KONU

Anayasa Mahkemesi 8/9/2022 tarihli ve 2022/61 Esas ve 2022/101 sayılı kararında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesinin (a) bendi ile 32. maddesinin birinci cümlesinin “davalısı harçtan muaf olan davalar” yönünden Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasını incelemiştir. Başvuru Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yapılmıştır.

Başvuru yapan mahkemenin önündeki dava “kamulaştırmasız el atma” davası olduğundan, Anayasa Mahkemesi tarafından söz konusu iptal istemleri “davalısı harçtan muaf olan kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları” yönünden incelenmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT

Madde 28 – (1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir:

a) Karar ve ilam harcı,

Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.

Madde 32 – Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.

ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN BAŞVURU GEREKÇESİ

Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından başvuruda; belirsiz alacak davasında talep miktarı belirli hâle geldiğinde talebini artıran davacının gerekli harcı yatırması gerektiği, davalısı harçtan muaf olan davalarda karar kesinleştiğinde davacının yatırdığı harcın kendisine iade edildiği, her durumda iade edilecek olan harcın davacıdan alınmasının adil olmadığı, davanın reddi hâlinde dahi davacıdan maktu harç alındığı, davalısı harçtan muaf olan davalarda davacıdan peşin olarak nispi harç alınmasının bir faydasının olmadığı gibi kamu düzenini ilgilendiren bir yönünün de bulunmadığı, iade edilecek olan harcın davacıdan alınmasının hak arama özgürlüğüne açıkça aykırı olduğu, alınan harcın aynı tutarda iade edilmesi ve davaların sonuçlanmasının uzun zaman alması sebebiyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiği belirtilerek itiraz konusu kuralların “davalısı harçtan muaf olan davalar” yönünden Anayasa’nın 2, 5, 35 ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

ANAYASA MAHKEMESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları kural olarak nispi karar ve ilam harcına tabi olmakla birlikte davanın reddine karar verilmesi hâlinde davacı maktu karar ve ilam harcından sorumlu olmaktadır. Anılan davaların kısmen veya tamamen kabulüne karar verilmesi durumunda ise davacı ödediği nispi karar ve ilam harcının tamamını geri alabilmektedir. Bu durumda, dava sonuçlanana kadar davacı nispi karar ve ilam harcı olarak ödediği tutardan mahrum kalmaktadır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesince söz konusu mevzuat hükümlerinin mülkiyet hakkını sınırladığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi, hangi oranda alınacağı belirli olan nispi karar ve ilam harcının ödenme zamanının ve ödenmemesi hâlinde doğacak hukuki sonucun açık, net, anlaşılabilir, uygulanabilir ve nesnel şekilde düzenlenmesi nedeniyle, itiraz konusu mevzuatın kanunilik şartını taşıdığını belirtmiştir.

Yine anılan davaların açılmasına neden olan kamulaştırmasız el atmanın, mülkiyet hakkına yönelik Anayasa’ya açıkça aykırı bir müdahale niteliğinde olduğu, Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru kararlarında da idare tarafından özel mülkiyete konu bir taşınmaza kamulaştırmasız el atılmasının kanuni dayanaktan yoksun ve mülkiyet hakkını ihlal eden bir eylem olduğu kabul edildiği belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesince, idarenin Anayasa’ya açıkça aykırı bu eylemine dolaylı da olsa müsamaha gösterilmesi sonucunu doğuracak ve kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmak zorunda kalan kişileri daha da dezavantajlı bir konuma getirecek düzenlemeler Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen güvenceleri işlevsiz hâle getirebilecektir. Bu itibarla, idarenin Anayasa’ya açıkça aykırı eyleminin sonuçlarına taşınmazına fiilen el atılan ve anayasal güvenceden yoksun bırakılan kişinin katlanması sonucunu doğuracak nitelikte yükümlülükler öngörülmesi Anayasa’ya aykırılık oluşturacaktır.

Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmak zorunda kalan kişilerin nispi karar ve ilam harcı ödemekle yükümlü olmaları mülkiyet hakkına yönelik müdahaleyi daha da ağırlaştırmaktadır. Bu itibarla kamulaştırma bağlamındaki hakları anayasal güvence altında bulunan kişilerin idarenin taşınmazlarına fiilen el atarak gerçekleştirdiği Anayasa’ya açıkça aykırı eylem nedeniyle sürüklendikleri dezavantajlı konumu Anayasa’nın sözüyle bağdaştırmak mümkün değildir.

Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasının kısmen veya tamamen kabulüne karar verilmesi durumunda davacı ödediği nispi karar ve ilam harcının tamamını geri alabilmekte ise de dava sonuçlanana kadar geçecek süre içinde nispi karar ve ilam harcı olarak ödenen tutarda meydana gelebilecek değer kaybı taşınmazın gerçek karşılığının elde edilememesine de yol açabilmektedir. Söz konusu değer kaybının gerçek karşılığın ödenmesine yönelik anayasal güvenceyi işlevsiz hâle getirmesini engelleyebilecek bir telafi mekanizması da öngörülmemiştir.

Bu değerlendirmeleri yapan Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen güvenceye açıkça aykırı olarak taşınmazına el atılan kişinin durumunu daha da ağırlaştıran ve bu hususta herhangi bir telafi mekanizması içermeyen başvuru konusu mevzuatın Anayasa’nın sözüne aykırılık teşkil ettiğine, “davalısı harçtan muaf olan kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları” yönünden Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğuna ve iptallerine karar vermiştir. Ayrıca iptal hükmünün kararın Resmî Gazete ’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Anayasa Mahkemesi bu kararında başvuru konusu mevzuatı Anayasa’nın 13. maddesi ile 35. maddesinde güvence altına alınan “mülkiyet hakkına” aykırı bularak iptal etmiştir.

Öncelikle, Asliye Hukuk Mahkemesi başvuru gerekçesinde yer alan; iade edilecek olan harcın davacıdan alınmasının hak arama özgürlüğüne açıkça aykırı olduğu yönündeki itiraz Anayasa Mahkemesince uygun bulunmayarak, adil yargılanma hakkı yönünden bir ihlal değerlendirmesi yapılmamıştır.

Öte yandan, Anayasa Mahkemesi tarafından söz konusu mevzuat, başvuru yapan Asliye Hukuk Mahkemesi önündeki davanın davalısı harçtan muaf olan kamulaştırmasız el atma davası olması nedeniyle sadece bu açıdan değerlendirme yapılmıştır. Elbette Mahkemenin inceleyemediği benzer içerikli farklı davalarda da bu durum söz konusu olabilecektir. Nitekim idareler tarafından süresinde kamulaştırma yapılmayan taşınmazlara yönelik olarak idari yargıda açılacak tam yargı davaları açısından da bu durum geçerlidir. Ancak Anayasa Mahkemesinin önüne gelmediği için incelemediği bu davalar yönünde mevzuat aynen uygulamaya devam edilecektir.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin bu kararda “dava sonuçlanana kadar geçecek süre içinde nispi karar ve ilam harcı olarak ödenen tutarda meydana gelebilecek değer kaybının taşınmazın gerçek karşılığının elde edilememesi sonucunu doğurmasını” mülkiyet hakkına aykırı bulması da oldukça değerlidir. Özellikle uzun süren yargılamalar açısından oluşan değer kaybı önemli bir sorun olup, bu tespit bu konuya çözüm oluşturma adına önemlidir.