Kararın içeriği üzerine söyleyeceklerimizi biraz erteleyerek önce şekli eleştirilerimizi sıralayalım. Anayasa'nın açık hükümlerini ihlal etmeyi alışkanlık haline getiren Mahkeme, 153. maddesindeki "İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz" emrini görmezden geliyor. Görüş belirtecek ya da uygulamaya geçecek pek çok kişi iki gündür aynı nakaratı tekrarlıyor: "Gerekçeyi görmeliyiz." Kanun koyucu da anayasayı yaparken bu belirsizlik ortamını öngördüğü için söz konusu fıkrayı yazmış. Anayasa'nın vermediği yetkileri kullanması başlıbaşına ihlal. Yetkisi olmadığı halde yürürlüğü durdurarak ikinci ihlale imza atıyor. Parlamento'nun iradesi önce mevcut kanunu kaldırıyor, sonra yerine yenisini ihdas ediyor. Mahkeme'nin verdiği iptal kararı boşluğa sebep olacağı için, iptalin yürürlüğünün ertelenmesi prensibi vazedilmiş. Meclis'e yeni düzenleme için zaman tanıma anlamına gelen 'yürürlüğü erteleme' yerine AYM, kanunun yürürlüğünü durduruyor. Otomatikman Anayasa'nın yasakladığı diğer ihlal gerçekleşiyor ve kanun koyucu gibi hareket ediyor. İptal edilen maddenin yerine yasama organının düzenleme yapması gerekirken, Mahkeme hüküm ihdas ediyor. Bu örnek olayda "... Savaş ve sıkıyönetim hâlinde askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır." ifadesindeki 'halinde' kelimesinin iptali isteniyordu. Mahkeme 'savaş ve sıkıyönetim' kelimelerini resen iptal ederek kanun koyucu gibi davranma yoluna gitmiştir.

Kendisi Anayasa'yı böylesine rahat ihlal eden Mahkeme, 145. maddenin sorunlu yazımından kaynaklanan muğlâklığa sığınmayı seçti. Askeri yargı ile ilgili uluslararası sözleşmeleri üst norm olarak kabul edebilecekken bunu yaptı. Çağdaş hukukun gereklerini çiğnemeyi göze aldı. Örgütlü uyuşturucu ticareti ve mafya suçlarını askerin görevi içine alma eleştirilerini göğüslemek zorunda kalacağını bile bile yaptı. Hangi motivasyonla hareket ettiğini açıkçası merak ediyorum. Bu arada, iptal kararından Ergenekon'dan çıkış efsanesi üretmeye çalışanları yeniden uyaralım. İmkânsızın peşinde koşuyorlar. Askeri mahkemelerin görev alanı açıklayıcı unsurlar içeriyor. Mahkemelerin görev ve yetkilerini belirleyen kuruluş ve usul kanunlarıdır. O kanunlar (bakınız madde 9) askeri mahal dışında ve askerlik hizmeti kapsamında olmayan suçları adli yargıya havale ediyor. Aynı şekilde 12. madde sivillerle müşterek işlenen ve Askeri Ceza Kanunu'nda yer almayan suçlarda sivil yargıyı yetkili kılıyor. Poyrazköy iddianamesine bakan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararı bekleme eğilimi doğru değil. Poyrazköy'ün sivil bir mahal olduğunu bizzat Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ açıkladı. Atılı suçun sanıkları sivil-asker karışık, yani müşterek suç. Mağdurları da sivil olduğuna göre sorun nerede anlamadım. Neyse, su sonunda mecrasını bulacaktır.

Zaman - Bülent KORUCU