Selahattin GÜNDAY/ İstanbul DHA

Haberal ve Balbay hakkında iddianamede istenen cezalar anlatılan kararda, 10 Haziran 2011 tarihli duruşmada iki sanığın da tahliye taleplerinin "Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması ve dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nın 100 / 3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması" gerekçesiyle reddedildiği anlatıldı.

KARARDA ANAYASANIN 83. VE 14. MADDESİ ANLATILDI

Kararda, "1982 Anayasası bakımından taleplerin değerlendirilmesi" başlıklı bölümde, Anayasa’nın üçüncü kısmında "Cumhuriyetin temel organları" başlığı altında, "yasama dokunulmazlığı" alt başlığı altında düzenlenen 83. maddesinin 2. fıkrasına yer verildi. Anayasa’nın 83/2. maddesinde "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM’ye bildirmek zorundadır" denildiğinin hatırlatıldığı kararda Anayasa’nın ikinci kısmında "Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması" başlıklı 14. maddesine de yer verildi.

Anayasa’nın 14. maddesindeki "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir" hükmü de karara yazıldı.

ANAYASANIN 14. MADDESİNE GÖRE MİLLETVEKİLİ OLSA BİLE -TUTUKLANABİLİR

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararda, ayrıca Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bu konuda emsal kararları olduğu belirtilerek, “Emsal Yargıtay kararları dikkate alındığında, yasama dokunulmazlığının sınırı çizilmiş, sanıkların milletvekili seçilmiş olmansın seçimden önce açılmış Anayasa’nın 14. maddesine öngörülen davalar açısından tek başına yargılamanın durdurulmasına neden olmadığı, tam aksine yargılamanın devam etmesinin gerektiği görülmüştür. Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili Anayasa’nın 83/2. maddesinde belirtilen tanımın mefrumu muhalifinden de anlaşılacağı üzere, Meclisin kararı olmadan tutulabilir, sorguya çekilebilir, tutuklanabilir ve yargılanabilir."

DOKUNULMAZLIK MECLİS ÇALIŞMALARININ ENGELLENMEMESİ İÇİNDİR

"Yasama dokunulmazlığını doktrindeki kriterlere göre incelediğimizde, kişisel ve fiili yönlerden değerlendirmek gerekir" denilen kararda, "Bu Yasama dokunulmazlığı yasama organı üyelerinin korkusuzca görev yapabilmelerini sağlamak, fonksiyonları nedeniyle suçlanmalarını engellemek, basit suç atmalarla görevden kalmalarını önlemek amacıyla belirli bir siyasal süreç içerisinde oluşmuş bulunan bir Anayasa kuralıdır" ifadeleri yer aldı.

AĞIR CEZAYI GEREKTİREN SUÇLAR DOKUNULMAZLIK

Hangi suçların dokunulmazlık kapsamı dışında tutulacağının belirlenmesinin önemli olduğunun ifade edildiği kararda, şöyle denildi:

"Günümüz hukuk sistemlerindeki genel uygulama, milletvekillerinin yasama faaliyetlerine katılmalarını, meclis çalışmalarını ve muhalefet işlevlerini rahatlıkla yerine getirmelerini engelleyebilecek cezai işlemlerin yasama dokunulmazlığı kapsamında olduğudur. Kural olarak, bütün çağdaş Anayasalar, ağır cezayı gerektiren suçüstü halini yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında tutmuştur. Ağır cezayı gerektiren suçüstü halinin yasama dokunulmazlığından ayrıl tutularak kapsam dışına çıkarılması, çağdaş hukuk sistemlerinin benimsediği bir uygulamadır."

TAHLİYE ŞARTLARI OLUŞMAYANLANI TAHLİYE ETMEMİZ BEKLENEMEZ

Kararda şu ifadeler yer aldı:

"Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Mahkememizde buna dahildir. Anayasamızda ve CMK’nın 100 ve devamı maddelerinde tahliye nedeni olarak sayılmayan bir nedenden dolayı tahliye şartları oluşmayan tutuklu sanığın tahliye edilmesi durumunda mahkememiz, yasalarımızın tanımadığı bir yetkiye dayanarak sanığı tahliye etmiş olacaktır ki, böyle bir işlemi kimse mahkememizden beklememelidir. Dolayısıyla, tahliye şartları oluşmayan tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına kararı verilmesi, Anayasamızın lafzına ve ruhuna uygun düşen bir karardır."

KAÇMA ŞÜPHESİNİN KALMADIĞI SAVCI SUBJEKTİF DEĞERLENDİRMEDİR

"Devletin güvenliğine karşı suçlar", "Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar", "Milli savunmaya karşı suçlar" ve "Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk" başlığında düzenlenen suçların Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında değerlendirilebileceği kararda, "Sanıkların yargılandıkları dava ile ilgili soruşturmaya, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan 24. dönem milletvekili genel seçimlerinden çok önce başlanıldığı ifade edilen kararda "Haklarındaki sevk maddeleri ağır cezalık ve CMK. 250 maddesi kapsamında kalan suçlara ilişkin olup, kuvvetli suç şüphesini içeren isnatlardır. Tutuklu sanıklar Mehmet Haberal ve Mustafa Ali Balbay’ın milletvekili seçilmekle kaçma şüphelerinin kalmadığı savı, sübjektif bir değerlendirmedir. Bunun yanında mahkememizin bugüne kadar tutukluluğun devamı yönündeki kararları, yalnızca kaçma şüphesine dayandırılmamıştır. Dosyadaki sanık sayısının çokluğu nedeniyle delillerin tamamı toplanılmamıştır. İddianamede, talep eden sanıklarla irtibatlı olduğu iddia edilen diğer sanıkların savunmalarının henüz tamamlanmamış olup daha sonra tanıkların dinlenmesine ve kovuşturmanın diğer aşamalarına geçilecektir" denildi.

KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ DEVAM ETMEKTEDİR

Kararın ‘hüküm’ bölümünde tahliye talebinin reddi yönünde karar veren mahkeme, "Dosya kapsamı, sanıklara iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması ve dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nın 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması ve yukarıda belirtilen gerekçeler dikkate alınarak sanıklar Mehmet Haberal, Mustafa Ali Balbay’ın tutukluluk hallerinin devamına. Herhangi bir yasal dayanağı olmayan tahliye taleplerinin reddine" dedi.

İTİRAZ HAKKI VAR

Mahkeme, iki sanığın tutukluluğunun devamına ilişkin karardan birer suretin gecikmeksizin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesini kararlaştırdı. Birer suretin sanık avukatlarına da verilmesini karar bağlayan mahkeme, tahliye talebinin reddine dair karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz haklarının bulunduğunun bildirilmesine hükmetti.