GİRİŞ

İmar kirliliği, sağlıklı çevreyi ve dolayısıyla insan yaşamını etkileyen önemli bir olgudur ve herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. İnsanın yaşamını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi ve yaşam kalitesini artırabilmesi için çevrenin korunması gerekir. Çağdaş anayasalar çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevreyi kirlenmesini önleme konusunda devlete ve vatandaşlara bir takım ödevler getirmiştir. Çevre hakkının gerçekleşmesi için devlet tarafından bir takım olumlu edimlerde bulunulması gerekli olduğundan, bu hak “pozitif statü hakları” arasında kabul edilmektedir.

Bu amaçla başta Anayasa’nın 56. maddesi olmak üzere çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu bağlamda  inceleme konumuzun da dahil olduğu “Çevreye Karşı Suçlar”  bahsi ceza kanunu düzeyinde  ilk kez 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla 5237 sayılı  Kanun ile mevzuaatımıza girmiştir.

Çevre, canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı ifade etmektedir. İmar ise kişinin içinde yaşadığı  fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak amacıyla hazırlanan  yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlayan kurallar manzumesidir. Bu durumda  kişi  imar mevzuatına aykırı davranmak suretiyle  imar kirliliğine neden olmakta dolayısıyla  çevreye karşı da zarar vermektedir.

Bu nedenle, “İmar Kirliliğine Neden Olma” suçu ile    korunan  hukuki değer olarak karşımıza ”çevre” çıkmaktadır. Nitekim bu suç Türk Ceza Kanununda “Çevreye karşı suçlar” başlıklı bölüm altında “çevrenin kasten kirletilmesi”, “ çevrenin taksirle kirletilmesi” ve “ gürültüye neden olma” suçları ile birlikte düzenlenmiştir.

Suç teorisine gore, suçun maddi unsurunun varlığından söz edilebilmesi için, fiilin kanundaki tanıma uygun olması gerekir. Fiil kanundaki tanıma uygun değilse, zaten ortada suçun maddi unsuru yoktur. Çalışma konumuz olan  suçun konusunun özetle imar mevzuaatına ayırı davranış ve haller olduğu kşkusuzdur.  O halde  bu suça konu  fililin kanundaki tanımını belirlemek  için 3194 sayılı  Kanuna müracat etmek durumundayız.

Bu itibarla imar kirliliğine ilişkin  bir uygulama yaparken her iki düzenleme  hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Nitekim yasa koyucu bu hususu gözeterek, İmar Kanunu uyarınca uygulanacak “idari yaptırmlarla” ilgili olarak 42. madde “Yukarıdaki fıkralar uyarınca tahsil olunan idari para cezaları, aynı fiil nedeniyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine göre mahkûm olanlara faizsiz olarak iade edilir.” şeklinde bir düzenlemeye yer vermek suretiyle bu konuya dikkat çekmiş  yaşanacak haksızlıkların önüne geçmeye çalışmıştır.

Çalışmamızda  TCK’nın 184. maddesinde düzenlenen ”İmar Kirliliğine Neden Olma” suçu daha çok uygulayıcılara dönük olarak irdelenecektir. Söz konusu madde konusu itibarıyla üç ayrı suç tipine ilişkin düzenleme öngörülmüştür. Bunlardan birinci tipi, ”kaçak bina ”yapma” veya ”yaptırma” suretiyle  imar kirliliğinine neden olma” suçu ,ikinci tipi, ”ruhsatsız inşaat şantiyelerine elektrik, su veya telefon bağlantisi yapilmasina müsaade etmek suretiyle  imar kirliliğinine neden olma” suçu ve üçüncü tipi ”ruhsatsız binalarda sinai faaliyet icrasina müsaade etmek suretiyle  imar kirliliğinine neden olma” suçu olarak tanımlayabiliriz  İncelememizi sadece birinci suç tipi ile sınırlı tuttuğumuzdan, makalemizin başlığını “Kaçak Bina Yapma Veya Yaptırma Suretiyle  İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu” olarak belirleledik.

Bu amaçla öncelikle konunun daha kolay anlaşılması için imar hukukunu ilgilendiren görece teknik karekterli kavramlar açıklanacak. Ardından konunun mevzuat boyutu ve suç teorisi bağlamında suçun unsurları ana hatlarıyla irdenelecek, son olarak uygulamada sıklıkla karşılaşılan sorunlar,özellikle bozmaya konu olmuş hususlar yargı kararları ışığında irdelecektir. Ayrıca kaçak inşai faaliyetler, gerçekleştiği arazinin niteliğine göre farklı kanuni rejimlere tabi olacağından, ilgili özel kanunlardaki düzenlemelere ilişkin açıklamalara da yer verilecektitir.

1. YASAL DÜZENLEME ve  İLGİLİ KAVRAMLAR

Konuyla ilgili mevzuat  ve  açıklaması ana hatlarıyala ortaya konulmuştur.

TCK 184 İMAR KİRLİLİĞİ

Kanun metninde, suçun oluşabilmesi için ”ruhsatsız” veya ”ruhsata aykırı” imalatın olması, bu imalatın ”bina” niteliğinde olması ve inşai faaliyetin ”belediye sınırları içinde” yada ”özel imar rejimine tabi olan yerlerde” gerçekleşmesi gerektiği ifade edilmiştir.

TCK-MADDE 184      :

”Bu hükmün yürürlük tarihi: 12.10.2004

(1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.

(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.

(6) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz.”

1.FIKRADA : Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak.

2.FIKRADA : Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmek.

3.FIKRADA : Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etmek suç olarak düzenlenmiştir. Bu yazimizda 1. fıkra da düzenlenen yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak suçu üzerinde duracağız.

Anayasa Mahkemesi 11.12.1986 tarihLİ ve 1985/11 ESAS. 1986/29 KARAR SAYILI kararında ”yapı ruhsatını” : “Kim tarafından hangi ada ve parselde ne tür bir inşaat yapılmasına izin verildiğini ve bu maksatla ödenmesi gereken harç ve vergilerin de yatırılmış bulunduğunu gösteren belgedir.” Şeklinde tanımlamıştır.

TCK’nin 184 maddesinde ”İmar Kirliliğine Neden Olma” suçunun 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılan binaların madde kapsamında olmadığı düzenlenmiştir. Bu tarihten önce ”tamamlanmış” olan yapılar bakımından suç oluşmaz. 12 Ekim 2004 tarihinde tamamlanmamış vaziyette olan yapılara bu tarihten sonra devam edilmezse suç oluşmaz. Yargıtay bu tarihten sonra binayı tamamlamaya yönelik olan basit tadilatların dahi suçu oluşturduğuna hükmetmektedir. 12 Ekim 2004 tarihine kadar tamamlanmış pencereleri dahi takılmış olan binalara kanunun yürürlük tarihinden sonra sadece sıva-boya yapılmasının suçu oluşturduğuna dair çok sayıda yargı kararı bulunmaktadır. Yargıtay 12 Ekim 2004'ten çok önce ruhsatsız olarak tamamlanmış binalarda yapılan esaslı tadilatlarin suçu oluşturmadığına hükmetmektedir.

Örneğin yürürlük tarihine kadar sıvası hiç yapılmamış bir binaya bu tarihten sonra sıva yapmak suçu oluşturmakta ama bu tarihten önce sıvaları dahil tamamlanmış bir binada yıpranan sıvalarda tadilat yapmak suçu oluşturmamaktadır.

Bilirkişi raporunda ismi açıklanmayan tanık ile yapı tatil tutanağı mümzileri ve inşaatın yakınındaki komşular dinlenerek, 12.10.2004 tarihinden sonra binanın yapımına devam edilip edilmediğinin araştırılması ve inşaatta yapıldığı belirtilen sıvanın inşaatın devamı niteliğinde ilk kez mi, yoksa sıvada değişiklik ya da onarım biçiminde mi gerçekleştirildiğinin belirlenmesi, bilirkişi raporunda inşaatın yapım tarihinin tespitinde hangi teknik verilere dayanıldığı açıklatılarak sıvanın inşaatı devamı niteliğinde olduğu belirlendiği takdirde hükümlülük, onarım niteliğinde olması halinde ise beraat kararı verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz gerekçe beraate hükmolunması, ( Yargıtay 4.Ceza Dairesi'nin 16.12.2008 tarih, 2007/5320 E.2008/22782K.)

Benzer şekilde 12 Ekim 2004 tarihine kadar kaba inşaatı bitmiş bir yapıyı tamamlamak üzere yapılan ruhsat dahi gerektirmeyen ancak inşaatın devamı niteliğininde olan ince inşaat işlerinin de suçu oluşturduğuna hükmedilmektedir. (Yargıtay.4. Ceza Dairesi 29.06.2009 Tarih, 2007/13134 Esas ve 2009/12897 Karar). (Yargıtay.4. Ceza Dairesi 22.06.2009 Tarih, 2008/38 Esas ve 2009/12467 Karar)

3194 Sayılı İmar Kanununun 5. Maddesinde:

YAPI  : Karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesislerdir.

BİNA  : Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.” şeklinde tanımlanmıştır.

İmar Kanununa göre ”bina” vasfında olmasa da yukarıdaki ”yapı” tanımına giren imalatlar ve hatta tadilatlar dahil belli istisnalar dışındaki her inşai faaliyet ruhsat (izin) alınmasını gerektirir.

”TCK 184 İmar Kirliliğine Neden Olma” suçunda, inşaatın ruhsatsız (izinsiz) olmasının yanında ”yapı” değil ”bina” niteliğinde olması gerektiği belirtilmiştir. ”Yapı”, ”bina” dan daha geniş bir kavramdır. Her bina bir yapıdır ancak her yapı bina değildir.

İmar Kanununa  göre ruhsat gerektirmesine rağmen ruhsatsız olarak: havuz, köprü, tünel, iskele,  yol, çadır, merdiven, istinat duvarı, kanalizasyon, vs. yapanlar bu hukuka aykırı eylemleri nedeniyle idari para cezası, yıkım gibi yaptırımlarla muhatap olsalar da, kaçak yapıları ”bina” kapsamına girmediğinden TCK 184 anlamında sorumlulukları doğmayacaktır.

Binanın yukarıdaki tanımından da görüleceği üzere kendi başına kullanılabilen, ”kapalı alan” oluşturan yapılar bina kapsamına girmektedir. Bina sayılmayan yapılar ve esaslı tadilatlar suçun kapsamı dışındadır. İmar Kanununa göre geçici nitelikte olan ”şantiye binaları” ruhsata tabi olmadıklarından suça konu olmazlar. Geçici nitelikte olan şantiye binaları kaldırılmadıkları sürece ana binaya iskan verilmez. Şantiye binası olduğu iddia edilse de ”kalıcı nitelikteki malzemelerden” veya ”gereğinden büyük” inşa edilmişlerse suç oluştururlar.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2015/176 E. 2018/503 K. Sayılı kararında, İmar Kirliliğine Neden Olma suçunun oluşabilmesi için gereken şartlar tartışılmış ve kaçak yapıların bina niteliğinde olması ve bina kabul edilebilmesi için de:

1-Binanın taşıyıcı unsurlarını etkilemesi veya,

2-Kapalı alan kazanma niteliğinde olması gerektiğine hükmedilmiştir.

”Kapalı alan kazanımı” ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini birkaç yargı kararıyla açıklayalım.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/9298 E. 2012/6669 K. Sayılı kararında : Apartman dairesinin teras balkonunun pvc ve camla kapatılması olayında, binanın mevcut bir alanının kapatılmasının yeni bir alan kazanımı olarak nitelendirilemeyeceği ve pvc ile balkon kapatmanın ”bina” niteliğinde olmadığı gerekçesiyle suçun oluşmadığına karar vermiştir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/12489 E. 2012/15384 K. Sayılı kararında : İşçilerin yatması için basitçe tuğla duvar örülüp üzeri sac ile kapatılan birkaç metrekarelik bir imalatın ”bina” niteliğinde olduğuna ve suçun oluştuğuna hükmetmiştir.

Mevcut alanı kapatmak yada metrelerce duvar örmek ”bina” tanımına uymadığından suç oluşmamakta fakat 4 tarafı ve üstü kapalı bağımsız olarak kullanılabilen çok basit yapılar ”bina” sayılarak cezalandırılmaktadırlar.

İmara aykırı inşai faaliyetin kendisinin ”bina” niteliğinde olmadığı ancak ruhsatlı bir bina üzerinde gerçekleştiği durumlarda alan kazanımı söz konusu olmasa da ”binanın taşıyıcı unsurlarının etkilenmesi” hallerinde de suçun oluşacağına hükmedilmiştir.

Bu durumda, inşa edilen bir bina yoktur fakat var olan hukuka uygun bir binada yapılan işlemler nedeniyle binanın taşıyıcı unsurlarının olumsuz etkilenmesi neticesinde binanın taşıyıcı unsurları, başka bir ifadeyle statiği zayıflamıştır. Yeni bir bina inşa edilmeyip var olan hukuka uygun bir binanın zayıflatılmasının da suçu oluşturduğu kabul edilmiştir. Kolonların kesilmesi ya da yasal olarak gerekli tüm izinler alınarak başlanan bir binanın statik projeye aykırı olarak daha zayıf kolonlarla inşa edilmesi bu duruma örnektir.

TCK 184’ün 4. Fıkrasında, suça konu inşai faaliyetler ancak belediye sınırlarında ve özel imar rejimine tabi yerlerde gerçekleşmesi durumunda cezalandırılabilecektir.Mücavir alanlar” belediye sınırı kapsamında olmadıklarından mücavir alanlarda kaçak bina yapanlar bu suçun faili olmazlar. Köylerde yapılan ”bina” niteliğindeki yapılar da suça konu olmazlar.

“..Samsun Büyükşehir Belediyesinin 20/09/2007 tarihli yazısına göre suçun işlendiği demirci köyünün belediye sınırlarında değil, mücavir alanda kaldığının belirtilmesi ve Tck'nın 184/4. Maddesinin; "üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır" hükmü uyarınca mücavir alanda anılan maddenin 1.Fıkrasının uygulanamaması karşısında, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması…(Yargıtay 4. Ceza Dairesi 20/12/2010, 2008/12395 E., 2010/21166 K)”

Kanun metninde geçen, ”özel imar rejimine tabi yerler” ile Organize Sanayi Bölgeleri, Kıyı Kanunu, Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Boğaziçi Kanunu gibi özel kanunlarla imar rejimleri düzenlenen yerler ifade edilmiştir.

İmar Kirliliğine Neden Olma suçunun mağduru ”toplum” dur. Suçun gerçekleştiği yere göre suçtan zarar gören olarak da belediye veya valilik katılan sıfatıyla yargılamaları takip etmektedirler.

TCK Madde 66/1'e göre ”dava zamanaşımı” 8 yıldır. TCK Madde 68/1'e göre ”ceza zamanaşını” 10 yıldır. Zamanaşımı gerçekleşmesine rağmen ceza verilir ve bu ceza temyiz edilmeden kesinleşirse; ”Kanun Yararına Bozma” yoluna başvurularak, kararın bozulması, davanın düşürülmesi ve eğer infaz edilmemişse cezanın infazının engellenmesi sağlanabilir.

İmar Kirliliğine Neden Olma suçunun faili bir yıl veya daha kısa süreli bir hapis cezası alırsa 65 yaşından büyükse ve daha önce hapis cezasına mahkum edilmemişse TCK m. 50/3 gereği aldığı cezanın, adli para cezası gibi seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunludur.

Belediyeler veya diğer yetkili idareler kaçak yapılara işlem yapmayıp göz yumduklarında, yıkım kararlarını uygulamadıklarında TCK Madde 257 ”Görevi Kötüye Kullanma” suçundan yargılanacaklardır.”Belediyenin yeterli makine ve ekipmanının bulunmaması ve mali yönden zayıf olmaları gerekçeleri ceza verilmesine engel olmamaktadır.(Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2008/12854 E. 2008/16679 K.) Ancak hakkı olmayan bir yere bina yapma izni verilmesi İmar Kirliliğine Neden Olma suçundan yargılanmalarını gerektirir.

İmar Kirliliğine Neden Olma suçunun soruşturulması şikâyete tabi olmayıp, herkes tarafından ihbar edilebileceği gibi resen de takip edilebilir.

2. UYGULMADA SIKLIKLA KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE BOZMA NEDENLERİ

Bu suçun uygulamsı sırasında bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bunlar imar, inşaat fen sahasında görece teknik bilgi alınmasını ve bazı kavramların bilinmesini gerektirir.  Yanı sıra Yüksek Mahkemenin  konuya bakış açısının ve   içthatlarının  bilinmesi  hakkaniyete  ve hukuka uygun olarak karar verilmesine katkı sağlayacağı tartışmasızdır.  Böylece yargılamaların gereksiz uzamasına ve ilgililerin hak kayıplarına uğramasının önüne geçilebilmesine katkı sağlanması amaçlanmaktadır.

(Bu amaçla suçun oluşmadığı hallere konu içthatlar aşağıda belirtilmiştir.)

İmar Kanununa göre her ”yapı” ruhsata tabidir. Bunun tek istisnasını ruhsat gerektirmeyen ”basit tadilatlar” oluşturur. İmar Kirliliğine Neden Olma suçu kapsamına sadece ”bina” niteliğindeki ruhsatsız yapıların girdiğini yukarıda detaylarıyla açıklamıştık. Mevzuatta ”yapı” ve ”bina” kavramlarının sadece genel olarak tanımının yapılmasıyla yetinildiğinden, hangi yapıların bina sayılacağı konusu yargı kararlarıyla şekillenmektedir.

Yargıtay bir kararında 38 metre uzunluğunda yığma tuğla duvarın ”bina” sayılmadığına ve izinsiz duvar örmenin kanundaki bina tanımında yer alan ”üzeri kapalı” olma şartını taşımadığından İmar Kirliliği suçunu oluşturmadığına hükmetmiştir.(Yargıtay 4. Ceza Dairesi 05/03/2012, 2010/1854 E. 2012/ 4870 K.) ”

Ruhsatlı binanın çatısının çelik konstrüksiyon malzeme kullanarak kapatması olayında da, yapının bina vasfında olmaması ve yapıda kullanılan hafif malzemelerin taşıyıcı unsurları etkilememesi nedeniyle suçun oluşmadığı kabul edilmiştir. (Yargıtay 4.Ceza Dairesi 2010/4436 E.  2010/3966 K.)”

Yargıtay, balkonların pvc ve cam ile kapatılmasının ”bina” niteliğinde olmadığına hükmetmektedir. Balkonun kapatılması ve balkon ile oda arasındaki duvarın yıkılması suretiyle odanın büyütülmesi şeklindeki imalatlarda bina sayılmamaktadır. Ancak bu durumda yıkılan duvarların binanın taşıyıcı sistemini etkileyip etkilemediğinin tespiti için bilirkişi raporu alınması ve rapor sonucuna göre karar verilmesi gerektiğine hükmedilmektedir. Oda ile balkonu ayıran duvar, perde duvar değilse, ve duvarın kaldirilmasi işleminde kolonlara zarar verilmemişse, balkonun kapatılıp odaya dahil edilmesi eyleminin İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunu oluşturmadığına hükmedilmektedir. Balkon kapatılırken kullanılan malzemenin PVC, ahşap, aleminyum vs. olması önem arzetmemektedir. Önemli olan kullanılan malzemenin hafif olması ve binanın statiğini etkilememesidir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 01.06.2011 Tarih ve 2009/3046 E. 2011/7468 K.).

Benzer şekilde bir binanın zemin katındaki iki dükkanın arasındaki duvarın kaldırılarak tek dükkan haline getirilmesi olayında da; mevcut alana ilave yeni alan kazanımı olmadığı ve taşıyıcı sistemin olumsuz etkilenmediği gerekçesiyle suçun oluşmadığına hükmedilmiştir. (Yargıtay 4.Ceza Dairesi 2011/21338 E. 2012/26052 K.)

Dükkan kepenklerinin de İmar Kirliliğine Neden Olma suçunu oluşturmadığı kabul edilmiştir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 29/11/2012 tarihli, 2012/15051 Esas  2012/28152 Karar

Gayrimenkul Vasfı Taşımayan, zemine herhangi bir şekilde bağlı olmayan, temelsiz, imalatı ve kullanımı için ruhsat gerekmeyen üç adet konteynerin ”bina” vasfında olmadığına hükmedilmiştir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/23055 E. 2014/31439 K.)


Subasman seviyesini aşmayan zemin terası genişletmesi, üzerine pergola yapılsa dahi ruhsata tabi olmadıklarından suç oluşmayacaktır. (Danıştay 14. Dairesi 2015/9242 E. 2018/1644 K.)

Temelsiz yapılar ”bina” niteliğinde sayılmadığından ”zemin üzerine temelsiz olarak yerleştirilen ”büfenin” suçu oluşturmadığı kabul edilmiştir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/11068E. 2013/8822K.)

Yıkılan çatının yeniden yapılması olayında da, yeniden inşa edilen çatının projesine uygunluğunun incelenmesi ve uygun değilse de yeni çatının ”bina” niteliğinde olup olmadığına göre hüküm kurulması gerekmektedir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/8880 E. 2013/9358 K.)

Projeye aykırı açık teras yapılması da suçu oluşturmamaktadır. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/14233 E. 2013/13305 K.)

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2011/6288 E. 2011/16748 K. Sayılı kararında: İstanbul İmar Yönetmeliğinde açık çıkmaların ruhsat gerektirmeden kapalı olarak yapılabileceğinin belirtilmesi karşısında, yönetmelikteki bu tanıma uygun olarak inşa edilen kapalı çıkmaların, kapalı alan oluşturmalarına rağmen bina sayılmayacağına hükmetmiştir. Buradan bu suçun yargılamasında belediyelerin imar yönetmeliklerinin incelenmesinin önemi ve gerekliliği anlaşilmaktadir. Belediyelerin imar yönetmeliklerinde; çatılar, çıkmalar, bahçe duvarı yükseklikleri, kış bahçeleri ve benzeri yapılar hakkında, ruhsat muafiyeti ya da belli hakların genişletilmesi gibi düzenlemeler de bulunur.

Ruhsatlı yapılması gereken bir yapı türü hakkında ”ruhsat-izin şartının” belediye imar yönetmeliğiyle kaldırılması halinde yapıyı yapan ya da yaptıran kişilere ”izinsiz yapı” inşa etmeleri sebebiyle ceza verilemez.

Ancak bu husus tespit edilip mahkemeye sunulmaz ise muhtemeldir ki yargılamada değerlendirilmeyecek ve cezaya hükmedilecektir. Buna benzer muafiyetlere imar plan notlarında da sıklıkla rastlanmaktadır. İmar Kirliliğine Neden Olma suçundan yargılananların, yargılama konusu yapı açıkça bina niteliğinde değilse yönetmelik ve imar plan notlarında bir inceleme yapmaları faydalı olabilir.

Koruma Amaçlı İmar Plan notlarında da sit alanlarındaki yapılaşma şartları ile ilgili benzer muafiyetler getirilebilmektedir. 2863 Sayılı Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa muhalefetten yargılananların taşınmazın ilgili olduğu Koruma Amaçlı İmar Planını dikkatlice incelemeleri yargılamada işlerine yarayabilir.

Koruma Amaçlı İmar Plan Notlarında özellikle 2. ve 3. Derece Sit Alanlarında yapılaşma ile ilgili izinlerin Kültür Veya Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarından değil Belediyesinden alınacağına dair muafiyet hükümlerine sıklıkla rastlanmaktadır. Taşınmazın bulunduğu sit alanında koruma bölge kurulundan izin şartı kaldırıldığında 2863 Sayılı Kanuna muhalefet suçu oluşmayacaktır. İzin şartı kaldırılan bir yerde izin alınmadı diye ceza verilmesi haksızlık olur. Tabi kuruldan izin alınması şartının kaldırılması nedeniyle 2863 sayılı kanun bakımından suçun oluşmaması, ilgili belediyeden yada valilikten izin alınması şartını kaldırmaz. Kaçak yapı belediye sınırları içindeyse ya da özel imar rejimine tabi bir alandaysa eylem TCK 184 kapsamında değerlendirilir.

İmar yönetmeliği ve plan notlarındaki muafiyetler açıkça bina niteliğindeki yapılar için değil genellikle, çatı, duvar ve esaslı tadilatlar gibi binanın unsurlarına ilişkindir. Ancak 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Kıyı Kanunu gibi kaçak inşaatın suç olarak düzenlendiği kanunlarda ”bina” niteliğinde olmayan ”yapı” vasfındaki imalatlar ve hatta basit tadilatlar dahi suç olarak düzenlendiğinden İmar Yönetmelikleri ve Plan Notlarının kontrol edilmelerinde fayda görüyoruz.

3. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

TEŞEBBÜS

TCK MADDE 184/1’de düzenlenen , ”ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı bina yapmak” suretiyle İmar Kirliliğine Neden Olma suçuna, teşebbüsün mümkün olup olmadığı konusu öğretide tartışmalıdır. Bazı görüşler henüz tamamlanmadan tespit edilip durdurulan inşaat bina seviyesinde değilse, temel seviyesindeyse vs., teşebbüs hükümlerinin uygulanmasi gerektiğini savunmaktadır.

Yargıtay suçun oluşması için binanın tamamlanma şartını aramamakta ”bina inşaatına fiilen başlanmasını” yeterli saymaktadır. ( Yargıtay 4. Ceza Dairesi 15/06/2011 tarih ve 2009/8789 E. 2011/8428 K. sayılı ilamı).

Toprak zemin üzerine kalıcı nitelikte beton dökülmek suretiyle yapılan inşai faaliyetin, TCK'nın 184. maddesinde tanımını bulan, teşebbüse elverişli olmayan suçu oluşturduğu”, (Yargıtay 4. Ceza Dairesi T. 03.11.2014, E. 2013/31814, K. 2014/31607)

İŞTİRAK

Kişilerin tek başına işleyebileceği bir suçu birden fazla kişi aralarında anlaşarak beraber işlemeleri durumunda iştiraktan bahsedilir.

Arsa sahibinin arsasında ”bina” yapması için bir kimseye müsade etmesi durumunda arsa sahibi suça iştirak eden olarak cezalandırılır. (Yargıtay 4.Ceza Dairesi 2008/1409 Esas 2009/13644 Karar)

Arsa sahibinin inşaat yapması için anlaştığı müteahhitin ”ruhsatsız veya ruhsata aykırı” bir bina inşa etmesi halinde arsa sahibinin de cezalandırılması için yapılan inşaatın ”ruhsatsız veya ruhsata aykırı” olduğunu bilmesi veya bilebilecek durumda olması gerekmektedir. Kaçak inşaata yakın bir yerde ikamet etmesi veya buna benzer bir durum varsa, ”bilebilecek durumda olduğu” kabul edilir ve cezalandırılır. Kişinin kaçak inşaattan haberdar olduğunu düşünmeyi gerektirecek bir durum yoksa, bilmediğini ortaya koyacak ispat vasıtaları bulması gerekecektir. Müteahhit ile yaptığı sözleşmede ”ruhsat alınmadan inşaata başlanmayacağı” açıkça yazılması vb. durumlarda, aksine bir bulgu yoksa, ”suç ve cezaların şahsiliği ilkesi” gereği arsa sahibine ceza verilmez.

Kiracı tarafından taşınmaza bina niteliğinde bir ekleme yapılırsa, taşınmaz malikinin de cezalandırılıp cezalandırılmayacağı konusunda; kira sözleşmesi ve bilmeme veya bilebilecek durumda olmama kapsamında bir değerlendirme yapılacaktır.

Kaçak binanın yapılmasına maddi destekte bulunanların da suçtan sorumlulukları değerlendirilmelidir.

Tüzel kişi adına hareket eden, tüzel kişi yetkilileri, tüzel kişi yararına ruhsatsız bina yaptırırlarsa birlikte ya da tek başına suçtan sorumlu tutulurlar. Ancak İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunu işleyen tüzel kişiler hakkında bir güvenlik tedbiri öngörülmediğinden bu suçta sadece yetkililerin cezalandırılması ile yetinilir.

Madde gerekçesinde binayı inşa eden yüklenici , taşeron , usta , kalfa ve inşaat sahibinin fail olarak sorumlu tutulacağı belirtilmiştir. "Fail” burada suça konu eyleme iştirak eden kişiyi ifade etmektedir. Taşeron ile yapı maliki arasında bir iştirak iradesi varsa fail olarak birlikte sorumludurlar. Ancak müteahhit gibi ruhsat araştırması yapması gerekmeyen usta ve kalfaların suçtan sorumlu tutulmaları haksızlığa neden olabilir. Binayi inşa eden usta ve kalfalar bir müteahhide bağlı olmadan tek başlarına çalışıyorlarsa, ruhsat almadıklarını bilmemeleri mümkün olmadığından suçun faili olacaklardır.

Yargıtay’da usta, kalfa ve işçiler açısından suçun oluşması için ruhsat ve imar planına aykırılığın ”bilindiğinin” ispatlanmasını aramaktadır. Ruhsat almayan müteahhitin, ustaları bu durumdan haberdar ettiği ispatlanamazsa ceza verilmemesi gerekir. (Yargıtay 4. CD 13.02.2012 tarih 2010/27045 E. ve 2012/2535 K.)

İÇTİMA

Bu suç için özel bir içtima hükmü düzenlenmediğinden, genel hükümler uygulanır.

Aynı suç işleme kararıyla, birden fazla kez İmar Kirliliğine Neden Olma suçu işlenirse zincirleme suç hükümleri uygulanır ve faile her suç için ayrı ayrı ceza verilmeyip, tek suç üzerinden artırılarak ceza uygulanır.

Kaçak binanın ilgili idare tarafindan tespit edilip mühürlenmesinden sonra inşaata devam edilmesi durumunda zincirleme suç hükümleri uygulanarak tek bir suçtan artırılarak ceza verilir. Ancak iddianamenin düzenlenmesi hukuki kesinti sayılır ve iddianame tarihinden sonra inşaata devam edildiği tespit edilirse iddianameden sonraki inşai faaliyetler ayrı bir suç oluşturur ve iki ayrı suçtan ceza verilir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi. 27/04/2011, 2009/5936 E., 2011/5795 K.)

Yargıtay, yüklenicinin aynı anda birden fazla komşu parsel sahibiyle anlaşma yapıp inşaata başlaması durumunda, her malik ile ayrı ayrı yapılan sözleşmelerin her birinin bağımsız bir suç işleme kastı ve ayrı bir Imar Kirliliğine Neden Olma suçu  oluşturduğunu kabul etmektedir. (Yargıtay 4 Ceza Dairesi T. 10.11.2014, 2013/20641 E.  2014/33202 K.)

Kaçak inşai faaliyet 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında olan sit alanlarında veya korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının koruma alanlarında gerçekleşmişse TCK 184 ve 2863 Sayılı Kanunun 65. maddesi birlikte gündeme gelecektir. Bu durumda özel kanun olan olan 2863 sayili kanunun hükümlerinin uygulanmasi gerekir. Yargıtay TCK 184 kapsamındaki eylemlerin koruma alanlarında gerçekleşmesi durumunda TCK 44 fikri içtima kurallarının uygulanmasına ve sadece daha ağır ceza gerektiren 2863 Sayılı Kanuna göre cezalandırma yapılmasına hükmetmektedir. (Yargıtay 4 Ceza Dairesi T.10.11.2014, 2013/22194 E. 2014/32306 K.) Benzer (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2011/9631 Esas 2012/23122 Karar)

Kaçak yapının mühürlenmesinden sonra inşaata devam edilmesi durumunda mühür bozma suçu da gündeme gelecektir. Bu durumda mührün bozulması ayrı bir suç oluşturur ve gerçek içtima kuralları uygulanarak her iki suçtan ayrı ayrı ceza verilir. (Yargıtay 4.Ceza Dairesi. 2006/10351 E. 2008/20186K. ) Benzer (Yargıtay 4.Ceza Dairesi 2007/13103E. Ve 2009/13642 K.)

Mühür Bozma suçunda şekle değil esasa göre değerlendirme yapılmaktadır. Başka bir ifadeyle; ilgili idare tarafından kaçak yapıya asılan mühürün koparılması suçu oluşturmamakta ancak mührün bozulmadan muhafaza edilmesine rağmen inşaata devam edilirse suç oluşmaktadır. Yine kaçak yapıyı ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetler de mühür bozma suçunu oluşturmaz.  Kısacası sadece mührün konuluş amacına aykırı hareket edilmesiyle suç oluşur.

Burada kaçak yapıyı ortadan kaldırmaya yönelik yıkım gibi eylemlerin izin-ruhsat gerektirmesi durumunda, gerekli izinler alınmadan yapılan eski hale getirme eylemlerinin başkaca cezai sorumluluklar getireceği dikkat etmek gerekir.

Mühür Bozma suçu sıklıkla İmar Kirliliğine Neden Olma Suçuyla birlikte anılır. Mühür Bozma suçunun oluşabilmesi için yasal dayanağının doğru olarak tespit edilmesi gerekir. Belediye 3194 Sayılı İmar Kanununa göre yapması gereken bir mühürlemeyi Gecekondu Kanunu vs. başka bir yasal dayanakla gerçekleştirirse mühürleme işlemi iptale tabi olacaktır. (Danıştay 14.Dairesi 2012/6085 E. 2013/1997K.) İptal durumunda da suç oluşmayacaktır.

ETKİN PİŞMANLIK

TCK MADDE 184/5’te: ”Birinci ve ikinci fıkralar yönünden ruhsatsız ya da ruhsata aykırı binaların imar planına ve ruhsata uygun hale getirilmesi ile kamu davası açılamaz, açılmış bulunan dava düşer, mahkûm olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.” denmektedir.

Buna göre imara aykırılık soruşturma evresinde giderildiğinde ”kovuşturmaya yer olmadığı”, kovuşturma evresinde giderildiğinde ”düşme” kararı verilecektir.

İmar Kirliliğine Neden Olma suçundan dolayı cezaya mahkum olan bir kimse hakkındaki karar kesinleşse ve hatta cezanın bir kısmı ya da tamamı infaz edilse dahi imara aykırılığı giderirse, hakkında hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacak ve bu suç bakımından adli sicili de temizlenecektir.

İmar Kirliliğine Neden Olma suçunun faili hakkında ”Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” kararı verilip verilemeyeceği konusunda Yargıtayın çelişkili kararları bulunması sebebiyle bu konu tartışmalara neden olmuştur. Bu suçta hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceğine hükmedilen kararlarda gerekçe olarak TCK 184/5 etkin pişmanlık hükümleri belirtilmektedir.

Yargıtay çok sayıda kararında, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunda ”Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” kararının verilebileceğine hükmetmiştir. Ancak aksi yönde de kararlar çıkmaya devam etmektedir.

”T.C.Y.'nın 184/5 maddesinde yer alan etkin pişmanlık ve C.Y.Y.'nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulama olanağının, birbirinden bağımsız olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Biri diğerinin ön koşulu sayılamayacağı gibi uygulanmasına engel de oluşturmamaktadır.” (Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 7.10.2009 tarih, 2009/19787 esas, 2009/15763 karar) Benzer (Yargıtay 4.Ceza Dairesi , 21.02.2012 tarih , 2011/14279 E. , 2012/6701 K)

Yargıtay bir başka kararında, HAGB kararı verilip kesinleşmesinden sonra gerçekleşen etkin pişmanlık başka bir ifadeyle imara aykırılığın giderilmesi durumunda HAGB kararının kesinleşmesi ve hükmedilen 5 yıllık denetim süresinin ortadan kaldırılmasına ve davanın düşürülmesine karar vermiştir. (Yargıtay 4.Ceza Dairesi 2009/17546 Esas ve 2009/17330 Karar)

CMK Madde 231’de Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilebilmesi için kamunun uğradığı zararın giderilmesi koşulu getirilmiştir. Yargıtay İmar Kirliliğine Neden Olma suçunda ”kamunun değil toplumun zararına hareket edileceği gerekçesiyle, zararı giderme koşulunun bu suç bakımından bir öneminin bulunmadığı” görüşündedir.(Yargıtay 4. Ceza Dairesi 02.02.2010 tarihli 2008/28222 E. ve 2010/1218 K.) Bu suçta HAGB kararı vermek için zararın giderilmesi şartı aranmaz.

İmara aykırılıkların giderilmesi etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilir. Hatta yapının belediye tarafindan yıkılması durumunda fail belediyenin yıkım masraflarını öderse etkin pişmanlıktan yararlanabileceği kabul edilmektedir. (Yargıtay 4 Ceza Dairesi 04/11/2014 2013/21621 E. 2014/31660K.) (Yargıtay 4 Ceza Dairesi 4.11.2014,  2013/21668 E.  2014/31659K.) (Yargıtay 4 Ceza Dairesi 4.11.2014 2013/21664 E.  2014/31658 K.) (Yargıtay 4 Ceza Dairesi 10.11.2014 2014/5197 E.  2014/32937 K. )

Yıkım masraflarının ödenmesi durumunda etkin pişmanlıktan faydalandırılmanın tartışıldığı Yargıtay içtihatlarında, idarenin yaptığı yıkım masrafını cebri icra ile tahsil ettiği durumlarda, failin bedeli ödemek zorunda kaldığı, cebren ödeme yapmanın etkin pişmanlıktaki ”pişmanlık” şartını gerçekleştirdiğinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle failin etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandırılmaması gerektiğine hükmetmektedir. (Yargıtay 4 Ceza Dairesi 2014/37436E.  2014/35867 K.)

Suça konu kaçak binanın yıkılıp eski haline getirilmesi ya da ruhsatlandırılması neticesinde etkin pişmanlık hükümlerine göre ceza davasının düşmesine karar verildiğinde, sanık aleyhine vekalet ücretine ve yargı giderlerinin ödetilmesine hükmedilmez. Ancak suçtan mahkum olunursa yargılama giderleri sanığa yüklenecektir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/4-415 E. 2012/92 K. )

4. ÖZEL KANUNLARLA İLGİLİ UYGULAMA

İmar Kirliliğine Neden Olma suçunu oluşturan inşai faaliyetlerin; kıyı, orman, sit alanı vb. özel kanunlar kapsamında korunan yerlerde gerçekleşmesi durumunda ceza belirlenirken özel kanunlarda düzenlenen ceza hükümlerinin de dikkate alınması gerekmektedir.

3194 SAYILI İMAR KANUNU

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin 7. fıkrasında; "Yukarıdaki fıkralar uyarınca tahsil olunan idari para cezaları, aynı fiil nedeniyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine göre mahkûm olanlara faizsiz olarak iade edilir.'' hükmü uyarınca, ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina inşa etmesi nedeniyle para cezası verilen kişinin aynı zamanda imar kirliliğine neden olma suçundan dolayı mahkum olması durumunda, para cezası verilen kişi tarafından yapılacak başvuru üzerine, idari para cezası ödenmişse iadesi, ödenmemişse kaldırılması gerekmektedir. Bu düzenleme; ”aynı suçtan iki kez ceza verilemez (non bis in idem)” ilkesi kapsamındadır. Kişilerin tek eylem nedeniyle mükerrer olarak cezalandırılması engellenmek istenmiştir. Ancak yıkım TCK 184 kapsamında değerlendirilmez.

Kabahatler Kanunu Madde 15/3   : ”Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır.”  hükmü de bu kapsamdadır.

Anayasa Mahkemesinin 03.11.2011 tarih ve 2010/1 Esas ve 2011/149 Karar sayılı kararında ; Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı bir beraat hükmü olmayıp, yapılan yargılama sonunda eylemin suç ve sanığın suçlu olduğu tespit edilmekte ve bir mahkumiyet hükmü kurulmaktadır. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararından ”Beraat” kararının sonuçlarını doğurması beklenemez. ” değerlendirmesi yapılmıştır. Bu doğrultuda İmar Kirliliğine Neden Olma suçundan haklarında ”Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” kararı verilenlerin de aynı eylem nedeniyle mahkum oldukları imar para cezalarını geri alabilmelerinin ya da ödememişlerse kaldırtabilmelerinin gerektiği kanaatindeyiz. Ancak Danıştay'ın aksi yönde kararları  mevcuttur.

2863 SAYILI KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU

Kanunun 65. Maddesinde; İmar Kirliliğine Neden Olma suçunu oluşturan ”ruhsatsız bina ve esaslı tadilat yapma eylemi” için 1.fıkrada 2 yıl ila 5 yıl arasında ceza verilmesi düzenlenmiştir. Aynı eylem ile hem TCK 184 hem de 2863 Sayılı Kanunun 65/1 maddesinin ihlal edilmesi durumunda fikri içtima hükümleri uygulanarak daha ağır cezayı gerektiren özel nitelikteki 2863 Sayılı Kanunun 65/1 maddesi uygulanır. Ancak 2863 Sayılı Kanunun 65/4 fıkrasında TCK 184 anlamında suç oluşturmayan ”basit tadilatlarında” cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Koruma alanlarında gerçekleşen bina ve esaslı tadilat niteliğinde olmayan ”ruhsat gerektirmeyen basit tadilat” niteliğindeki imalatlar özel kanun hükümlerine göre cezalandırılacaktır.

Koruma alanlarındaki inşai ve fiziki müdahalelerin suç oluşturmaması için, Koruma Bölge Kurullarından izin alınması gerekir.

3621 SAYILI KIYI KANUNU

3621 Sayılı Kıyı Kanununun 15. Maddesinde kıyılarda imara aykırılık düzenlenmiştir. Maddede TCK 184’e atıf yapılmış ve İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunu oluşturan şartların Kıyı Kanunu kapsamındaki yerlerde gerçekleşmesi halinde cezanın 2 kat olarak uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Aynı maddede kıyılardaki kaçak yapılar için belirlenecek imar para cezalarının da bir kat artırılarak uygulanmasına hükmedilmiştir.

Yani İmar Kirliliğine Neden Olma niteliğindeki eylem kıyıda gerçekleşmişse iki kat ceza verilmelidir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/149 E. 2018/1611 K.)

Kıyı Kanununun 15. Maddesinde: kıyıda ve uygulama imar planı bulunan sahil şeritlerinde duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engelleri oluşturanlara da ceza verileceği düzenlenmiştir. Yani TCK 184 kapsamında ”bina” niteliğinde olmayan imalatlar hakkında Kıyı Kanununda da yaptırım öngörülmektedir.

Etkin pişmanlık bakımından, keşif yapılarak aykırılığa konu imalat ortadan kaldırılırken kıyının doğal yapısını bozup bozmadığı incelenmekte, aykırılık kıyının doğal dokusuna zarar verilmeden kaldırılmışsa beraat kararı verilmektedir.( Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2013/11384 E. 2013/17735 K.)

2960 SAYILI BOĞAZİÇİ KANUNU

2960 Sayılı Boğaziçi Kanunununa göre yaptırım uygulayabilmek için kaçak imalatın ”bina” niteliğinde olması şartı aranmamış ve ”yapı” tanımındakı imalatlar içinde ceza uygulanabileceği düzenlenmiştir. Kanun metninde ”yapı” ”bina” ayrımının yapılmaması ve sadece ”yapılar” ifadesine yer verilip, kanuna tabi yerlerde kaçak yapı yapanlara ”1 aydan 6 aya kadar hapis cezası” düzenlenmesi uygulamada karışıklığa neden olabilmektedir. Bina sayılmayan ”yapı” niteliğindeki imalatlar için 2960 sayılı kanunun, ”bina” niteliğindeki inşai faaliyetler için fikri içtima hükümlerine göre ”1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası” düzenleyen TCK 184’ün uygulanması gerekir. (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2013/22409 E. 2014/13766 K. Sayılı ve 23.06.2014 tarihli ilamı)

SONUÇ

İmar kirliliği yarattığı sonuçları itibarıyla, insanın içinde yaşadığı çevrenin sağlıklı ve dengeli kalabilmesini ve sürdürülebilir olmasını belirleyen en hayati olgulardan birisidir. Sınai ve teknoloji alanda yaşanan baş döndürücü gelişmelerin yarattığı doğa ve çevreye zararlı etkiler ile  aşırı nufüs artışı ve düzensiz kentleşme nedeniyle yaşanan olumsuz gelişmeler karşısında çevrenin korunması ve dolayısıyla imar kirliliğine neden olan  fiil ve davranışlarla etkili  mücadele günümüzde çok önemli bir hale gelmiştir.

Türkiye ölçeğinde düzensiz kentleşme ve imar kanunlarında fen ve tekniğe  dayalı olmaksızın, arizi ve kısa vadeli kaygılarla yapılan değişklikler karışında imar kirliliğine neden olan fiil ve davranışların öne geçilmesi  daha da önemli bir konudur.

Çevrenin sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi için çevrenin korunması hayati önem taşıdığı gerçeğinden hareketle, hukusal bağlamda, çevrenin etkin bir şekilde korunmasına yönelik düzenlemelerin başında, Anayasanın 56. m. ve 2872 sayılı Çevre Kanunu ile  TCK’nın  181 ila 184  maddelerindeki düzenlemeler gelmektedir.

Çalışmamızda bunlardan sadece kaçak bina yapma veya yaptırma suretiyle  Imar Kirliliğine Neden Olma suçuna yönelik  TCK’nın 184/(1) fıkrasında yer alan düzenleme  incelenmiştir. Böylelikle  uygulamada sıklıkla karşılaşılan sorunlara yönelik yüksek mahkemenin  bakış açısını ve içtihatlarını gözeterek bir irdeleme yapılmak suretiyle özellikle uygulamacılara  ve konunun taraflarına karşılaştıkları sorunları çözme yolunda katkı sağlanmaya çalışılmıştır.