İtiraz kanun yolu, Ceza Muhakemesi Kanunu m.267 ila m.271’de düzenlenmiştir. CMK m.267’ye göre, hakim/hakimlik kararları ile yalnızca kanununun gösterdiği hallerde mahkeme kararlarına karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. Soruşturma aşamasında hakim kararlarından olan tutuklamaya ve kovuşturma aşamasında mahkeme kararlarından olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabilir. Burada geçen itiraz kanun yolu ile CMK m.308 ve m.308/A’da düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığının itiraz kanun yolları sadece isim olarak benzer olup, ilki olağan ve ikincisi de olağanüstü kanun yolu olmak üzere birbirinden farklıdır.

İtiraz kanun yolu başvurusunu şüpheli veya sanık lehine yapıp, aleyhe başvuru olmadığında itiraz mercii olan hakimlik veya mahkeme şüpheli veya sanık aleyhine karar verebilir mi?

Soruyu somutlaştırırsak; istinaf ve temyiz kanun yolları açısından öngörülen aleyhe bozma yasağına ilişkin düzenlemeler, HAGB kararına itirazda veya CMK m.267’de düzenlenen itiraz kanun yolunda bulunmamaktadır. HAGB kararına yapılan itirazda veya CMK m.267 uyarınca başvurulan itiraz kanun yolunda böyle bir hüküm olmadığından karar başvuran aleyhine bozulabilir mi, yoksa kıyas yoluyla istinaf ve temyiz kanun yollarında geçerli olan aleyhe bozma yasağı itiraz kanun yolu ile HAGB kararına yapılan itirazlarda da uygulanabilir mi?

Kanun yollarına bakıldığında; istinaf kanun yolu yönünden CMK m.283’de ve temyiz kanun yolu bakımından da CMK m.307/5’de, istinaf veya temyiz kanun yoluna yalnızca sanık lehine başvurulduğu durumda, müktesep, yani kazanılmış hakkın doğacağı ve ilk hükümle belirlenmiş cezadan daha ağır bir ceza ile sanığın cezalandırılamayacağı ifade edilmiştir. Buna göre; istinaf ve temyiz kanun yollarına sadece sanık lehine başvurulduğunda, sanığın aleyhine karar verilmesini ve hükümle belirlenmiş cezadan daha ağır ceza verilmesi mümkün değildir. Hatta biz aleyhe karar verme ve bozma yasağını; sadece belirlenmiş cezadan daha ağır ceza verilememesi ile sınırlamayıp, sanık lehine kanun yoluna başvurulduğunda kanun yoluna konu kararın daha aleyhine olabilecek bir karar verilemeyeceğini de kabul etmekteyiz.

Aleyhe karar verme ve bozma yasağına benzer bir düzenlemenin, CMK m.267 ila m.271’de düzenlenen itiraz kanun yolunda açıkça belirtilmediği görülmektedir. Bu durumda; sanık hakkında verilen HAGB kararına karşı ve aleyhine olarak cumhuriyet savcısının ve katılanın gitmediği, sadece sanığın veya müdafinin HAGB kararı yerine beraat kararı verilmesi gerektiğinden veya sanığın HAGB’yi kabul etmemesine rağmen HAGB kararı verildiğinden bahisle başvurması halinde, başvuruyu CMK m.231/5 ve devamı fıkralarına göre inceleyecek olan itiraz mercii, sanığın ve müdafinin başvurusu ve gösterdiği sebeplerle bağlı olmayarak, sanık aleyhine ve hakkında daha ağır ceza verilmesini sağlayacak şekilde ilk derece mahkemesince verilen HAGB kararını iptal edebilir mi?

Kanaatimizce; HAGB kararına itiraz edenin yalnızca sanık ve müdafii olduğu vaziyette, itiraz mercii iki sebeple sanığın aleyhine olabilecek ve daha ağır cezalandırılmasını mümkün kılabilecek şekilde bozma kararı veremez.

Bunlardan ilki, kanun yolları hakkında genel hükümleri düzenleyen CMK m.265 ve m.266’dır. “Cumhuriyet savcısının başvuru sonucunun kapsamı” başlıklı CMK m.265’in 1. fıkrasının ikinci cümlesine göre; Cumhuriyet savcısı, kanun yoluna sanık lehine başvurduğunda, yeniden verilen hüküm önceki hükümde tayin edilmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez”. Yine “Başvurudan vazgeçilmesi ve etkisi” başlıklı CMK m.266/1 ve 3’e göre; “Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez… 150 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılır”. Bu hükümler incelendiğinde, itiraz kanun yolunu da kapsayacak şekilde yalnızca sanık lehine itiraz yoluna gidildiğinde sanık aleyhine karar verilemeyeceği, çünkü sanık aleyhine sonuç doğurmasını sağlayacak yönde aleyhe bir başvurunun yapılmadığını, bahse konu hükümlerde de sanığın haklarının ve menfaatlerinin korunduğu görülmektedir.

İkinci olarak; her ne kadar itiraz kanun yolunda CMK m.283 ve CMK m.307/5’e benzer hükümler olmasa da, sanık lehine olan, kişi hak ve hürriyetlerine kısıtlama getirmeyen konularda Ceza Hukukunda kabul edilen, kısmen de olsa Ceza Muhakemesi Hukukunda da geçerli olan “kanunilik” ilkesinin sanık aleyhine değilse de sanık lehine ceza yargılamalarında yumuşatılabileceği, benzer bir kuralın sanık lehine olan hallerde benzer bir başka kuralda ve müessesede kıyasen uygulanabileceğini, bu sebeple de yalnızca sanığın lehine itiraz yoluna başvurulduğunda, yani sanık aleyhine gidilmediğinde itiraz mercinin sanık aleyhine olabilecek şekilde ve daha ağır ceza tatbikini mümkün kılabilecek şekilde karar veremeyeceğini ve vermemesi gerektiğini ifade etmek isteriz.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)