GENEL OLARAK

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre istihkak iddiasının nitelendirilmesi yapılırken kanunun düzenleme altına aldığı 96, 97, 97/a ve 99 maddelerine göre tasnif edilen maddeler dikkate alınarak istihkak iddiasının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Alacaklı, alacağı tahsil ederken borçlunun menkul mallarını hedefleyen haciz işlemi sırasında borçlu, üçüncü şahıs veya borçlu ile üçüncü şahıs bu menkul mallar üzerinde, üçüncü şahıs lehine “hak iddiasında” yani “istihkak iddiasında” bulunabilirler.

Böyle bir durum ile karşılaşılması halinde ne gibi işlemlerin yapılacağı yukarıda bahsedilen kanun maddeleri ile yasa koyucu tarafından düzenleme altına alınmıştır.

Öncelikle istihkak iddiasında kimlerin bulunabileceği üzerinde durmak gerekirse;

1- Haczedilen menkul mallar üzerinde borçlu bu menkul malların üçüncü kişiye ait olduğunu ileri sürebilir,

2- Yine haczedilen menkul mallar üzerinde üçüncü şahıs bu menkul malların kendisine ait olduğunu ileri sürebilir,

3- Haczedilen menkul mallar üzerinde üçüncü şahıs istihkak iddiasında bulunabileceği gibi borçlu bu menkul malların kendisine ait olduğunu da ileri sürebilir.

Sırasıyla hacizde istihkak iddiasının nitelendirilmesinde, İ.İ.K 96 maddesinde borçlu elinde bulunan mal üzerinde bizzat borçlu tarafından elinde bulunan bir malın mülkü veya rehni olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia ettiği takdirde icra dairesi bunu haciz ve icra tutanaklarına geçirerek durumu iki tarafa da bildirir.

Dolayısıyla usulüne uygun bir istihkak iddiasında söz edebilmek için icra memuru tarafından haciz mahalline gidilerek mahallinde İcra ve İflas Kanunu ve Yönetmeliğinde belirtilen usullere uygun olarak düzenlenecek bir haciz tutanağı ile haczedilen menkullerin bu tutanakta gösterilmesi gerekmektedir. Yani usulüne uygun düzenlenmiş bir haciz tutanağı ile haczedilen bir menkul yok ise istihkak iddiasında da bulunulması olanaklı değildir.

Haczedilen bir menkulün, borçlunun mu, üçüncü şahsın mı, yoksa üçüncü şahıs ile borçlunun birlikte mi elinde olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.

Borçlu Zilyedliğinde İstihkak İddiasının Değerlendirilmesi

Menkul haczine müteallik istihkak iddiasının değerlendirilmesinde borçlunun malı elinde bulundurduğu halin mahallinde tanzim olunan haciz zaptı ile tespit edilmiş olması halinde mahcuz mal üzerine uygulanan haciz sonrasında istihkak iddiası değerlendirilirken borçlunun istihkak iddiasını ileri sürmesi üzerine mahcuz mal borçlu elinde addolunur.  

Yapılan haciz sonrasında bizzat borçlu tarafından elinde bulunan taşınır mahcuz malın aidiyetini tespit etmek ve aynı icra dosyası hakkında o mala yönelik bir daha istihkaka vaki itirazların dikkate alınmaması için; alacaklıya ve üçüncü şahsa bir muhtıra gönderilmesi ve istihkak iddiası hakkında beyanda bulunmaya davet edilmeleri gerekir.

İcra dairesi aynı zamanda istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek üzere alacaklı ve borçluya üç günlük mühlet verir. Sükutları halinde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılırlar.

Malın haczine muttali olan borçlu veya üçüncü şahıs, ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunmadığı takdirde, aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder. İstihkak iddiasının yapıldığı veya istihkak davasının açıldığı tarihte istihkak müddeisi ile birlikte oturan kimseler yahut bu şahısların iş ortakları, iddianın yapıldığı tarihte veya istihkak davası 97 nci maddenin 9 uncu fıkrası gereğince açılmışsa davanın açıldığı tarihte malın haczine ıttıla kesbetmiş sayılırlar.   

Üçüncü Şahsın İstihkak İddiasının Değerlendirilmesi (İ.İ.K 97)

Mahallinde tanzim olunan haciz zaptında borçlu ile birlikte yahut sadece üçüncü şahsın bulunduğu yerde haciz işleminin gerçekleştirilmesi halinde hacze konu mahcuz mal üzerinde üçüncü şahsın istihkak iddiasına karşı alacaklı ve borçlunun itirazının değerlendirilmesi ve icra mahkemesince istihkak iddiasının değerlendirilerek takibin devamı yahut taliki hakkında karar verilmesi gerekmektedir.

Burada icra dairesi yapılan haciz işlemi sonrasında 3.şahsın istihkak iddiasına alacaklı veya borçlu tarafından itiraz edilmesi halinde haczedilen menkullerin borçlunun elinde veya borçlu ile üçüncü şahsın birlikte elinde bulunduğuna kanaat getirir ise İ.İ.K'nin 97. maddesine göre istihkak iddiası hakkında bir karar vermek üzere dosyayı icra mahkemesine sevk eder.

İcra mahkemesi, dosya üzerinde veya lüzum görürse ilgilileri davet ederek mürafaa ile yapacağı inceleme neticesinde varacağı kanaate göre takibin devamına veya talikine karar verir. (İ.İ.K 97/1)

Nitekim istihkak iddiasının değerlendirilmesi için dosyanın icra mahkemesine sevk edilmesinden evvel müdürlükçe tanzim olunan haciz zaptı ve varsa eklerinin tetkik edilerek dosyaya eklenmesi ve durumu anlatan gerekçeli bir karar verilerek dosyanın mahkemeye sevk edilmesi gerekir.

Müdürlükçe yanılgılı bir değerlendirilme yapılmak suretiyle dosyanın İ.İ.K 97. Maddesine göre sevkinin sağlanması halinde bu husus değerlendirilmesi hakkında icra mahkemesince sadece takibin devamı yahut talikine karar verilebileceğinden bazı vakıalarda alacaklı bazı vakıalarda ise üçüncü kişinin hilafına karar çıkacağı ve tazminata konu iş ve işlemlere sebebiyet verileceği gözetilerek hakkaniyete uygun, kanuni düzenlemeye esas değerlendirme yapılması gerekir.

İstihkak Davalarında Mülkiyet Karinesi (İ.İ.K 97/a)

Pratik uygulamada bir malı elinde bulunduran borçlu ile üçüncü şahısın birlikte olmaları ve hacze konu mahcuz malın kimin olduğunun anlaşılamadığı, açıkça mahcuz mala ait aidiyetin tespit edilemediği ve istihkaka konu taşınır malların kime ait olduğunun belgelendirilmediği durumlarda üçüncü şahsın elindeki malın borçlu elinde bulunduğunun mahallinde tanzim olunan zapta geçirilmesi ile ortaya çıkan durumdur.

Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır. Borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur. (Ek üçüncü ve dördüncü cümle:24/11/2021-7343/8 md.) Bu hâlde üçüncü şahıs yedieminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. Ancak 97 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca takibin devamına karar verilmesi hâlinde mal muhafaza altına alınabilir. Birlikte oturulan yerlerdeki mallardan mahiyetleri itibariyle kadın, erkek ve çocuklara aidiyetleri açıkça anlaşılanlar veya örf ve adet, sanat, meslek veya meşgale icabı olanlar bunların farz olunur. Bu karinenin aksini ispat külfeti iddia eden kişiye düşer. (İ.İ.K 97/a-1)

İstihkak davacısı malı ne suretle iktisap ettiğini ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve hadiseleri göstermek ve bunları ispat etmekle mükelleftir. (İ.İ.K 97/a-2)

Üçüncü Şahsın Zilyetliği (İ.İ.K 99)

Hacze gidilen adresin ve haczedilen menkullerin borçlu ile herhangi bir ilgisinin bulunmaması halidir. Pratik uygulamada madde hükmünün uygulanabilmesi için gidilen adresin borçluya ait olmaması, haciz mahallindeki malların takip dışı üçüncü kişiye ait olduğunun tespit edilmesi ve bu durumun tutanak altına alınarak istihkak iddiasının değerlendirilmesi gerekir.

Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. İcra müdürü, üçüncü kişi aleyhine icra mahkemesinde istihkak davası açması için alacaklıya yedi gün süre verir. Bu süre içinde icra mahkemesine istihkak davası açılmaz ise üçüncü kişinin iddiası kabul edilmiş sayılır. Alacaklı tarafından süresinde açılan dava sonuçlanıncaya kadar, haczedilen malın satışı yapılamaz. Haczin, üçüncü kişinin yokluğunda yapılması ve üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunulması halinde de bu fıkra hükmü uygulanır. (İ.İ.K 99)    

İstihkak iddiasının İcra ve İflas Kanununda yukarıda yazılı kanun maddelerindeki halinin somut uyuşmazlıklara uygulanırken kanun maddesinin özümsenmeden verilen hatalı müdürlük kararları nedeniyle İcra mahkemelerindeki gereksiz iş yükünün arttığı, istihkak iddiasının değerlendirilmesinde somut uyuşmazlık ve vakıalar hakkında özenli araştırma yapılması kaçınılmaz bir gerekliliktir.

En Sade Haliyle İstihkak İddiası Değerlendirilirken;

- Takipte borçluya gönderilen ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste haczin yapılıp yapılmadığı,

- Haciz için gidilen adreste borçlunun bulunup bulunmadığı,

- Borçlu ile benzer ortaklık yapılarında bulunup bulunmadığının tespiti yönünden ticaret sicil kayıtları,

- Hacze konu mahcuzlara ilişkin faturaların bulunup bulunmadığı,

- Hacze konu mahcuzlara ait ödemenin nasıl gerçekleştiği,

- Tüzel kişiler yönünden; çalışan kayıtlarının dikkate alınması,

- Haciz için gidilen adresin kime ait olduğunun tespiti yönünden elektrik, su, telefon, doğalgaz faturalarının incelenmesi,

- Tacirler yönünden; vergi dairesi açılışı ve yoklama fişlerinin dikkate alınması gibi birçok unsurun göz önünden bulundurularak istihkak iddiasının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Dosya borçlusu ile aralarında herhangi bir bağ bulunmayan üçüncü kişi hakkında İ.İ.K 99 madde hükümlerine göre karar verilmesi gerekip alacaklıya üçüncü kişi hakkında 7 gün içerisinde istihkak davası açmak üzere süre verilmemesi,

Dosya borçlusu ile istihkak iddia eden üçüncü kişinin birlikte aynı iş yerinde aynı iş konulunda çalışması ve aynı şirket logosuna basılı kartvizitleri kullanarak ticari faaliyetlerine devam ettiklerinin tespit edilmesi ile hacze konu mahcuzlar hakkında üçüncü kişiye ait olduğunu tevsik eden herhangi bir fatura sunulmamasına rağmen dosyanın İ.İ.K 97’e göre icra mahkemesine sevk edilmemesi,

Dosya borçlusu ile hiçbir organik bağ tanısı anlamına gelebilecek bir bilgi yahut belgenin var olmamasına rağmen dosyanın İ.İ.K 97/a maddesi gereğince icra mahkemesine sevk edilmesi gibi İcra ve İflas Kanunun düzenleme alanı içerisinde kanun koyucunun vaaz etmediği şekilde özensizce verilen kararları hukuk düzeni korumaz.

Kanaatimce icra dairelerinin İ.İ.K 16 ve devamı maddelerince kanuna muhalif olmasında yahut somut olayla bağdaşmamasından kaynaklanan kararlarına karşı 7 gün içerisinde şikâyet yoluna gidilerek müdürlük kararının kaldırılmasını talep ederken aynı zamanda bu işleme karşı yasal süresi içerisinde istihkak davasının açılmasında mutlak yarar vardır.

Zira istihkak iddiasının nitelendirilmesinde daire tarafından verilen kararda yanılgılı bir tespit yapılması halinde kanunun süreye bağlıda iş ve işlemlere karşı hem şikâyet dava yolunun hem de istihkak davasının ayrı ayrı açılması önemlidir. Şikâyet yargı yolunun usul hukuku açısından klasik anlamda bir dava değil icra muamelelerindeki yeknesaklığın tesisi yönünden bir çare olduğu gözetilmeden sadece memur muamelesini şikâyet ile yetinilmesi yetersiz kalabilir.