Çevre ve Orman Bakanlığı, Yusufeli'nin Demirdöven Köyü'nde yapılması planlanan HES projesi için 2009 yılında 'Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu' kararı verdi.

Karardan geç haberleri olduğunu ileri süren köylüler, Ocak 2012'de önce Bakanlığa başvurdu, ardından Rize İdare Mahkemesi'nde yürütmenin durdurulması talebiyle dava açtı.

Mahkeme, köylülerin lehinde karar vererek yürütmeyi durdurdu.

Karar gerekçesinde, HES projesinin hayata geçirilmesinin ardından bırakılacak hayat suyu miktarının akarsudaki canlı yaşamının sürdürülebilirliği için yeterli düzeyde olmadığını ve inşa sürecinde ortaya çıkacak hafriyatın sucul ekosisteme zarar vermeden nasıl taşınacağı ile ilgili hususların ÇED raporunda açıklanmadığını bildirdi.

Rize İdare Mahkemesi, anılan gerekçelerle 'ÇED olumlu' kararında hukuka uygunluk bulunmadığını tespit etti.

MAHKEME 'SÜRE AŞIMI VAR' DEDİ

Mahkeme, 31 Temmuz 2012 tarihli nihai kararında ise köylülerin aleyhinde karar vererek davayı 'süre aşımı'nı gerekçe göstererek reddetti.

Ret kararının gerekçesinde 'ÇED olumlu' raporuna karşı, Artvin Valiliği tarafından ilan edildiği tarihten itibaren 60 gün içinde iptal davası açılması ya da aynı süre içinde davalı idareye başvurulması gerektiğine dikkat çeken Rize İdare Mahkemesi, davacıların 60 günlük süreden sonra yaptıkları başvuruya verilen yanıt üzerinden açılan davanın 'süre aşımı' nedeniyle esasını inceleme olanağı bulunmadığı ifade edildi. Köylülerin yaptığı temyiz başvurusu da Danıştay'ca reddedilerek, idare mahkemesinin kararı onandı.

AYM: ERİŞİM HAKKINA YÖNELİK BİR MÜDAHALE

İç hukuk yollarını tüketen Demirdöven Köyü sakinleri, 20 Ağustos 2014 tarihinde AYM'ye başvurdu. Başvuruyu değerlendiren yüksek mahkeme, 25 Aralık 2018'de verdiği kararda, "Somut olayda idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımından reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir" dedi. 'ÇED olumlu' kararının verilmesinin ardından yöre halkına yapılacak bilgilendirmenin halkın haberdar olmasını sağlayacak şekilde yapılması gerektiğine dikkat çeken AYM, şöyle dedi:

"Artvin'in Yusufeli ilçesi Demirdöven köyünde yaşayan başvurucuların şehir merkezinde bulunan Artvin Valiliği ilan panosunda yayınlanan 'ÇED olumlu' kararını takip ederek ilan tarihinden itibaren dava açmalarını beklemenin hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri bağlamında öngörülebilirlik sınırları içinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu bakımdan başvurucuların dava açma süresinin başvurucuların henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işletilmeye başlaması, mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılmaktadır."

YENİDEN YARGILAMA YAPILACAK

Söz konusu gerekçelerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar veren AYM, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması gerektiğine hükmetti.

...

AYM BASIN AÇIKLAMASI

Hidroelektrik Santrali Projesiyle İlgili ÇED Kararının İptali İstemiyle Açılan Davanın Süre Yönünden Reddedilmesi Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edilmesi 

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 25/12/2018 tarihinde, Demirdöven Köyü Tüzel Kişiliği ve Diğerleri (B. No: 2014/14359) başvurusunda gerçek kişi başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Artvin'in Yusufeli ilçesi Demirdöven köyü sınırları içinde bulunan vadide yapılması planlanan Damla Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali (HES) Projesi hakkında Çevre ve Orman Bakanlığı çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) ve Planlama Müdürlüğünce ÇED olumlu kararı verilmiştir.

Karar, Valilik ilan panosunda on gün süreyle ilan edilmiştir. Karardan geç haberdar olduklarını belirten başvurucular kararın geri alınması yönünde Bakanlığa başvurmuş ancak ret cevabı almıştır.

Başvurucular, İdare Mahkemesinde yürütmenin durdurulması talepli iptal davası açmıştır. Dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar veren İdare Mahkemesi, davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir.

Karar gerekçesinde, dava açma süresinin başlangıcı olarak ÇED olumlu kararının ilan edildiği tarihin esas alınması gerektiği vurgulanmıştır. Davaya konu işlemin Valilikçe ilan edildiği tarihten itibaren altmış gün içinde dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra davanın açıldığı belirtilmiştir.

Başvurucuların temyizi üzerine karar Danıştay tarafından onanmış, karar düzeltme talebi de reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucular; ÇED raporunun sadece Valilik ilan panosunda asıldığını, ilanı ve raporun detaylarını görmelerinin mümkün olmadığını, şirketin köye gelip kullanılan su üzerinde HES yapmaya başlayacaklarını bildirmesiyle olaydan haberdar olduklarını, idare tarafından verilen cevap üzerine de süresinde dava açtıklarını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir.

Somut olayda başvurucular, dava açma süresinin başlangıcı olarak ÇED raporunun Valilik tarafından ilan edildiği tarihin esas alınmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğinden şikâyet etmiştir.

Anayasa Mahkemesi benzer bir başvuruda çevresel etki değerlendirmesine ilişkin mevzuatta; gerçekleştirilmesi planlanan projenin ÇED süreci hakkında, projeden etkilenecek veya etkilenmesi muhtemel halkın yaşadığı yer veya yerlerde ilan yapılmasının öngörüldüğünü, bu ilan ile kararın yöre halkına duyurularak kişi ve kurumların süreç hakkında bilgilendirilmesinin amaçlandığını ifade etmiştir. Dolayısıyla ÇED olumlu kararı verildikten sonra yöre halkına yapılacak bilgilendirmenin halkın haberdar olmasını sağlayacak şekilde yapılması gerekmektedir.

Somut olayda, ÇED olumlu kararının Valilik ilan panosuna asılması ile yetinildiği tespit edilmiştir. Panoya asma yöntemi dışında köyde yaşayan yöre halkının konudan haberdar olmasını sağlayacak başkaca herhangi bir yönteme başvurulduğuna ya da başvurucuların karardan bir şekilde haberdar olduklarının kabulünü haklı kılan bir neden bulunduğuna dair herhangi bir bilgi ya da belge bulunmamaktadır.

Bu bağlamda köyde yaşayan başvurucuların şehir merkezinde bulunan Valilik ilan panosunda yayınlanan kararı takip ederek ilan tarihinden itibaren dava açmalarını beklemenin hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri bağlamında öngörülebilirlik sınırları içinde olmadığı kanaatine varılmıştır.

Dava açma süresinin, başvurucuların henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı bir dönemde işletilmeye başlaması, mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılmaktadır.

Bu açıklamalar çerçevesinde İdare Mahkemesinin ÇED kararının öğrenilmesine ve değerlendirilmesine imkân tanımayan nitelikteki Valilik ilan tarihini esas alarak dava açma sürelerini belirlemesine ilişkin yorumunun başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorum olduğu ve bu yorumun başvurucuların mahkemeye erişim hakkını kullanmasını aşırı derecede güçleştirdiği tespit edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle başvurucu gerçek kişilerin Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.