MARKA HAKKI İNTERNET ÜZERİNDEN İHLAL EDİLEBİLİR Mİ?

GİRİŞ

Günümüzde, içinde bulunduğumuz pandemi döneminin de etkisiyle, pek çok sektörde gerek ülkemiz gerekse dünyada hem firmalar hem de bireyler tarafından internet kullanımı hızla artmış ve buna paralel olarak, dijitalleşen dünyada haksız kazanç elde etme amacını taşıyan, marka sahibi olmayan kişilerce marka hakkı ihlalleri artış göstermeye başlamıştır.

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) kapsamında marka, “Bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaret” şeklinde tanımlanmış olup, tescilli markaların internet ortamında kullanımının hangi durumlarda marka hakkının ihlali sonucunu doğuracağı açıkça belirlenmiştir.

Makalemizde, internet ortamında yoğun şekilde görülmekte olan arama motoru reklamcılığı ve spam mailler ile internet alan adı ihlali şeklinde gerçekleşen marka hakkı ihlalleri ve marka sahiplerinin söz konusu ihlallere karşı başvurabilecekleri hukuki yollar üzerinde durulacaktır.

İNTERNET REKLAMCILIĞI YOLUYLA MARKA HAKKI İHLALİ NEDİR?

SMK ile sağlanan marka korumasının tescil yoluyla elde edileceği SMK’nın 7. maddesinde açıkça belirtilmiş olup, SMK’nın 7. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendi uyarınca, markayı oluşturan unsurların, ayırt edici işaretlerinin aynı veya benzer unsurlarının meşru bir bağlantı olmaksızın internet ortamında ticari etki yaratacak şekilde kullanılması halinde bu kullanımın yasaklanabileceği belirtilmiştir.

Günümüzde, internet ortamında en sık karşılaşılan internet reklamcılığı yolu ile marka hakkının ihlali şekilleri ise arama motoru reklamcılığı, spam mailler ve alan adı ihlalleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

a) Arama Motoru Reklamcılığı

Google’ın AdWords olarak adlandırdığı reklam sistemi, anahtar sözcük (keyword) kullanılarak ulaşılan ilgili veriler listesinde internet sitelerinin reklam vererek üst sırada yer almaları biçiminde gerçekleştirilmekte ve arama motoru reklamcılığının büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Google ile birlikte, diğer internet arama motorları da benzer sistemler kullanmaktadırlar.

Söz konusu sistemler kapsamında işletmeler, kullanıcıların arama motoruna girdiği kavram ve kelimelerde daha çok görüntülenebilmek adına belirli kavramları anahtar sözcük olarak kaydetmektedirler. Arama motoru reklamcılığı, uygulamada bir başkasının markasını veya ticari unvanını, arama motoru reklamlarında anahtar sözcük olarak kullanmak şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Anılan sistem, SMK kapsamında “…yönlendirici kod, anahtar sözcük…” ifadeleri şeklinde belirtilmektedir. Bu doğrultuda, işaret üzerinde meşru bir bağlantısı olmayan kişiler tarafından internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri bir biçimde işaretin aynı veya benzerinin kullanılması durumunda, marka sahibi bu kullanımı yasaklama hakkına sahiptir.

b) Spam Mailler

Kelime anlamı itibariyle “istenmeyen” anlamına gelen spam mail, ticari reklam amaçlı veya belli bir konuda kamuoyu oluşturmak amacıyla gönderilen toplu mailler olarak tanımlanmaktadır. Spam mailler, e-posta adresi sahibinin rızası dışında ve talebi olmadan gönderilen bir mail türüdür. Aynı mesajın kopyasının milyonlarca kişiye iletildiği spam mail, zorlayıcı nitelikte istenmeyen mesajlardır. Spam mailler, ticari reklamlar ve pazarlama faaliyetleri, kampanya ve duyurular gibi farklı amaçlarla gönderilebilir.

Seri e-mailler (spamming), istenmeyen ticari mesajların verildiği bir reklam faaliyetidir ve ardı ardına e-mail’ler gönderilmesi suretiyle gerçekleştirilmektedir. Spamming yoluyla, toplumda bilinirliği yüksek olan markalarla aynı veya benzer markalar kullanılarak yoğun bir reklam faaliyeti yürütülerek marka hakkı ihlalleri gerçekleştirilmektedir.

SMK’nın 7. maddesinin 3. fıkrasının (ç) bendi uyarınca, “işaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması” marka hakkının korunması kapsamında ele alınmış ve bu gibi bir durumda işaretin ticaret alanında kullanılması halinde marka sahibine söz konusu kullanımı yasaklama hakkı tanınmış durumdadır.

Buna ek olarak, 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un (“E-Ticaret Kanunu”) 6. maddesi ile ticari elektronik iletilerin, alıcılara ancak önceden onayları alınmak kaydıyla gönderilebileceği düzenlenmiş olup söz konusu onayın, yazılı olarak veya her türlü elektronik iletişim aracıyla alınabileceği belirtilmiştir. Bunun yanında, kendisiyle iletişime geçilmesi amacıyla alıcının iletişim bilgilerini vermesi halinde, temin edilen mal veya hizmetlere ilişkin değişiklik, kullanım ve bakıma yönelik ticari elektronik iletiler için ayrıca onay aranmayacağı açıkça ifade edilmiştir.

E-Ticaret Kanunu’nun 7. maddesi kapsamında ise söz konusu ticari elektronik iletinin içeriğinin, alıcıdan alınan onaya uygun olması gerektiği vurgulanmış olup, iletide hizmet sağlayıcının tanınmasını sağlayan bilgiler ile erişilebilir durumdaki iletişim bilgilerinin yer alması gerektiği de belirtilmiştir. Bununla birlikte, iletide haberleşmenin türüne bağlı olarak, iletinin konusu, amacı ve başkası adına yapılması hâlinde kimin adına yapıldığına ilişkin bilgilere de yer verilmesi gerektiği düzenlenmiştir.

Bu kapsamda, alıcıların diledikleri zaman, hiçbir gerekçe göstermeksizin elektronik iletiler almayı reddetme hakkına sahip olduğu hususu da, E-Ticaret Kanunu’nun 8. maddesinde açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu doğrultuda, hizmet sağlayıcı ret bildiriminin, elektronik iletişim araçlarıyla kolay ve ücretsiz olarak iletilmesini sağlamakla ve gönderdiği iletide buna ilişkin gerekli bilgileri sunmakla yükümlü olup, talebin ulaşmasını izleyen 3 (üç) iş günü içinde alıcıya elektronik ileti göndermeyi durduracaktır.

c) Alan Adı İhlalleri

Alan adı, herhangi bir web sitesinin internetteki adı ve adresi olarak tanımlanmaktadır. İnternet kullanımının gün geçtikçe yaygınlaşmasıyla birlikte ticari hayatta alan adları, şirketler için markaları ve ticari unvanları gibi oldukça büyük önem arz etmekte ve korunmaya ihtiyaç duymaktadır.

Bununla birlikte, tanınmış markaların itibarından ve bilinirliğinden faydalanarak bu markalar üzerinden haksız kazanç sağlanması da oldukça sık görülen bir sorun haline gelmiş olup, kötü niyetli kişiler, marka sahibinin ticari itibarından ve tanınmışlığından yararlanmak suretiyle haksız kazanç elde ederek tescilli marka olarak korunan tanınmış markalar ile karışıklığa sebebiyet veren alan adları oluşturarak internet ortamında marka hakkına ihlaller oluşturmaktadır.

SMK ile aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği açıkça düzenlenmiş olup, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı olarak kullanılması halinde, marka sahibince söz konusu kullanımın yasaklanabileceği ifade edilmiştir.

MARKA HAKKININ İHLALİ HALİNDE NE YAPILABİLİR?

Yukarıda belirtilen yollarla marka hakkının ihlali halinde, marka sahiplerinin SMK, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (“İnternet Kanunu”), Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ve sair mevzuat hükümleri çerçevesinde başvurabileceği yasal yollar mevcuttur.

a) Marka Hakkına Tecavüz Davaları

Bir fiilin marka hakkına tecavüz sayılacağı durumlar SMK’da açıkça belirtilmiş durumdadır.

Buna göre, SMK’nın 29. maddesi uyarınca;

- Marka sahibinin markanın kullanımını yasaklayabileceği şekillerde (SMK’nın 7. maddesinde belirtilen biçimlerde) ve marka sahibinin izni olmaksızın kullanmak,

- Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini marka sahibinin izni olmaksızın kullanılması suretiyle taklit etmek,

- Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanarak markanın taklit edildiğinin bilindiği veya bilinmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak,

- Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleri,

marka hakkına tecavüz davasının konusu olabilecektir.

Bu kapsamda, yukarıda belirtilen hallerden birinin ve/veya birden fazlasının varlığı halinde marka sahibinin söz konusu tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesi maksadıyla dava açabilmesi mümkündür.

b) Maddi ve Manevi Tazminat Davaları

SMK’nın 7. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, marka sahibi, marka tescilinin ilan edilmesinden sonra markanın kullanımını yasaklayabileceği fiillerin gerçekleşmesi halinde tazminat davası açmaya yetkilidir.

SMK’nın 150. maddesi ile sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişilerin, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlü olduğu, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebileceği düzenlenmiştir.

Buna ek olarak, hak sahibinin uğradığı zararın, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsayacağı da SMK’nın 151. maddesinde açıkça ifade edilmiştir.

c) İçeriğin Yayından Çıkarılması ve Erişimin Engellenmesi

İnternet Kanunu’nun “İçeriğin Yayından Çıkarılması ve Erişimin Engellenmesi” başlıklı 9. maddesi ile internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini de isteyebileceği ifade edilmiştir.

Bu kapsamda, marka sahibine tanınmış haklar doğrudan kişilik hakkı olarak sayılmamasına karşın, söz konusu hakların kişilik hakkı niteliğinde değerlendirilmesi mümkün olabilecektir. Zira, tüzel kişinin adı, ticaret unvanı, ticari markası gibi hususlar ayırt ediciliği bulunan ve ilgili tüzel kişiye özgü ve ait unsurlar olarak yorumlanabileceğinden, marka hakkı da tüzel kişinin kişilik hakkı kapsamında ele alınabilecektir.

Bunun yanında, İnternet Kanunu’nun Ek 4. maddesi uyarınca, Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılar (YouTube, Spotify, Netflix gibi), İnternet Kanunu’nun 9. maddesi kapsamındaki içeriklere yönelik olarak kişiler tarafından yapılacak başvurulara, başvurudan itibaren en geç kırk sekiz saat içinde olumlu ya da olumsuz cevap vermekle yükümlü kılınmıştır.

d) İhtiyati Tedbirler

SMK’nın 159. maddesi uyarınca, dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilecek olup, ihtiyati tedbirler;

- Davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması,

- Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanması,

- Herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi tedbirlerini kapsamalıdır.

e) Haksız Rekabet Davaları

SMK kapsamında, markayı oluşturan unsurların, ayırt edici işaretlerinin aynı veya benzer unsurlarının meşru bir bağlantı olmaksızın internet ortamında ticari etki yaratacak şekilde kullanılması marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilen durumlardan birinin varlığı halinde, bu durum TTK hükümleri uyarınca haksız rekabet teşkil edebilecektir. Bu durumda, başkasının markasından veya ticaret unvanından yararlanmak haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz oluşturmaktadır.

TTK’nın 58. maddesi atfıyla 56. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri uyarınca, haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan marka sahibi;

- Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,

- Haksız rekabetin men’ini,

- Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,

dava yoluyla mahkemeden talep edebilecektir.

f) ICANN Tahkim Usulü

İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu olarak bilinen ICANN (Internet Corporation for Assigned Names and Numbers), internet alan adları sisteminin teknik yönetimini, IP adres alanlarının tahsisini, protokol parametrelerinin belirlenmesini ve internet ana servis sağlayıcı sisteminin idaresini koordine etmekle görevlendirilmiş olan, merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan bir özel sektör kuruluşudur.

Bir markanın alan adı olarak kullanılması yoluyla marka hakkının ihlali halinde, uluslararası boyutta karşılaşılan alan adı ihtilaflarına ilişkin olarak, marka sahibi, ICANN Tahkim Usulü’ne başvurabilme hakkına da sahiptir.

SONUÇ

Günümüzde, internet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, markaların sahip olduğu itibar ve tanınmışlıktan faydalanmak maksadıyla, marka sahiplerinin izinleri olmaksızın, markalar üzerinde hak sahipliği bulunmayan kişilerce, ilgili markalar üzerinden haksız kazanç elde etmek suretiyle internet reklamcılığı yoluyla internet ortamında marka hakkı ihlalleri gerçekleşmektedir. Bunun yanında, içinde bulunduğumuz pandemi döneminde pek çok farklı sektörde internet üzerinden gerçekleştirilen işlemler ciddi oranda artış göstermekte olduğundan, hak sahibi olmayan kişilerce gerçekleştirilen söz konusu marka ihlallerinin sayısı da günden güne artmaktadır.

İlgili marka sahiplerinin izinleri olmaksızın markanın, markayı oluşturan ayırt edici işaretlerin ve unsurların, meşru bir bağlantı olmaksızın internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması halinde, marka sahiplerinin söz konusu fiillerin önlenmesini talep etme hakkı SMK kapsamında koruma altına alınmıştır. Bu doğrultuda, marka sahiplerinin, marka haklarının ihlali halinde, SMK, İnternet Kanunu, TTK ve sair mevzuat hükümleri çerçevesinde başvurabileceği yasal yollar mevcuttur.

Görüldüğü üzere, internet ortamında gerçekleşen marka hakkı ihlalleri farklı şekillerde gerçekleşebilmekte ve marka sahiplerinin söz konusu ihlallere karşı başvurabilecekleri hukuki yollar somut olayın niteliğine göre değişkenlik göstermektedir.

Marka sahiplerinin, markalarının hak sahibi olmayan kötü niyetli kişilerce kendilerinin izni olmaksızın kullanımını önleyebilmeleri adına gereken önlemleri almaları, yukarıda ifade edilen sebeplerle marka haklarının ihlal edilmesi durumunda ise söz konusu hukuki yollara başvurarak markalarının ticari itibar ve unvanının bu durumdan olumsuz şekilde etkilenmesinin ve tüketiciler nezdinde markaları hakkında oluşabilecek yanlış intiba ve algının önüne geçmeleri gerekmektedir. Bu şekilde, markalar sahip olduğu itibarı ve tanınmışlığı sürdürebilir hale getirecek ve markalar üzerinden haksız fayda sağlamak arzusunda olan kötü niyetli kişilerin faaliyetlerinin önüne geçerek markalarını gerek ulusal gerekse global düzeyde yeterli seviyede koruma imkanına sahip olabilecektir.