Yıllar önce, ilk iş kazası davasını aldığımda, davaya konu olan iş kazası, bir tekstil işçisinin hazin ölümüyle ilgiliydi. Tanıkların anlatımı ve dava dosyasındaki belge ve delilerin kapsamından iş kazasının şöyle geliştiği açıkça belli oluyordu. Mesai saatleri içinde, makinalar durmasın diye tekstil işçisi, işveren vekili sayılan bölüm şefinden, yazılı izin kağıdı almış ve işletmenin arabasıyla, bitmiş olan boyanın yerine boya almak için, işletme dışına çıkmıştı. Yolda korkunç bir trafik kazasının kurbanı olmuştu. İş kazası ölümle sonuçlanmıştı.

İşveren vekilleri dava duruşmalarında, kaza, işletme dışında olduğu için bunun iş kazası sayılmaması gerektiğini dile getirdiler. Davanın sonucunda Mahkeme işveren vekilinin yazılı iznini bizzat işverenin kendi izini olarak kabul edip bu kazanın iş kazası olduğuna hükümetti. Davayı kazanmıştık.

Çalışıyoruz, çabalıyoruz ve yıllarca emek sarf ediyoruz. Ve bir anda, başımıza hayatımızı alt -üst edecek bir iş kazası geliyor. Hem sağlığımızdan oluyoruz, hem de gelirimizden olma riski ile karşı karşıya kalıyoruz. Peki iş kazası sonucunda ücret , maddi manevi tazminat hakkımızdan mahrum kalmamak için ne yapmalıyız.

Öncelikle iş kazasının tanımını yapmak gerekir. Kanunumuza göre iş kazası tanımı ve kapsamı nedir:

5510 sayılı Sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası Kanunun 13 üncü maddesinde iş kazası; Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalışan sigortalının;

a) İşyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,

c) Görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Emziren kadın sigortalının, iş mevzuatına tabi olup olmadığına bakılmaksızın yine bu mevzuatta belirtilen sürelerde çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) İşverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,

Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışan sigortalının ise;

a) İşyerinde bulunduğu sırada,

b)Yürütmekte olduğu iş nedeniyle işyeri dışında, Meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan “bedenen” veya “ruhen” özüre uğratan “olay” olarak tanımlanmıştır.

Buna göre, bir olayın iş kazası olup olmadığı değerlendirilebilmesi için öncelikle İş kazası geçiren kişinin,

- Sigortalı olması,

- Mutlaka bir olay ile karşılaşmış olması,

- Meydana gelen olay nedeniyle bedenen veya ruhen özre uğraması,
hallerinin bir arada bulunması gerekmektedir. Bu hal ve durumlardan bir tanesinin bulunmaması durumunda meydana gelen bir olayın iş kazası olarak nitelenmesi mümkün bulunmamaktadır.

İş kazasına maruz kalan kişiye öncelikle;

- Sağlık müdahalesi yapılır.

- İşyeri kaza raporu düzenlenerek tutanağa iki şahit adı yazılarak imza altına alınır. Bu tutanağın sağlıklı ve gerçeğe uygun tutulması önem arzetmektedir..

- Sigortalıların geçirdiği kazanın, işvereni tarafından o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal, bildirilir.

- Olayın, Sosyal Güvenlik müdürlüklerine , en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde, bildirilmesi gerekir.

İş kazası sebebiyle, sigortalının Ceza Soruşturması ve Ceza Davası ile maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı vardır.

Maddi tazminat davalarında Ölüm Halinde ;

Cenaze giderleri, Tedavi giderleri (ölümden önce bir tedavi süreci var ise), Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.

Bedensel Zarar Halinde ;

Tedavi giderleri, Kazanç kaybı, Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar, istenebilir.

Manevi tazminat taleplerinde ise;

İş kazası nedeniyle zarar gören veya ölenin yakınları için manevi tazminata hükmedilebilmesi için bazı şartların varlığı aranacaktır.

Bu şartlar şu şekildedir;

- Fiil neticesinde zararın meydana gelmesi,

- Zarar ile fiil arasında illiyet bağı,

- Fiilin hukuka aykırı olması, İşçinin cismani zarara uğraması gerekmektedir.

Burada asıl önemli olan işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili kurallarının harfiyen yerine getirilip güven içinde bir çalışma hayatının tesis edilmesidir. Ama eğer bütün bunlar sağlanmıyosa, iş kazası da diğer kabahat ve suçlar gibi yargılanmaya tabidir ve kusurlu taraf mutlaka cezalandırılılıp, iş kazasının yol açtığı hayat standartları kesin şekilde tazmin edilmelidir…