I. GENEL OLARAK:

Ticaret mahkemeleri (ya da ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan asliye hukuk mahkemeleri), gerek takipli iflas üzerine gerekse doğrudan doğrudan doğruya açılan iflas davası üzerine yapmış olduğu yargılama sonucunda kanuni şartlarının oluşması halinde borçlunun iflasına karar verir. Diğer bir ifade ile iflas hükümle birlikte açılır ve bu hükümde iflas anı yani tarihi ve saati gösterilir (İİK m. 165/1). İflas kararı mahkemece iflas dairesine bildirilir. İflas dairesi de bu bildirim üzerine, iflas kararını kendiliğinden ve derhal ilgili yerlere (tapu dairelerine, ticaret müdürlüklerine, sermaye piyasası kuruluna, bankalar birliğine, ticaret ve sanayi odalarına, gümrük ve postalar birliğine, vs.) bildirilir. (İİK m. 166).

İflasın açılması ile müflis bakımdan hem kamu hukuku anlamında hem de özel hukuk anlamında bir takım hüküm ve sonuçlar meydana gelmektedir. Konumuz ile doğrudan ilgili olmadığı için bizler sadece iflasın özel hukuk anlamında doğurmuş olduğu sonuçlardan sadece birinin üzerinde duracağız. Bu itibarla, iflasın açılmasının müflis bakımından özel hukuk anlamında olan sonuçlarından birisi de iflasın açılması ile masaya giren mallar üzerinde müflisin tasarruf yetkisi kalkar. Bu mallar üzerindeki tasarruf yetkisi iflas masasına geçer. İflas masası adına tasarruf yetkisini de iflas masasının kanuni temsilcisi niteliğinde olan iflas idaresi (duruma göre iflas dairesi) kullanır (İİK m. 226/1). Bu durumun doğal sonucu da müflis iflasın açılması ile birlikte iflas masasına dahil olan mallar ve/veya haklar üzerinde kural olarak tasarrufta bulunamaz. Tabi bu kural mutlak bir kural değildir. Bu kuralın kanunda istisnaları yer almaktadır. Bu istisnalar genel olarak şu şekilde ifade edilebilir: müflis masa lehine tasarrufta bulunursa iflas masası tasarrufa icazet vermesi hali, müflisin masaya giren mallar üzerinde borçlandırıcı (iltizami) işlemde bulunması, iflasın açılması ile iflas ilanı arasında, 3. Kişinin iyi niyetle, müflis tarafından kendisine ödeme yapılması veya iyi niyetli olarak üçüncü şahısların müflise ifada bulunması ya da iyiniyetli üçüncü kişinin emtiayı temsil eden senetlere dayalı olarak kazanımda bulunmasıdır. Kanunda yer alan bu istisnaların haricinde müflis, iflasın açılmasından sonra iflas masasına kanun gereği dahil olan mallar veya haklar üzerindeki tasarrufi işlemleri alacaklılara karşı hükümsüzlük yaptırımı ile karşı karşıya kalmaktadır (İİK m. 191/1).

II. TASARRUFA UYGULANAN HÜKÜMSÜZLÜK TÜRÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Az yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, müflisin, iflasın açılması ile iflas masasına dahil olan mallar ve/veya haklar üzerinde yapmış olduğu tasarrufi işlemler kanun gereği alacaklılara karşı hükümsüzlük yaptırımına bağlanmıştır( İİK m. 191/1).Ancak, kanun bu nitelikteki tasarrufi işleme her ne kadar hükümsüzlük yaptırımı belirtmiş ise de hükümsüzlüğün türü üzerinde herhangi bir açıklamaya yer vermemiştir. Bu yüzden buradaki hükümsüzlüğün türü bakımından doktrinde temel iki görüş ileri sürülmektedir.

Bir görüşe göre[1], İİK m. 191/1 de yer alan hükümsüzlüğün türünün mutlak hükümsüz olduğudur. Mutlak hükümsüzlük görüşüne göre, müflisin, iflasın açılması ile iflas masasına giren mallar ve/veya haklar üzerindeki tasarrufi işlemi hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacaktır. Bu nitelikte ki tasarrufi işleme karşı, iflas masası, müflisten alacaklı olanlar, müflis, müflis ile tasarrufi işlemde bulunan üçüncü kişi hükümsüzlük ileri sürülebilecektir. Kanundaki bu yasak mutlak olduğu için yapılan tasarrufi işlem hiçbir surette geçerlilik kazanmayacak veya kazandırılamayacaktır. Tasarrufi işlem sonucunda üçüncü şahıs bu hak veya mal üzerinde iktisapta bulunduğunu diğer bir ifade ile tasarrufa konu malı veya hakkı kazanmış olduğunu ileri süremeyecektir.

Baskın olan diğer bir görüşe göre[2] de burada ki hükümsüzlüğün nispi nitelikte olduğudur. Bu görüşe göre, müflisin, iflasın açılmasından sonra iflas masasına kanun gereği dahil olan mallar veya haklar üzerinde üçüncü kişiler ile tasarrufi işlemde bulunması halinde bu tasarruf yalnızca alacaklılara karşı hükümsüzdür. Bu görüşe göre, bu nevideki tasarrufi işleme karşı hükümsüzlüğü yalnızca müflisten alacaklı olanlar ile iflas masasın adına iflas idaresi (duruma göre iflas dairesi) ileri sürebilecektir. Bunun haricinde müflis ya da müflis ile tasarrufi muamelede bulunan üçüncü şahıs hükümsüzlük itirazında bulunamayacaktır. Hatta müflis hakkındaki iflas kalkmış olsa bile müflis tasarrufi işleme konu malları veya hakları üçüncü şahsa vermekten kaçınamaz. Daha öncede ifade ettiğimiz üzere, nispi hükümsüzlük görüşüne doktrinde ağırlık verilmektedir.

III. SONUÇ:

Neticeten, müflis iflasın açılması ile birlikte kanun gereği iflas masasına dahil olan mallar ve/veya haklar üzerinde ki tasarruf yetkisi kalkar. Bu mal veya haklar üzerindeki tasarruf yetkisi iflas masasına geçer. İflas masası da tasarruf yetkisini kendisinin kanuni temsilcisi olan iflas idaresi (duruma göre iflas dairesi) aracılığıyla kullanır. Bu yüzden müflis, iflasın açılmasından sonra iflas masasına dahil olan mallar üzerinde tasarrufta bulunması halinde bu tasarruf işlemi kanuni tabir ile alacaklılara karşı hükümsüz olur. Kanunda ki bu hükümsüzlüğün türü bakımından öğretide mutlak hükümsüzlük görüşü ve nispi hükümsüzlük görüşü olmak üzere iki temel görüş mevcuttur. Ancak öğretide bu konu hakkında iki görüş var ise de ağırlıklı olanı ise nispi hükümsüzlük görüşüdür. Zira, bu görüşe göre, bu nitelikteki bir tasarrufi işlem ancak alacaklılara karşı hükümsüz olup; bu hükümsüzlüğü ileri ancak iflas idaresi veya müflisten alacaklı olan kişiler ileri sürebilecektir. Bunun haricinde müflis veya müflis ile tasarrufi işlemde bulunan üçüncü kişi hükümsüzlük itirazında bulunamayacaktır. Bizlere göre de kanun metninden anlaşılacağı üzere, hükümsüzlüğün türünün nispi karakterli olduğudur. Zira, kanun burada korumak istemiş olduğu müflisten alacaklı olanlardır. Ki kanun metninde kanun koyucu “alacaklılara karşı hükümsüzdür” şeklinde ifade etmesi de bu durumu teyit etmektedir. Bu yüzden bizlerde ağırlıklı görüşü yani nispi hükümsüzlük görüşünü benimsiyoruz. Yeri gelmişken bir hususada değinmekte fayda vardı; Her ne kadar iflasın açılması ile iflas masasına dahil olan mal veya haklar üzerinde müflisin tasarruf yetkisi kalkmış olsa da müflisin tasarruf ehliyeti herhangi bir kısıntıya uğramaz. Zira, iflas ile borçlu fiil ehliyetini kaybetmediğine göre, kendi eylem ve/veya işlemleri ile tasarrufta bulunma ehliyetini kaybetmez. Nitekim yüksek mahkeme bu durumu bir kararında[3] özetle şu şekilde belirtmiştir;”…Kural olarak, İİK 'nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflas ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK'nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK'nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğüne (İflas Dairesine) aittir.Somut olayda müflis davalı kooparetifin iflas tasfiyesinin adi tasfiye yolu ile yapıldığı anlaşılmıştır. Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK'nın m.191), müflisin iflas masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, nasıl iflasın açılması ile hak ehliyetini kaybetmiyorsa, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine aittir…”

-----------------------

[1] ÖZTAN, Bilge; Medeni Hukukun Temel Kavramları, 24. Bası, Ankara, 2006 , s. 259

[2] KURU, Baki/ ARSLAN, Ramazan/ YILMAZ, Ejder; (2013),İcra ve İflas Hukuku, 27. Bası, yetkin yayınları. Ankara, s. 519-520; DALCI, Nurcihan; "Alacağın Toptan Devri Bağlamında İflas." (2014), AÜHFD (63)2 s. 290-291; ÖZSOY, Dilşen Tülay; İflâsın dava ve takipler üzerindeki etkileri, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019. s. 34-36; ÇETİN, Emre; Yabancılık unsuru taşıyan iflas işlemlerinde uygulanacak hukuk ve mahkemenin yetkisi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016. s. 150

[3] Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 2014/3781 E., 2014/8256 K., 18.12.2014K.T; (www.legalbank.net) , Erişim Tarihi: 17.11.2022