2010 Anayasa referandumunun üstünden 4 yıl geçti. Referandumla yapısında köklü değişiklikler yapılan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun seçimle gelen üyelerinin 4 yıllık süreleri doluyor. 12 Ekimde ilk derece mahkemelerinde görevli hakim ve savcılar, 10 asıl üyeyi seçmek için sandık başına gidecekler.

 Yargının vesayetten kurtulması için yeni HSYK ne ümitlerle oluşturulmuştu.

2010 öncesi, Yargıtay, Danıştay ve HSYK’nın üçlü dayanışması ile oluşturulan, hakim ve savcılar hakkında her türlü tasarruf yetkisine sahip, kararlarına karşı yargı yolu kapalı olan bu idari kurulun kararları hep tartışma konusu olmuştu.

 Bu nedenle HSYK’nın üye sayısının 7’den 22’ye çıkarıldığı, 5 üyenin önceden olduğu gibi Yargıtay ve Danıştay tarafından seçildiği Kurul’da ilk defa 10 üyenin hakim ve savcılar tarafından seçimle belirlenmesi olumlu bir heyecanla karşılanmıştı.

 Ne var ki yeni HSYK, aldığı kararlar ve uygulamaları ile hakim ve savcıları sükutu hayale uğrattı.

 Yargıtay ve Danıştay’ın biriken dosyalarının bir an önce sonuçlandırılması, adaletin gecikmesinin önlenmesi için Yargıtay ve Danıştay daire sayılarının artırılması, iki heyet halinde daha seri olarak çalışma yolunun açılması da teorik olarak olumlu idi.

 Yaklaşık 160 Yargıtay, 60 Danıştay üyesi seçilmesinden sonra HSYK’nın icraatlarından yakınmalar arttı.

 İlk derece mahkemelerinde görevli hakim ve savcılar için Yargıtay ve Danıştay’a üye olmak mesleğin mareşalliği olarak kabul edilir ve üye seçilebilmek için ciddi performans gösterilir.

 Üyelik seçiminde, bitirdiği iş, Yargıtay’dan aldığı not, teftiş raporları, üst görevlinin verdiği sicil, terfi dereceleri ile belirlenmeye çalışılan ehliyet, liyakat, başarı ve mesleki kıdemin dikkate alınması beklenirdi.

 Önceki HSYK tarafından yapılan üye seçimlerinde bu kriterlere uyulmadığı şikayetleri olsa da her seferinde az sayıda üye seçildiği için herkesin dikkatini  çekmezdi. Genellikle kıdemliler arasından seçildiği için de yaş haddinden emeklilikleri yakın olur, kısa zaman sonra yerlerine yenilerinin seçilme umudu olurdu.

2011 yılı ilk aylarında gerçekleştirilen Yargıtay ve Danıştay üyelik seçimleri, birikmiş dosyaları bir an önce karara bağlayacak genç ekip olarak takdim edilirken, ehliyet, liyakat ve kıdem kriterlerine uyulmadığına inanan hakim ve savcıları mesleğe küstürdü. Bu küslükle kalmadı, HSYK’nın icraatlarına tepki ve öfkeye dönüştü.

Üst görev kabul edilen başsavcılık, mahkeme başkanlığı, komisyon başkanlığı gibi ünvanlı görevlere atamalarda objektif kriterlerden uzaklaşılarak karar verildiği iddiaları HSYK’nın itibarını tartışılır hale getirdi.

Hakim ve savcıların görev suçlarıyla ilgili iddia ve şikayetlerde çifte standart uygulandığı, paralel yapılanma içinde olduğu iddia edilen hakim ve savcıların himaye edildiği, dosyalarının karara bağlanmadığı, bu örgütsel yapılanmaya karşı çıkanlara ise hızla işletilen disiplin sopasının gösterilmek suretiyle üzerlerinde baskı oluşturulduğu dikkatli gözlerden kaçmadı.

 17- 25 Aralık sürecinde, sorunu hukuki bağlamda süratle soruşturup gereğini yapması icap eden  HSYK çoğunluğunun bu görevini yapmadığı gibi kamuoyuna bildiri yayınlayarak muhalefet partisi gibi tavır takınması HSYK çoğunluğunun tavrını yoruma ihtiyaç bırakmayacak şekilde ortaya koyduğu hukuk dışı icraatı oldu.

Yeni HSYK’da bir kriz olduğu artık tartışmadan uzak kabul edilir oldu. Bu krizi, krizin bir unsuru olmakla itham edilen HSYK 1.Dairesi Başkanı İbrahim Okur’un canlı yayında kabul etmesi çok önemli. Israrlı sorumuz üzerine evet kriz var, 3.Dairenin işlemlerini ben de tasvip etmiyorum cevabı kayıtlara geçti.

 Söylenecek çok şey var ama özetle bir kriz ortamında seçimlere gidildiğini söyleyebiliriz.

Seçimlerin favorisi Yargıda Birlik Platformu (YBP). 2010 yılındaki değişimi realize etmek için, çoğulcu, katılımcı bir aday listesini demokratik yöntemle oluşturarak yarışa giriyor.

Mensubiyetlerini işlerine karıştırmadan hukuku önceleyeceklerini, ayrımcılık yapmayacaklarını taahhüt eden YBP listesi tabanda en çok destek gören grup olduğu temayül yoklamalarından anlaşılıyor.

 Şu anki krizin sorumlusu görülen paralel örgüt, çarşaf liste olarak seçimlere girmiyor. Bağımsız aday göstermeyi ve YARSAV listelerine kendilerini gizleyerek seçimlere girmeyi tercih ettikleri ifade ediliyor.

 YARSAV ve Yargıçlar Sendikasının seçim bildirgesinde, geçen 4 yıllık kriz dönemine eleştiri getirilmemiş olması, paralel yapı ile işbirliği yapıldığı iddialarını güçlendiriyor.

 YARSAV üyesi olan iki hakim ve savcının YBP listesinde aday olması, YBP listesinin hükümet yanlısı iddialarını çürütüyor ve seçim yarışında YARSAV’ın  kendi üyeleriyle de yarışacak olması seçimlerdeki şansını azaltıyor.

 HSYK üyesi olup seçime bağımsız olarak katılan bazı adaylar, doğrudan ifade etmeseler de paralel yapılanmanın desteğine güvendikleri biliniyor. Takiyye yapma kendilerini gizleme konusunda başarılı olan bu yapılanma tabandaki tepkiler sebebiyle açık söylemlerle seçmenin karşısına çıkmaktan çekiniyorlar.

2010 seçimlerinin organizatörü olan 1.Daire Başkanı İbrahim bağımsız aday. Kendisine yöneltilen ‘cemaatçi misiniz’ sorusuna ‘bana her şey söylendi, izleyiciler takdir etsin’ sözleriyle politik bir cevap vermiş oldu. Mevcut HSYK’da kriz olduğunu kabul etse de sebeplerini açıklamaktan imtina etti.

 12 Ekim seçimleri, paralel yapının tasfiye edilmesi bakımından çok önemli. Bağımsız, tarafsız, ayrımcılık yapmayacak, mensubiyetlerini hukukun önüne geçirmeyecek, hukukun üstünlüğünü önceleyecek, objektif kriterlere bağlı icraat yapacak bir kadronun seçilmesi aynı şekilde önem arz ediyor. Bu anlayışla yola çıkan Yargıda Birlik Platformunun seçimleri alması sorunların çözümünde önemli bir adım olacak.