GİRİŞ

Mülkiyet hakkına kamulaştırma süreci işletilmeksizin yapılan müdahaleler kamulaştırmasız el atma olarak tanımlanmıştır. Mülkiyet hakkında geçici olmayacak bir şekilde, yasal bir dayanak bulunmaksızın fiili olarak müdahale edilmesi fiili el atma; idari bir kararla mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kullanılmasının engellenmesi ise hukuki el atma olarak nitelendirilmektedir. Hukuki el atma genel olarak bir bölgede yapılan imar planı ile özel mülkiyete tabi taşınmazların okul, yol, park vs. gibi kullanım amacıyla umumi hizmete ayrılmaları şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Fiili olarak el atılan taşınmazın bedelinin tahsili için yapılacak yargılamada adli yargının görevli olduğu konusunda tartışma bulunmamaktadır.

Hukuki el atma durumunda taşınmaz bedelinin tahsilinde görevli yargı yolu konusunda 2012 yılında kadar adli yargının görevli olduğu kabul edilmekteydi. Fakat, 2012 yılından sonra verilen Uyuşmazlık Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları sonrasında, hukuki el atmalardan kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu kabul edilmiştir.

Ancak; Anayasa Mahkemesinin 05/04/2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 20/12/2018 tarih ve E:2016/181, K:2018/111 sayılı kararı ile Kamulaştırma Kanununun ek 1. maddesinin ''Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.'' kısmının iptal edilmesi üzerine, hukuki el atmalardan kaynaklanan tazminat istemli davalarda görevli yargı yeri sorunu tekrar ortaya çıkmıştır.

I. TARİHSEL SÜREÇ

Kamulaştırmasız el atma durumunda, malikin taşınmazına haksız olarak el atan idareye karşı men’i müdahale veya bedel davası açabileceği ilk olarak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. 16.05.1956 gün ve 1/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de, bu şekilde açılacak bedel davalarında zamanaşımının söz konusu olmayacağına karar verilmiştir.

11.02.1959 tarih ve E:1958/17, K:1959/17 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıyla da, kamulaştırmasız el atmadan doğan tazminat davalarında adli yargının görevli olduğuna karar verilmiştir.

Yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararlarında, kamulaştırmasız el atmadan kastedilen fiili el atmadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.12.2010 tarih ve E:2010/5-662, K:2010/651 sayılı kararıyla; “uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğuşeklinde karar verilmiş ve böylece hukıki el atma da kamulaştırmasız el atma kapsamında değerlendirilmiştir. Bu kararda görev yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmayarak adli yargının görevli olduğu kabul edilmiştir.

Yargıtayın bu kararı sonrasında hukuki el atma nedeniyle taşınmaz bedelinin tazmini istemiyle adli yargıda açılan davalarda, görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkmış, uyuşmazlığı inceleyen Uyuşmazlık Mahkemesi 09/04/2012 tarih ve E:2011/238, K:2012/63 sayılı kararıyla; “…davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanunu uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yeşil alan olarak yer alan davacılara ait taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle idari yargıyı görevli bulunmuştur.[1]

11.06.2013 tarih ve 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesinde değişiklik yapan 21'inci maddesinin 10. fıkrasının 6. cümlesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargının görevli olduğu öngörülmüştür.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin bazı fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında “Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı”nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E:2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla da, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan “hukuki el atmalardan” kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Tüm bu süreç neticesinde, kamulaştırmasız el atma dolayısıyla açılan taşınmazın bedelinin tazmini davalarında görevli yargı yerinin belirlenmesi hususunda, el atmanın fiili veya hukuki olması durumuna göre bir ayrıma gidilmiştir. Fiili el atma durumunda adli yargı, hukuki el atma durumunda ise idari yargı görevli kabul edilmiştir.[2]

Bu tarihten sonra verilen Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarında da, hukuki el atmadan kaynaklanan taşınmazın bedelinin ödenmesi istemiyle açılan davaların idari yargının görevinde olduğu kabul edilmiştir.[3]

20.00.2016 tarih ve 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesiyle 2942 sayılı Kanun’un Geçici 6. maddenin 10. fıkrasının 3. cümlesindeki; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." düzenlemesi yürülükten kaldırılmış ve aynı Kanun’un 33. maddesiyle 2942 sayılı Kanun’a eklenen ek 1. maddesinde; “…. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir. hükmüne yer verilmiştir.

II. ANAYASA MAHKEMESİNİN 20.12.2018 TARİH VE E:2016/181, K:2018/111 SAYILI KARARINDAN SONRAKİ DURUM

20.00.2016 tarih ve 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 33. maddesiyle 2942 sayılı Kanun’a eklenen ek 1. maddesinin; “…. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.” kısmı, Anayasa Mahkemesinin 05/04/2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 20.12.2018 tarih ve E:2016/181, K2018/111 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararından sonra, hukuki el atmalardan kaynaklı taşınmaz bedelinin tazmini istemiyle açılacak davalarda görevli yargı yerinin neresi olduğu tekrar tartışma konusu olmuştur.

1. YARGITAY KARARI

Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 04.07.2019 tarih ve E:2018/207, K:2019/13651 sayılı kararıyla; idari yargıda dava açılabileceğine ilişkin kısmın da Anayasa Mahkemesince iptal edildiğine vurgu yapılarak ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararına atıf yapılarak;

“… uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, İdarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır.

Bu itibarla taşınmaza davalı idarece fiilen el atılmamış ise de makul süre içinde imar planına uygun herhangi bir işlem tesis edilmediğinden kamulaştırmasız el atma olgusu gerçekleşmiş olup, taşınmazın aynına ilişkin bu davaya bakmak Adli Yargının görevidir.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, sonraki tarihli kararlarında da bu görüşünü devam ettirmiştir.[4] Yargıtay bu içtihadıyla, hukuki el atmadan kaynaklı taşınmazın bedelinin ödenmesi istemiyle açılan davalarda 2013 yılı öncesindeki içtihatlarına dönüş yaparak adli yargının görevli olduğuna karar vermiştir.

2. DANIŞTAY KARARI

Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra verilen Danıştay 6. Dairesi kararlarında, hukuki el atmadan kaynaklanan taşınmazın bedelinin tazmini istemiyle açılan davaları idari yargının görevinde kabul edilerek davaların esasını incelenmeye devam etmektedir.[5]

3. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARI

Uyuşmazlık Mahkemesinin 08.07.2019 tarih ve E:2019/213, K:2019/416 sayılı kararında; Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararı sonrasında, hukuki el atmalardan kaynaklanan tazminat istemli davalarda yargı yolunun değişip değişmeyeceği hususu irdelenmiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesi; “davacıların taşınmazları üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanmasının, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğindeki imar planından kaynaklanması; davacıların bu işlem sebebiyle doğduğunu iddia ettikleri zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceğinin tartışmasız olmasının yanında; Anayasa Mahkemesinin belirtilen kararının gerekçesinde; bu konuya ilişkin uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesinin gerektiği, diğer bir anlatımla taşınmazın malikleri tarafından idari yargıda dava açılabileceğinin hukuka aykırı olduğu yönünde herhangi bir irdelemeye yer verilmediği gözetildiğinde; Mahkememizin bu konuda istikrar bulmuş kararları doğrultusunda, yargı yolunun değişmesini gerektirecek bir durum bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesi sonraki tarihli kararlarında da bu görüşünü devam ettirmiştir.[6]

SONUÇ

Anayasa Mahkemesinin 20.12.2018 tarih ve E:2016/181, K:2018/111 sayılı kararının farklı yorumlanması nedeniyle, hukuki el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenmesi istemiyle açılan davalarda görevli yargı yeri sorunu tekrar ortaya çıkmıştır.

Bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesinin ve Danıştay görüşünün daha isabetli olduğunu düşünüyoruz. Zira, hukuki el atma durumunda idari yargının görevli olduğu hususu, Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararıyla iptal edilen 2942 sayılı Kanun’a eklenen ek 1. maddesinden önceki içtihatlarla (Uyuşmazlık Mahkemesi 09/04/2012 tarih ve E:2011/238, K:2012/63 sayılı kararı, Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E:2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla) kabul edilen bir durumdur.

Bu içtihatlarda vurgu yapılan temel hususu ise, taşınmaz malikinin zararının idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklanması nedeniyle idari yargının görevli olduğudur.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin belirtilen kararının gerekçesinde; bu konuya ilişkin uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesinin gerektiği belirtilmemiştir. İptal kararında incelenen konunun, hukuki el atmalarda idare ile taşınmaz sahibinin uzlaşma sürecinin işletilmesi zorunluluğunun kaldırılması olduğu görülmektedir

Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi iptal kararının hukuki el atmalardan kaynaklanan tazminat istemli davalarda görevli yargı yerini değiştirmediği kanaatindeyiz.

--------------------------------

[1] Benzer yönde Uyuşmazlık Mahkemesinin 09/04/2012 tarih ve E:2012/41, K:2012/77 sayılı kararı

[2] Danıştay 6. Dairesinin, 29.01.2015 tarih ve E:2011/6762, K:2015/296 sayılı kararı

[3] Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 30.11.2015 tarih ve E:2015/800, K:2015/815 sayılı kararı

[4] Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 04.12.2019 tarih ve E:2019/8237, K:2019/19615 sayılı kararı.

[5] Danıştay 6. Dairesinin 04.12.2019 tarih ve E:2019/15854 sayılı kararı

[6] Uyuşmazlık Başkanlığı Hukuk Bölümünün 23.12.2019 tarih ve E:2019/609, K:2019/814 sayılı kararı