Peki Türkiye'de internet üzerinden yapılan ve cinayetlerin, intiharların dahi önünü açabilen saldırılar ve kişilik hakları ihlalleri neden önlenemiyor? Bilişim suçlarıyla ilgili Türkiye'nin hukuki yapılanması yeterli mi? Vatandaşlar sanal alemde yaşadıkları bu tür mağduriyetler karşısında ne yapmalı? Batı ülkelerinde benzer sorunlar nasıl çözülüyor?

Butün bu soruları konunun uzmanlarına sorduk. 'Alternatif Bilişim' Hukuk Danışmanı Ayşe Kaymak, İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı Doç. Dr. Mustafa Akgül, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aslı Tunç, aynı üniversitenin hukuk fakültesinden Doç. Dr. Yaman Akdeniz konuyu HABERTURK.COM'a değerlendi.

"Batı'da erişime engelleme yapılmıyor"

Doç. Dr. Yaman Akdeniz / İstanbul Bilgi Üniversitesi

İşin hukuki tespit kısmında büyük zorluklar var. Mesela bir kişi hakaret içeren video yükledi diye Youtube'un içeriğine ulaşamıyoruz. Geçenlerde bir Albay'ın Dailymotion'a yüklenen bir videodan dolayı intihar ettiği iddia edildi, son olarak da Agos'un sitesine saldırıldı. Ortada bir sürü hakaret davası var ama kimlikler tespit edilemiyor. Agos olayında mesele sadece siteye zarar vermek meselesi değil. Burada sitenin hacklenip nefret söylemi içeriğinin siteye konması var. Ama işin tespit tarafına geldiğinizde bir tespit sorunu var. O siteyi kim değiştirdi, o albayla ilgili videoyu Dailymotion'a kim yükledi? Bir de Dailymotion yabancı bir site, burada uluslararası bir problem var. Bunu yapan insanların bulunması mümkün olmayabiliyor.

Türkiye'de de konuyla ilgili yasal düzenlemeler var ve okuduğunuz zaman gayet açık ve netler. Denetleme ve kişilerin tespit aşamasında problem var. Tespit edildikten sonra bu maddelerin uygulanması mümkün. Türkiye, uluslararası alanda Avrupa Konseyi'nin siber suçlar sözleşmesine taraf değil. O ülkeler arasında alışverişler mümkün.Türkiye'nin erişime engelleme politikası aslında demokratik ülkelerde yapılmayan bir şey. Dar anlamda, mesela çocuk pornosu ya da neo-nazi içerikle ilgili yapılıyor. Bizimki ormana mangal yapmaya gidip ormanı yakmaya benziyor. Türkiye'nin iletişim
engelleme politikası tartışılır ama kanunumuz diğer ülkelerle karşılaştırıldığından geri değil. Diğer ülkelerde de hacking olaylarının önlenmesi çok zor. Bunlar yüzlerini de saklamasını bilen insanlar, işin emniyet tarafı zor. Bütün bu probemleri tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmayabilir, kanun yoluyla da bu problemler ortadan kalkmıyor. Birisi video yükleyip suç işliyor onu yerine siteye erişim kısıtlanıyor böylece cezalandırılan biz oluyoruz.  

 "Çözüm site kapatmak olmamalı"

Ayşe Kaymak / 'Alternatif Bilişim' Hukuk Danışmanı

5651 sayılı internet suçlarını düzenleyen çok tartışılan bir kanun var. Bu kanuna dayanılarak erişime engeleme kararı veriliyor. Bu kanunun 9 . maddesinde kişilik haklarının ihlali durumunda uygulanacak bir prosedürden bahsediliyor.  Türkiye'de kişilik haklarına saldırı gerekçesiyle Medeni Kanun'a dayanılarak da erişim ihlali kararı alınabilir ama bence bu doğru değil, sansürü getiriyor. 5651 diyor ki kişi önce 'benimle ilgili şunlar var, kaldırılsın' talebiyle siteye başvurur. Eğer sitenin sorumuluları kaldırmazlarsa Savcılığa başvururlar. Ama ne yazık ki mahkemeler 9. maddeyi uygulamak yerine Medeni Kanun'a başvurmak yoluna gidiyor. İnternetin doğası gereği kontrol altına alamıyorsunuz. Bu konuda internet sitelerinin erişimini engelleme son çare olmalı. Hatta sadece hatalı içeriğin kaldırılması yapılabilir, ilgili sayfa kaldırılabilir. Ben internetin daha özgür kullanılmasını savunan bir hukukçu olarak bunları söylüyorum. Türkiye'de kolay yola kaçılıyor. Dediğim gibi o internet sitesinin temsilciliği varsa, oranın bir editörü vardır, öncelikle editörlük sisteminin uygulanması gerekiyor.  O sitenin sorumlusuna ulaşılamıyorsa o zaman sayfanın kapatılması gerekir diye düşünüyorum.

Yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç var. 5651 sayılı kanun çok acele çıkarılmış. Çıkarılırken internetin ruhunu, özünü algılamış bilim adamlarına danışılmamış. Yasaklayarak çözüm üretilemiyor. Yeni yasalar yapılırken uzmanlara danışılmalıdır. Ana fikir sansür olmamalıdır. Avrupa'da da benzer yasalar var. Hukuka aykırı içerik kaldırılmalıdır.

Bu sorunu yaşadığınız sitenin Türkiye'de temsilciğli yoksa TİB iletişim engelleme kararı verebiliyor. Ama TİB idari bir kurum. Youtube gibi dünyaca kullanılan bir siteyi kapattığınızda bu çok komik oluyor. Böyle durumlarda TİB'e başvuru yapılabilir. Ama ben direkt 'başvurun' diyemiyorum çünkü önce hukaka aykırı içeriğin kaldırılmasını öneriyorum.

"Kişilerin tespiti çok zor"

Doç. Dr. Mustafa Akgül / İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı

Kanunda öncelikle uyar kaldır mekanizması var. Şayet yayınla ilgili bilgi varsa siteye başvurulabilir olmazsa Savcılığa başvurulabilir. Medeni kanun üzerinden de dava açılması mümkün. Sonuçta mahkeme 'düzelt' ya da 'kaldır' der. Eğer site uluslararası bir siteyse o da ciddi bir sorun. Bizdeki kanunlarla oradaki kanunlar aynı değil. Bunun dışında kimlik tespiti sorunu yaşanıyor. O sorunun aşılması zor. İnternet üzerinden kimliği saklamak mümkün. Uluslararası kimlik tespiti ayrı bir sorun. Çok önemli konularda, kaçakçılık, çocuk pornosu gibi uluslararası hukuk devreye giriyor.

Bir sorunla karşılaşıldığında o bilgi yayılmışsa bütün sitelere ayrı yarı
başvurmak gerekiyor. İnternet çok hızlı değişen, kaygan bir zemin. Avrupa'da da benzer bir durum var. Şu an için internetin bazı sorunlarını çözmek mümkün değil. Avrupa ülkeleri kimliği saklama konusunda biraz farklı. Kullanıcıların kimliklerini saklamasına imkan veriyor, bunun toplumsal bir fayda olduğunu düşünüyorlar. Bizde ise ona pek sıcak bakılmıyor. Şu aşamasında internetteki bir takım sorunların kolay bir çözümü yok. Bu bir geçiş dönemi, ne olacağı ileride netleşecek. Artıları ve eksileri var ama kimse de bu gelişmenin önüne geçmek istemiyor. Bir de bazı sorunları tek bir ülkede çözmek mümkün değil, Bakış açısının değişmesi gerekir. Zamanla daha liberal olacak ama tabii ki hakaret gibi sorunları engelleyecek mekanizmaların kurulması vakit alacak.

"Türkiye'de bilişim hukuku gelişmeli"

Doç. Dr. Aslı Tunç / İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi

Kişisel saldırıların, hakaretlerin, iftiraların internet üzerinden tespiti çok zor. İnternet kontrolsüz bir mecra, hem demokrasi doğuruyor hem de belli bir kaos yaratıyor. Vatandaş olarak büyük bir mağduriyet yaşıyoruz, kişiliğinize ya da özel hayatınıza belli bir saldırıyı takip etmeniz çok zor. Bu da tabii anonim olarak birçok saldırıyı gündeme geritiyor. Bu bazen hedef gösteren şovenist, faşizan eylemlere doğru gidebiliyor ki en son bunu Agos'un sitesine yapılan eylemde gördük. İnsanların özel hayatlarıyla ilgili de her türlü hakaret çok hızlı yayılabiliyor. Bunlarla savaşmak çok zor, hukuksal düzenlemeler yeni teknolojiye ayak uyduramıyor. Bu anlamda hukuksal düzenlemeler sansür düzeyinde kalıyor. Bu noktada 5651 kanunu ayrı bir yaradır. Bu yasa tam bir felaket, kesinlikle değiştirilmelidir. Ben de düzenlemeden yanayım ama bunun sansürle yapılmasına karşıyım. Bu, internetin ruhuna aykırı. Mesela Youtube'a erişimi engelliyorlar ama söz konusu zararlı yanını oradan kaldırıp yayına devam etmek mümkün. Böylelikle insanların kişilik haklarını da engelliyorlar. Bu, bir zararlı kitap için bütün kütüphaneyi demirlemeye ve kimseyi sokmamaya benziyor.

Tabii ki bu suçların çok sıkı denetlenmesi lazım. Yurttaşların bunların kaldırılması için baskı yapması lazım. Bu bir anlamda toplumun demokratikleşmesi ile ilgili bir şey. Bizde internete hala yazılı basın gözüyle bakılıyor. Nasıl ki gazeteler toplatılır bu mantık işliyor. İnternet böyle bir şey değil, internetle ilgili bilgisizliğin çözülmesi lazım. Bir yandan da bilişim hukukunun hızla gelişmesi gerekiyor. Kanun koyucuların uzmanları dikkate alması gerekiyor.