8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla ‘Kadın ve Demokrasi Yürüyüşü’ düzenleyen Osmaniye Barosu taraflı tarafsız tüm kesimlerden takdir topladı.  Geçtiğimiz günlerde hunharca öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’a ithaf edilen yürüyüşe, Türkiye’deki 5 kadın baro başkanı ile çevre illerin baro başkanları katıldı. Yürüyüşün ardından düzenlenen basın açıklamasında, kadınlara uygulanan şiddet ve kadın cinayetleri sert bir dille eleştirildi. Türkiye’de 5 baro başkanından biri olan Osmaniye Barosu Başkanı Av. Dilem Aksoy, Hukukihaber.net’e konuyla ilgili çok önemli açıklamalarda bulunarak, dikkate alınması gereken önerilerde bulundu. Toplumun genelinde bir şiddet eğilimi olduğunu vurgulayan Aksoy, “Kadınlar bir yere kapatılarak erkekler namuslu ya da doğru hale getirilemez” dedi.

MEHMET ALİ AY / HUKUKİ HABER - OSMANİYE

İşte Osmaniye Barosu Başkanı Av. Dilem Aksoy’la gerçekleştirdiğimiz o röportaj;

5 kadın baro başkanı bir araya gelip topluma mesaj vermek istedik.  Bu anlamda bir farkındalık yaratmak isterken yazık ki; ülkemizde kadın cinayetleri durmak bilmiyor. Maalesef, bizim yoğun gündemimiz kadına şiddet oldu. Aslında, toplumun genelinde artan bir şiddet eğilimi var. 

‘YETKİLİLER SUNİ GÜNDEM OLUŞTURUYOR’

Ben şuna inanıyorum; bu temel eğitim gerektiren bir durum. Yetkin ya da yetkili saydığımız ya da düşündüğümüz kimselerin bazı konularla ilgili suni gündem oluşturuyorlar. Kadın cinayetlerinin artmasının, kadın üzerinden siyaset yapılmasından direk kaynaklandığını düşünmesem de ciddi etkisinin olduğunu düşünüyorum. 

KADINLAR EN ÇOK ŞİDDETİ AİLE İÇİNDEN GÖRÜYOR

Çünkü;  bu şekilde davranılması, ciddi şekilde toplumda şiddete meyilli insanlara cesaret veriyor.  Şu çok önemli; kadınlar bir yere kapatılarak erkekler namuslu ya da doğru hale getirilemez. Biz galiba bunu atlıyoruz. Kaldı ki; Kadınlar en çok şiddeti zaten aile içinden görüyorlar. İstatistiklerde bunu gösteriyor. Yani evine kapatıldığı yerden görüyor. Kadınlar, bir yere kapatılacak varlıklar değildir ayrıca.

SEFERBERLİK BAŞLATILMALI

Ben şuna inanıyorum; toplumda bu konuyla ilgili ciddi, radikal çözüm önerileri sunmak gerekiyor. Bu sadece mevzuat değişikliği gibi sığ bir bakış acısı, sığ bir düşünce değil mevzuat değişikliğini uygulayacak zihniyetlerin de değişmesi lazımdır.

O nedenle toplumda bir seferberlik başlatılmalıdır. Aile içinde başlayacak toplum içinde sürecek bir proje hayata geçirilmelidir. Ancak, bu kadın ve erkek eşitliği temelinde başlatılmalıdır. Bu seferberliğin ürünü olarak şiddet olaylarının muhakkak düşeceğine inanıyorum.

‘KIZ VE ERKEK EVLAT, EŞİT ŞARTLARDA YETİŞTİRİLMELİDİR’

Kız evlat ile erkek evladın eşit yetiştirilmedi bir zihniyet var. Bu zihniyete sahip olan anne baba tarafından yetiştirilen bir erkek, dışarı çıktığında kendinin üstünlüğünü kabul etmeyen ya da karşı koyan kadına şiddet gösteriyor. Zaten bu kaçınılmaz bir durumdur. Bu noktada bir aile seferberliği başlatılmalıdır. Bu anlamda yetkililere çok iş düşüyor. Resmi kurum ve kuruluşlara, sivil toplum örgütlerine ve biz barolara çok iş düşüyor. Biz ilimizde bu yönde bir takım çalışmalar yapıyoruz. Birkaç sivil toplum örgütü ve kamu kurum ve kuruluşlarının bir araya gelmesiyle bir ortak çalışma alanı yaratıyoruz. 

KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ TEMELİ ÇOK ÖNEMLİ

Bizim önerilerimizden biri bu eşitliği halka, topluma bir şekilde yaymak. Gerekirse kahvehanelerde bile bir takım eğitimler verilecek. Kadın erkek eşitliği temeli çok önemlidir. Bunu kaçırırsak vereceğimiz hiçbir eğitimin anlamı kalmaz. 

Şiddet affedersiniz hayvana dahi uygulanamaz, şiddetin bir açıklaması yok. Şiddeti asla kimse hak etmiyor. Şöyle bir şey yok; ‘kadını bir taraf koyalım, sevelim, bakalım’ böyle bir şey değil. Bu eşitlik olgusu kabul edilmez ve inanılmazsa şiddete çözüm geleceğine inanmıyorum.

SİYASİLER DUYARLI OLMALI

Tek taraflı, tek bir bakış açısıyla aşılacak bir konu değil. Her bir bakış açısını ortaya koyup ortak bir fikir oluşturmak gerekiyor. Çünkü; ortak payda kadın ve şiddet… Şiddetin yok edilmesi için her türlü görüş ve öneriye açık olarak çözüm üretmeliyiz artık. 
Elbette ki; siyasiler bizim oraya seçerek gönderdiğimiz insanlardır. Toplum nezdinde onların söylemleri çok önemlidir. O nedenle siyasilerden bir kez daha rica ediyorum. Bu konuya daha da duyarlılıkla yaklaşsınlar. Çok hassas bir konudan bahsediyoruz. Artık topluma ‘nereye gidiyoruz’ dedirten bir konu. Böyle bir konuda da, herhangi bir yerde konuşur gibi kendi fikirlerinizi doğru ya da gerçekler bundan ibaretmiş gibi yansıtmak doğru bir şey değildir. 

RTÜK’E YAZI YAZDIK!

Dizi ve film senaryolarında şiddete yönelik rollerin oluşu, kanayan yaralarımızdandır. Biz Osmaniye Barosu olarak Şubat ayında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) bir yazı yazdık. Avukatlık kanunun bize verdiği, yetki ve sorumluluk kapsamında bu yazıyı yazdık. Biz, mesleğimiz doğrultusunda biraz daha yönlendirici olmalıyız. 

ŞİDDET OLGUSU SEMPATİKLEŞTİRİLİYOR

Şiddet içeren roller sempatik ve cazip gösteriliyor. Dizi, film ve diğer programlarda da bunu görüyoruz. Son günlerde bu zirve yapmış durumda. Bu program ve dizileri toplumun her kesiminden çocuklar, gençler hatta yetişkinler izliyor. Böyle sempatik gözüken şiddet olgusu, muhakkak ki şiddeti beraberinde getiriyor.  RTÜK’ten ricamız; bu konuda ‘süzgecinizi daha dikkatli kullanınız’ oldu… Kendimiz, bunu görev bilinci ve sorumluluğu olarak gördük. Ama maalesef hiçbir cevap gelmedi. Umarım dikkate alıyorlardır. 

(Hukukihaber.net)