Ankara Barosu Başkanlığı tarafından Danıştay Başkanlığı'na sunulan dava dilekçesinde, 3 Ağustos 2017 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Bilirkişilik Yönetmeliği'nin 38. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendi ile 4. fıkrasının hukuka aykırı olduğu vurgulandı.

Dilekçede, söz konusu yönetmeliğin 38. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu ve birinci fıkradaki şartları taşıdığını belgelendirmediği takdirde, sicile ve listeye kaydedilemez" hükmü ile aynı maddenin 1. fıkrasının (ğ) bendine yer alan "Daire Başkanlığı'nın bilirkişilik temel ve alt uzmanlık alanlarına göre belirlediği yeterlilik koşullarını taşımak" hükmünün yürütmesinin durdurulması ve iptali istendi.

Konu hakkında bilgi veren Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, "İptalini istediğimiz maddeler, hukukçuların hukuki konularda bilirkişilik yapmalarını yasaklıyor" dedi. Hakan Canduran, şunları söyledi:

"Oysa ki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüğü süresince hukuki konularda bilirkişiliğe başvuru devam etmiş ve etmektedir. Hukukçular, hukuki konularda 'uzman hukukçu' olarak nitelendirilip bilirkişi olarak seçilmektedir.

Günümüzde hukuk alanının kendisi, bizatihi bir uzmanlık alanıdır. Her ne kadar hâkimler belirli hukuk alanlarında uzmanlaşmış olsalar da değişik ve karışık mevzuat içeren alanlarda farklı bir gözün bakış açısına ihtiyaç duyabilmektedirler.

Eğer bu hükümde hukukun alt ayrımlarındaki alanlar kastedilmiyorsa belirli bir hukuk alanında uzmanlık sahibi olan kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilmesinin yolu kapatılmamalıdır." (hukukihaber.net)

>> Bilirkişilik Yönetmeliğinin tam metni için TIKLAYINIZ

İŞTE BİLİRKİŞİ YÖNETMELİĞİ İPTALİ DAVASI DİLEKÇESİ
 
DANIŞTAY BAŞKANLIĞI’NA
YÜRÜTMENİN DURDURULMASI
İSTEMLİ İPTAL DAVASI
 
 
DAVACI                               : ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI
                                               Adliye Sarayı B Blok 5.Kat 06251 Sıhhıye/ANKARA
 
DAVALI                                            : ADALET BAKANLIĞI, ANKARA
 
YAYIM TARİHİ                               :  03.08.2017  tarihli, 30143 sayılı Resmi Gazete.
 
 DAVA KONUSU                   : 03/08/2017 tarih 30143 sayılı  Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren “Bilirkişilik Yönetmeliği” nin 38. Maddesinin 4. Fıkrasının, 38. Maddesinin 1. Fıkrasının (ğ) bendinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemidir.

AÇIKLAMALAR    :
Bilirkişilik müessesesi, uzmanlık alanlarının genişlediği ve ayrıntılı bir hal aldığı günümüzde, teknik ve özel bilgi sahibi olunması gereken konularda, hakimler tarafından bilgi sahibi kişilerden yardım istenmesi şeklinde hayata geçirilmektedir.

Esasında bilirkişilik müessesesi, modern yargılama hukukunun tesisinden itibaren tartışma konusu olmuştur. Çözümü özel ve/veya teknik bilgi gerektiren, esasa etkili maddî olgu ve olayların değerlendirilmesi ve/veya tespiti için, yani başka bir ifadeyle “peşine düşülen gerçeğin belirlenmesine katkı için”, hükmün kurulmasına yardımcı bir unsur/eleman olarak işlev görmesi gereken müessese; amacından saparak, neredeyse yargı yetkisini paylaşır/kullanır hâle gelmiştir.
 
Bilirkişiliğin  tanımı ve içeriği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun ‘İspat ve Deliller’e ilişkin dördüncü kısmının, ‘Bilirkişi İncelemesi’ başlıklı beşinci bölümünün, 266 ve devamı maddelerinden yola çıkılarak daha rahat anlaşılabilir. Buna göre bilirkişi: hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmayan, çözümü özel ve/veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan en az birinin talebi üzerine yahut hâkim tarafından kendiliğinden, esasa etkili maddî olgu ve olayın değerlendirilmesi ve/veya tespitiyle ilgili olmak üzere, hüküm tesis ederken, hâkime yardımcı olmak amacıyla, oy ve görüşüne başvurulan ‘uzman’ kişi ya da kişileri; bilirkişilik müessesesi de bu kişi ya da kişilerin yürüttüğü faaliyet ile faaliyet sonucunda mahkemeye sunulan ‘bilirkişi raporu’nu ifade etmektedir

Bilirkişilik, adaletin sağlanmasına hizmet etmesi ve herhangi bir çıkar ilişkisinin konusu olmaması açısından, ‘kamusal’ niteliği haiz bir faaliyettir.
Temelde bilirkişiliğe başvuru ve kabul şartları, bilirkişilerin nitelikleri, eğitimi, sicil ve listeye kaydı, görevlendirilmesi, uymaları gereken temel ve etik ilkeler, çalışma esasları, denetimi, sicil ve listeden çıkarılması ile Bilirkişilik Danışma Kurulu, Bilirkişilik Daire Başkanlığı ve Bilirkişilik Bölge Kurulları’nın çalışma usul ve esaslarını düzenlemek amacıyla çıkarılan dava konusu Yönetmeliğin aşağıda belirtilen maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. Şöyle ki; 
 

  • Yönetmeliğin “bilirkişiliğe kabul ve başvuru şartları” başlıklı 38. Maddesinin
4.Fıkrasında;
            “(4) Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu ve birinci fıkradaki şartları taşıdığını belgelendirmediği takdirde, sicile ve listeye kaydedilemez.”
            Düzenlemesi yer almaktadır.
Bu maddeye göre hukukçular, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlıklarını ve gerekli şartları taşımalarını ispatı halinde, bilirkişilik yapabileceklerdir.
Oysaki 6754 sayılı Bilirkişilik Yasası’nın 10/4 maddesinde de; hukuk öğrenimi görmüş kişilerin hiçbir şekilde bilirkişi listesine kaydedilemeyecekleri değil, -ayrı bir uzmanlık alanına sahip olduklarını belgelemeleri halinde- kaydedilebilecekleri düzenlenmiştir. Yasada, ayrı bir lisans diploması, ayrı bir meslek odası kaydı gibi şartlardan söz edilmemekte, kişinin uzmanlığını belgelemesinden söz edilmektedir.

Bu madde ile hukuki konularda hukukçuların bilirkişilik yapmaları yasaklanmıştır. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu ve birinci fıkradaki şartları taşıdığını belgelendirdiği takdirde bilirkişi olarak sicile kayıt edilebileceklerdir. HUMK ve HMK’nun yürürlüğü süresince hukuki konularda bilirkişiliğe başvuru devam etmiş ve etmektedir. Hukuki konularda, hukukçular “uzman hukukçu” olarak nitelendirilip, bilirkişi olarak seçilmektedir.

Hukuk öğrenimi görmüş kişilerin, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olmadıkça, bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceği şeklindeki Kanuni düzenlemenin hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözümlenebilecek konularda bilirkişi görevlendirilmemesi kuralının doğal bir sonucu ve bu kuralı güçlendirmek amacıyla konulmuş olduğu kabul edilse bile bu hüküm, hâkimin adaleti bilirkişi delilini kullanarak temin etmedeki imkânlarını kısıtlaması nedeniyle gereksizdir. Çünkü günümüzde, hukuk alanının kendisi, bizatihi bir ‘uzmanlık alanı’dır. Her ne kadar hâkimler belirli hukuk alanlarında uzmanlaşmış olsalar da; değişi ve karışık mevzuat içeren alanlarında farklı bir gözün bakış açısına ihtiyaç duyabilirler. Eğer bu hükümden, hukukun alt ayrımlarındaki alanlar kastedilmiyorsa, belirli bir hukuk alanında uzmanlık sahibi olan kişilerin bilirkişi olarak görevlendirilmesinin yolu kapatılmamalıdır. Zira bilirkişilik faaliyetinin sınırı, bilirkişinin mesleğiyle değil;  gerçekleştireceği faaliyet ile hâkimin bu faaliyetten ne şekilde yararlanacağıyla ölçülür.

Hukukçuların, bilirkişi olup olamayacağı değişik veçheleriyle tartışılabilir olsa da,  uygulamada yıllardır, öğretim üyesi, avukat gibi hukukçular farklı sıfatlarla resen veya talep üzerine bilirkişi seçilmektedirler. Yargıtay’ın, hukuki konularda hukukçuların bilirkişi seçilmesini teşvik eden kararları da vardır. Uygulamada dosyaların çokluğu ve hukuki konuların çetrefilli olması sebebiyle, başvuruların devam etmekte olduğu da göz ardı edilmemelidir.  
 
BİLİRKİŞİLİK TEMEL VE ALT UZMANLIK ALANLARI SORUNU
 
Bilirkişilik Yönetmeliği’nin bilirkişiliğe kabul şartları başlığı altında düzenlenen 38. Maddesinin (ğ) bendinde;  bilirkişilik başvurusunda bulunacak gerçek kişilerde aranacak niteliklerden biri olarak  “Daire Başkanlığı’nın bilirkişilik temel ve alt uzmanlık alanlarına göre belirlediği yeterlilik koşullarını taşımak” şartı getirilmiştir.
 
Burada, “temel uzmanlık- alt uzmanlık” kavramlarının yeterince açık olmamasının yanında bunlara ilişkin yeterlilik koşullarının nasıl tespit edileceği ya da neyin dikkate alınacağı da belirsizdir.
 
Bir kişinin, belli bir konuda uzman olduğunu gösterdiği en önemli belgenin diploma olduğu tartışmasızdır. Bunun yanında “mesleki yeterlilik belgesi, uzmanlık belgesi” gibi belgeler de,  bilirkişilik yapılabilmesi için yeterli ve şart koşulmuştur. Bu nedenle, özellikle alt uzmanlık alanlarının nasıl ve neye göre tespit edileceği açıklanmalıdır. Yüksek lisans mı, doktora diplomaları mı yoksa çeşitli sertifikasyona dayalı eğitimler sonucunda alınan belgeler mi dikkate alınacaktır? Yüksek lisans ve doktora zaten üniversiteler tarafından verilen evrensel unvanlar olup diplomalara dayandığına göre bunların dışında ne gibi belgelerin ne gibi kurumlardan alınması durumunda geçerli olacağının belirlenmesi hususu bir muamma oluşturmaktadır. Burada kastedilen bilirkişilik temel eğitimi ise ona katılmak zaten zorunlu olduğuna göre “mesleki yeterlilik belgesi, uzmanlık belgesi veya benzeri belge” kavramlarının netleştirilmesi zorunluluk arz etmektedir. Açıklanan nedenlerle, Yönetmeliğin 38/1-(ğ) bendi iptal edilmelidir.
 
YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİMİZE İLİŞKİN:
İptalini talep ettiğimiz yönetmelik, yukarıda açıklanan nedenlerle hukuka aykırı olduğundan, Yönetmelik’in uygulanması ile büyük sıkıntıların doğacağı, telafisi güç veya imkânsız zararların meydana geleceği kaçınılmazdır. Bu nedenle iş bu iptal davası ile birlikte yürütmenin durdurulması talebinde bulunmak zorunlu olmuştur.
 
 
Davalı  idare işleminin uygulanması halinde çok açık menfaat ihlallerinin söz konusu olacağı gerçeği karşısında; dava konusu Yönetmelik hükümlerinin iptali amacı ile işbu davanın açılması zorunluluğu doğmuştur.
 
Yukarıda açıklandığı üzere dava konusu Yönetmelik hukuka aykırı olmakla uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararların doğacağı sabit olduğundan yürütmenin durdurulması kararı verilmesi gerekmektedir.
 
S  O  N  U  Ç                                                            :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
 
1. 03/08/2017 tarih 30143 sayılı  Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren“Bilirkişilik Yönetmeliği” nin 38. Maddesinin 4. Fıkrasının ve 38. Maddesinin 1. Fıkrasının (ğ) bendinin yürütmesinin durdurulmasına ve iptaline,

2. Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına kararverilmesini saygıyla vekaleten arz ve talep ederiz.22.09.2017
 
Davacı
Ankara Barosu Başkanlığı
 
Ekler:- Dava konusu Yönetmelik
          - Vekaletname sureti   ve yetki belgesi