Yaşam hakkı, Anayasa’da açıkça düzenlenen ve birçok anayasal kavramla doğrudan ilişkili olan bir haktır. 

Anayasanın Başlangıç bölümünde;

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” hususlarına vurgu yapılmış, kutsal bir hak olan yaşama hakkının önemine  vurgu yapılmış,  bireylerin maddi ve manevi varlığını geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu belirtilmiştir.

Anayasanın Genel Esas Kısmında düzenlenen ve  Devletin Temel Amaç ve Görevleri başlıklı  5. Maddesine göre;

Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

Anayasanın Kişinin Hakları ve Ödevleri Başlıklı ikinci bölümünde  düzenlenen Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı başlıklı 17. Maddeye göre;

 “ Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”

 Anayasada Sosyal ve Ekonomik ve Ödevler Başlıklı üçüncü bölümde,   Sosyal Güvenlik Hakkı başlıklı 60. Maddeye göre;

“ Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.

Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.”

Bilindiği üzere son dönemlerde hastalıklar artmış, insanlar  hastalıklar ile apansız mücadeleler içerisine girmektedir. Bu hastalıklardan bir tanesi de KANSER HASTALIĞIDIR. Kanser hastalığı, evlerimizde ismi anılmayacak kadar kötü olarak görülen bir hastalıktır.  Yaygınlaşan bu hastalığın tedavisi de uzun sürmekte, ilaçları da maalesef çok pahalı olmaktadır.  Kanser tedavisi gören hastalara uzman doktorları tarafından tavsiye edilen ilaçların bazıları Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmamakta, hastalar bu süreçte  maddi destek alamamaktadır.

Fakat 5510 Sayılı Kanun sağlık hizmetlerinin finansmanı konusunu düzenlemiştir. Kanunun  63. Maddesinde;

Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri şunlardır:

b) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler. “ hususu açık şekilde belirtilmiştir.

5510 Sayılı Kanunun  69. Maddesinde yer alan;

“68 inci maddede sayılan sağlık hizmetlerinden katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler şunlardır:

d) Sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla; Kurumca belirlenen kronik hastalıklar ve hayati önemi haiz 68 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sağlık hizmetleri ile organ, doku ve kök hücre; nakli.” ibareleri de, kronik hastalıklarda, SAĞLIK RAPORU BELGELENDİRİLMEK ŞARTIYLA KATILIM PAYI alınamayacağını ortaya koymuştur.

İç düzenlemelerimizde görüleceği üzere, SAĞLIK HAKKI, TEDAVİ GÖRME HAKKI , YAŞAM HAKKI  DEVLETİN TEMEL AMAÇLARI ARASINDA AÇIKÇA BENİMSENMİŞTİR. Fakat Sosyal Güvenlik Kurumu, kanser hastalarının  yüksek bedelli ilaçlarını karşılamamakta, hastalar hayati risklerin ortasına terk edilmektedir. Hastaların çoğu iki haftada bir bahsi geçen akıllı ilaç olarak nitelendirilen  ilaçları almak durumunda kalmakta  ve bu tedavi en az 6 ay sürmektedir. Her bir ilacın en az 16 bin TL olduğu düşünüldüğünde, tedavi sürecinin altından bir çok hasta maalesef ki kalkamaktadır.

Bu süreçte ücretsiz ilaçların verilmesine ilişkin SGK’ya yapılan başvurular  reddedilmekte ve hastalar HAK ARAMA HÜRRİYETLERİNİ MAHKEMELER NEZDİNDE GERÇEKLEŞTİRMEK ZORUNDA KALMAKTADIR. Mahkemeye intikal eden  kanser hastalarının taleplerinde, bir çok mahkeme,  Anayasanın temel hak ve hürriyetlerine ilişkin esaslarına ve TMK’nın 1 ve 4. Maddesine göre hareket etmektedir. TMK’nın 1. Maddesini hatırlamak gerekir ise;

A. Hukukun uygulanması ve kaynakları

Madde 1 – “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. “

Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır”

Hakimin Takdir Yetkisi

Madde 4 –“Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.”

Özel hukukun temel düzenlemelerinin yer aldığı Türk Medeni Kanunun 1. Maddesine göre Hakimler karar verirken BİLİMSEL GÖRÜŞLERDEN VE YARGI KARARLARINDAN FAYDALANMALIDIR. Yine Kanunun takdir yetkisi tanıdığı durumlar ve haklı sebeplerin varlığı halinde, hakim hukuka ve hakkaniyete göre karar vermelidir. Hakimler karar verme mekanizmasında yer alan , sadece kanunun lafzıyla hareket etmeyen, kanunların bir ruhu olduğuna kani olan  insanlardır. Kanunlar kaynağını insandan , insanın maddi ve manevi varlığından ve nihayetinde gerçeklerden  almaktadır. 

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 31.121976 Tarihli 1976/9370-13138 Sayılı kararında;

“ Hakim insana tabiata, gerçeğe,olağanasırt çevirmeden ve katı kalıplar içinde sıkışıp kalmadan, uyuşmazlığa insan kokusu taşıyan bir çözüm  getirmek zorundadır”

İnsanın temek haklarının özü  ve devletin temel amaçları irdelenmeden verilen kararlar,  insan haklarına aykırılık taşıdığı gibi, hukuka ve adalete güveni de yerle bir etmektedir.

Kanser hastalarına ilişkin  yurt içinde verilen bir çok tedbir kararında, Mahkemeler uyuşmazlığa İNSAN KOKUSU TAŞIYAN BİR ÇÖZÜM GETİRMEKTE, İDARENİN  ANAYASAYA  VE HUKUKA UYGUN DAVRANMASI YÖNÜNDE HUKUKİ ÇÖZÜMLER ORTAYA KOYMAKTADIR.

Örneğin Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin  2021/115 Esas ve  2021/ 47 Karar sayılı kararında;

“…. Hastalığın türü ve tedavinin gideri  gözetildiğinde,ilacın kurumca karşılanmamasının  davacıda hayati tehlikeye yol açacağı anlaşılmakla,ihtiyati tedbir talebinin teminatsız olarak  kabulüne ….” Karar verdiği görülmektedir.

Yine konuyla ilgili Anayasa Mahkemesinin HAK İHLALİ KARARI DA bulunmaktadır.

 Bölge Adliye Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin  HAK İHLALİ kararı bir çok yerel mahkeme için örnek niteliğindedir.  Uyuşmazlıkların çözümünde emsal kararlar dikkate alınmalıdır. Zira Aynı adliyede aynı olaylar için, aynı şartlar hakkında farklı kararların çıkması, YARGIYA GÜVENİ ZEDELEYECEK, ANAYASAL ÖZGÜRLÜK VE HAKLARIN  yargı eli tarafından çiğnenmesine neden olacaktır.  Yaşam hakkı gibi kutsal bir hak söz konusu iken,    bu gibi uyuşmazlıkların çözümünde daha dikkatli davranılmalı,  çözüm insani ve hakkaniyetli olmalıdır. Nitekim kanser hastaları için her bir saniye önemlidir. TEDBİR TALEBİNİN REDDİ DURUMUNDA,  HER NE KADAR İSTİNAF  KANUN YOLU AÇIK OLMUŞ OLSA DA, HASTALAR   BU AŞAMADA ÜMİTLERİNİ YİTİRMEKTE, MADDİ İMKANSIZLIKLAR İÇERİSİNDE ADETA YAŞAMA TUTUNMA IŞIĞI ARAMAKTADIR

Devletin tüm kurumları  anlattığımız sebepler ışığında sosyal devlet ilkesinin gerekleri ile hareket etmeli, DEVLET İNSAN İÇİNDİR OLGUSUNDAN UZAKLAŞMAMALIDIR.

Şahit olduğumuz bazı davalarda, KANSER HASTALARININ  ilaçların dava süresince ücretsiz olarak ödenmesine ilişkin ihtiyati tedbir taleplerinin  Mahkemelerce KABUL GÖRMEDİĞİ BAZI KARARLAR VERİLMEKTE,   BU KARARLAR İSE ADETA VİCDANI ve HUKUKA GÜVENİ YARALAMAKTADIR.

Özdemir ASAF’ın satırları ile yazıya son verirsek;

İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun.

Av. Cennet Ceyda BOĞA

Aydın Barosu