Yasanın tanımladığı, Yargıtay kararlarına ve bilimsel görüşlere uygun şekilde belirlenen, organize olmuş, kamu düzeni, barışı ve huzuru başta olmak üzere, kişi hak ve hürriyetlerini tehdit eden, insanları korkutan, baskı altına alan, hatta bir kesimin desteğini ve sempatisini kazanabilen, Devletin yanında veya içinde yer almaya, bu yolla gücüne güç katmaya, bunun için de kamu otoritesini temsil edenleri, kamu kudreti kullananları elde etmeye, onları kendi lehlerine çalışmaya yönlendiren, bu yolda maddi kaynaklarını sarf eden, siyasi ilişkiler kuran, Devleti temsil eden otorite ile ters düştüğünde, Devlette yer bulamadığı veya Devletin kendisine müdahale ettiği zamanlarda da tehdit eden, düşmanlaşabilen illegal yapılanmalara karşı Ceza Hukukunun, Ceza Yargılaması Hukuku ile Ceza İnfaz Hukukunun özel hükümler ve müesseseler ortaya koyması, bunların da yargı erki ve adli kolluk teşkilatı tarafından cesaretle ve tavizsiz olarak, içeriden ve dışarıdan gelen her türlü telkine ve baskıya rağmen tatbiki; “suça iştirak”, “sokak çetesi” derecesini aşıp, hiyerarşik yapılanma ile kendisini kuran kimliğe bağlı, bir amacı olan, bulunduğu yerde ve bölgede özel statü ve ayrıcalık kazanmaya çalışan, bazen de konvansiyonel, yani geleneksel olmayan nitelik ve yöntemleri ile Devlete sızabilen, meşru görüntü altında illegal faaliyetler yürüterek, birçok suçu işlemeyi göze alan, sadece vatandaşları değil, Devleti idare edenler ile siyasileri, hatta yargı erkini bile kendisine karşı sessiz kalma, sindirme gayreti güden, Devleti temsil eden müesseselere sızma ve o müesseseleri kontrol altına alma faaliyetleri yürütüp, alan ve etkinlik kazanmayı benimsediği, kimisinde legal görünümlü illegal maksadına ulaşmayı hedefleyen suç ve terör örgütlerini etkisiz kılabilmenin en mühim yoludur.

Suç veya terör örgütünü kuran, sevk ve idare eden faillerin malvarlıkları, gelir ve giderleri ayrıntılı araştırılmalı, bu konu 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mali ve ceza hükümleri yönünden değerlendirilmelidir. İllegal yapılanmanın kurucusu ve/veya yöneticisi olup da gizlide kalan, üzerinde ve hatta yakınlarında resmi kayıtlı malvarlığı bulundurmayan veya kendisini meşru bir mesleği icra eden kişi olarak gösteren, fakat geliri ile ilgisi olmayan yaşantı süren ve bunlar hakkında maddi hakikate ve kabul edilebilir dayanağı olmayan, bu yönde açıklamalar yapan faillerin gerçek kazançları ile sürdürdükleri yaşantı mukayese edilmeli, giderleri ve gelir kaynakları araştırılmak suretiyle inceleme ve araştırma yapılmalıdır.

İllegal yapılanmalar; devletçi olabilecekleri gibi, Devletin karşısında veya uzağında olabilirler veya Devlete düşmanlık yapıp, Devletin etkinliğini azaltma gayretine girebilirler. Esasen Devlete sızma ile devletçi illegal yapılanma olma farklı gibi gözükse de birbirine benzerler. Her ikisi de Devlete yerleşme ve yönetime katılma gayreti gösterir. Bu anlamda; siyasi maksat taşıyan illegal yapılanma ile Devlete elemanını yerleştirmek suretiyle menfaat elde etme çabasına giren çıkar amaçlı suç örgütünün, nihai amacı farklı olsa da kullandıkları yöntemlerinde benzerlik vardır. Elbette FETÖ/PDY tipi bir yapılanmanın karmaşıklığı ve faaliyetlerinde izlediği gizli yöntemler, çıkar amaçlı suç örgütlerinin uyguladıklarından çok daha gelişmiş, ince ve tehlikeli olabilir. Bir illegal yapılanmanın maksadı ve bu uğurda gerçekleştirdiği teşkilatlanma, onun Devlet ve toplum için ne kadar tehlikeli olabileceğinin derecesini ortaya koyar. Olması gereken; bu tür yapılanmaların kurulmasına izin vermemek, kurulmuşsa da en erken zamanda tasfiyelerini sağlamaktır.

Gelinen aşamada, günümüz şartlarında ve iletişim yöntemleri ile suç vasıtalarının gelişmişliği karşısında; mali güç, mensup ve lojistik destek elde edebilmek için birçok yol deneyebilen veya birçok yönteme başvurabilen, Modern Hukukun kişilere sağladığı hak ve hürriyetleri suç işlemek, sorumluluktan kaçmak ve dokunulmazlık sağlamak için kullanabilen, adaletten kaçtıkları veya hürriyetten yoksun kaldıkları dönemde bile örgütün sevk ve idaresini yapabilen, illegal faaliyetlerini gizleyebilen, açık veya gizli illegal yapılanmalara karşı klasik çözüm tekniklerinin çaresiz kalabildiği, bu tür yapılara müdahalede “hukuk devleti” ilkesi de terk edilmeksizin özel kanuni düzenlemelere gidilmesi gerektiği tartışmasızdır.

Suç ve terör örgütlerine karşı yargı erki ve adli kolluk teşkilatı güçlü ve etkin olmalı, yargı adalet dağıtmalı, insanları ve adaleti illegal yapılara terk etmemeli, illegal yapıların hareket alanları daraltılmalı, siyasi destekleri kesilmeli, kamu hizmetleri Devlet tarafından veya Devletin denetim ve gözetiminde temin edilmeli, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu unutulmamalı ve buna göre hareket edilmelidir.

Silahlı olan veya olamayan suç ve terör örgütlerini birlikte ele aldığımızda; kimisinin meşru görünme çabasına girip yer ve alan kazanarak Devletle mesafeli durdukları, kimisinin değişik tür saik ve menfaat yöntemleri ile kamu kudretini kullananlara nüfuz etmeye çalıştıkları, bunun için siyasi bağlantılar kurdukları, kimisinin Devlete sızıp Devlet gibi hareket ettikleri ve kimisinin ise açık siyasi saiklerle Devlete karşı gelip, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa ile kurulu düzenini ve üniter yapısını tehdit ettikleri görülmekle,

Bu gayelerini gerçekleştirebilmek için, “hayata karşı suç”, “malvarlığına karşı suç”, “toplum barışına karşı suç” veya “iktisadi suç” olarak nitelendirilebilecek birçok suçu işleyebilen illegal yapılanmalara karşı; Ülkede hukukun hüküm sürdüğünü, hukuk devletinin ayakta olduğunu ve adaletin sağlandığını görmek isteyen toplum ve temiz bir hukuk düzeni adına, hukukun evrensel ilke ve esaslarına da bağlı kalmak suretiyle gerekli her türlü tedbir alınmalı ve yasal düzenlemelere gidilmelidir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)