmadan karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[28]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

KAYNAKÇA

Aksoy, M. Ramazan., Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması. 31. Sayı. Mayıs-2008. Adalet Dergisi.

Artuç, Mustafa., 2010. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılma-sı. 3.Baskı. Ankara: Adalet Yayınevi.

Çolak, Haluk ve Altun, Uğurtan.,2007. Türk Ceza Hukukunda Ceza ve Güvenlik Tedbirleri. Bilge Yayınevi.

Günay, Erhan., 2010. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

İpek, Ali İhsan., 2010. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Ankara: Adalet Yayınevi.

Kıldan, İ. Turgut., Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumunun Yargıtay Kararları Işığında İncelenmesi. 35. Sayı. Eylül 2009. Adalet Dergisi.

Öztürk, Bahri ve Erdem, Mustafa Ruhan; Uygulamalı Ceza Muhakemesi, 10. baskı, Ankara: Seçkin Yayınevi, 2006.

Töngür, Ali Rıza., 2009. Ceza Hukukunda Yeni Boyutlarıyla Erteleme. Ankara: Adalet Yayınevi.

Turan, Hüseyin., 2010. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Uygulanması. 2.Baskı. Ankara: Adalet Yayınevi.

--------------------------------

[1] Kanun tasarısında, Müsadere ve “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi” başlığını taşıyan yaptırımların “fer’i ceza” olarak düzenlenmişti.

[2] Turan, Hüseyin., 2010. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılma-sı Ve Uygulanması. 2.Baskı. Ankara:Adalet Yayınevi, s.145; Aksi yönde; Töngür, Ali Rıza., 2009. Ceza Hukukunda Yeni Boyutlarıyla Erteleme. Ankara: Adalet Yayınevi. s.263; Aksoy, M. Ramazan., Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması. 31. Sayı. Mayıs-2008. Adalet Dergisi, s.232.

[3] Artuç, Mustafa., 2010. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılma-sı. 3.Baskı. Ankara: Adalet Yayınevi, s. 258-260.

[4]Çolak, Haluk Ve Altun, Uğurtan.,2007. Türk Ceza Hukukunda Ceza ve Güvenlik Tedbirleri. Bilge Yayınevi. s.795.

[5]Günay, Erhan., 2010. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması. Ankara:Seçkin Yayıncılık, s.436.

[6]Kıldan, İ. Turgut., Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumunun Yargıtay Kararları Işığında İncelenmesi. 35. Sayı. Eylül-2009. Adalet Dergisi, s.175; Artuç, s.259.

[7]  İpek, Ali İhsan., 2010. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Ankara:Adalet Yayınevi, s.228-237.

[8] HAGB Kurumu ve müsadere uygulamaları için Bkz. Y8CD., 1.7.2009,9946-10188; YİBK 4.6.1936-80/12/14; Y11CD., 15.4.2009,237-4278.

[9] Y7. CD,  E: 2014 / 22248,K: 2016 / 3373,KT: 08.03.2016; Y19.CD, E:2015 / 6647,K: 2016 / 1008,  KT: 02.02.2016.

[10] Y3.CD, E:2013 / 19746,K: 2013 / 36484,KT: 24.10.2013.

[11] Y19.CD, E:2015/6647,K: 2016/1008,KT: 02.02.2016.

[12] Y8.CD, E:2015/7771,  K: 2015/16943,  KT: 11.05.2015.

[13] Y.10. CD, E: 2013/12093, K: 2017/5512, KT: 07.11.2017.

[14] Y.8.CD, E: 2016/12493, K: 2017/2425, KT: 13.03.2017.

[15] YCGK, E:2012/4-158,  K: 2012/1773,  KT: 18.09.2012.

[16]  Öztürk, Bahri ve Erdem, Mustafa Ruhan; Uygulamalı Ceza Muhakemesi, 10. baskı, Ankara: Seçkin Yayınevi, 2006, s. 235.

[17] Y.7.CD, E: 2016/13148, K: 2018/83, KT: 09.01.2018.

[18] Y.10.CD, E:2016/3513, K: 2017/548, KT: 14.02.2017.

[19] YCGK, E: 2017/1-178, K: 2017/327, KT: 13.06.2017.

[20] Y.19.CD, E: 2016/919, K: 2016/18372, KT: 24.05.2016.

[21] Y7.CD, E:2009 / 9362,K: 2012 / 3220,KT: 09.02.2012.

[22] Y.8.CD, E:2016/12306,K:2017/12255, KT: 02.11.2017.

[23] Y.8.CD, E: 2015/12174, K:2017/1765, KT: 23.02.2017.

[24] Y7.CD, E: 2014/15756,K: 2015/21625, KT: 12.11.2015; YCGK, E: 2014/ 6-66, K: 2014/365, KT: 11.07.2014; Y3.CD, E: 2013/19746, K:2013/ 36484, KT: 24.10.2013.

[25] YCGK, E: 2013/8-119, K: 2014/448, KT: 30.10.2014.

[26] Y7.CD, E: 2009/9362,K: 2012/3220,KT: 09.02.2012.

[27] Y8.CD, E: 2010/7065,K: 2010/8569,KT: 15.06.2010.

[28] Y3.CD, E: 2008/12708,K: 2009/2131,KT: 12.02.2009.