İstihkak davalarında mülkiyet karinesi; Madde 97/a – (Ek: 18/2/1965-538/55 Md.) Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır. Borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur. Bu halde üçüncü şahıs yedi eminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. Ancak 97 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca takibin devamına karar verilmesi halinde mal muhafaza altına alınabilir. Birlikte oturulan yerlerdeki mallardan mahiyetleri itibariyle kadın, erkek ve çocuklara aidiyetleri açıkça anlaşılanlar veya örf ve adet, sanat, meslek veya meşgale icabı olanlar bunların farz olunur.

Bu karinenin aksini ispat külfeti iddia eden kişiye düşer. İstihkak davacısı malı ne suretle iktisap ettiğini ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve hadiseleri göstermek ve bunları ispat etmekle mükelleftir.

TBMM Genel Kurulunda, 5'inci Yargı Paketi'ni içeren İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi kabul edilerek yasalaştı. Anılan yargı paketiyle İcra ve İflas Kanunda düzenleme altına alınan önemli konulardan biri de yasanın 97/a maddesi ile düzenleme altına alınan istihkak davalarında mülkiyet karinesi başlıklı bölümdür. Zira maddenin nasıl uygulanması gerektiği hususunda yeni düzenleme içerisinde pratik uygulamadaki önemli bir boşluk doldurulmuş oldu.

Buna göre icra ve iflas kanununda alacaklı lehine kabul gören birtakım karineler nedeniyle oluşabilecek mağduriyetlerin önüne geçilmesi adına;

*Borçluya ödeme emri tebliğ edilen adreste yani takibin kesinleştiği adreste yapılan haciz kapsamında borçludan başka bir kimsenin haczedilen o mal üzerinde istihkak iddia etmesi halinde,

*Alacaklının talebi üzerine borçlu ile birlikte çalışan yahut borçlunun ortağı olan kimseler nezdinde yapılacak menkul haczi neticesinde malı birlikte elinde bulundurduklarından hareket ile herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın yapılan muhafaza işlemlerinde,

*Birlikte oturulan yerlerdeki mallardan mahiyetleri itibariyle kadın, erkek ve çocuklara aidiyetleri açıkça anlaşılanlar veya örf ve adet, sanat, meslek, veya meşgale icabı olanlar bunların farz olunur düzenlemesi gereği borçlu ile bir ve beraber olmak zorunda olup da aidiyeti borçlunun olmadığı açıkça anlaşılan taşınır mallar hakkında istihkak iddiasında bulunulmuş olması ve bu hâlde üçüncü şahıs yedieminliği kabul ettiği takdirde icra hukuk mahkemesinden takibin İ.İ.K 97. maddesine göre devamı kararı çıkana kadar mal muhafaza altına alınamayacaktır.

Kanun düzenlemesinin gerekçesi ise ; borçlu ve üçüncü şahıs arasındaki menfaat dengesinin sağlanması ve hacizli malın derhal muhafaza altına alınmasından kaynaklanan mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla, borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları hali bakımından, istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişinin haczedilen malın yedieminliğini kabul etmesi kaydıyla malın muhafaza altına alınamaması ancak 97 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca icra mahkemesince takibin devamına karar verilmesi durumunda malın muhafaza altına alınabilmesi öngörülmektedir.

Pratik uygulamada istihkak iddiasının haciz mahallinde edinilen bilgi, belge ve bulgular ile haciz anında değerlendirilerek işlem yapılması bazı durumlarda telafisi mümkün olmayan zararların doğmasına sebebiyet verebilmekteydi. Ancak yasa maddesinin düzenleme altına alınmasıyla beraber alacaklı, borçlu ve hacizle birlikte istihkak iddia ederek dosyanın tarafı haline gelen takip dışı üçüncü şahsın haciz baskısından uzaklaşarak çok daha doğru bir biçimde kendilerini ifade edebilecekleri hukuki durumun sağlanması, Anayasa’nın 36. Madde düzenlemesi ile hüküm altına alınan hak arama hürriyetiyle  uyumlu bir icra iflas düzenlemesi olup, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanmanın sağlanması için önemli bir imkan sağlanmıştır.

Önceki uygulama kapsamında üçüncü şahıs ne kadar istihkak iddiasında bulunmuş olsa da menkul mal borçlu ile üçüncü şahıs elinde bulunduğundan gerekçe gösterilmek suretiyle hacizli mal muhafaza altına alınabilmekteydi. Bu durum bazen hakkını tam anlamıyla ileri süremeyen ve mealen haciz baskısı altında, korku unsuru ile sindirilen kimseler tarafından istihkak iddiası tam olarak ortaya koyulamamakta ve borç ile herhangi bir ilgisi olmayan kimselerden tahsilatlar yapılmaktaydı. Yıllar sonra çözüme kavuşan uyuşmazlıklarda üçüncü şahısların istihkak iddiasının kabulüne karar verilmiş olsa bile muhafaza altına alınan mallar yahut haciz baskısı altında yapılan ödemeler nedeniyle çoğu kimse mağdur olabilmekteydi.      

İstihkak iddiası hakkında icra hukuk mahkemesi tarafından yapılacak bir değerlendirme sonrasında, takibin devamına karar verilmesi halinde muhafaza işlemlerine geçilebilmesi ve bir mahkeme kararına dayanarak muhafaza işleminin gerçekleştirilmesi, yapılan işin hukuka uygunluğu ile memurun sorumluluğunu en aza indirmesi yönüyle de daha etkin ve faydalı olması öngörülmektedir.

>> İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun