Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin kabul edilmesi halinde kovuşturma aşaması başlayacaktır. Kovuşturma aşamasının başlaması ile düzenlenen iddianamenin sanığa tebliğ edilmesi gerekir.

İddianamenin tebliği ve sanığın çağrılması ile ilgili kurallar CMK m. 176 hükmünde düzenlenmiştir. Buna göre iddianamenin sanığa tebliği ve sanığın çağrılması ile ilgili şu kurallara uyulması gerekmektedir:

1) İddianamenin tebliği: İddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ edilmelidir (CMK m. 176/1). İddianame, bütün ceza yargılamalarında, sanığa davetiye ile birlikte tebliğ edilecektir. Sanığın, ne ile suçlandığını öğrenmesi temel haklardandır. Bu düzenleme ile sanığın bu hakkı temin etmesi amaçlanmıştır.

2) İddianameye ilişkin bilgiler ve duruşma tarihinin bildirilmesi: Bu bilgiler sanığa telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması halinde bu araçlardan yararlanılmak suretiyle de bildirilebilir. Bu durumda çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar uygulanmayacaktır (CMK m. 176/1).[1]

3) Tutuklu olmayan sanığa tebliğ olunacak çağrı kâğıdı: Bu çağrı zarfına mazereti olmaksızın gelmediğinde zorla getirileceği yönünde bir açıklama yazılmalı ve bu durum sanığa ihtar edilmelidir (CMK m. 176/2).[2]

4) Tutuklu sanığın çağrılması: Tutuklu sanık duruşma günü tebliğ edilerek çağrılır.

Tutuklu sanığın çağrılmasında şu kurallara uyulmalıdır (CMK m. 176/3):

a) Sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir.

b) Müdafi de sanıkla birlikte davet olunur.

c) Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır (CMK m. 176/3).[3]

5) Süre şartı: Çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir. (CMK m. 176/4). Davetiyenin tebliği ile duruşma günü arasında enaz bir hafta geçmesi zorunludur. Savunma hakkının kısıtlanması mutlak bir bozma nedenidir. Bu yüzden gerekli süre verilmediği tespit edilirse sanığa süre verilerek duruşmaya ara verilmesi şarttır.

5271 sayılı CMK m. 176/1 hükmünde iddianamenin çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ edileceği ifade edilmektedir. Burada önemli olan diğer bir husus da iddianamenin tebliği ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması zorunluluğu ile ilgilidir.

Bir haftalık süreye uyulmaksızın ve duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğu hatırlatılmaksızın sanığın savunmasının alındığı bir durumda, çağrı kâğıdının tebliğinden itibaren en az bir hafta geçtikten sonra olması koşuluyla yapılacak başka bir oturumda bunun farkına varılarak, sanığın usulüne uygun olarak tekrar savunmasının alınması gerekir. Bu şekilde hukuka aykırılık giderilmiş olacaktır.[4]

Örneğin; yerel mahkemece sanığın ilk kez savunması 19.02.2008 tarihinde alınmıştır. Burada iddianame ve duruşma gününün tebliği ile duruşma günü arasında bir haftadan daha az bir sürenin geçmiş olmasına ve duruşmaya ara verilmesini isteme hakkının olduğu sanığa hatırlatılmadan savunması alınmıştır. Bu durum kuşkusuz CMK m. 170/4 ve 190/2 hükümlerine aykırı olacaktır. Bu durumda sanığın savunma hakkının kısıtlandığı söylenebilecektir.

Fakat bu eksiklik, yerel mahkeme tarafından sonradan fark edilerek örneğin 28.08.2008 tarihli oturumda sanığın tekrar usulüne uygun olarak savunması alınmak suretiyle giderilmesi halinde hukuka aykırılıktan söz edilemeyecektir.[5]

Örneğin; 30.10.2013 tarihinde düzenlenen iddianame sanığa tebliğ edilmemiş ve sanığın savunmasını hazırlanmasına imkân sağlanmak üzere tebliğ ile duruşma günü arasında en az bir hafta süreye riayet edilmemiştir. Bu durumda sanığın savunma hakkı sınırlanmış olacaktır.[6]

Örneğin; iddianame sanığa tebliğ edilmemiştir. SEGBİS yoluyla savunması alınır iken CMK m. 147, 150, 193 ve 202 hükümlerindeki hakları yanında CMK m. 190/2 hükmündeki süre talep hakkının bulunduğu hususu açıkça sanığa hatırlamadan savunması alınmıştır.

Bu şekildeki uygulama sanığın savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelecektir.

Bazı BAM kararlarında; savunma delilinin sanığa yasal hakları hatırlatılmadan toplanmış olması nedeniyle hukuka aykırı elde edilmiş delil niteliğine dönüşeceği, hükme esas alınan delillerden olan savunma delilinin hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olmasının ise kesin hukuka aykırılık sebebi olduğu ifade edilmektedir.[7]

Örneğin; iddianame ve duruşma gününü bildirir çağrı kâğıdı tutuklu sanığa 10.10.2005 tarihinde tebliğ edilmiş ve 14.10.2005 tarihinde yapılan duruşmada sanığın savunması alınmıştır.

Bu durumda 5271 sayılı CMK m.176/4. maddesinde belirtilen "çağrı kağıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir" şeklinde zorunluluğa uyulmadığı söylenebilecektir. Burada ayrıca sanığa duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğunun hatırlatılmaması halinde CMK m. 190/2 hükmüne de aykırı davranılmış olacak ve bu durum usule aykırılık teşkil edecektir.[8]

Örneğin; 02.10.2012 tarihinde düzenlenen iddianame sanığa tebliğ edilmemiştir. Sanık hakkında çıkartılan yakalama emrine istinaden duruşmaya çıkartılan sanığın savunması alınmadan önce iddianame, yakalama emri veya eklerinin okunmadığı ortaya çıkmıştır. Yani iddianameden haberdar olmayan ve savunması alınmadan önce de iddianame kendisine okunmamış olan sanığın savunma hakkı kısıtlanmış ve CMK m. 191/3-b hükmüne aykırı davranılmıştır. Bu şekildeki bir uygulama hukuka aykırı olacaktır.[9]

İlk defa sorgusu sırasında okunan iddianameyle sorgu arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiğine ilişkin, 5271 Sayılı CMK m. 176/4 hükmü mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu hükme aykırı davranılması ve CMK m. 190/2 hükmü gereğince duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğunun sanığa hatırlatılmaması hukuka aykırı olacaktır.[10]

Sanığın savunmasının alınmasından önce yasa ve usule uygun iddianame tebliğ edilmemiş ise örneğin SEGBİS sistemi ile savunması alınır iken CMK m. 147, 150, 193 ve 202 hükümlerindeki hakları yanında CMK m. 190/2 hükmündeki süre talep hakkının bulunduğunun da açıkça sanığa hatırlatılması gerekir.[11]

Tutuklu sanığın duruşmaya çağrılması

Tutuklu sanığın duruşmaya çağrılması, bulunduğu ceza infaz kurumu katibi veya bu işle görevlendirilen personel tarafından duruşma günü bildirilerek iddianamenin tebliği ve bu hususun tutanağa bağlanması suretiyle yapılmalıdır.

Sanığın süre talep etmemesi hali

Çağrı kâğıdının tebliği ile duruşma günü arasında en az bir haftalık süre bulunduğu kuralına kesin olarak uyulmalıdır. Bu süreye uyulmamış ise sanığa duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğu hatırlatılmalıdır.

Sanık süre talep etmeyip rızası ile savunma yapacağını beyan etmesi halinde savunması alınabilecektir.

Şayet İddianame tebliği ile savunma arasında bir haftadan az süre bulunan sanığa, süre isteme hakkı da hatırlatılmamış ise CMK m. 176 ve 192. maddelerine aykırı davranılmış olacaktır. Bu durumda sanığın savunma hakkının kısıtlandığı söylenebilecektir.[12]

Örneğin; dava dosyasına konu suç nedeni ile tutuklu bulunan sanığa iddianame duruşma gününden 2 gün önce 19.03.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Sanığın savunmasının alındığı duruşma tarihinin de 21.03.2013 olduğu tespit edilmiştir.

Bu örneğimizde şu hatalar yapılmıştır:

1) CMK m. 176/4 hükmü uyarınca tebliğ ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiği kuralına uyulmamıştır.

2) Bu süreye uyulmamasına rağmen sanığa CMK m. 190/2 hükmü gereğince duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu hatırlatılmamıştır.

3) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/3-b maddesi uyarınca sanığın savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olma hakkı kullandırılmamıştır.

Yukarıda belirtilen hataların yapılması nedeniyle sanığın savunma hakkının kısıtlandığı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği söylenebilecektir.[13]

Davetiyenin tebliğ edilmeden iade edilmesi

Örneğin; iddianame ekli duruşma gününü bildiren davetiye tebliğ edilmeden iade edilmiştir. Sanık savunma yapmak için ek süre talebinde bulunmuş ve açıkça bu hakkından feragat etmemiştir.

Bu örnek olayımızda, ilk defa sorgusu sırasında okunan iddianamenin tebliğiyle sorgu arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiği yönündeki CMK m. 176/4 hükmüne aykırı davranılmıştır. Ayrıca sanığa duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğu da hatırlatılmayarak CMK m. 190/2 hükmüne de aykırı davranılmıştır. Bu durumda savunma hakkının kısıtlandığı söylenebilecektir.[14]

Örneğin; İddianame ekli duruşma gününü bildirir davetiye sanığa tebliğ edilmemiştir. Hükümlü konumundaki sanık cezaevi kanalıyla duruşmaya getirtilerek savunması alınmıştır.

Burada da CMK m. 176/4 ve 190/2 hükümlerine aykırı davranılmış ve savunma hakkı kısıtlanmıştır.[15]

----------------

[1] Ek 2. cümle: 08.07.2021 - 7331 S.K/Madde 20.

[2] Maddenin ikinci fıkrası, 1412 sayılı Kanunun 209 uncu maddesindeki mazereti olmaksızın gelmeyen sanığın tutuklanacağı deyimi yerine yakalama müzekkeresi çıkarılmasını öngörmüştür. Bu hüküm, Tasarının kabul ettiği tutuklama sistemi gereğidir. Bkz.; yasal düzenlemenin gerekçesi.

[3] Diğer yandan, maddenin üçüncü fıkrasında tutuklu sanığa savunma hakkının tam olarak sağlanması amacıyla, işlemin "zabıt katibi" tarafından değil, mahkeme önüne getirilerek saptanması zorunluluğu kabul edilmiştir. Bu düzenleme Tasarının sanık haklarına ve savunmaya verdiği önemin sonucudur. Getirilen sanıktan, savunma için bir istemde bulunup bulunmayacağı, bulunacaksa bunları bildirmesi istenecektir.

[4] Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2011/157 K. 2011/223 T. 15.11.2011.

[5] Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2011/157 K. 2011/223 T. 15.11.2011.

[6] YCGK, E: 2022/9-66, K: 2022/210, İtrznm: 2021/11613, T: 24.03.2022.

[7] Adana BAM 1. Ceza Dairesi E. 2019/2184 K. 2019/1067 T. 29.04.2019.

[8] Yargıtay 1. Ceza Dairesi E. 2007/5588 K. 2008/4936 T. 11.06.2008.

[9] Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2014/23557 K. 2017/10237 T. 08.05.2017.

[10] Yargıtay 2. Ceza Dairesi E. 2011/29408 K. 2013/16581 T. 19.06.2013.

[11] Bu şekilde olmayan uygulamada savunma hakkının kısıtlandığı ve savunma delilinin sanığa yasal hakları hatırlatılmadan toplanmış olması nedeniyle hukuka aykırı elde edilmiş delil niteliğine dönüştürmüş olduğu ileri sürülebilecektir. Bu şekilde hükme esas alınan delillerden olan savunma delilinin hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olmasının ise kesin hukuka aykırılık sebebi olması nedeniyle bozma yaptırımına tabi olacağı ifade edilebilir. Bkz.; Adana BAM 3. Ceza Dairesi E. 2019/2182 K. 2019/1075 T. 29.04.2019.

[12] Yargıtay 16. Ceza Dairesi E. 2017/1825 K. 2017/4938 T. 18.09.2017.

[13] Yargıtay 20. Ceza Dairesi E. 2015/12533 K. 2019/1317 T. 04.03.2019.

[14] Yargıtay 5. Ceza Dairesi E. 2017/5468 K. 2021/1459 T. 29.03.2021.

[15] Burada ilk defa sorgusu sırasında okunan iddianame ile sorgu arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiği yönündeki CMK'nın 176/4. maddesine aykırı davranıldığı gibi duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğunun da hatırlatılmaması suretiyle CMK'nın 176/4 ve 190/2. maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlandığı söylenebilecektir. Bkz.; Yargıtay 2. Ceza Dairesi, E. 2021/11318, K. 2021/10691, T. 26.05.2021.