Yargının tüm kesimlerinin, devlet organlarının, medya ve kamuoyunun, reformun gerekliliği konusunda mutabakat görüntüsü verdiğini söyleyen Can, böyle bir ortamda yapılması gerekenin kavga ve çekişme değil, önerilerin açıklanması olduğunu ifade etti. Hazırladıkları yasa teklifinin, yargı hizmetini sunan hakim ve savcıların, huzur ve güven içerisinde görev yapmasını ve Türkiye'nin çağdaş standartlara sahip yargıya kavuşturulmasını amaçladığını anlattı. Bu kapsamda, 2802 sayılı kanunun yanı sıra yüksek mahkemeler ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yetkilerinin de masaya yatırıldığını belirtti.

Anayasa değişikliğine gitmeden köklü bir reformun yaşama geçmesinin mümkün olamayacağını anlatan Osman Can, buna ilişkin çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. Yasa teklifiyle, yargıç ve savcıların yükselme, atama ve disiplin işlemlerinin objektif ölçütlere kavuşturulmasının amaçlandığını söyledi. Hâkim ve savcıların yükselmesi için gereken Yargıtay ve Danıştay'da görülen iş sayısı, not verme gibi sistemlerin kaldırılmasının önerildiğini ifade etti. Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını da cevapladı. Can, HSYK'nın yapısında yapılacak değişiklikle ilgili somut önerilerinin sorulması üzerine, HSYK'ya, Avrupa'daki örnekler gibi Parlamento ve cumhurbaşkanı tarafından üye seçilebileceğini, ancak Kurul'un yapısının özellikle hâkim ve savcıların seçimine dayalı hale getirilmesi gerektiğini belirtti. HSYK'nın şu andaki yapısının, hâkim ve savcıları hiçbir şekilde temsil etmediğini ifade eden Can, bunun 'utanç verici bir durum' olduğunu ve değiştirilmesi gerektiğini anlattı.

Osman Can, şunları söyledi: "Yasa önerimizle yapmaya çalıştığımız, adliyelerdeki hâkim ve savcıların biraz daha bağımsız, politik yönlendirmelerden bağımsız şekilde kararlar verebilmelerine imkan sağlamaktır. Yüksek mahkemeleri, HSYK'yı ve Adalet Bakanlığı'nı, özellikle onların pozisyonlarını anayasal düzeyde değiştirmediğimiz sürece hiçbir yasal düzenleme, yargıçlar ve savcılar için güvence sağlamayacaktır. Avrupa yargı sistemini demokratikleştirdi. Türkiye'de özellikle yüksek yargı mekanizmaları buna ayak diremeye çalışıyor. Aklımıza matbaanın Türkiye'ye getirilmesi konusundaki dirençler geliyor. Demokratikleştirmediğiniz sürece, bu iktidarları ya da Danıştay, Yargıtay veya HSYK'da yer alan üyelerimiz bu iktidarlarının devam edeceğini mi düşünüyorlar? Zaten Anayasa gereği belli politik duruşları olan kurumlar. Darbe anayasası onlara belli bir politik duruş sergilemelerini emrediyor zaten. Ne kadar ayak direyeceğiz?''

Hâkimler ve savcılar güvenceye alınmalı

Osman Can, atamalarda da 'bireysel yakınlık, bağlantı, ziyaret gibi sübjektif ve keyfiliğe açık mevcut sistem yerine, yapılan hizmetin niteliğini esas alan bir puanlama sistemine geçilmesini önerdiklerini' söyledi: "Hakimler ve Savcılar Kanunu'ndaki, meslekten çıkarmayı kolaylaştıran, sınırları belirsiz, keyfi ve yoruma açık hükümler yasa metninden çıkarılarak hâkim ve savcılar güvenceye kavuşturulmalıdır." Osman Can, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki 'yargı-hükümet kuşatma altında' şeklindeki sözlerin hatırlatılması üzerine, "Demokratikleşme kuşatma değil, tam tersine kuşatmanın parçalanmasıdır, ne yargı içinde ortaya çıkmış olan güçlerin kuşatmasına ne de hükümetin, partinin kuşatmasına imkan sağlar. Demokratikleştirmediğiniz sürece birkaç kuşak sonra bir partinin yargısı olabilir. Bunları görmemiz lazım.'' açıklamasında bulundu. Zaman