Bir röportajda dinlemiştim galiba anlatan da eski kabadayılardan biriydi, sanırım Dündar Kılıç idi. Soruyorlardı kendisine. Kimden korkarsınız? Herkesi titreten adam şöyle demişti. “Koltuğunun altına iki ekmeği alıp evine dönen adamdan çok korkarım. Hatta görünce yol veririm ve bulaşmam”.

Belki de yanlış tanımlanmış bir duygu bu. Korku değil belki saygı. Ama eskiler saygı ile korku arasındaki bağı da hiç inkar etmezler. Ne olursa olsun benim anlatacaklarım bakımından vurgu tamamlanıyor gibi. 

Yıllar önce ofiste oturuyorum. Toplantı odasında biri bekliyor. Sordum kim bu diye? Sekreterimiz iş için gelen bir aday dedi. Sanırım bir yarım saate yakın oldu odamdan çıktım yine aynı kişi tek başına oturmaktaydı. Neden beklediğini sorduğumda görüşmeyi yapacak arkadaşın toplantısı bitmemiş diye cevap aldım. Bu arkadaşın odasına gittim ve lütfen toplantını bitir ve o kişi ile görüş dedim. Sanırım gelen adaydan da ilk ben özür diledim beklettiğimiz için.

Sonrasında arkadaşlara da açık açık tenbih ettim. İş görüşmesine her gelene hürmet edin, incitmeyin diye. Çünkü bu insanlar ekmeklerinin peşindeler, hayatta en saygı duyulası durumdalar. Ama bir o kadar da yürekleri naiftir ve kırılmaya müsaittir. 

Tam da staj döneminde anlatmak istedim bunları. Çok öğrencim var ve çok kişi staj yeri arıyor. Bana da geliyorlar staj yeri bulmak için. Belki çoğuna bir yer bulamasam da bari onları yönlendiriyorum, bir yerlere söylüyorum.

Yine öğrencilerimden duyduğum ve beni çok üzen şeyleri de dile getirmek istiyorum. Başvuru yapan mezunları beğenmeyenler, okulunu küçümseyenler, kırıcı ve o naif durumda olanları üzenler de az değil. Bu insanlar sanki dünyanın en iyi avukatları olmuşlar gibi hayatlarının daha ilk günlerinde tomurcuk vermeye hazırlanan dalları kırıyorlar ama farkında değiller. Ama bunu yapan arkadaşlara bir kaç sözüm var: O çocukların hayatları boyunca hep kötü anılacaksınız! Yeni mezun çocuklara hava atmak gibi ucuz kahramanlıkların ve ego tatminlerinin peşinde olanlar için hayatın biçtiği ceza bu işte. Kötü anılmak...

Ben kaç iş arayan gördü isem hüzünlü idi. Evine ekmek götürebilmek için kapı çalan insanın zaten kalbi buruktur. Neden bir kez daha siz kırasınız ki? 

İş arayan kimse, sizden ve bizden sadaka istemiyor. Tam aksine belki de biz onun emeğini tam veremediğimiz için ondan faydalanıyoruz. Nihayetinde gönül ehli bilir ki, iş veren sadece bir aracıdır, vesiledir, yoksa rızk her daim Yaradan üzerinedir.

Kader gayrete aşıktır derler ya. İş arayan, staj yeri arayan da gayret etmektedir. Helal rızkın peşinde olmanın ibadet olduğunu söyleyen Hz. Peygamber’i tekrar selamla yad ediyorum. 

İş arayan ve kapı çalan birinin ibadet üzere olduğunu düşününce kalkıp hürmet etmek gerekir. Adı bende saklı. Bir arkadaşımın kapısına gelen ve temizlik de olsa yaparım diyen eski meslektaşını işe alması ne kadar saygıya değerdir.

Hayatın uzun gibi gelen kısa çizgisinde ne kalacak arkamızda?  En güzel hatıra yanınızda çalışanların, sizin kapınızı iş için staj için çalanların anlatacaklarıdır. Zira size yabancıdır, sizden değildir ve tarafsızdır.

Sevgili öğrencilerim ve dostlarım,

Tam da staj dönemindeyiz. Kapılarınız çalınacak bir yer var mı diye. Ya da yeni iş arayanlarla karşılaşacaksınız. Belki hepsi ile çalışmayacaksınız, seçeceksiniz aralarından. Tamam, bu kabul. Ancak her geleni alamasanız bile bir bardak çay da ikram edemez misiniz, bir tebessümle uğurlayamaz mısınız? 

Dedim ya, helal rızk arayanlardır bunlar... İbadet ediyorlardır. Bilirsiniz namaz kılanın önünden geçilmez, saygı duyulur beklenir. 

Bir kabadayının hassasiyetini okumuşlardan beklemek çok şey olmasa gerektir!