Anayasa Mahkemesi’nin, DTP hakkında verdiği kapatma kararının gerekçesi, Resmi Gazete’de yayımlandı. Gerekçeli kararda, "DTP’nin devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin yoğun olarak işlendiği bir odak haline geldiği" belirtildi.
Yüksek Mahkeme’nin, DTP’nin kapatılmasına ve bazı kurucularına siyasi yasak getirilmesine yönelik gerekçeli kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararında özetle şunlar ifade edildi:
"Demokratik Toplum Partisi ve mensuplarının Anayasa’nın 68. maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında değerlendirilen beyan ve eylemlerinin birbirleriyle bütünlük içinde bulunduğu, böylece devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırma nihai amacını güttükleri, zaman ve mekan farklılıklarına rağmen eylemlerin tek bir amaca özgülendiği, eylemlerin büyük bir çoğunluğunun Parti organlarında görevli üyelerce sorumluluk alanları içinde gerçekleştirildiği ve terör örgütü kaynaklı yönlendirmelerle sürekli tekrar edilip istikrar kazandığı ve davalı Parti’nin devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin yoğun olarak işlendiği bir odak haline geldiği anlaşılmıştır.

-"DTP, ROJ TV GİBİ ÖRGÜTÜN YAYIN ORGANLARINI BİRİNCİ DERECE MUHATAP ALMIŞTIR"-

Davalı Parti’nin çeşitli teşkilatlarında görevli şahıslar hakkında devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik suçlardan dolayı verilmiş mahkumiyet kararları, arama ve tespit tutanakları, soruşturmalara ilişkin belgeler, yapılan kongre ve toplantılara ilişkin tutanak ve belgeler ile tüm deliller gözetildiğinde, davalı Demokratik Toplum Partisi’nin, Türk ulusunu ırk esasına dayalı olarak "Türk-Kürt ve diğer etnik kökenli uluslar’ biçiminde bölmek, etnik köken farkı nedeniyle gerçek dışı varsayımlarla ezilen ve sömürülen bir halkın varlığını kabul ederek bölücülüğü teşvik eden ve bunların sahip olduğu dil ve kültürlerini ayırımcı biçimde tanımlayan ve özellikle bu önkabullerden yola çıkarak, ülkede onbinlerce insanın ölümü ile sonuçlanan silahlı eylemlerde bulunan yasadışı PKK terör örgütünün ve bu eylemlerden hükümlü elebaşısının eylem ve politikalarını destekleyici nitelikte faaliyetlerde bulunmak suretiyle devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin yoğun olarak işlendiği bir parti haline geldiği anlaşılmıştır. Terör örgütüne terör örgütü diyememenin yanında "kardeşlerimiz’, "tabanımız’, "muhatap alınması gereken kurum’ gibi ifadeler kullanılmış, parti binaları örgüt kampları gibi terörist resimleri, sözde örgüt bayrakları ile donatılmış, örgüt lehine eğitim faaliyetleri yapılan, terör örgütü ve elebaşı lehine yasa dışı gösterilerin organize edildiği, teröristlerin buluşma noktası haline getirilmiştir. Öldürülen terör örgütü elemanları "şehit’ olarak tanımlanmış, ROJ TV gibi örgütün yayın organları birinci derece muhatap alınarak programlarına partinin her kademesinden kişiler vasıtası ile katılınmış, telefonla canlı bağlantılar yapılmış, hepsinde de örgüt propagandası içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden beyanlarda bulunulmuştur.

-"PKK’YA TERÖRİST ÖRGÜT DİYEMEYİZ’ BEYANI EN BÜYÜK KANIT"-

Davalı partinin tüm gösteri ve toplantıları, hatta olağan kongreleri dahi terör örgütü ve elebaşısı lehine atılan sloganlar, taşınan pankartlar, resimler, sözde örgüt bayrakları, sergilenen şiddet görüntüleri ile gerçekleşmiştir. Davalı partinin Büyük Kongresi ve tüm teşkilat kongreleri bölücü terör örgütü ve elebaşısı lehine sürekli sloganlar atılması, yasa dışı pankartlar açılması, sözde örgüt bayrakları ve elebaşının posterlerinin teşhir edilmesi suretiyle bir anlamda PKK- propagandası havasında gerçekleştirilmiştir. Bu itibarla DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün "PKK’ya terörist örgüt diyemeyiz’ beyanı ile PKK ve örgütün elebaşını övme nedeniyle hakkındaki mahkumiyet kararı davalı partinin odaklığı hususunda en önemli kanıtlardır. DTP, Genel Başkanından, çeşitli kademelerindeki yöneticilerine kadar geniş bir yelpazede, ülkeyi bölmeyi amaçlayan yasa dışı terör örgütünün (PKK) propagandacısı, yardım ve yatakçısı ve sair efradının kümelendiği bir oluşum halini almıştır. DTP demokratik sistemin öngördüğü bir siyasi partiden ziyade bölücü terör örgütü ve elebaşısı tarafından yönlendirilen ve her platformda örgüt amaçlarına hizmeti görev edinen bir oluşum vasfındadır.

-"SONRAKİ YÜZYILLARDA BU DAVRANIŞLARI SERGİLEYENLER, TOPLUMSAL YARGILARA KONU OLACAKTIR"-

Çok daha açık söylemek gerekirse terör örgütünü kınama veya eylemlerinin yanlışlığını, çocuk yaşlı kadın ayrımı gözetmeden insanları terörist yöntemlerle katletmenin bir insanlık suçu olduğunu söyleyememe demokratik hukuk devletinin hiçbir ilkesi ile açıklanamaz. Bu durum ancak kişilerin aslında demokrasi ile ilgilerinin olmayıp, örgüt tarafından verilen görevi yerine getirmek için demokrasiyi zorlamak ve toplumda kin ve düşmanlık duyguları oluşturmak üzere siyasi parti bünyesinde toplanması biçiminde izah edilebilir. Teröre terör diyemeyen bir mantık ya teröristtir ya da kendisini görevlendiren örgütten ölesiye korkandır! Bu davranışlara ilişkin güncel değerlendirmeler nasıl olursa olsun, sonraki onyıllar hatta yüzyıllarda dahi bu davranışları sergileyenler ve çeşitli çıkarları uğruna görünüşte kınadıkları terörü el altından destekleyen odaklar toplumsal yargılara konu olacaktır. Zira terör insanın insan olma niteliklerine aykırı bir davranış biçimidir. Davalı partinin eylemlerine kapatma yaptırımının öngörülmesi ise, ulusal güvenlik, kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarına dayanmaktadır."

-TÜRK’ÜN VE TUĞLUK’UN MİLLETVEKİLLİKLERİ DÜŞTÜ-

Öte yandan, gerekçeli kararın yayımlandığı bugünden itibaren Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un milletvekillikleri de düşmüş oldu. Yüksek Mahkeme’nin kararında, beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan Türk ve Tuğluk dahil hakkında siyasi yasak getirilen 37 kişi, bugünden başlayarak 5 yıl süreyle başka bir partinin kurucusu, üyesi, yönetici, denetçisi olamayacak.