Son birkaç gündür medyada yer alan polis ve bekçilerin çocuk-yaşlı, kadın- erkek fark etmeksizin yaptıkları uygulamalar sıkça tartışılmaya devam ederken, polis ve bekçilerin bu işlemlerinin hukuki dayanaklarının neler olduğu, bu eylemlerin hukuka uygunluğu gibi konular da kamuoyunu meşgul etmeye devam etmektedir.

Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda polis görevleri belirlenmiş olup;

Madde 2 – (Değişik: 16/7/1965 - 694/2 md.)

Polisin genel emniyetle ilgili görevleri iki kısımdır.

A) Kanunlara, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine, yönetmeliklere, Hükümet emirlerine ve kamu düzenine uygun olmıyan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü almak,

B) İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak, Kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanmasından sorumlu olan polis; amirinden aldığı emri, kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir. Ancak, amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazılı olarak yenilerse, emir yerine getirilir. Bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez. Yerine getirenler sorumluluktan kurtulamaz.

şeklindedir.

Aynı şekilde bekçiler açısından; Bekçilerin Görev ve Yetkileri, 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nun 3. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu görevlerden birkaçı şunlardır: Genel kolluk kuvvetlerinin derhal müdahalesine imkân bulunmıyan acele ve zaruri hallerdeki görevleri, 

1. Bir kimsenin can, mal ve ırzına saldırma ve tehditleri önlemek, saldıranları yakalamak, 

2. Suç işlenirken veya işlendikten sonra, henüz izleri meydanda iken sanıkları yakalamak, 

3.Kamu düzen ve güvenini bozacak mahiyetteki gösteri yürüyüş ve karışıklıkların yapılmasına karşı, genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirleri almaktır.

Çorlu’da polislerin yaşlı bir vatandaşı kendi bahçesinde otururken sokağa çıkma yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle biber gazı kullanarak gözaltına alması, İstanbul’da motor kuryesinin uygulama noktasına hızlı girdiği için polisle tartışması sonucu darp edilerek gözaltına alınması, Şanlıurfa’da bir çocuğun ters kelepçelenerek tartaklanması ve İstanbul Eyüp’te ekmek almaya çıkan vatandaşların bekçi tarafından şiddete maruz bırakılması olayları bekçi ve polislerin şiddet eğilimlerinin son zamanlarda daha da artması kamuoyunda endişe ve korkunun ikliminin hakim olmasına neden olmaktadır.

Hukuk devleti olmanın bir sonucu da tüm bireylerin yasalar önünde eşit olmasının yanında kamu gücünü kullanan görevlilerin de başta Anayasa olmak tüm yasal düzenlemeler çerçevesinde görevlerini yerine getirmesidir.

Bekçilere silah kullanma, üst arama ve el koyma yetkisinin verilmesi konusundaki teklifin mecliste görüşüldüğü esnada kamuoyunda sıkça tartışılan bu yetkiler; ayrı bir güvenlik biriminin oluşturulmasına yol açmaktadır. Bu kaygı ve tereddütler, polislerin belirli koşullarda kullanmakta olduğu bu yetkilerin, bekçiler tarafından vatandaşların üzerinde nasıl etki edeceği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bekçilere verilmek istenen bu yetkilerin polisler üzerinde de olumsuz bir psikoloji yarattığı ülkemizde yaşanan son olaylarda da açıkça görülmektedir. 

Anayasasında hukuk devleti olduğu yazılan ve tüm eylem ve işlemlerinin kanuna dayanması gereken bir ülkede, bir çocuk savaş sırasında dahi uygulanamayacak ters kelepçe uygulamasına maruz bırakılıyorsa, 65 yaş üstü bir vatandaş evinin bahçesinde otururken ekip arabalarıyla çok gizli bir operasyon edasıyla darp ediliyorsa, sadece ekmek almaya çıkan bir vatandaş bekçi tarafından şiddete maruz bırakılıyor ve yardıma gelen mahalle sakinlerine karşı da aynı davranış devam ettiriliyorsa; bu olayların münferit birer eylem olduğu yahut bu görevliler hakkında açılacak bir soruşturmayla ileride buna benzer olayların önleneceği düşüncesi temelsizdir.

Kolluk kuvvetleri ve bekçilerin yasada tanımlanan görevleri tekrar gözden geçirilmeli ve yeniden düzenlenmelidir. Kamu adına görev yapan bu kişilerin eğitim ve sosyal durumları irdelenmeli ve eğitim seviyelerinin artırılmasına yönelik tedbirler alınmalıdır. Bu tip olaylara karışan kamu görevlileri hakkında idari soruşturmalar dışında cezai tahkikatlar yapılmalı ve en kısa sürede en ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Son olarak, bekçilerin silah kullanma, üst arama ve el koyma gibi yetkileri kesinlikle olmamalıdır. Böylelikle vatandaşların polis ve bekçilere olan güveni tekrar tesis etme olanağı sağlanabilir ve hukuk devleti olmanın gereği yerine getirilebilir.