Hukuk yargılamasında davanın tarafları dilekçelerinde sadece ana mevzuat isimlerini (TMK, TBK, HMK ve sair tüm mevzuat) belirtmiş olması gerçek anlamda hukuki sebep gösterme yükümlülüğünün gereğini (HMK m. 119/1-g,129/1-g) yerine getirmiş sayılır mı?

Hukuk davalarında dava açılırken davacı tarafın dava dilekçesinde birtakım unsurların bulunması zorunludur. Davacının açmış olduğu dava yazılı yargılama usulüne tabi olan bir dava ise, davacının dava dilekçesinde, uyuşmazlığı Türk milleti adına görüp karara bağlayacak olan görevli ve yetkili mahkemenin adı, davacı-(lar) ile davalı veya davalıların adı, soyadı ve adresleri, davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası eğer varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve yine davacı kendini bir vekil ile temsil ediyorsa davacı vekilinin adı, soyadı ve adresi, davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri, davacının iddiasının dayanağı olan uyuşmazlık konusu vakıalarını sıra numarasına göre özeti, uyuşmazlık konusu vakıanın ispatına yarayacak deliller, davacının iddia ve talep konusu etmiş olduğu hakkın dayandığı hukuki sebepleri, davacı tarafın açık bir talep sonucu, davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya davacı kendisini bir vekil ile temsil edecekse o durumda vekilinin imzasının, yer alması gerekmektedir. Davacının dava dilekçesinde davacı-(lar) ile davalı veya davalıların adı, soyadı ve adresleri, davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası eğer varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve yine davacı kendini bir vekil ile temsil ediyorsa davacı vekilinin adı, soyadı ve adresi, davacının açık bir talep sonucu veya davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya davacı kendisini bir vekil ile temsil edecekse o durumda vekilinin imzasını içermemesi halinde mahkeme bu sayma suretiyle belirtmiş olduğumuz unsurlardan bir ya da birkaçında yer alan eksiklikleri veya yanlışları düzeltmesi için davacı tarafa bir haftalık kesin süre verir. Mahkemenin vermiş olduğu kesin süre içerisinde bu eksiklerin davacı tarafından giderilmemesi halinde mahkeme davacının davasının açılmamış sayılmasına karar verir (HMK m. 119/2). Aynı şekilde yazılı yargılama usulünde davacı tarafın, davalının vermiş olduğu cevap dilekçesine karşı vereceği cevaba cevap dilekçesinde de dava dilekçesinde bulunulması gereken unsurlar ve de bu unsurların birinin ya da birkaçının bulunmaması halinde uygulanacak yaptırım “Davacının cevaba cevap, davalının da ikinci cevap dilekçesi hakkında, dava ve cevap dilekçelerine ilişkin hükümler, niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanır.” Şeklindeki HMK m. 136/2 fıkra hükmü gereğince kıyas yoluyla HMK m. 119 da ki düzenleme davacının cevaba cevap dilekçesi hakkında da uygulanır.

Ve yine yazılı yargılama usulünün uygulandığı davada davacının usulüne uygun olarak açmış olduğu davada davalı tarafından yasal süresi içinde davaya cevap vermek istemesi halinde davalının cevap dilekçesinde HMK m. 129 da yer alan sınırlı sayıda belirtilmiş olan hususların yer alması gerekmektedir. Bu kapsamda davalının cevap dilekçesinde, uyuşmazlık hakkında karar verecek olan yetkili ve görevli mahkemenin adı, davacı-(lar) ile davalının adı, soyadı ve adresleri, davalı yurt dışında ise açılan dava ile ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği bir adres, davalının veya davalıların Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri, davalının savunmalarının sırası ile belirten açıklamaları, savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, davalının iddia ve savunmasında dayanmış olduğu hukuki sebepler, davalının açık bir talep sonucu, davalının veya varsa kanuni temsilcisinin ya da davalı/davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ediliyorsa vekilinin imzasının, bulunması gerekmektedir. Cevap dilekçesinde, uyuşmazlık hakkında karar verecek olan yetkili ve görevli mahkemenin adı, davacı-(lar) ile davalının adı, soyadı ve adresleri, davalı yurt dışında ise açılan dava ile ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği bir adres, davalının veya davalıların Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri, davalının veya varsa kanuni temsilcisinin ya da davalı/davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ediliyorsa vekilinin imzasının bulunmaması halinde hakim bu sayma suretiyle belirmiş olduğumuz bir ya da birkaç hususun eksik veya yanlış olması halinde bu eksikliği ya da yanlışlığı gidermek üzere davalı tarafa bir haftalık kesin süre verecektir. Davalı taraf bu bir haftalık kesin süre içerisinde cevap dilekçesinde bulunması gereken hususlarda eksik veya yanlış olan bir ya da birkaç hususu hakkında eksiklik ya da yanlışlığı gidermediği takdirde cevap dilekçesi verilmemiş sayılır. Bununla birlikte davalı taraf davacı tarafın cevaba cevap dilekçesine karşı ikinci cevap dilekçesi verecek ise o durumda cevap dilekçesinde zorunlu olarak bulunması gereken unsurları gösteren HMK m. 129 hükmü HMK m. 136/2 fıkra hükmü gereğince kıyasen ikinci cevap dilekçeleri içinde niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanacaktır.

Şimdiye kadar anlattığımız ve açıkladığımız hususlar yazılı yargılama usulünde dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesinde bulunması gereken zorunlu unsurlar ile bu unsurların bulunmaması halinde uygulanacak yaptırım hakkındaydı. Basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda dava ve cevap dilekçesinde bulunması gereken unsurlar hakkında HMK da açık bir düzenleme yoktur. Ancak “Bu Kanun ve diğer kanunlarda basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hâllerde, yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır.” Şeklinde ki HMK m.322/1 fıkra hükmü atfı gereğince yazılı yargılama usulüne tabi davalarda dava ve cevap dilekçesinde bulunması zorunlu unsurlar ile bu unsurların bulunmaması halinde uygulanacak yaptırımları içeren HMK m. 119, 129, 130 hükümleri basit yargılama usulüne tabi davalarda ki dava ve cevap dilekçelerine de kıyasen uygulanacaktır.

Bu kısma kadar yapmış olduğumuz açıklamalar gerek basit gerekse yazılı yargılama usulüne tabi davalarda yargılamanın taraflarının dilekçelerinde bulunması gereken unsurlar ile bu unsurların yanlış veya eksik gösterilmesi halinde uygulanacak olan yaptırımlara ilişkindir. Şimdi ise yazımızın asıl konusu hakkında açıklamalarda bulunacağız.

Az yukarıda yazımızın başında da belirttiğimiz üzere, hukuk yargılamasının tarafları gerek yazılı yargılama usulüne tabi davalarda gerekse basit yargılama usulüne tabi davalarda dilekçelerinde iddia ve savunmaların dayanağı olan hukuki sebeplerini göstermesi kanunen gerekmektedir. Ancak hemen ifade etmek gerekir ki, bu hususun gereğinin yerinde tam veya eksiksiz olarak yerine getirilmemiş olması halinde kanun bu duruma ilişkin olarak herhangi bir yaptırım uygulamamaktadır.

Uygulama da hukuk yargılamanın tarafları dilekçelerinde (dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap) hukuki sebepler kısmına genellikle somut uyuşmazlığa uygulanacak iddia ve savunmalarının dayanağı olan hukuki sebepleri bu kapsamda mevzuat madde veya fıkraları göstermek yerine madde, fıkra veya bent belirtilmeksizin sadece ana mevzuat isimlerinin tam adını veya bu mevzuatların kısaltmalarını yazmaktadırlar. Örnek vermek gerekirse, taraflar dilekçelerinin hukuki sebepler kısmına “Anayasa, Türk Borçlar Kanunu, Türk Medeni Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu, Afet Riskli Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu, Tapu Kanunu ve ilgili sair tüm mevzuat” şeklinde veya “AY, TBK, TMK, HMK, İİK, 6306 sayılı yasa ve ilgili tüm mevzuat “şeklinde yazmaktadırlar. Acaba tarafların dilekçelerinde somut uyuşmazlık hakkında uygulanacak veya uygulanabilecek olan ve yine yargılamanın taraflarının iddia ve/veya savunmalarının hukuki dayanağı olan Anayasa, kanun, yönetmelik, tüzük, genelge, genel şart madde, fıkra veya bent numaralarını detaylı bir şekilde belirtmeksizin sadece ana mevzuat isimlerinin tam adını veya kısaltılmış halini belirtmesi halinde kanun gereği somut uyuşmazlığa uygulanacak/ uygulanabilecek olan tarafların açıklamalarının hukuki dayanağı olan hukuki sebepleri gösterme yükümlülüğünü yerine getirmiş olurlar mı ?

Bu soruya hemen olumsuz bir cevap vermemiz gerekmektedir. Zira, hukuk yargılamasında tarafların dilekçelerinde iddia ve/veya savunmalarının dayanağı olan hukuki sebepleri gösterme zorunluluğu taraflar arasında ki hukuki ilişkiyi, hukuki ilişkinin sebebini kolayca tespit edebilmek, hakime uyuşmazlığın çözülebilmesinde yardımcı olmak, maddi hakikate kolay ve hızlı bir şekilde ulaşmak, yargılamanın uzamasına engel olmak, usul ekonomisi ilkesini daha işlevsel hale getirmek, somut uyuşmazlığın bir an önce kesin hükme bağlamak bu bağlamda hukuki belirlilik ilkesinin gereğini yerine getirmek, davacıların mahkemelerden talep ve dava konusu etmiş olduğu hukuki korumayı bir an önce sağlamak, taraf menfaatlerini gözetmek gibi sebepler ile getirilmiştir.

Bu itibarla tarafların dilekçelerinde iddia ve savunmalarının dayanağı olan hukuki sebepler hakkında ayrıntılı bir açıklamada bulunmadan sadece şekli olarak matbu bir şekilde ana mevzuatların tam adını veya kısaltılmış haline yer vermesi halinde gerçek anlamda hukuki sebep bildirme yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılmazlar. Deyim yerinde ise bu şekilde hukuki sebep bildirmeleri hiç bildirmemiş olmaları aralarında hiçbir fark yoktur. Hatta tarafların vekillerinin daha doğru bir ifade ile avukatların müvekkilleri adına yazmış oldukları dilekçelerinde yukarıda belirtmiş olduğumuz şekilde bildirmiş olduğu hukuki sebepler, doktrinde[1] avukatlık kanunun Avukatlığın amacı; hukuki münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder. Şeklindeki ikinci maddesinin bir ve ikinci fıkrası ve de Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları ile bağdaşmaması sebebiyle haklı olarak eleştirilmektedir. Gerçekten de bu husus hakkında doktrin tarafından eleştirilmesi haklı olup; yapılan tespitlerde doğru bir tespittir. Zira, az yukarıda yer verdiğimiz Avukatlık Kanunun 2. Maddesinden de görüleceği üzere, avukatlar hukuki uyuşmazlığın çözülmesi hususunda her türlü bilgi ve tecrübelerini göstermek ve bu amaca tahsis etmesi gerekmektedir. Ancak ne yazık ki, uygulama da taraf vekilleri ve hatta bir avukat olarak öz eleştiri yapmak gerekirse ben de dahil olmak üzere müvekkilleri/ müvekkillerimiz adına yazmış olduğumuz dilekçelerde talep sonucunu, iddia ve/veya savunmaların dayanağı olan onları haklı kılacak olan hukuki sebepleri sadece ana mevzuat adlarını veya kısaltmalarını yazmak ile yetiniyor/yetiniyoruz.

Tabi şu hususu da belirtmekte fayda vardır; taraflar veya vekilleri dilekçelerinin hukuki sebepler kısmına ana mevzuat adlarını veya kısaltılmış halini belirtmeleri birkaç sebepten kaynaklanabilir;

1-) Taraf veya vekilleri dilekçelerinin açıklamalar kısmına iddia, savunma veya talep sonucunun dayanağı olan ya da haklı kılacak olan mevzuat maddelerine, bentlerine, fıkralarına yer vermiş olması sebebiyle tekrara düşmemek

2-) Bu durumu alışkanlık haline getirmiş olması ya da uygulamada bu şekilde davranılmış olması

3-) Hukuki sebeplerin eksik veya yanlış gösterilmesi halinde herhangi bir yaptırımının olmaması (davanın açılmamış sayılması, cevap dilekçesinin verilmemiş sayılması gibi)

4-) HMK m. 33 anlamında hakimin Türk hukukunu resen uygulaması( maddi vakıayı anlatma taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir prensibi), sebebiyledir.

Ancak asıl yapılması gereken husus ise gerek yargılamanın asil tarafları gerekse asiller adına işlemler yapmaya onu temsile yetkili vekilleri tarafından hazırlanan dilekçelerinde iddia, savunma ve talep sonucunu haklı kılacak olan ve de bu hususların dayanağı olan hukuki sebepleri detaylı bir şekilde açıklamak, dilekçelerinin hukuki sebepler kısmında belirtmek gerekmektedir. Bunun yapılması halinde tarafların gerçek anlamda HMK kapsamında dilekçelerinde hukuki sebep bildirme yükümlülüğünün gereği yerine getirmiş sayılır.

----------------

[1] Ayrıntılı bilgi için bknz; Özekes, M., (2015), HMK Bakımından Dava Dilekçesinde Eksiklik Halinde Yapılması Gereken İşlemler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 263-300Prof. Dr. Hakan PEKCANITEZ’e Armağan, s. 277