Bir hukuki haklarım programından merhaba, Haberlere kulak kabarttığımız bu günlerde, her gün coronavirüsten ölen insanların, acı haberlerini dinliyoruz. Bu sabah Eşimin “Türkiye çok değerli bir insanını  kaybetti” demesi ile irkildim.  Evet,  bu değerli insan,  hocaların hocası Prof. Dr. Cemil TAŞÇIOĞLU'ydu.  Koronavirüs ile mücadele ederken,  kendisi koronavirüs sebebi ile hayatını kaybetmiş.

Yolumuz onunla, ağır hastalık sebebi ile kesişmişti, Onu,  o şekilde tanıma şerefine sahip olmuştuk. Farklıydı, nevi şahsına münhasır bir kişiydi, özveriliydi, hastanın söylemlerini önemserdi, onun için hastalık değil hasta vardı.  Bu anekdotumu İyi insan, iyi hekim nasıl olunur, Cemil TAŞÇIOĞLU'nun anısına anlatmak istiyorum.

2006 yılıydı, Nemrut dağı gezisinden, Diyarbakır’a evimize dönmüştük.  Ertesi gün, uykudan uyanınca, hasta olduğumu hissettim.  Grip benzeri,   yoğun terleme, üşüme, nefes alamama gibi semptomlar ile, hastalık başlamıştı. 30 lu yaşlardaydım ve her zamanki gibi, soğuk algınlığı geçiriyorum,  iyleşirim diye bir hafta dinlendim. Ama hastalık ağır seyrediyordu. Bir hafta sonra, Eşim de aynı belirtiler ile hastalandı. Biraz toparlandıktan sonra, Doktora başvurduk, fakat tetkiklerde hiçbir hastalık belirtisi bulunamadı.

Bir hafta kendimizi, az iyi hissedip bir hafta yatak döşek yatmak durumunda, kalıyorduk. İşlerimiz bu nedenle sekteye uğramıştı. Diyarbakırda, Dicle Üniversitesi tıp fakültesi, Devlet hastanesi, Birkaç özel hastane, hatta tahlillerinin güvenilir olduğu gerekçesi ile hıfsızsıha, verem savaş dispanserine, bile başvurduk.Tetkikler hep temiz çıktı. Fakat biz halen hastaydık. Dicle Üniversitesi Tıp fakültesinde, infeksiyon hastalıkları bölümünden,  bir yardımcı doçent kanser şüphesi ile sizi hastaneye yatıralım, araştıralım deyince özel sebeplerden dolayı kabul etmedik.

Akabinde İstanbula yerleşmemiz gerekti, ben hastalık sebebi ile mesleği bıraktım. Eşim de zar zor, hasta haliyle çalışmaya başladı. İkimizinde hastalık sebebi ile yaşam kalitesi çok düşmüştü. Aşırı terleme, ateş, üşüme, yorgunluk, eklem ve kas ağrılarımız gibi semptomlar, devam etmekteydi.

Arada yine hastaneye gidiyorduk fakat teşhis konulamıyordu.  Aradan 1 yıl geçmişti ve ben 1 yılımı, neredeyse hasta yatağımda geçirmiştim. Eşim de, artık geceleri nefes alamıyordu, kolumu kaldıracak gücüm yok diyordu. Eşim evin yakınındaki Nisa hastanesine   gitmek istedi. Birlikte göğüs hastalıkları bölümüne gittik. Fakat yine sonuç yok. Dahiliyeye sevkedildik. Dahiliye doktoru siz psikolojik hastasınız, diyince,  Eşim esip gürledi haklı olarak, ve kendisine “ siz teşhis koyamıyorsanız bizi iyi bir doktora yönlendirin” deyince , Doktor; “Sizi Çapa Tıp fakültesinde   hocaların hocası Cemil TAŞÇIOĞLU'na yönlendireyim” dedi.

İstanbul Üniversitesi çapa tıp fakültesinin yolunu tuttuk. Randuvumuzu oluşturup hocaların hocasının yanına çıktık. Elimizde bir tomar tetkik sonucu ile içeriye girdik, 2007 ağustosuydu fakat biz hastalığın semptomları sebebi ile, kışlık mont giyerek evden  çıkmıştık. Cemil Bey, bize baktı elimizdeki bir tomar tetkike baktı, “Çocuklar, bunlar ne,  ne gereği var bu kadar tetkik yapmaya” tetkiklerimizin içinde, beyin tomografisinden tutun her türlü emar ve kan tetkikleri yapılmış,  fakat sonuç alınamamıştı. Bu arada ben hastalığımın semptomlarının hangi hastalığa işaret ettiğini, 1 yıl boyunca internetten araştırmıştım ve tıbbi makaleler okumuştum,   tüm araştırmalarım Brusellayı yani Kaynatılmamış sütten yapılan herhangi bir üründen geçen bir bulaşıcı hastalık olduğunu, kendimce tespit ettim. Fakat kendi kendime Brusella tedavisi yapamayacağım için hiçbir zaman ilaçlarını kullanmadım. Hiçbir hekimde , tetkiklerde çıkmadığı için, talep etmeme rağmen, brusella tedavisini uygulamaya yanaşmadı. İlle tetkiklerde çıkmalı dediler.

Ben Cemil Beye, hastalığımızın brusella semptomlarına benzediğini söyleyince, “olabilir ben hastanemin tetkiklerine güvenirim. Birde bizim hastanede tetkik yapalım” dedi ve laboratuarın yolunu tuttuk tetkik yapıldı, sonuç çıktı , Cemil beyden önce ben sonuçlara baktım, negatif olduğunu görünce yine hayal kırıklığına uğradım.

Cemil Beyin yanına çıktık, Cemil beyin gözlerinin içine, ağlamaklı gözlerle bakarak, “Hocam biz bu şekilde yaşıyamıyoruz, ölmek üzereyiz, ne olur bizi kurtarın” dedim ve gözyaşlarımı tutamadım. Bir baba şevkati ile Cemil bey  “çocuklar sakin olun ben sizi iyleştireceğim” deyince. Büyük moral bulduk.

Ben, “Cemil Bey, brusella tedavisi uygularsanız bize, bir şey olur mu ki, ölürmüyüz ki deyince, “uygularım ölmezsiniz, zaten çocuk yada yaşlı olsaydınız bu hastalık sizi öldürebilirdi, kendinize çok iyi bakmışsınız ”  . Benim için sadece tetkik sonuçları değil, hastanın hikayesi ve söylemleride önemlidir. Ben siz yokken öğrencilerimi çağırdım ve hepsine semptomlarınızı anlattım, hepsi bir ağızdan   Brusella dır dediler.

“Size Brusella ilaçlarını yazacağım tam 42 gün kullanacaksınız” dedi. Ve bunun üzerine ilaçlarımızı kullandık,  iyleştik. Kontrole gittiğimiz gün, minnettarlıkla odasına girdiğimiz de, Bir öğrencisi içeri girince, öğrencisi ile olan diyaloğuna hayran kaldık. Öğrencisi ile “ÇAK” yapan bir hoca, öğrencisinin başarısını sevinçle kutlayan bir hoca, yani hocaların hocası CEMİL TAŞÇIOĞLU…

Hiçbir zaman onu unutmadık arada ziyaretine gittik, çünkü çok minnettardık, hem hekimliğine, hem insanlığına, hayata bakış açısına, hastasını önemseyip moral vermesine, güleryüzüne, hayran kalmıştık. Ülke olarak böyle hekimlere ihtiyacımız var, Ülke olarak böyle insanlara ihtiyacımız var. Ama ne yazık ki Hocaların hocası ateşli iken bile hastalarını düşündü, kendini düşünmedi ve lanet olası coronaya yenik düştü. Sağlık şehidi oldu. Allahtan rahmet yakınlarına da başsağlığı ve sabır diliyorum.  Görüşmek üzere hoşçakalın.