Türkiye Barolar Birliği'nden yapılan açıklamada; "Elektrik, ticari bir mal değil kamusal ve toplumsal bir hizmettir ve bu sebeple de yaşam ve tüketici hakkı olarak kamu yararına uygun şekilde tüketiciye sunulmalıdır.

Elektrik Piyasası Kanunu’nun 1. maddesi ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesine göre; elektriğin tüketicilere ve topluma yeterli, kaliteli, sürekli, çevreye uyumlu şekilde ve düşük maliyetli verilmesi gerekmektedir. Bu durum, aynı zamanda sosyal hukuk devletinin de gereğidir.

Anayasa’ya, mevzuata, evrensel tüketici haklarına, kamu yararına ve sosyal devlet anlayışına tamamen aykırı, fahiş elektrik zamları getiren Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararlarının yürütmesinin durdurulması ve iptali amacıyla Türkiye Barolar Birliği tarafından iptal davası açılmıştır." denildi.

TBB'nin Danıştay'a sunduğu dilekçe şöyle;

YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEPLİDİR.

DURUŞMA TALEPLİDİR.

DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA

DAVACI : Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı
Oğuzlar Mah. Av. Özdemir Özok Sok. No:8 06520 Balgat /Ankara

VEKİLLERİ : Aynı adres

DAVALI : T.C. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Mustafa Kemal, 2078. Sk. No:4, 06510 Çankaya/Ankara

KONUSU : 31 Aralık 2021 Tarihli ve 31706 (6.Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 10707 ve 10708 sayılı Kurul Kararlarının yürütmesinin durdurulması ve iptali talebinden ibarettir.

YAYIM TARİHİ : 31.12.2021

I- USULE İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ:

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NİN DAVA AÇMAKTAKİ MENFAAT VE EHLİYETİ

Bilindiği üzere, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 109. maddesine göre ise, Türkiye Barolar Birliği, bütün baroların katılımıyla oluşan, kamu kurumu niteliğinde, tüzel kişiliğe sahip bir meslek kuruluşudur. Ayrıca, “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak” Avukatlık Kanunu’nun 110/17 maddesiyle Türkiye Barolar Birliği’ne verilmiş bir görevdir.

Davalı, hukukun üstünlüğü ilkesini gözetmeden idari işlem tesis etmiştir. Davalı, iptali talep edilen düzenlemeler ile toplumun genelinin menfaatini ihlal etmektedir. Bunların yanı sıra 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca Türkiye Barolar Birliği’nin elektrik abonesi sıfatı ile dava açmakta menfaati ve ehliyeti de bulunmaktadır.

II- ESASA İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ:

1- Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun dava konusu edilen kararları hukuka aykırıdır.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından 31.12.2021 tarih ve 31706 (6. Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10707 sayılı Kurul kararı ile “mesken alçak gerilimli tek zamanlı abone grubu için faturaya esas günlük ortalama 5 kwh tüketim miktarına kadar olan tüketimlere düşük kademeli tarife uygulamasına…” karar verilmiştir.

Aynı Resmi Gazete’de yayımlanan diğer dava konusu 10708 sayılı Kurul kararı ile elektrik şirketleri veya perakende satış şirketleri tarafından çeşitli kategorilerde bulunan elektrik abonelerine uygulanacak Tarifelere yer verilmiştir. Söz konusu Tarifelerde geçen hususlar Elektrik Mühendisleri Odası tarafından aşağıdaki şekilde özetlenmiştir:

Kaynak: Elektrik Mühendisleri Odası’nın 03.01.2022 tarihli basın açıklaması

01.02.2022 tarih ve 31737 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10756 ve 10757 sayılı Kurul Kararları ile dava konusu 10707 ve 10708 sayılı Kurul kararlarında geçen “5kwh” ibaresi “7kwh” olarak güncellenmiştir.

Yukarıda yer alan tablodan da açıkça anlaşılacağı üzere, EPDK tarafından gerek meskenlerde elektrik tüketen aboneler için (günlük ortalama 5kWh’a (güncelleme ile 7kWh) kadar tüketimlerde %50, bunun üzerindeki tüketimlerde %125), gerekse zirai (%92), ticari ve sanayi işletmeler (%125) için fahiş düzeyde zamlar yapılmıştır.

EPDK tarafından 31.12.2021 tarihli basın açıklamasında, yapılan zam aşağıdaki şekilde gerekçelendirilmiştir:

“2022 yılı için elektrik tarifeleri Kurulumuz tarafından belirlenmiş ve bugünkü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Böylelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen yasa kapsamında kademeli tarife uygulamasına da geçilmiştir. Kademeli tarifenin hedefi dar gelirli vatandaşlarımızı korumak ve enerji kullanımında tasarruf ve verimliliği artırmaktır.

Bilindiği üzere pandemi koşulları sebebi ile hammadde fiyatlarında yaşanan artışlar sonucunda enerji maliyetlerinde de çok büyük artışlar meydana gelmiştir.

Dünya spot piyasalarında elektrik üretiminde kullanılan kömür fiyatlarında; 5 kat, doğal gaz fiyatlarında ise 10 katlık artışlar olmuştur.

Türkiye enerji sektörü de bu süreçte, küresel düzeyde ortaya çıkan olağanüstü maliyet artışlarından etkilenmiştir. Ancak kurumlarımız arasındaki işbirliği ile bu artışlar tüketicilerimize asgari düzeyde yansıtılmıştır. Ayrıca devletimiz vatandaşlarımızı bu artışlardan koruma amacıyla elektrik faturalarında yarısını, doğalgazda ise beşte dördünü karşılayarak 2021’de toplamda 100 milyar liralık bir destekte bulunmuştur.

Geldiğimiz noktada ise; enerji piyasalarının sürdürülebilirliği, maliyet bazlı fiyatlandırmanın ve öngörülebilirliğin sağlanması için zorunlu hale gelen bir düzenleme yapılmıştır.

Verimlilik odaklı kademeli tarifeye geçiş ile birlikte 01 Ocak 2022 tarihinden itibaren mesken aboneleri için aylık 150 kWh’e kadar olan tüketim miktarları için nihai fiyat 1,37 TL/ kWh, aylık tüketimlerin 150 kWh’ın üstündeki kısmı için ise 2,06 TL/ kWh olarak uygulanacaktır.”

01.02.2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan güncelleme doğrultusunda 01.02.2022 tarihinden itibaren mesken aboneleri için aylık 210 kWh’e kadar olan tüketim miktarları için nihai fiyat 1,37 TL/ kWh, aylık tüketimlerin 210 kWh’ın üstündeki kısmı için ise 2,06 TL/ kWh olarak uygulanmakta olup, zirai, sanayi ve ticari işletmeler için herhangi bir güncelleme yapılmamıştır.

- EPDK tarafından tüketiciye yönelik yapılan zam gerekçeden yoksundur.

Yukarıda alıntılanan açıklamada, EPDK tarafından pandemi koşulları nedeniyle hammadde fiyatlarında yaşanan artışlar sonucunda enerji maliyetlerinde de çok büyük artışlar meydana geldiği belirtilerek, yapılan zamlara enerji sektöründe maliyet artışları gerekçe gösterilmiştir.

EPDK’nın 31.12.2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 10706 sayılı kararı uyarınca elektrik dağıtım şirketlerine uygulanacak elektriğin toptan satış fiyatı 32 krş/kWh olarak belirlenmiş olup, bu şekilde bir önceki uygulanan fiyata göre %34 oranında bir artış yapıldığı anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle EPDK tarafından elektrik dağıtım şirketlerine verilecek elektriğin fiyatı %34 olarak zamlanmıştır. Yukarıda da ifade edildiği üzere, meskenler için aylık 150kWh (güncelleme ile 7kWh) tüketim için %50, bunun üzeri için ise %125! Zirai işletmeler için %92, sanayi ve ticari işletmeleri için %125! Dolayısıyla elektriği kullanan tüketici gruplarında zam oranı elektrik dağıtım şirketlerine yapılan zam oranından çok daha yüksektir.

Kaldı ki, zammın gerekçesi olarak her ne kadar dava konusu kurul kararlarında elektrik üretiminde kullanılan kömür ve doğalgaz kaynaklarına gelen zam gerekçe olarak gösterilmişse de EPDK 2020 yılı raporuna göre ithal kömürün %21,24, doğal gazın %23,56 kaynak payı bulunmaktadır. Buna göre elektrik üretim kaynaklarından yaklaşık %55 payı oluşturan kaynak zammın dayanağı olamaz. Kaldı ki EPDK tarafından zımnen zammın kaynağı olmadığı ifade edilen yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretime verilen fiyat desteği de tarife yoluyla tüketicinin cebinden çıkmaktadır. Bir başka anlatımla yerli ve yenilenebilir üretim tüketici tarafından desteklenmektedir.

Bu durumda, elektrik şirketlerine yapılan zamların üç katına tekabül eden vatandaşa yansıtılan bu zamların, gerekçe olarak gösterilen enerji sektöründeki ciddi maliyet artışlarının ötesine geçtiği, asıl amacın ise elektrik şirketlerinin kâr marjının arttırılması olduğu açık ve tartışmasızdır. Gerekçeden yoksun ve sosyal hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayan düzenlemelerin iptali gerektiği kuşkusuzdur.

- EPDK tarafından getirilen kademeli tarife tüketicilerin ortalama tüketim alışkanlıklarını dikkate almadığından, vatandaşın mağduriyetine sebep olmaktadır.

EPDK’nın 31.12.2021 tarihli açıklamasında zam ile, dar gelirli vatandaşların korunması ve enerji kullanımında tasarruf ve verimliliğin arttırılmasının hedeflendiği belirtilmekte ise de, iptali talep edilen düzenlemelerin belirtilen amaçlardan çok uzak olduğu açıktır. Şöyle ki;

2011 yılında Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) tarafından yapılan çalışmada, kent merkezinde yaşayan orta gelirli dört kişilik bir ailenin elektrik tüketimi incelenmiştir. Çalışmanın yapıldığı örnek aile, iki çocukludur ve gündüz vakti ebeveynler evde değildir ve ısınma elektrik ile sağlanmamaktadır. Bu çalışma sonucunda, Türkiye'de iki çocuklu dört kişilik bir ailenin aylık ortalama elektrik tüketimi 253 kWh olarak bulunmuştur.

Ayrıca, Elektrik Mühendisleri Odası’nın yıllar önce yaptığı başka bir araştırma sonucunda, dört kişilik bir ailenin aylık ortalama elektrik tüketiminin 230 kWh olduğu tespit edilmiştir.

EPDK tarafından getirilen düzenlemede kişilerin gelir durumu, meskende kaç kişinin yaşadığı vb unsurlar değerlendirilmeksizin, sadece yapılan günlük ortalama tüketim bazında bir kademe sistemi getirilmektedir. Bu durumun ise dar gelirli vatandaşları korumaktan çok uzak olduğu açık ve tartışmasızdır.

Yine, 6446 sayılı kanunun tarifeler ve tüketicinin desteklenmesi başlıklı 17. maddesinin 4.d maddesinde: “Perakende satış tarifeleri: Serbest tüketici niteliğini haiz olmayan tüketiciler için, eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak fiyatları, hükümleri ve şartları içerir. Serbest tüketici niteliğini haiz olmayan tüketicilere uygulanacak perakende satış tarifeleri, görevli tedarik şirketi tarafından önerilir ve Kurul tarafından incelenerek onaylanır” kuralına yer verilmekte olup, kurul kararları bu kurala da aykırıdır.

Hukuk devletinin önkoşulu belirlilik ilkesidir. Belirlilik ilkesi, yalnızca yasal belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade etmektedir. Yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olma gibi niteliksel gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir. Hukuki belirlilik ilkesinde asıl olan, bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların o hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdır.

Huzurdaki davaya konu karar, mesken dışı tüketicilerin de öngörülerini önemli ve ciddi manada ortadan kaldırmıştır. Anılan kararlar, pek çok işletmeyi iflas noktasına sürükleyebilecektir. Bu kararlar, hukuk devletinde öngörülebilirlik ilkesi ile de çelişmektedir.

2- Düzenleme Anayasa’ya aykırıdır.

- İptali talep edilen düzenleme Anayasa’da düzenlenen “Sosyal Devlet İlkesine” ve “Hukuk devleti” ilkelerine aykırıdır.

Anayasa’nın 2.maddesi “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

166.maddesi “Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir.

Planda milli tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliştirici tedbirler öngörülür; yatırımlarda toplum yararları ve gerekleri gözetilir; kaynakların verimli şekilde kullanılması hedef alınır. Kalkınma girişimleri, bu plana göre gerçekleştirilir.

Kalkınma planlarının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasına, uygulanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/23 md.) Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında Cumhurbaşkanına istişarî nitelikte görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur. Ekonomik ve Sosyal Konseyin kuruluş ve işleyişi kanunla düzenlenir.”

172.maddesi “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.”

Diğer taraftan, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun “Amaç, kapsam ve tanımlar” başlıklı 1.maddesinde “Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır.” denilmektedir.

Ayrıca, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Amaç, kapsam ve tanımlar” başlıklı 1.maddesi uyarınca “Bu Kanunun amacı, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.”

Anayasa Mahkemesinin 26.03.1974 tarih ve 1973/32E, 1974/11K. sayılı kararı ile 09.12.1994 tarih ve 1994/43E, 1994/42-2K. sayılı kararında, elektrik hizmetlerinin, bir kamu hizmeti olduğu belirtilmektedir. Kamu hizmetinin kamu yararına uygun olarak tüketicilere sunulması gerekmektedir. Bu anlamda elektrik ticari bir mal değil, toplumsal bir hizmettir, bir yaşam ve tüketici hakkıdır.

Fahiş elektrik zamları Evrensel Tüketici haklarına, kamu yararına ve sosyal devlet anlayışına tamamen aykırıdır. Bugünkü ekonomik koşullar dikkate alınarak, bilimsel olarak belirlenmiş yoksulluk sınırının altında geliri olan ve hiç geliri olmayan hanelere devlet, Anayasanın 2.maddesi gereğince yardımcı olmalıdır.

Anayasa Mahkemesinin 26.10.1988 tarihli ve E. 1988/19, K. 1988/33 sayılı kararında, “Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet” olarak tanımlanmıştır.

Bu bakımdan, gerek Anayasamıza gerekse Elektrik Piyasası Kanunun 1.maddesi ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1.maddesine göre elektriğin tüketicilere ve topluma yeterli, kaliteli, sürekli, çevreye uyumlu, ucuz verilmesi gerekmektedir. Enerjinin adil ve herkese ucuz ve imkanına göre ulaştırılması da sosyal hukuk devletinin gereğidir.

Ancak iptali talep edilen düzenlemeler ile, yukarıda da açıklandığı üzere, fahiş zamlar yapılmak suretiyle elektrik şirketlerinin kâr marjının artırıldığı ve bu durumun tüketicilerin mağduriyetine yol açtığı açık olup, dava konusu kararlar Anayasamızın başlangıç ilkelerine, 2., 166. ve 172. maddeleri ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1.maddesi ve Elektrik Piyasası Kanununun 1.maddesine aykırıdır.

- İptali talep edilen Kurul Kararları T.C Anayasası 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırıdır.

Dava konusu kararda, “mesken alçak gerilimli tek zamanlı abone grubu için faturaya esas günlük ortalama 5 kwh tüketim miktarına kadar olan tüketimlere düşük kademeli tarife uygulamasına” karar verilmiştir. Her ne kadar EPDK tarafından bu kademeli tarife uygulamasının dar gelirli vatandaşlarımızı korumak ve enerji kullanımında tasarruf ve verimliliği artırmak hedefi taşıdığı iddia edilmiş ise de, yukarıda da açıklandığı üzere, bu düzenleme anılan amacı gerçekleştirmekten çok uzaktır.

Dava konusu 10707 sayılı EPDK kararı ile birlikte ev abone grubundaki tüketiciler için günlük ortalama 5kWh'nin (güncelleme ile 7kWh) altındaki tüketime kadar düşük tüketimli tarife birim fiyatı, bu tüketim üzeri için ise yüksek kademeli tarife birim fiyatı uygulanması kararlaştırılmıştır.

Ancak iptali talep edilen düzenleme, ne yazık ki, meskende kaç kişinin yaşadığı, ailenin gelir durumu gibi kriterler dikkate alınmadan yapılmıştır. Oysa Anayasanın eşitlik ilkesi gereği, anılan kriterler dikkate alınarak tüketim miktarına uygun olarak bir kademe belirlenmesi gerekmektedir.

Anayasanın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10.maddesi uyarınca

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.

Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

Eşitlik ilkesi aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasalar karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir.

Anayasa Mahkemesi’nin E. 2016/162, K. 2017/156 sayı ve 15.11.2017 tarihli kararında;

“7. Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen “kanun önünde eşitlik” ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.”

Anayasa Mahkemesi’nin E. 2016/36, K. 2017/9 sayı ve 18.01.2017 tarihli kararında ise;

“6. Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen “kanun önünde eşitlik” ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.” ifadelerine yer verilmiştir.

İdarenin kamu hizmeti sunarken, aynı durumda bulunan kişiler arasında, hizmetin gerektirdiğinden başka bir ayrım gözetmeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük eşitlik ilkesine dayanmaktadır. Bu nedenle idare, aynı durumda bulunan kişiler arasında ayrıcalık tanınması sonucunu doğuracak işlemlerden kaçınmalıdır.

Yukarıda anılan EPDK tarafından getirilen kademeli tarife uygulaması, Anayasa’nın 10. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Şayet bu düzenleme Anayasa’nın 10.maddesinde belirlenen kurallara uygun olsa idi, düşük gelirli grupların ikamet ettikleri meskenlerdeki kişi sayısı, gelir durumları, kişilerin yaşamını elektrik ile çalışan makinelere bağlı olarak idame ettirmesi gibi kriterler dikkate alınarak bir kademe uygulaması getirilirdi. Açıklanan nedenlerle, EPDK’nın dava konusu Kurul Kararları, Anayasa’nın 10.maddesine aykırılık teşkil etmektedir.

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI NEDENLERİ

6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Davalı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna verilen elektriğin tüketicilere ve topluma ucuz verilmesi yükümlülüğü bulunmasına rağmen, maliyetlerin arttığını gerekçe göstererek elektrik dağıtım şirketlerine elektriğin toptan fiyatını %34 oranında artırmakla yetinen ve elektrik dağıtım şirketlerinin kârının yükselmesi sonucu doğuran meskenler için günlük ortalama 5 Kwh a kadar (güncelleme ile 7 Kwh) tüketimlerde %50 ve meskenlerde 5 kwh üzeri ve sanayi ve ticari işletmelerin tüketimlerinde %125 oranında zam yapılmasına yönelik dava konusu düzenlemeler ile Davalı tarafından zaten güçlü konumda elektrik dağıtım şirketlerinin kâr marjının yükselmesi sonucunu doğuran düzenlemeler benimsenmiştir.

İptali talep edilen EPDK Kurul kararları yürürlükte kaldığı sürece, milyonlarca elektrik abonesi her gün elektrik tüketimi nedeniyle telafisi güç veya imkansız hak kayıplarına uğrayacaklardır. Aynı zamanda dava konusu edilen EPDK’nın Kurul kararları başta Anayasa’ya olmak üzere, hukuka açıkça aykırı olduğundan dava konusu kararların yürütmesinin durdurulması gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz edilen ve 2577 sayılı Kanun'un 20. maddesi gereğince re’sen dikkate alınacak diğer nedenlerle;

1- 31 Aralık 2021 Tarihli ve 31706 (6.Mükerer) Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumunun 10707 ve 10708 sayılı Kurul Kararlarının İPTALİNE,

2- İYUK 27/2 gereği öncelikle İdarenin savunması alınmadan ardından da dava sonuna kadar YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA,

3- DURUŞMA TALEBİMİZİN KABULÜNE,

4- Vekalet ücreti ve yargılama masraflarının davalıya yükletilmesine karar verilmesini saygı ile dileriz.

Davacı Türkiye Barolar Birliği Vekilleri

EKLER:
1- Vekaletname örneği,
2- 31 Aralık 2021 Tarihli ve 31706 (6.Mükerer) Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumunun 10707 ve 10708 sayılı Kurul kararları ile işbu kararların güncellenmesine dair 01.02.2022 tarih ve 31737 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10756 ve 10757 sayılı Kurul Kararları