Geçtiğimiz hafta Gezi ve ODTÜ olaylarının tartışıldığı programda  ekrana çıkarılan ODTÜ’lü genç yaşam tarzlarına yapılan müdahalelere karşı olduklarını, AKP iktidarının halka rağmen baskı politikaları uyguladığını, Başbakanın diktatör olduğunu söylüyor ve özgürlük için mücadele vermeye devam edeceklerini ifade ediyordu.

 

27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı yaşamasak, darbeleri ve dikta uygulamalarını, zulümleri, işkenceleri görmesek, duymasak, bilmesek; bugünlerle kıyaslama imkanımız olmasa; gençlerin anlattıklarına göre insanların yaşam tarzına müdahale edildiğini, dayatmalar yapıldığını, karşı gelenlerin de işkence ve zulümlere uğradığını zannedeceğiz.

 

Özgürlük mücadelesi verdiklerini söyleyen gençlere, hak gaspçılarını, diktatörleri, vesayetçileri, tek tipçileri, baskıcıları ve zulümlerini yeterince anlatamadığımız, bu gerçekleri anlatacak diyalog kapılarını açık tutamadığımız müddetçe, pek çok gencimizin psikolojik harp aracı olarak kullanılmasına ve sonunda mağduriyetlerine şahit olmaya devam edilecek gibi görünüyor.

 

Anlatacak çok şey var ama, kişisel tercihlere, yaşam tarzına nasıl müdahale edildiğine örnek olarak anne Hüda Kaya ile kızları 18 yaşında Nurulhak, 17 yaşında İntisar ve 16 yaşında Nurcihan’ın 28 Şubat’ta yaşadıklarından bir kesiti sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Anlatılanlar hikaye değil gerçek. 28 Şubat davasında müşteki olarak yer alan anne ile iki kızının dosyada yer alan kendi anlatımlarından özetle hikayeleri. Kızının birinin ifadesi neden yok? Onu da annesinden dinleyelim:

 

Anne  Hüda Kaya anlatıyor:

 

“1998 yılında ve öncesinde Selam isimli gazetede yazı yazıyordum. 1998

yılında başörtüsünü savunan bir yazımdan dolayı Malatya Cumhuriyet

Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı, tutuklandım. Yazımın

tamamen düşünce ve ifade özgürlüğü ve o dönemde haksız yere

mağdur olan insanları destekleyen bir yazı olduğunu söylemişsem de kimse dinlemedi. 22 ay cezaevinde tutuklu kaldım.  Malatya Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde gözaltında psikolojik baskılara maruz kaldım, tehdit edildim, bana  2 çocuğun var herhangi bir trafik kazasına kurban gidebilir” şeklinde söylemlerde bulunuldu. Bu süreçte 3 kızım gözaltına alındı. Ticari işlerimiz battı. Malatya Cumhuriyet Başsavcısı baskıcı bir tavır gösterdi, hakkımda TCK. 146. maddeden soruşturma açıldı.  3 kızım ile birlikte yargılandım. Başörtüsüne yönelik bir toplantıda kızlarımdan bir tanesi  özgürlük şiiri, bir tanesi ise özgürlük duası okuduğu, kızım Nurulhak da  yapılan toplantıyı basın mensubu olarak dışarıdan takip ettiği için tutuklandılar. Kızım Nurulhak’ın yaşı 18, kızım İntisar'ın 17, Nurcihan'ım ise 16 yaşında olduğu halde yaşlarının küçük olmasına bakmadan tutukladılar. Kızlarım mahkemeyle  uğraşmaktan okuyamadılar.  Kızım Nurulhak 2005 yılında tahliye olduğu sırada trafik kazası geçirerek vefat etti. 28 şubat döneminin zulümleri yüzünden çocuklarım ve ben perişan olduk...” diyor ve darbe sürecini yönetenlerden ve özellikle Çevik BİR, Erol ÖZKASNAK, Fevzi TÜRKERİ, Malatya Üniversitesi Rektörü ve Malatya Cumhuriyet Başsavcısı ile dönemin Malatya Emniyet Müdürü ve diğer görevlileri hakkında şikâyetçi olduğunu ifade ediyor.

 

Hüda Kaya’nın kızı İntisar da yaşadıklarını özetle şöyle anlatıyor:

 

“1999 yılında İnönü Üniversitesinde başörtüsü takan öğrencilere yönelik

saygısızca davranılıyordu, bu durum halk nezdinde sıkıntı oluşturuyordu, o tarihte Malatya'da halkın katıldığı bir protesto eylemine iştirak ettim. Benden istenilmesi üzerine halkın sakinleşmesi için bir şiir okudum. İmam Hatip Lisesinde derste bulunduğum sırada sivil kıyafetli polislerin gelerek beni götürdüler, müdüre, velim olmadan bunlara beni verme dememe rağmen götürülmeme  engel olmadı. Malatya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde henüz 17 yaşındayken hücreye konuldum. Gözlerim kapalı tutuldu. Su dahi verilmedi. Ailemle ve

avukatımla görüşmeme  izin verilmedi. Başımı açmamı  istediler, buna karşı çıktığım için buradaki insanların ‘müdürüm’ diye hitap ettiği, teşhis edebileceğim bir kişi beni ciddi şekilde dövdü, boğazıma sarıldı, duvardan davara çarptı, karnıma tekme ile şiddetle vurdu, halen çocuk sahibi olmak için tedavi oluyorum. Nezarethaneden çıkartılırken doktordan rapor alındı, ancak doktora yalnız başıma götürülmedim. Doktor dövüldüğümü görmesine rağmen raporu düzgün yazmadı. Şiir okuduğum için 7 ay cezaevinde kaldım.

Baskıdan dolayı üniversite imtihanına dahi giremedim. Fotoğraflarım

başörtülü olduğu için kabul edilmedi, çok sevdiğim halde tekvando milli takımına bile bu yüzden katılamadım, o dönemin Malatya Cumhuriyet Başsavcısı hakkımda çok sayıda soruşturma başlattı, onun talimatıyla evimiz devamlı aranıyordu, devamlı geldikleri için evdeki eşyaları toplamıyorduk. Yaşanan süreçten dolayı mağdur olduğum, eğitim hayatımı devam ettiremedim, hala sağlık sorunları yaşıyorum.”

 

Hüda Kaya’nın kızı 16 yaşındaki  Nurcihan’ın başına gelenler:  

 

“1999 yılında 16 yaşındayken cezaevi ile tanıştım. O tarihte Malatya İnönü Üniversitesinde başörtüsüne yönelik bir baskı vardı. Başörtüsü takan diğer kız öğrencilerin üniversiteye alınmaması, ayrıca tartaklanması duyulunca halk nezdinde protestolar başladı. Bu protesto eylemlerinden birine ben de katıldım.  Halkın sakin olması için bir dua okudum, bu yüzden hakkımda soruşturma açılarak gözaltına alındım. Gözaltında ayrıca annem Hûda Kaya ve ablalarım İntişar ve Nurulhak da vardı. Terörle Mücadeledeki görevliler psikolojik baskı yaptılar, gözlerim  bağlı olarak bulundurulduğum yerde, görevliler gidip gelirken ayaklarıyla vuruyorlardı. Emniyette ifadem sırasında başörtümü açmam  gerektiğini söylediler buna karşı çıktığım için yaklaşık 7 ay tutuklu kaldım. Yaşım küçük olduğu halde büyük kadınlarla aynı koğuşta barındırıldım, ailemiz dağıldı, perişan olduk, kendime ve aileme yönelik baskılar nedeniyle düğünümü 4 yıl sonra yapabildim.”

 

ODTÜ’ye başörtülü öğrencileri sokmak istemeyen gençler ! Özgürlük mü istiyorsunuz, özgürlük düşmanı diktacıların oyuncağı mı oluyorsunuz ? Bir daha düşünün ve oyunların piyonu olmayın.

 

(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)