Etrafımızın hızla kirlendiğinin farkındayım. Özdemir Asaf’ın dediği gibi; ‘bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler’. Değerleri altüst eden bir kalabalığın hızla etrafı kapladığını da görüyorum. Bu problemleri, bu dertleri konuştuğumuz insanların kaçışlarına da şahit oluyorum. Ne yazık biraz ümitsizlik biraz hüzün kaplamış herkesi.

Her şeye kıymetin biçildiği ve sadece daha fazla kazanmak ve daha fazla hükmetmekten başka bir şeyin anlamının olmadığı bir dünyaya doğru koşuyor toplumumuz. Yeni kurulan bu dünyada her şeyin bir ederi var para cinsinden. İnsanın, benim, sizin, ahlakın, ve dinin... ve bütün kutsalların.... Tam anlamıyla vahşi bir kapitalizmin kucağında yeşeriyor geleceğimiz.

Bunları anlatırken biraz hüzün var içimde biraz kırılmışlık. İçinde yaşadığım bu insanların her şeyi normal karşılaması, karşılıksız hiç bir şeyin olmaması üzerine bir hayatın kurulması, üzüyor beni. Sonra işte içinde yaşadığım benim dediğim devletim... Bu kirlenmeyi umursamadan yürüyüp gidiyor.  Ne olacak ki binlerce dolar gelirimiz olsa? Komşusuna halini soramayan, bir fakire çorbası olmayan... yüzbin adama yetecek serveti gözünü doyuramayan insanlardan bir toplumu neyleyim ben?
Sonra sonra en çok üzüldüğüm artık ne sağında ne de solunda, ne dindarında ne de dinsizinde bir değerin kalmayışı... Ne kadar da birbirine benziyoruz bugünlerde. Ellerimi her açtığımda Rabbime, bana ve bu millete biraz saygı ver, biraz duygu ver, biraz uzaklaştır bencillikten, biraz kalp hayatı ver biraz sevgi ver diye dua ediyorum.

Hüzünle sitemle başladım yazıma biliyorum. Ama ne çare ki türküdeki gibi diyecek söz sadece ‘aşk ağlatır – dert söyletir’.

Esasen söylemek istediğim tamamen başka bir şey. Bütün bu kötülükler içinde iyi insanların sayısının çoğaltılması.

İyi insan gökteki yıldızlar gibidir. Pusuladır topluma. Müzik enstrümanlarındaki Kanun gibidir, akordu bozulan insanlara yeniden akort ayarıdır. 
Ben bu gece.... hep iyi insanları düşündüm... Daha önce yazdığım gibi iyi insanlar, pusula insanlar var ya.... Kıyamet işte ondan erteleniyor.

İnanın ümitlerim bu iyi insanlar kaynaklı. Hani koca koca dalgaların arasında sahil-i selamete gitmek isteyen gemiler vardır ya... Işık yoktur, gece karanlıktır, pusula bozuktur... Ama işte oralarda bir yerde bir deniz feneri vardır... Küçücük bir ışıktır verdiği uzaklara.... Ama işte o ışık sayesinde gemi de kurtulmuştur, içindekiler de...

İyi insanlar... Hayata can üfleyen insanlardır, varlığa anlam katanlardır. Yunus gönüllü Mevlana yüreklidirler. Işıkları sadece bugüne değil yüzyıllara düşer onların. Bu derviş gönüllüler için kırılmak da yoktur, ‘vurana elsiz, dövene dilsiz, eğer söverlerse gönülsüz gerek’ derler. Büyük Halife’nin duası gibi duaları vardır. ‘Allah’ım benim bedenimi öyle büyük yarat ki, cehennem ancak beni alsın, başkalarına yer kalmasın’ dermiş Hz. Ebubekir.

Sevgili dostlarım ve öğrencilerim...

Çok ödev düşüyor hepimize:
Küçük küçük adacıklar kurmalıyız iyiliklerden. Sonra güzelliklerle bezemeliyiz etrafımızı. Sonra içimizde bir ışık yakmalıyız, sonra onu parlatmalıyız sonra dışa yansıtmalıyız.

Işıklar düşürmeliyiz karanlıklara, tebessümler açtırmalıyız gölgelerde. Her bir köşede bir fener olmalıyız. Bilinmekten kaçarak, şöhretten uzak durarak ve Akif gibi ‘sessiz yaşadım kim beni nerden bilir’ diyerek yaşamalıyız. Ya da koca Yunus gibi... ‘Bir garip öldü diyeler/üçgün sonra duyalar/soğuk su ile yuyalar/şöyle garip bencileyin’.

Ama öyle yaşamalıyız ki... Kuran’daki ayetin tersinden söylediği gibi, bu insanların ölümüne semalar bile ağlasın...

Hayatın içinden geçiyoruz, yıllar sağımızdan ve solumuzdan akıp gidiyor... Kum saatindeki tanecikler düşüyor. Takvimden yapraklar eksiliyor. Gözlerimizden fer, dizlerimizden derman çekiliyor yavaş yavaş. İçimizdeki ışıkları işte tam da bugün tutmalıyız yollara. Yürüyenler düşmesin diye.

Biliyorum içinizde binbir güzellik var, binbir renk var. Saklı kalmadan çıkarsak, ışıtsak gücü yettiği kadar etrafımızı. Işıklar parlasa her bir yandan... Gökyüzüne yıldız eker gibi eksek topluma sizleri.
Bazen bir selamla, bir kalbi kırık insanın başını okşamakla. Bir küçük paylaşımla, bazen bir öfkeyi yutmakla. Çok büyük bildiğimiz gururumuzu ötelemekle. Düşene bir el uzatmakla, kırmadan dökmeden bir güzel ikazla... Bir yaşlının elinden tutmakla. Birine yol vermekle mesela.

Ben çiçek tarlası gibi görüyorum sizlerden oluşan yarınları. Bir umut tomurcuğusunuz sizler. Bire bin vereceksiniz biliyorum. Yeni bir doğum sancısı olacaksınız aydınlık yarınların. Sadece ne olur benlik denilen kozalarınızla kapatmayın kendinizi. İşte elinden tutulacak, işte ışık yürü denilecek, el yordamı ile yürüyen çok kişi var etrafınızda benim gibi.

İyi insanlara söylenmiş bir söz vardı, ben de şahit olmuştum Almanya’da. Alman belediye başkanı dedi ki, gencecik çok iyi insanlara... Ben bugün bir belediye başkanı olarak yarınsa bir insan olarak hep sizlerin arkasındayım. Sizden tek istediğim, sizin gibi insanları benim torunlarım da tanısın...

Siz ışık yüzlü insanlara bende öyle söylemek istiyorum, benim torunlarım da tanısın sizleri...

Sevgili öğrencilerim ve dostlarım...
Ne olur içinizdeki güzellikleri paylaşın. Sadece kendinizde kalmasın. Sevgimizden, değerlerimizden yeniden örelim bu toplumu. Bu gece hüznümüz ve kırgınlığımız, yeniden başlamaya vesile olsun. Hece hece yeniden kurmalıyız geleceği. İçinde aşk olsun, içinde kalp olsun, içinde saygı olsun, içinde değer olsun ve içinde insan olsun...
Ben de öyle olmaya çalışıyorum gücüm yettiğince... Ama biliyorum ki bir küçük mum kadardır ışığım. Asıl sizlerin ışığını bekliyorum, hepiniz birer yıldız olun, hepiniz kör kuyulardaki gemilere birer deniz feneri.
İnanın çok gemi vardır o ışığı bir bayram gibi bekleyen ve çok yolcu vardır gözleri ışıldayarak siz yıldızlara bakan...
Hadi ışık olun, hadi bayram olun...

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Tekin MEMİŞ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)