Uygulamada en çok tartışılan hususların başında hukuka aykırı olarak elde edilen delile dayanılarak mahkumiyet hükmü verilip verilemeyeceği yer almaktadır. Üzerinde duracağım husus bu noktada toplanmakta olup kısaca bu hususu açıklayacağım.

Anayasa m. 38/6 “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna ek olarak Ceza Muhakemesi Kanunu m.

m.206/2-a, 217/2, 230/1-b aynı yönde düzenlenmiştir. Dolayısıyla yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Nitekim Ceza Muhakemesi Kanunu m. 289/1-i “Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.” hususunu hukuka aykırılık olarak düzenlemiştir.

Hukuka aykırı delilden anlaşılması gereken şey ise hukuk kurallarınca öngörülen usul ve delil toplama yöntemine uyulmaması hususudur.[1] Bir başka anlatımla kanunda öngörülen şartlara uyulmadan toplanmış olan delildir. Bu şekilde elde edilen deliller hükme esas alınamaz. Dolayısıyla şayet sanık için hukuka aykırı delillerin dışından mahkumiyetine yetecek delil bulunmaması durumunda hukuka aykırı delile dayanılarak mahkumiyet hükmü de verilemez.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu bu hususta vermiş olduğu bir kararında “Aramanın yapıldığı tarihteki kurallara göre arama ancak hakim kararı ile mümkündür, C. savcıları ile koluğun arama yetkisi istisnai olup, bu yetkinin doğması için gerekli ön şart ise, gecikmesinde sakınca umulan halin gerçekleşmesidir. Somut olayda, kolluk tarafından bu koşul gerçekleşmediği halde hakim kararı alınmaksızın yapılan arama hukuka aykırıdır. O halde, arama sonucu elde edilen maddi kanıt ile buna ilişkin ekspertiz raporları hükme esas alınamaz.” şeklinde hüküm kurmuştur.[2]

Bir başka kararında “Sanığın ikrara dayalı ifadesinin suç tarihinde yürürlükte olan CMUK.nun 135. maddesine aykırı alındığı, suça konu silahların da CMUK.nun 97/2. maddesine aykırı olarak sanığın evinde yapılan aramada ele geçirildiği anlaşılmakla, anılan Yasa'nın 254/2. maddesi uyarınca hukuka aykırı elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı gözetilmelidir.” şeklinde ifade etmiştir.[3]

Örnekleri çoğaltacak olursak “Somut olayda, örgüt oluşturmak için sanıkların sayısı yeterli ise de; suç işleme iradelerinde devamlılık ve aralarında hiyerarşik ilişki bulunduğuna ilişkin delil olmadığından, TCK'nın 220. maddesinde düzenlenen "suç işlemek için örgüt kurma" ve dolayısıyla "suç işlemek için kurulan örgüte üye olma" suçlarının unsurlarının oluşmadığı; hukuka aykırı delil niteliğindeki telefon konuşmalarının bu suçlar yönünden hükme esas alınamayacağı gözetilmeden, sanıkların bu suçlardan beraatleri yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi yasaya aykırıdır.”[4]

Somut bir suçun işlendiği şüphesi varsa, şüphelinin veya sanığın yakalanması ya da suç delillerinin elde edilmesi için adli arama yapılabilir. Adli arama kararı alınmasını gerektiren olayda karar alınmadan arama yapılması hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan ve suçun maddi konusunu oluşturan deliller ya da suçun maddi konusu hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olacağından ikrar bulunsa bile hükme esasalınarak mahkumiyet kararı verilemeyeceği gözetilmelidir.[5]

Adli arama kararı alınmasını gerektiren olayda kararı alınmadan arama yapılması hukuka aykırı olup, böyle bir arama sonucu bulunan ve suçun maddi konusunu oluşturan deliller ya da suçun maddi konusu, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olacağından ikrar bulunsa bile hükme esas alınarak mahkumiyet kararı verilemez.[6]

CMK'nın 119. maddesi uyarınca sanık tarafından işletilen iki ayrı işyerinde arama yapılmasına karar verilmesine karşın, aynı işyerinde bulunan bilgisayarlar üzerinde arama yapılabilmesine olanak tanıyan CMK'nın 134. maddesine göre verilmiş bir arama kararı bulunmadığı anlaşılmakla, işyerinde bulunan bilgisayarlar üzerinde yapılan arama sonucunda elkonulan ve içerisinde müşteki firmaya ait lisanssız yazılımların olduğu belirtilen harddiskler ve CD'ler hukuka aykırı delil niteliğinde olup hükme esas alınamayacağından, sanık hakkında verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun görülmektedir.[7]

Yukarıda belirtilen örnekleri artırmak mümkün olmakla beraber sonuç olarak, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delillerin hükme esas alınması mümkün değildir. Dolayısıyla hukuka aykırı delil dışında sanığın mahkumiyetine yetecek ölçüde delil bulunmaması durumunda sanık hakkında mahkumiyet hükmü de verilemez. Faydalı olması dileğiyle saygı ve sevgilerimle.

Av. Murat YILMAZ

--------------------------

[1] AKYÜREK / Güçlü, Ceza Yargılamasında Hukuka Aykırı Delillerin Değerlendirilmesi Sorunu, TBB Dergisi, 2012 (101), s.62.

[2] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2005/7-144E., 2005/150K., 29.11.2005 T.

[3] Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2008/334E., 2009/15739K., 14.12.2009 T.

[4] Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2012/22375E., 2013/1077K., 31.01.2013 T.

[5] Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2015/1184E., 2015/1066K., 27.05.2015 T.

[6] Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2015/1817E., 2015/532K., 11.05.2015 T.

[7] Yargıtay 19. Ceza Dairesi, 2015/2092E., 2015/1175K., 06.05.2015 T.