Birkaç devletin çıkarlarına hizmet eden BM, insanlığın kendisinden beklediği barış ve huzur fonksiyonunu icra edemez hale gelmiştir.

Avrasya Hukuk Kurultayı vesilesiyle üç gündür (İUS) Uluslararası Saraybosna Üniversitesindeyiz. 14 ülkeden 200 hukukçu ve akademisyenin katılımıyla gerçekleştirilen sempozyumun proje sahipleri, Anayasa Hukukçuları Derneği, Hukukçular Derneği, Uluslararası Hukukçular Birliği gibi hukuk dernekleri. Adalet Bakanlığı ve Eskişehir Valiliğinin de destek verdiği projeye İUS, İstanbul, Anadolu ve Karatay Üniversiteleri de katkıda bulunmuş.

Avrasya Ülkelerinde insan hakları ihlalleri konulu sempozyumda Türkiye, Filistin, Mısır, Irak, Libya, Bengladeş, Somali, Pakistan, sudan, Nijerya, BAE, Doğu Türkistan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Sudan, Nijerya, Filipinler ve Suriye’li hukukçu ve akademisyenler tebliğler sundular.

Uluslararası Saraybosna Üniversitesinin ev sahipliğinde Rektör Prof. Dr. Yücel Oğurlu’nun da bir konuşma yaptığı sempozyumda İslam Dünyasında yaşanan hukuki sorunlar da masaya yatırıldı. Kurultay, sempozyum ve ülkeler çalıştayının ardından sonuç bildirgesi  yayınlanarak sona erdi.

Çok değerli tebliğlerin sunulduğu Kurultayın sonuç bildirgesini siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum:

“Günümüz dünyasında kitle imha silahları üretilmiş ve maalesef insanlara karşı kullanılmıştır. Son yüzyılda savaşlarda ölen insanların sayısı milyonlarla ifade edilmektedir. Bunların büyük bir çoğunluğu siviller, yaşlılar, kadınlar ve çocuklardır. İnsanlık, tarihinin hiçbir döneminde kendi neslini bu kadar imhaya kalkışmamıştır. İnsanla beraber, yaşadığımız çevre de acımasızca tahrip edilmektedir. Bu vahim gidişe son verecek adımların atılması zarureti ortadadır. Kitle imha silahlarının yok edilmesi konusunda çifte standart terk edilmelidir.

İnsanlığın yaşadığı bunca acı tecrübeden sonra 21. yüzyılda,  savaş ve şiddetin ortadan kaldırılması, insan hakları ihlallerinin önlenmesi, barış ve esenlik içinde yaşamanın temin edilmesi, adil, güçlü, müeyyideler uygulayabilen uluslar arası mekanizmaların kurulması ve işletilmesi gerekirdi.

Oysa bu amaçla kurulmuş olan BM ve benzeri kurumlar, birkaç devletin çıkarlarına hizmet eder niteliktedir. İnsanlığın kendisinden beklediği barış ve huzur fonksiyonunu icra edemez hale gelmiştir. Zira BM, Gazze'de kendi okul binalarının bombalanmasını ve çocukların öldürülmesini önlemekten dahi aciz kalmıştır.

İnsanlığın geleceği bu kurumlara emanet edilemez.  İnsanlığın istikbali için artık yeni kavramlar ve yeni kurumlara acil ihtiyaç vardır. 20. Yüzyıl kavram ve kurumlarıyla günümüz sorunlarının çözülemeyeceği bir vakıadır. Yaşanan sorunların çözümü için her türlü ayrımcılığa karşı adalet ve hakkaniyet üzerine kurulu bir sistem ihtiyacı mevcuttur.

İslam dünyası da bu çatışma ve kargaşadan uzak kalamamıştır. Filistin’de yaşanan katliamlar her zaman dünyanın birinci gündemidir. Suriye ve Irak’ta yaklaşık 200.000 kişi ölmüştür. Devam eden bu çatışmalarda günde 200-300 kişi öldürülmektedir. Mısır’da halkın seçtiği cumhurbaşkanı darbe ile görevinden alınmış ve  ibadet eden vatandaşların dahi üzerine ateş açılarak katliam yapılmıştır. Bangladeş’te ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde yargı, muhalefet partilerini ve muhalifleri yok etmek için kullanılmaktadır. Doğu Türkistan ve Çeçenistan’da zulüm sürmektedir. Orta Afrika’da çatışmalar ve ölümler devam etmektedir. 

Afganistan, Sudan, Yemen ve  Libya’da da iç çatışmalar körüklenmekte ve halkların birbirlerine öldürtülmektedir. Moro’lu Müslümanlar ise göreceli bir barış zeminine, ancak beş yüz yıllık bir mücadele sonunda ulaşabilmiştir. Gazze ise insanlık vicdanının kanayan yarası olmaya devam etmektedir. Bütün dünyanın gözü önünde devlet terörünün  onlarca yıldır devam etmesine rağmen ülkeler ve uluslararası mekanizmalar sessiz, etkisiz ve hatta yok mesabesindedir.
Ayrıca önemle vurgulamak isteriz ki İslam adına yapıldığı iddia olunan şiddet, ilk zararı İslama ve Müslümanlara vermektedir. Mezhebi ve etnik ayrılıklar çatışma gerekçesi olamaz. İslam açık hükümleri ile şiddetin her türünü temelden reddetmektedir. İslam, sorunların çözümünde tebliğ ve ikna yolunu önerir. Dinde zorlama yoktur.

Yine önemle ifade ederiz ki en tehlikeli şiddet, devletin hukuka aykırı olarak kullandığı şiddettir. İslam dünyasında sıklıkla yaşanan askeri darbeler dış desteklidir ve kendi halkına ihanet niteliğindedir.  Halklar yöneticilerini hür iradeleriyle seçebilmeli, serbest seçimler önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.
İslam dünyasında yaşanan sorunların çözümü için Müslümanlar uluslar arası nitelik ve müeyyide gücüne sahip ve bütün dünyaya örnek nitelikte adalet dağıtabilen hukuk ve yargı mekanizmaları kurmak zorundadır.”