ÖZ

Bu çalışmamızda 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu doğrultusunda Türk vatandaşlığının ve istisnai olarak Türk vatandaşlığının kazanılması ve 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) ışığında yabancı uyruklu kimselerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ndeki statülerinden bahsedeceğiz.

I. TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAZANILMASI

5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 5. Maddesinde de açıkça belirtildiği gibi Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır.

*Doğumla kazanılan Türk vatandaşlığı, doğum anından itibaren hüküm ifade etmeye başlamakla birlikte 4721 sayılı kanunun 28. Maddesiyle birlikte incelenmelidir. Türk Hukukuna göre kişilik, tam ve sağ bir doğumla birlikte başlar. Tam doğum, çocuğun anneden tamamen ayrılması ve ana rahmi dışında bağımsız bir varlık kazanmasıyla birlikte mümkün olurken sağ doğum, çocuğun kısa bir süre için de olsa anneden bağımsız yaşamasını ifade eder. İş bu hususta Türk vatandaşlığının kazanılması belirli şartların varlığı halinde mutlak bir haktır.

Soy bağı ve doğum yeri bu konuda belirleyici olmakla birlikte ‘Türkiye içinde veya dışında Türk vatandaşı ana veya babadan evlilik birliği içinde doğan çocuk Türk vatandaşıdır.’ Bu hususta evlilik birliği içerisinde doğan çocuğun anne veya babasından birinin Türk vatandaşı olması durumunda Türk vatandaşı sayılması konusunda ihtilaf bulunmamakla birlikte evlilik birliğinin kurulu olmaması ihtimalinde çocuk vatandaşlık kazanabilecek midir?

Türk Vatandaşlığı Kanunu md. 7/2: Türk vatandaşı ana ve yabancı babadan evlilik birliği dışında doğan çocuk Türk vatandaşıdır.

İlgili kanun çocuğun Türk vatandaşlığı kazanabilmesi için annenin Türk olması şartını aramıştır. Fikrimizce 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 282. Maddesiyle uyum içerisinde hukuk düzeninde kendine yer edinmiştir.

TMK m.282/1: ‘Çocuk ile ana arasında soy bağı doğumla kurulur.’

İş bu maddeden yola çıkılarak yapılacak yorum, babayla çocuk arasında ilişiğin kurulamaması ihtimalinde nesep bağı anneyle kurulmak suretiyle küçüğün üstün yararı sekteye uğratılmamış olacaktır. Babayla çocuk arasında soy bağının kurulma yollarına da kısaca değinecek olursak;

TMK m.282/2: ‘Çocuk ile baba arasında soy bağı; ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur.’ *Ana ile evlilik, *Tanıma, *Babalık davası

Evlat edinme yoluyla da soy bağının kurulabileceğinin altını çizmek isteriz.

Pekâlâ, evlilik birliği dışında doğan Türk vatandaşı babadan olan ve yabancı anadan doğan çocuk Türk vatandaşı olabilecek midir?

Bu hususta öncelikle milletlerarası özel hukuk hükümlerine göre soy bağının tespiti önem arz edecektir.

*Sonradan kazanılan Türk Vatandaşlığı, 5901 sayılı kanunun 9. Maddesinde ele alınmış olmakla birlikte bu hususta yasa, ‘yetkili makam kararı veya evlat edinilme ya da seçme hakkının kullanılması’ yollarından herhangi biriyle sonradan Türk vatandaşı olabilmenin önünü açmıştır.

- Yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığının kazanılması;

MADDE 10 – (1) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen bir yabancı, bu kanunda belirtilen şartları taşıması halinde yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilir. Ancak, aranan şartları taşımak vatandaşlığın kazanılmasında kişiye mutlak bir hak sağlamaz.

(2) (Ek: 19/10/2017-7039/28 md.) Bu Kanun uyarınca sonradan Türk vatandaşlığının kazanılmasında uygulanacak temel ilke ve esaslar ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri alınmak suretiyle Bakanlıkça belirlenir.

Vatandaşlığın yetkili makam kararıyla kazanılması yolunda devlet, yabancıların toplumla entegrasyon sağlamasını arzu etmektedir. Bu amaçla yabancıların vatandaşlık başvurusunda bulunduğu ülkede belli bir süre ikamet etmesi şart koşulmaktadır. Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 11. maddesine göre: Türk vatandaşlığının yetkili makam kararıyla genel yoldan kazanılmasında aranan şartlardan biri de Türkiye’de beş yıl ikamet etmektir[1].

Bu hususta altını çizmek isteriz ki, kanunda aranan şartların yabancı uyruklu kimse de olması halinde dahi Türk vatandaşlığını kazanılması yolunda kişiye mutlak bir hak sağlanamamaktadır. Bunun sebebi ise fikrimizce, devletin egemenlik haklarıyla ilgilidir.

Pekâlâ kanunca aranan şartlar nelerdir?

Madde 11 – (1) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda;

a) Kendi millî kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak,

b) Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye'de kesintisiz beş yıl ikamet etmek,

c) Türkiye'de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmek,

ç) Genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmamak,

d) İyi ahlak sahibi olmak,

e) Yeteri kadar Türkçe konuşabilmek,

f) Türkiye'de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmak,

g) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak, şartları aranır.

Ergin ve ayırt etme gücüne sahip, Türkiye’de beş yıl kesintisiz ikamet etmiş, Türkiye’ye yerleşmeye karar vermiş ve bunu davranışlarına yansıtmış (Gayrimenkul satın almak, ticari bir işletmenin sahibi olmak, iktisadi faaliyetler gerçekleştirerek kendine ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin hayatlarını idame ettirmesine yardımcı olan vb.), kamu sağlığını tehdit etmemiş (günümüzde covid-19’a yakalanmamış kimse gibi yorumlanabilmesi fikrimizce mümkün.) haysiyetli bir yaşam sürmüş, Türkçe konuşma yeterliliği olan, milli güvenlik ve kamu otoritesinin müeyyideleriyle karşı karşıya kalmamış yabancı uyruklu kimseler uygun şartların varlığı halinde Türk vatandaşlığını kazanabilecektir.

Ezcümle, Türkiye'de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmek,koşulunun 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun genel prensipleriyle bağdaşmadığını düşünmekle birlikte geçici koruma belgesiyle uluslararası koruma statüsünde yer alan yabancı uyruklu kimselerin (sığınmacı, ikincil koruma sahibi.) iktisadi faaliyetler gerçekleştirmesine rağmen İstisnai olarak Türk vatandaşlığına kabul edilmemelerini doğru bulmadığımızı ve ileride daha detaylı değineceğimizin altını çizmek isteriz.

II. TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAZANILMASI İÇİN GEREKLİ BELGELER

Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.17’de gerekli belgeler arz edilmiştir:

Türk vatandaşlığının genel olarak kazanılmasında başvuru için gerekli belgeler

Madde 17 – (1) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen ve başvuru için gerekli şartları taşıyan yabancı adına müracaat makamınca aşağıda belirtilen belgelerden oluşan dosya düzenlenir:

a) İsteği belirten form dilekçe.

b) Kişinin hangi devlet vatandaşı olduğunu gösteren pasaport veya benzeri belge, vatansız ise temininin mümkün olması halinde buna ilişkin belge.

c) Kişinin kimlik bilgilerini gösteren doğum belgesi veya nüfus kayıt örneği gibi belge ve evli ise eş ve çocuklarının aile bağını kanıtlayan nüfus kayıt örneği veya benzeri belge.

ç) Medenî hal belgesi ve evli ise evlenme belgesi, boşanmış ise boşanmayı kanıtlayan belge, dul ise eşine ait ölüm belgesi.

d) Türk vatandaşı birinci veya ikinci derece yakınları varsa bu kişilere ait müracaat makamlarınca sistemden alınan nüfus kayıt örneği.

e) Kişinin genel sağlık bakımından tehlike teşkil edecek bir hastalığı bulunmadığına dair, usul ve esasları Sağlık Bakanlığınca belirlenmiş olan sağlık raporu.

f) Türkiye’de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağladığına ilişkin gelirini veya mesleğini ispatlayan çalışma izni, vergi levhası, taahhütname veya benzeri belge.

g) Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz olarak beş yıl ikamet ettiğine dair il emniyet müdürlüğünden alınacak yurda giriş ve çıkış tarihlerini gösteren belge.

ğ) Başvuru tarihinden ileriye doğru vatandaşlık işlemlerinin sonuçlandırılmasına yetecek süreli ikamet tezkeresi.

h) Herhangi bir suç nedeniyle hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bulunuyorsa onaylı bir örneği.

ı) Kişinin doğum tarihinin ay ve günü bulunmuyorsa, doğum tarihinin tamamlanması için ülkesinin yetkili makamlarından alınmış belge, belgenin temin edilememesi halinde ise 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 39 uncu maddesi gereğince işlem yapılmasını kabul ettiğine dair imzalı beyanı.

i) Hizmet bedelinin Maliye veznesine yatırıldığını gösteren makbuz.

(2) Dosyası tamamlanan yabancı hakkında il emniyet müdürlüğünden soruşturma yapılması istenir.

Türk Vatandaşlığının kazanılmasında başvurular yurt içinde yerleşim yerinin bulunduğu valiliğe (il nüfus ve vatandaşlık müdürlüğü), yurt dışında ise dış temsilciliklere bizzat veya bu hakkın kullanılmasına ilişkin özel vekâletname ile yapılır.

III. İSTİSNAİ OLARAK TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAZANILMASI

İstisnai olarak Türk Vatandaşlığının kazanılması 5901 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 12.maddesinde yer almaktadır; Yabancının milli güvenlik ve kamu düzenine engel bir durumunun olmaması şartıyla İç İşleri Bakanlığı’nın teklifi, Bakanlar Kurulu’nun[2] kararı ile Türk Vatandaşı olabileceği düzenlenmiştir.

Türk vatandaşlığının kazanılmasında istisnai haller

Madde 12 – (1) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla Bakanlığın teklifi, Bakanlar Kurulunun kararı ile aşağıda belirtilen yabancılar Türk vatandaşlığını kazanabilirler.

a) Türkiye'ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler.

b) Vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler.

c) Göçmen olarak kabul edilen kişiler.

İstisnai olarak Türk vatandaşlığının kazanılması yolu, genel yolla Türk vatandaşlığının kazanılmasının hem bir alternatifi hem de istisnai olarak başvurulan bir yoldur. Bu hususta belirtmek isteriz ki, 28/07/2016 tarihinden itibaren mevzuatta gerçekleşen yeni düzenlemeler ışığında Türk vatandaşlığının kazanılmasının önündeki engeller kalkmış olmakla birlikte yabancı yatırımcıları desteklemek ve istihdamı arttırmak adına genel olarak vatandaşlığa alınmada aranan şartlara bakılmaksızın[3] ve hemen hemen hiçbir şart ve nitelik aranmaksızın bazı kişi gruplarının Türk vatandaşlığına alınmasının yolu açılmıştır[4]. İstisnai yoldan vatandaşlığa alınma, idarenin takdir yetkisinin ağırlık taşıdığı bir vatandaşlığa alınma yolu olup, çeşitli hukuk düzenlerinde görüldüğü üzere, bu yoldan ülkeye hizmeti geçen veya geçeceği düşünülen kişiler” kategorisi gibi son derece genel ve duruma göre nitelikleri belirlenebilecek birtakım kişilerin veya daha spesifik olarak belirlenen kişi gruplarının vatandaşlığa alınması kabul edilmektedir. Son dönemde bu kapsamda değerlendirilen veya görece kolaylaştırılmış bir yoldan vatandaşlığa alınması ayrıca düzenlenen kişiler arasında, ülkeye yapacağı yatırım belli değerlerin üzerinde olan kişiler de yer almaktadır[5].

İşbu hususta altını çizmek istediğimiz husus, Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.20/2-e;

En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarında gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payını en az üç yıl elinde tutma şartıyla satın aldığı Sermaye Piyasası Kurulunca tespit edilen yabancılar istisnai olarak Türk vatandaşlığını kazanabileceklerdir.

Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.20/2-b;

En az 250.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarında taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın aldığı veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulmuş, en az 250.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarı peşin olarak yatırılan taşınmazın satışının vaat edildiğine dair noterden düzenlenen sözleşmenin üç yıl süreyle devri ve terkini yapılmayacağı taahhüdüyle tapu siciline şerh edildiği Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca tespit edilen,

Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m.20/2

En az 50 kişilik istihdam oluşturduğu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca tespit edilen,

Yabancı hakkında bakanlığın yazılı talimatıyla müracaat makamlarına dosya düzenlenmektedir.

-İstisnai olarak Türk vatandaşlığının kazanılması için gerekli belgeler;

*Başvuru Formu (VAT-4),

*Hangi devlet vatandaşı olduğunu gösteren pasaport veya benzeri belge, vatansız ise buna ilişkin usulüne göre onaylanmış belgenin noter tasdikli Türkçe tercümesi.

*Ana veya babanın velayetinde bulunan ve kendisi ile birlikte Türk vatandaşlığını kazanması istenen çocuk var ise, yurtiçinde noterde ya da yetkili memur huzurunda, yurtdışında ise dış temsilcilik veya ülkesi yetkili makamlarınca düzenlenmiş diğer ebeveynin muvafakatini gösteren belge veya usulüne göre onaylanmış Türkçe tercümesi.

*Medenî hal belgesi ve evli ise evlenme belgesi, boşanmış ise boşanma belgesi, dul ise eşine ait ölüm belgesi.

*Kişinin kimlik bilgilerini gösteren doğum belgesi veya nüfus kayıt örneği gibi belge ve evli ise eş ve çocuklarının aile bağını kanıtlayan nüfus kayıt örneği veya benzeri belge.

*Kişinin doğum tarihinin ay ve günü bulunmuyorsa, doğum tarihinin tamamlanması için ülkesinin yetkili makamlarından alınmış belge, belgenin temin edilememesi halinde ise 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 39 uncu maddesi gereğince işlem yapılmasını kabul ettiğine dair imzalı beyanı.

*Hizmet bedelinin Maliye veznesine yatırıldığını gösteren makbuz.

*2 Adet 50x60 mm boyutunda beyaz fonda, desensiz ICAO tarafından belirlenen ve makinede okunabilen biyometrik fotoğraf.

IV. ULUSLARARASI KORUMA STATÜSÜ ÇERÇEVESİNDE SURİYELİLER

Tarih sahnesinde ulusların askeri ve politik hamleleri bir devrin kapanmasına sebebiyet verebilecek ölçüde kitlesel akınlara yol açmıştır. Bu hususta göç hareketleri devletlerin egemenlik ölçütlerine bir tehdit olarak doğmaya başlamıştır. Binaenaleyh, kendi topraklarına ve egemenlik unsurlarına zeval gelmesini istemeyen devletler koruma önlemleri alma zarureti içerisine girmişlerdir. II. Dünya Savaşının hemen ardından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 14. maddesi ilk paragrafında “herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı”nı tanıdı ve kısa bir süre sonrasında da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’yı kurarak, 14 Aralık 1950 tarihinde BMMYK Tüzüğünü kabul etti. Birleşmiş Milletler (BM)’in 1951 Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşmesi (1951 Sözleşmesi) 22 Nisan 1954 tarihinde yürürlüğe girdi. 1951 Sözleşmesi ilk kez uluslararası kabul gören, açık ve net bir “mülteci” tanımı yapmakta ve mültecilerin hakları ile devletlerin sorumluluklarını belirlemekteydi[6]. 31 Ocak 1967’de imzaya açılan ve 4 Ekim 1967’de yürürlüğe giren Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Protokol (1967 Protokolü) ile 1951 Sözleşmesi’nin zaman bakımından sınırlaması kaldırılarak kapsamı genişletilmiş ve seçimlik coğrafi sınırlama olanağı 1951 Sözleşmesi 1/B(1) maddesi çerçevesinde daha önce yapılmış ve korunan bildirimler dışında kaldırılmıştır. Türkiye’de 1951 Sözleşmesine ve 1967 Protokolü’ne taraf olmuştur. Türkiye 1951 Sözleşmesi 1/B maddesi çerçevesinde Sözleşmeyi sadece Avrupa’da meydana gelmiş olaylar bakımından uygulamaya yönelik coğrafi sınırlama bildiriminde bulunmuş ve 1967 Protokolünü kabul ederken de bu bildirimini korumuştur. Böylece bugün Türkiye 1951 Sözleşmesi’ne13 taraf 145 devletten birisidir[7]Ez cümle, insan hakları ve hürriyet meşalesi ihlalleriyle karşı karşıya kalmamak adına sığınma talebinde bulunan yabancı uyruklu kimselerin uluslararası hukuk ve hukukun evrensel ilke ve esasları prensibi çerçevesinde hukuki statüye kavuşturulması icap etmiştir.

İş bu hususta uluslararası koruma çeşitleri türemiş olup yabancıların hukuki statüsü ayrı ayrı ele alınarak belli başlı birtakım düzenlemelere konu olmuştur.

1- Uluslararası Koruma

Uluslararası koruma, kişiye kendi ülkesinin sağlamadığı korumanın, uluslararası alanda başka bir devlet tarafından sağlanması olarak ifade edilmektedir[8].

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de tarafı olduğu 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna dair Cenevre Sözleşmesi ve eki olan 1967 Protokolü hatırda tutularak 04.04.2013 kabul tarihli 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çerçevesinde yapılacak sınıflandırma da Uluslararası korumadan yararlanacak yabancı uyruklu bireyler Uluslararası koruma çeşitlerine göre hukuki statü kazanmaktadırlar. Bunlar; mültecilik, sığınmacılık, şartlı mültecilik, ikincil koruma, geçici korumadır.

1.1 Mültecilik

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin m.14/1’e göre; “Herkes zulüm karşısında başka memleketlerden mülteci olarak kabulü talep etmek ve memleketler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkını haizdir”. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi; “mültecilik” statüsünü, zulüm gören her kişinin talep edebileceği evrensel bir hak olarak tanımıştır. Mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin temel iki uluslararası sözleşme vardır. Bunlar 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 New York Protokolüdür. Birleşmiş Millet Genel Kurulu’nun 14.12.1950 tarihinde kabul ettiği “Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme” (1951 Cenevre Sözleşmesi) 28.07.1951 tarihinde Cenevre’de imzalanmıştır. Türkiye’nin; 24.08.1950 tarihinde şartlı olarak onayladığı[9] bu Sözleşme, 05.09.1961 tarihinde Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir[10]. Bu hususta Türkiye Cumhuriyeti Devleti mevzuatında kendine yer bulan 6458 sayılı kanunla birlikte açıkça dile getirmek isteriz ki, son düzenlemelerle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin bu hususta sözleşmenin kabul edildiği tarihte madde metninde yer alan tarihsel şart sınırını[11] kaldırıldığı hakkaniyete göre bir düzenlemenin hukuken vücut bulduğu aşikardır. Binaenaleyh, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu yukarıda bahsedilen ilgili sözleşmelerin etkisinde düzenlenmiş olmakla birlikte 6458 sayılı YUKK m.61’e göre mülteci;

Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında mülteci statüsü verilir.

İş bu düzenlemeyi göz önünde bulundurarak sosyolojik olarak toplumda süregelen ‘mülteci’ kavramının ve ülkemizde yer alan SURİYELİLERİN MEVZUATA GÖRE MÜLTECİ OLARAK ADLANDIRILAMAYACAĞI, bu hususta geçici koruma kategorisinden yararlandıklarını çok net bir şekilde arz edebiliriz.

1.2 İkincil Koruma

6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m.63’e göre,

Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde;

a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek,

b) İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak,

c) Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak, olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri sonrasında ikincil koruma statüsü verilir.

Genel itibariyle uluslararası koruma altına alınan yabancı uyruklu kimseler geri gönderme yasağı kapsamında can ve mal kaybının önüne geçmek adına, yaşamını idame ettirdiği ülke de o ülkenin vatandaşlarıyla kültür çatışması ve statüsel farklılıklar yaşamaması adına idari yönetimce verilecek kararla koruma altına alınarak hukukun evrensel ilke ve esasları göz önünde bulundurulmak suretiyle en temel ve ilkesel haklarını zedelemeyecek bir yaşam kaynağı, koruma veren devlet tarafından sağlanmaya çalışılmaktadır.

1.3 Geçici Koruma

Arap ülkelerinde meydana gelen halk isyanları ve protestolar Tunus ve Mısır’dan başlayarak tüm bölgeyi etkileyerek 15 Mart 2011 tarihinden itibaren Suriye`ye de sıçramıştır. Yaşanan çatışmalar nedeniyle ülke kaos ortamına sürüklenmiş ülkenin bazı kesimlerinde yaşanan iç karışıklıklar ve çatışmalar nedeniyle yüzlerce kişi yaralanmış, yine yüzlercesi hayatını kaybetmiştir.Suriye’de yaşanan insani krizin büyümesi sonucunda sınır bölgemizde hareketlilik meydana gelmiştir. 300-400 kadar Suriye vatandaşının, 29.04.2011 tarihinde Hatay ili Yayladağı ilçesindeki Cilvegözü sınır kapısına doğru hareketlenmesi Suriye’den Türkiye’ye yönelik ilk toplu nüfus hareketini oluşturmuştur. Bu nüfus hareketi sırasında gerekli tedbirler alınmaya başlanmış; 252 Suriye vatandaşı sınırdan içeri alınarak Hatay’daki bir spor salonunda geçici konaklama ve gıda ihtiyaçları sağlanmıştır[12].

İş bu hususta yukarıda bahsedilen olaylar silsilesi karşısında mevzuatta yer alan boşluğun nasıl doldurulacağı yasal düzenlemelerin tam olarak sağlam bir zemine dayandırılması 2014 yılında hazırlanan Geçici Koruma Yönetmeliğiyle mümkün olabilmiştir.

Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayan yabancılara sağlanan korumayı geçici koruma olarak adlandıran Geçici Koruma Yönetmeliği m.3/1-f, 6458 sayılı kanunun 91. Maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Geçici koruma

Madde 91 – (1) Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir.

(2) Bu kişilerin Türkiye’ye kabulü, Türkiye’de kalışı, hak ve yükümlülükleri, Türkiye’den çıkışlarında yapılacak işlemler, kitlesel hareketlere karşı alınacak tedbirlerle ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar arasındaki iş birliği ve koordinasyon, merkez ve taşrada görev alacak kurum ve kuruluşların görev ve yetkilerinin belirlenmesi, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Geçici koruma müessesesinden yararlanacak yabancı uyruklu kimselere valilikler tarafından verilecek geçici koruma belgesiyle birlikte hayatını devam ettirebilmesi için bir takım önlemler alınmakla birlikte bulunduğu ülkede zorluklarla daha az karşılaşması adına devlet tarafından kolaylıklar sağlandığını söylememiz fikrimizce yanlış olmamakla birlikte yabancı uyruklu kimselere verilen geçici koruma kimlik belgesi, Türkiye’de kalış hakkı sağlamakla birlikte kanunda düzenlenen ikamet izni veya ikamet izni yerine geçen belgelere eşdeğer sayılmaz, uzun dönem ikamet iznine geçiş hakkı tanımaz, süresi ikamet izni toplamında dikkate alınmaz ve sahibine Türk vatandaşlığına başvuru hakkı sağlamayacağının da altını çizmemiz gerekir[13].

İş bu hususta Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yer alan Suriyelilerin hukuki statüsünün ‘geçici koruma’ olduğunu belirtmekle birlikte, bu statünün doğrudan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaya cevaz vermeyeceğini sadece uluslararası hukuk ve insancıl hukuk ilke ve esasları gözetiminde temel prensipleri korumayı ve en önemli hak olan yaşam hakkını güvence altına almayı konu edinmiş olmakla birlikte uluslararası koruma kategorisine dahil olduğunu arz ederiz.

Muhammet Can Karaca

Hukuk Fakültesi Öğrencisi

----------------------------------

[1] GÜNER, Yetkili Makam Karariyla Genel Yoldan Türk Vatandaşliğinin Kazanilmasinda Öğrenci Olmanin Etkisi, YBHD 2016/2

[2] Cumhurbaşkanı

[3] Genel yolla Türk vatandaşlığının kazanılmasının şartlarından biri olan 5 yıl ikamet etme şartı, istisnai olarak Türk vatandaşlığının kazanılmasında aranmamaktadır.

[4] ŞIT KÖSGEROGLU- İstisnai Yoldan Vatandaşlığın Kazanılmasına İlişkin Genel Esaslar ve Son DeğişikliklerÇerçevesinde Türk Vatandaşlığının İstisnai Yoldan Kazanılması-Hacettepe HFD, 7(1) 2017, 169–198- s.174

[5] ŞIT KÖSGEROGLU- a.g.e

[6] M.ZENGİN KUZUCU, Türkiye’de Geçici Koruma Rejiminin Uluslararası Ölçütler Çerçevesinde Bir Değerlendirmesi, TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU · SAYI: 1 · ARALIK 2018

[7] M. ZENGİN KUZUCU, a.g.e

[8] Mesut AYGÜN, Cansu KAYA, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Hukukunda

Kalıcı Bir Çözüm Olarak Yerel Entegrasyon, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt:7 Sayı:1 Yıl 2016

[9] Çekince koyarak kabul etmiştir. Bu hususta Türkiye Cumhuriyeti tarafından konulan çekince egemenlik haklarıyla ilgili olup “Bu Sözleşmenin hiçbir hükmü, mülteciye Türkiye’de Türk uyruklu kimselerin haklarından fazlasını sağladığı şekilde yorumlanamaz”, şeklindedir.

[10] ŞEN, Türkiye’de Bulunan Suriyelilerin Hukuki Statüsü, internet kaynağı: (https://www.hukukihaber.net/turkiyede-bulunan-suriyelilerin-hukuki-statusu-makale,6377.html) son erişim tarihi: 11.10.2020-17.42

[11] 1951 tarihli sözleşmeye göre, yabancı uyruklu kimselerin mülteci sayılabilmesi için,1 Ocak 1951 tarihi öncesinde ve Avrupa’da gerçekleşen olaylar sonucunda mağdur olmuş olması gerekmektedir.

[12] https://www.goc.gov.tr/turkiye-de-gecici-koruma - son erişim tarihi: 18.10.2020-13.48