İSMAİL SAYMAZ

2009 1 Mayıs’ında önce dövülen sonra gözaltına alındıkları kayda bile geçirilmeden Emniyet’e götürülen iki gençle ilgili işkence davasında, çok çarpıcı bir karar çıktı. Dönemin Emniyet Müdür Yardımcısı ve İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürü Gökhan Özsavaş’a da işkence davası açıldı.

Halen Beyoğlu’ndan sorumlu İl Emniyet Müdür yardımcısı olarak görev yapan Gökhan Özsavaş diğer sanıklarla birlikte 2 Aralık’ta hakim karşısına çıkacak.

Özsavaş, ifadesinde “Olay sırasında Beyoğlu’nda değildim. Zor kullanma sınırının aşılması yönünde talimat vermem mümkün değil. Şikâyet dilekçesinde neredeyse İstanbul’daki tüm amir ve memurları şikayet etmiştir” demiş ve hakkında takipsizlik verilmişti.

Mağdur avukatı Meral Hanbayat ise buna Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde itiraz etti. Dilekçede, TCK’nin, ‘işkencenin ihmal suretiyle işlenmesi’ni düzenleyen maddenin gerekçesine atıf yapıldı:

“Amir konumundaki kamu görevlisi kendi gözetim yükümlülüğü altında yürütülmekte olan bir soruşturma işlemi sırasında işkence yapıldığını öngörmesine rağmen bu konuda gerekli müdahalede bulunmamak suretiyle işkence yapılmasına zımmen rıza göstermiş olabilir. Bu gibi durumlarla amirin ihmali davranışla işkence suçunu işlemiş kabul edilecek, cezasında indirim yapılmadan sorumlu tutulacaktır.” Üst mahkeme bu itirazı kabul etti.

Çeber davasında uygulandı
Bu madde Engin Çeber’in Metris Cezaevi’nde gardiyanlarca dövülerek öldürülmesi sonrasında açılan davada da kullanılmış, Çeber’in dövülmesinden sonra koğuşun kapısından bakıp “Sayım için ayağa kalkmayanlar bu şekilde cezalandırılacaktır” dediği belirtilen Cezaevi İkinci Müdürü Fuat Karaosmanoğlu, üç gardiyanla birlikte ‘ağırlaştırılmış hapse’ çarptırılmıştı.

Samanlıkta iğne arar gibi...
Hafızalara dayaklı, biber gazlı 1 Mayıs’ olarak geçen Mayıs 2009’da, Tarlabaşı Alhatun Sokağı’nda bir bodrum katında, titrek bir elin tuttuğu kamera tülün ardından bir gencin, maskeli polislerce yere yatırılarak tekme, yumruk ve copla dövülmesi ve ardından götürülmesini görüntüledi.
 
O kişi, 28 yaşındaki Öztürk Aladağ’dı. 2 Mayıs’ta Aladağ, bu görüntüler ve sağlık raporuyla savcılığa şikâyetçi oldu. Aladağ’ı aynı sokakta polis tarafından sürüklenerek götürülüşünü gösteren gazete kupürleriyle çıkagelen 22 yaşındaki Naciye Kaplan izledi. İki genç de resmi kayıtlara göre ‘hiç gözaltına alınmamıştı’. 13 Mayıs’ta iki dosya birleştirildi ve 1 Mayıs’ta bölgede görevli polislerin listesi üzerinden teşhis yapıldı.

Çevik Kuvvet Şubesi’nde komiser yardımcısı Nuh Mete Damgacı, aynı şubeden polis Veli Tarım ve Beyoğlu Emniyeti’nden Ayhan Aktaş ve Kemal Güney ile Fatih GBT Şubesi’nde görevli Ayhan Baştürk’e ‘işkence’ ve ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak’tan 26 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Bu hüküm tehlikeli biçimde de kullanılabilir
İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi, Prof. Dr. Ersan Şen: İşkenceyle alakalı o hüküm, nevi şahsına hükümdür. İşkenceyle ilgili özel durum olması itibariyle gerek Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsünden gerekse uluslararası sözleşmelerden hareketle iç hukuk hükmü getirdiler:

Denildi ki kamu görevlileri olan memurlar bu tip suçları işliyorlar fakat amirleri gördükleri veya duydukları halde, suça etkin katılmasalar bile, korumasız olan kişiyi korumayarak, sessiz kalarak, cesaret vererek, suçların artmasına neden oluyor. Bu maddede, “Görevini layıkıyla yapsaydın görürdün zaten” deniyor. Tehlikeli de kullanabilirsiniz. Amirleri ve komutanları çok kolay mahkûm edebilirsiniz.

Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Prof. Dr. Timur Demirbaş: “Yürüyenler dövülsün, dağıtın” gibi bir emir verildi mi, verilmedi mi? Yargılamayla ortaya çıkacak. Olması gereken buydu. Hep örtbas ediliyor, alt birimler kurban ediliyordu. Yerinde ve örnek bir karar.

İÜ Hukuk Fakültesi, Süheyl Donay: Fiiilen katılmasa bile eğer emir vermişse, azmettiren olarak sorumlu tutulabilir. Polis kendi inisiyatifiyle de hareket etmiş olabilir. Ancak (amirle ilgili) takipsizliğin kaldırılması normal bir usuldür.



Radikal