Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, başka suçtan tutuklu bulunan sanık Ünal Osmanağaoğlu ile Kemal Türkler'in eşi Hatice Sebahat Türkler, kızları Yasemin Türkler Akpınar, Nilgün Türkler Soydan ile taraf avukatları ve DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi hazır bulundu. Duruşmaya, Türkler'in torunu Burç Akpınar da annesi ve teyzesi adına müdahil avukatı olarak katıldı.

Duruşmada söz alan müdahil avukatlarından Ömer Kavilli, dosyayı teslim aldıklarını, ancak dosyanın kendilerine eksik olarak verildiğini iddia etti.

Mahkeme heyeti tarafından sanığın bağlantılı suç dosyasının mahkemeye uzun yıllar sonra kendi ısrarları sonucu getirildiğini öne süren Kavilli, ''Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinden celp olunan 52 klasör dosya, 4 saat gibi bir zaman içerisinde müdahil avukatların haberi olmaksızın olağanüstü bir okuma yeteneğiyle okunarak, müdahil avukatlardan belge gizlenip, 56 klasör olduğu belirtilerek mahkemeye iade edilmiştir'' dedi.

Müdahil avukatlardan Rasim Öz de 72 yıllık yaşamının 42 yılını, dostu olan Kemal Türkler'le geçirdiğini ifade ederek, hiçbir usulu işleme girilmeksizin mahkumiyet kararı verilmesini ve bu dosyada tutuksuz yargılanan sanığın tutuklanmasını istedi.

Müdahil avukatlardan Zeynel Öztürk ise 12 Eylüle giden süreçte hazırlanan senaryoda toplumda korku ve panik yaratmak amacıyla kanlı saldırılar düzenlediğini ileri sürdü. Bu amaçla, 1978'de İstanbul Üniversitesinin,1 Mayıs 1977'de de Taksim'de işçi sınıfının kutlama törenlerinin bombalandığını ifade eden Öztürk, Türkiye'de muhalefetin öncüsü ve sendikal hareketin liderlerinden DİSK kurucu genel başkanı Kemal Türkler'in katledildiğini kaydetti.

Öztürk, ''Bu davayı takip etmedeki en önemli amaçlarımızdan biri, Türkiye toplumunu tarihi ile yüzleştirmektir'' dedi.

Tekrar söz alan avukat Ömer Kavilli, sanığın, Kemal Türkler'i öldürdükten sonra ''Tamer'' sahte ismiyle yurt dışına kaçırıldığını, Avusturya'da uluslararası uyuşturucu ticareti suçuyla ilgili olarak yakalandığını ve yargılandığını belirterek, şöyle devam etti:

''Sanık Bakırköy'de yargılanmasına rağmen Bandırma Cezaevine gönderilmiş, cezaevi müdürünün Bakırköy'de yargılanan sanığın daha yakın bir cezaevine gönderilmesi yönündeki talebine Adalet Bakanlığınca cevap verilmemiştir.

Dosyada zaman aşımının gerçekleştiğinden bahsedilmektedir. Sanığın öldürme eylemi münferit değil, örgütlü bir suçtur. Kaldı ki suç örgütlü bir suç olduğundan, zaman aşımı da bu örgütün son eylem tarihinden itibaren hesaplanacağından, örgütün ortaya çıkarılması bu açıdan da ayrıca önemlidir.''

Kavilli, sanığın mensup olduğu örgütün ortaya çıkarılmasını sağlamak amacıyla, Genelkurmay Başkanlığında bulunan ve Orgeneral Ali Keskin imzasıyla 25 Mayıs 1964'te yürürlüğe giren ''Sahra'' talimnamesinin aslının getirilmesini, getirilmeyecekseemekliYarbay Talat Turhan'ın, o örgüt hakkında ayrıntılı bilgisine başvurulmak üzere tanık olarak çağrılmasını talep etti.

Avukat Burç Akpınar da Ünal Osmanağaoğlu'nun Ceza Genel Kurulu karşısında sanık değil fail olduğunu, sanığın olaydan sonra 19 yıl kaçtığını ifade ederek, ''Her ne kadar zaman aşımı kavramından bahsedilmekteyse de dava basit bir öldürme olayı değil, örgütlü bir öldürme olayıdır. Bu nedenle zaman aşımı gerçekleşmemiştir'' şeklinde konuştu.

Cumhuriyet Savcısı Yalçın Ezerçe, Genelkurmay Başkanlığından belge istenmesi, Talat Turhan'ın tanık olarak dinlenmesi ve sanığın tutuklanması yönündeki taleplerin reddini istedi.

-SAVCININ ESAS HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ-

Duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan Savcı Ezerçe, bir önceki celsede müdahil Nilgün Türkler Soydan tarafından savcılık makamına devamlı olarak kin ve nefretle, rahatsız edici şekilde bakıldığını, kendisine yönelik ''vicdanının rahat olup olmadığı, akşam evde rahat uyuyup uyuyamadığı'' gibi ifadeler kullanıldığını söyledi.

Ezerçe, vicdanının rahat olup olmadığını, akşam rahat uyuyup uyuyamadığını eşine sorduğunu, eşinin de geceleyin rahat uyuduğunu söylediğini kaydetti.

Bazen vicdansızlıkla itham edildiğini söyleyen Ezerçe, cezanın belirlenmesi ve tedbirlerin uygulanmasında sertlik taraftarı olmadığını, bir suçun yanında başka suçların da oluşabileceğini düşünmesi sebebiyle hakim arkadaşları tarafından ''Erol Taş (Taş yürekli)'' olarak nitelendirilğini söyledi.

Ancak bunun genellikle sanıklara yönelik olduğunu, mağdur veya yakını tarafından vicdansızlıkla hiç itham edilmediğini ifade eden Ezerçe, ''Şerefsiz bir yaşamdansa şerefli bir ölümü tercih ederim. Ayakkabıcı bir baba ve köylü bir anneden olma halk çocuğu olarak, olayların olduğu tarihte 16 yaşında olduğumdan, ne12 Eylülolaylarından ne de Kemal Türkler'in öldürülmesinden sorumlu tutulmam mümkün değildir'' diye konuştu.

Ezerçe, suç 22 Temmuz 1980'de gerçekleştirildiğinden, sanık Ünal Osmanağaoğlu hakkındaki davanın zaman aşımı sebebiyle sanığın lehine olan TCK maddeleri gereğince ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etti.

-OSMANAĞAOĞLU'NUN SAVUNMASI-

Sanık Ünal Osmanağaoğlu da esas hakkındaki savunmasında, Anayasa'nın 90. maddesine göre, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ile temel iç hukuk kuralları hükümlerinin çatışması halinde, uluslararası anlaşma hükümlerinin uygulanacağını belirtti.

Bahçelievler katliamında 7 kişinin öldürüldüğü olayda mahkum olduğunu söyleyen Osmanağaoğlu, buna ilişkin başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, hakkında ceza verilemeyeceği kararı aldığını ifade etti.

Osmanağaoğlu, ''Atılı suçu işlemedim, ben mağdurum. 12 yıldır haksız olarak yargılanıyorum. Beni mağdur edenleri ilahi adalete havale ediyorum'' dedi.

Sanığa savunması sırasında Kemal Türkler'in kızı Nilgün Türkler Soydan, ''Katilsin, alçaksın'' diye bağırdı. Sanık Osmanağaoğlu da ''Sen de yalancısın'' şeklinde karşılık verdi.

Sanık avukatı Selçuk Sunay da müvekkiliyle ilgili olarak zaman aşımı hükümlerinin uygulanmasını ve kamu davasının ortadan kaldırılmasını istedi.

Söz alan üye hakim Semra Kanlı, mahkeme başkanı Ali Asker Kazak'ın senelik izne ayrılması nedeniyle heyeti oluşturmak üzere bugün kendisine görev verildiğini, dosya kapsamı dikkate alındığında içeriği incelemesi mümkün olmadığından, karar verilmek üzere dosyanın heyet değişikliği nedeniyle incelemeye alınmasını talep etti.

Avukat Kavilli'nin Genelkurmay Başkanlığından ''Sahra'' talimnamesinin aslının getirilmesi, eğer getirilmeyecekse emekli Yarbay Talat Turhan'ın tanık olarak duruşmaya çağrılması yönündeki talebinin reddine karar veren mahkeme heyeti, sanığın tutuklanması yönündeki talebin de suçun niteliği, mevcut delil durumu ve yargılamanın bulunduğu aşama itibarıyla reddine hükmetti.

Mahkeme heyeti, dosyanın heyet değişikliği nedeniyle incelemeye alınmasına karar vererek duruşmayı erteledi.

-DİSK GENEL BAŞKANI ÇELEBİ-

Adliye çıkışında gazetecilere açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, bugün davanın sonuçlanacağını düşündüklerini belirterek, ''Her davada yeni bir yargıç atanıyor. Hiçbir yargıç da davanın sorumluluğunu üstlenemiyor. Bizim açımızdan, DİSK açısından bu dava henüz sonuçlanmamıştır. 1 Aralık günü tekrar burada olacağız. İsteğimiz, adaletin bir an önce yerini bulmasıdır'' dedi.

Kemal Türkler'in kızı Nilgün Türkler Soydan da ''Sanık Ünal Osmanağaoğlu babamın katilidir. Babamın katili cezalandırılmamış olsa da şu anda dava istedikleri gibi sonlanamıyor. Ben mahkemenin asıl yargıcını göreve davet ediyorum'' diye konuştu.

-DAVANIN GEÇMİŞİ-

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, DİSK genel başkanlarından Kemal Türkler'in 22 Temmuz 1980'de evinin önünde otomobiline binmek üzereyken Ünal Osmanağaoğlu ile arkadaşları Aydın Eryılmaz, Abdülsamet Karakuş ve İsmet Koçak tarafından öldürüldüğü, koruma polisi Ali Bilsev'in de yaralandığı ifade ediliyordu.

İddianamede, bu olaya ilişkin, Osmanağaoğlu'nun suç ortakları hakkında AnkaraSıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinde kamu davası açıldığı, İstanbul ilinde sıkıyönetimin kalkması nedeniyle sanık hakkındaki dosyanın ayrılarak, genel hükümler uyarınca suç yeri sorumluluk alanı olarak Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği kaydediliyordu.

''Suçun, DGM'nin kuruluşu hakkındaki kanunun geçici 1. maddesi gereğince, kanunun yürürlüğe girdiği 1 Mayıs 1984'ten önce işlenmesi nedeniyle Osmanağaoğlu'nun DGM'de yargılanmasının mümkün olmadığı'' vurgulanan iddianamede, sanığın, TCK'nın 149/2. maddesi uyarınca ''ahaliyi ayaklandırarak birbirini öldürmeye sebebiyet vermek'' suçundan cezalandırılması talep ediliyordu.

Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın 14 Nisan 2003 tarihli duruşmasında, sanık Osmanağaoğlu'nun beraatına karar verilmişti.
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin ilamında ise Abdülsamet Karakuş, Aydın Eryılmaz, Celal Adan, İsmet Koçak ve İsmail Aydın Esi'ye ait dava dosyalarının akıbeti ve kesinleşip kesinleşmediği konusunun dosya kapsamı ile anlaşılamadığı gerekçesiyle bu hususun yeniden araştırılıp denetime olanak verecek şekilde gerekli bilgi ve belgeler getirtilip dosya içine konulduktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği belirtilerek, eksik soruşturma gerekçesiyle karar bozulmuştu.

Bozma kararının ardından davayı tekrar görüşen Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, hakkında Kemal Türkler'in öldürülmesi olayı ile biten suç nedeniyle 765 sayılı TCK'nın 149/2. maddesine muhalefet suçundan dava açılan sanık Ünal Osmanağaoğlu'nun, ''bu suçu işlediği hususunda mahkumiyetine yeterli ve kati deliller bulunamadığı''ndan beraatına hükmetmişti.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, ''Kemal Türkler'in Merter'deki evinin önünde öldürülmesi eyleminde Ünal Osmanağaoğlu'nun eylem yerinin belirlenmesi, keşif yapılması, planlama aşamasında görev alması ve olay sırasında silahla ateş ederek, suça asli maddi fail olarak katıldığının anlaşıldığına'' işaret ederek, Osmanağaoğlu hakkında verilen beraat kararını oy birliğiyle bozmuştu.

Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden yaptığı yargılamada, 30 Temmuz 2009 tarihinde beraat hükmünde direnme kararı almıştı. Direnme kararını inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hükmün bozulmasına karar vermişti.



AA