Kovid-19 tedbirleri kapsamında; ceza infaz kurumuna ilk kez giriş yapan tutukluların ve hükümlülerin 14 gün süresince özel oda veya koğuşlarda izole edilecekleri, izolasyon sürecinin başlangıcında ve bitiminde PCR testi yapılacağı, testi negatif çıkan tutukluların ve hükümlülerin oda veya koğuş planlanmasına geçileceği, zorunlu nakil, açık kurumlara ayrılma gibi sebeplerle başka bir ceza infaz kurumuna giden her hükümlüye ve tutukluya sağlık raporu alınacağı, ayrıca PCR testi yaptırılacağı, test sonucunun negatif çıkmasının yeni kuruma geçişte ön koşul olarak uygulanacağı hususlarına Adalet Bakanlığı tarafından karar verilmiştir.

Bilindiği üzere; 7242 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a eklenen Geçici m.9’un 5. fıkrasında, Kovid-19 salgın hastalığı sebebiyle açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan hükümlüler ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen hükümlülerin izinli sayılacakları, aynı maddenin 6. fıkrasında ise; Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar hariç olmak üzere, toplam hapis cezası 10 yıldan az olanlar 1 ayını, 10 yıl ve daha fazla olanlar ise 3 ayını kapalı ceza infaz kurumunda geçirmek kaydıyla iyi halli hükümlülerin, açık ceza infaz kurumlarına ayrılmalarına 1 yıl veya daha az süre kalması ve talepleri halinde açık ceza infaz kurumlarına gönderilebileceği, açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya, beşinci fıkrada belirtilen süreler içinde hak kazandıkları takdirde beşinci fıkra uyarınca izinli sayılacakları düzenlenmiştir.

Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği m.6 ile yukarıda yer verilen hükümler çerçevesinde; tutuklulukta geçen sürelerin mahsup edilmesi sebebiyle kapalı ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken yasal süresi 14 günlük izolasyon süresinden daha kısa olan hükümlülerin 14 gün süresince kapalı ceza infaz kurumunda izolasyonda bekletilmesi veya kapalı ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken süreyi tutuklulukta geçiren veya 7242 sayılı Kanunla koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik sürelerinde yapılan iyileştirmeler neticesinde fiilen kurumda infaz edilecek süresi bulunmayan hükümlülerin kapalı ceza infaz kurumunda tutulması ve 14 gün süre ile izolasyona alınması şeklinde hatalı uygulamalar yapıldığı görülmektedir.

Bu sorun; pandemi sebebiyle izin süreci devam ettiğinden doğrudan hükümlünün gittiği açık infaz kurumlarında değil, kapalı infaz kurumlarında yaşanabilmektedir. Hükümlünün kapalı infaz kurumuna girdiği her durumda Kovid-19 nedeniyle 14 gün karantinada kalması usulü uygulandığından, kapalı infaz kurumunda kalacağı süre 14 gün olmasa bile bu kadar süre karantina koğuşunda tutulduktan sonra kalması gereken koğuşa alınarak, ceza infaz kurumu idare ve gözlem kurulu “iyi hal” tespiti ile bırakıldığını görmekteyiz. Hükümlünün “iyi hal” tespiti tutuklu kaldığı sürede davranışları dikkate alınmak suretiyle derhal belirlenip bu konuda kurul kararı verilebileceğinden, burada meselenin 14 günlük karantina süresinin uygulanma yönteminden kaynaklandığını belirtmek isteriz. Hükümlünün kapalı infaz kurumunda kalacağı sürenin en az 14 gün olduğu vaziyette bir sorun olmayacak, ancak kalınacak sürenin bunun altında veya hiç olmadığı durumda nasıl hareket edilmesi gerektiği önem taşıyacaktır.

Belirtmek isteriz ki; Adalet Bakanlığı’nın Kovid-19 tedbirleri kapsamında aldığı kararlar arasında; hükümlünün kapalı ceza infaz kurumlarında yasal olarak geçireceği sürenin uzatılması sonucunu doğurmaya elverişli bir karar bulunmadığı gibi, aksi uygulama 5275 sayılı Kanun ve Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği hükümlerine aykırıdır.

Adalet Bakanlığı’nın tedbir kararlarında; kapalı ceza infaz kurumlarına ilk girişte hükümlünün 14 gün izolasyona alındıktan sonra test sonuçlarına ve durumuna göre oda veya koğuş planlamasına geçileceğinin belirtildiği dikkate alındığında, bu hususun kapalı kurumda 14 günden daha fazla süre geçirmesi gereken hükümlülere yönelik olduğu sonucuna varılmaktadır. Koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik sürelerinde yapılan iyileştirmeler neticesinde fiilen kurumda infaz edilecek süresi bulunmayan hükümlülerin, “giriş-çıkış” şeklinde tabir edilen işlemlerle kuruma kabul edilerek, açık kuruma ayrılma ve izne gönderme işlemlerinin aynı gün içerisinde yapılması gerekmektedir ki, ceza infaz kurumlarında genel uygulama da bu yönde olmalıdır.

Örneğin hükümlü 4 yıl 2 ay hapis cezası almış, yargılama sürecinde 6 ay tutuklu tutulmuş, kapalı infaz kurumunda kalması gereken süre 5 ay gözükmektedir. Hükümlünün 1 ay veya onda biri veya daha fazla kapalı infaz kurumunda kalması gerekmekte ise; bu durumda elbette kapalı infaz kurumuna alınacağından, öncesinde karantina koğuşuna alınması ve orada 14 gün tutulması mümkündür, ancak tutuklu olduğu sırada kapalı infaz kurumunda kaldığı süre, açık infaz kurumuna geçmek için aranan süreyi doldurmuşsa bu halde hükümlünün 14 gün süre ile kapalı infaz kurumunda karantina koğuşuna alınması hatalıdır. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bakımından, 7242 sayılı Kanunun esas alınması gerekir. Kapalı infaz kurumunda kalınacak süre 1 aydan veya 14 günden az olduğunda, hükümlünün karantina koğuşunda tutulacağı azami süre bu süreleri aşmamalıdır. Örneğin; kapalı infaz kurumunda kalması gereken bakiye süre 10 veya 3 gün olduğunda, hükümlünün kalacağı süre 10 veya 3 gün olup, 14 günlük karantina süresi değildir. Çünkü hükümlünün kapalı infaz kurumunda kalacağı süre 10 veya 3 günü aşıp 14 gün olduğunda, bu aşmanın kanuni karşılığı olmayacak ve hükümlünün kişi hürriyeti hukuka aykırı kısıtlanacaktır.

Hükümlünün cezaevinde kalacağı, denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme ile salıverileceği ve bihakkın, yani cezanın tüm infazının tamamlanacağı süreleri gösteren müddetname hazırlanırken, TCK m.63’e göre tutukluluk süresi mahsup edileceğinden, burada açık infaz kurumuna ayrılma süresinin dolduğu, yani hükümlünün açık infaz kurumuna geçme hakkını kazandığı tespit edildiğinde, artık hükümlü 14 gün süre ile karantina koğuşunda tutulmamalı ve sonrasında kalacağı koğuşa alınmasının ardından serbest bırakılmalı, 7242 sayılı Kanunun öngördüğü infaz usulü derhal uygulanmalıdır.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun “Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması” başlıklı 23. maddesinin ve bu maddenin 1. fıkrasının (e) bendinde yer alan kısa süreli hapis cezalarının dışında kalan hapis cezalarında gözlem süresinin 60 günü geçemeyeceğine dair hükmün, yazı konumuz olan Kovid-19’dan dolayı uygulanacak 14 günlük karantina süresi ile bir ilgisi bulunmadığını belirtmek isteriz. 23. maddenin 1. fıkrasının (a) bendine göre; “Hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve sağlık durumları, suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal çevre ve ilişkileri, sanat ve meslek faaliyetleri, ahlâkî eğilimleri, suça bakış açıları, hükümlülük süreleri ve suç türleri belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve iyileştirme rejimi; gözlem, inceleme ve değerlendirme yöntemiyle çalışan  gözlem  ve  sınıflandırma  merkezlerinde  veya  kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yapılır. Hükümlüler, işledikleri suç tiplerine, gösterdikleri eğilimlere, tutum ve davranışları nedeniyle sıkı gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekip gerekmediğine göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya normal güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya açık ceza infaz kurumlarına gönderilirler”. Hükümlülerin gruplandırılması da Kanunun 24. maddesinde öngörülmüştür. Kanunun 23. ve 24. maddeleri, hükümlülerin özelliklerine hangi ceza infaz kurumunun hangi bölümlerinde kalacaklarının tespiti ile ilgili hükümlere yer vermektedir. Bu maddeler ile Kovid-19 salgın hastalık sebebiyle hükümlünün kalacağı 14 günlük karantina süresinin bir bağı yoktur.

Yeri gelmişken; hükümlünün müddetnamesini kuruma giriş yaptıktan sonra hazırlama zorunluluğu da değiştirilmeli, müddetname hükmün kesinleşmesi veya hükümlünün başvurusu veya yakalanması sırasında derhal hazırlanmalı ve hükümlünün, infaz kurumuna girerken müddetnamesinin infaz dosyasına girmesi sağlanmalıdır. Böylece, kişi hürriyeti bakımından ortaya çıkabilecek muhtemel mağduriyetlerin ve karışıkların önüne geçilmesi mümkün olabilecektir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer Berkün

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)