Dilencilik Gerekçesiyle Üzerinden Çıkan Malvarlığının Mülkiyetinin Kamuya Geçirilmesinin Mülkiyet Hakkını İhlal Etmediği

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 25/12/2018 tarihinde, A. B. (B. No: 2015/18986) başvurusunda Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Olaylar

Zabıta tarafından, balon sattığını iddia eden başvurucunun dilencilik yaptığına dair tutanak düzenlenmiş ve üzerinden çıkan ziynet eşyası ile nakit paraya el konulmuştur.

Belediye, dilencilik kabahatini işlediği gerekçesiyle başvurucuya idari para cezası verilmesine ve el konulan altın ile paranın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine hükmetmiştir.

Başvurucunun bu işleme karşı Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde yaptığı itiraz reddedilmiştir. Başvurucunun ret kararına itirazı da kabul edilmemiştir.

İddialar

Başvurucu, kamunun mülkiyetine geçirilen malvarlığını meşru yollardan elde ettiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Dilencilik kabahatine ilişkin olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nunbelirli, öngörülebilir ve ulaşılabilir olduğunda bir tereddüt bulunmadığından mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin kanuni bir dayanağı mevcuttur.

Kabahatle mücadelede caydırıcılığın sağlanması ve yeni kabahatlerin işlenmesinin önüne geçilmesi amacıyla gerçekleştirilen müdahalenin kamu yararına dayalı, meşru bir amacının olduğu kuşkusuzdur.

Kabahatlerle mücadele çerçevesinde hangi araçların seçileceği konusunda kamu makamlarına tanınan takdir yetkisi ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımının başvurucunun üzerinden çıkan ziynet eşyası ve nakit para ile sınırlı kalması göz önünde bulundurulduğunda müdahalenin gerekliliği hususunda derece mahkemesince yapılan değerlendirmenin aksi bir sonuca ulaşmayı gerektirecek bir neden görülmemiştir.

Başvurucu, mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararına karşı iki aşamalı olarak itiraz edebilmiş, savunma ve delillerini sunabilmiştir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye karşı başvurucu etkin bir biçimde itiraz edebilme olanağı bulmuştur.

Derece mahkemesi, başvurucunun kendisini acındırarak para istemek suretiyle dilencilik yaptığının tespit edildiği kanaatine ulaşmıştır. İtiraz üzerine verilen kararın gerekçesinde de başvurucunun üzerinde taşıdığı nakit para ve ziynet eşyasının dilencilikten elde edildiği kabul edilmiştir. Başvurucu, kendisine yeterli imkân tanındığı hâlde bu kanaatin aksini ispatlayan yeterli ve somut bir delil sunamamıştır. Dolayısıyla derece mahkemelerinin kararlarının keyfi olduğu veya bariz bir takdir hatası içerdiği söylenemez.

Başvurucu, dilencilikten elde ettiği gelirin üzerinde bir mülke el konulduğunu gösteren somut bir delil de sunamadığından müdahalenin açık bir orantısızlık içermediği kabul edilmiştir.

Başvurucunun işlediği kabul edilen kabahatin sonuçlarını öngörebilecek durumda olduğu ve şikâyet ettiği müdahaleye kendi ağır kusuruyla yol açtığı dikkate alınmıştır.

Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkı ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.