5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesinde suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (kara para aklama) suçu düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrasında suçun tanımına dokunulmaksızın, ceza miktarı 2009 yılında yapılan değişiklikle artırılmış ve yine maddeye aynı değişiklikle ikinci fıkra olarak suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini kabul suçu eklenmiştir.

“Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” başlıklı TCK m.282/1’e göre, “Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır”.

Hükümde ve gerekçesinde; suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerine meşruiyet görüntüsü verilerek iktisadi sisteme sokulmasının, bu yolla suç işlemenin menfaat elde etme açısından cazip bir yol olarak görülmesinin önüne geçilmesi amaçlanarak, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin yurtdışına çıkarılması veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru yolla elde edildiği hususunda kanaat oluşturmak amacıyla işlemlere tabi tutulması suç sayılmış, karşılığında hapis ve adli para cezaları öngörülmüştür.

Hükmün gerekçesinin dördüncü paragrafında; suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun konusunu, bir başka suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin oluşturduğu, bu malvarlığı değerlerinin elde edildiği suçun türünün ve mahiyetinin önemli olmadığı, alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren herhangi bir suçtan kaynaklanan, yani elde edilen malvarlığı değerlerinin aklama suçunun konusu olabileceği, bir başka ifadeyle önemli olanın, aklama suçunun konusunu oluşturan iktisadi değerlerin, başka bir suçun işlenmesinden veya bu suç nedeniyle elde edilmesinin yeterli olacağı, aklama suçunun serbest ve seçimlik hareketler yoluyla işlenebileceği, malvarlığı değerinin yurtdışına çıkarılmasında serbest hareketin, yurtiçinde ise bunun gayri meşru kaynağının gizlenmesinin ve meşru yolla elde edildiği hususunda kanaat uyandırmak amacıyla çeşitli işlem ve tasarruflara tabi tutulmasının yeterli olduğu, bu suçun işlenmesinde aklama, yani suç işleme kastının yeterli olacağı ifade edilmiştir.

Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunda; madde metni ile gerekçesinden de anlaşılacağı şekilde bir öncül suç olması zorunluluğunda tartışma bulunmadığı, başka türlü, yani öncül suç olmaksızın kara para aklama suçunun işlenemeyeceği, yalnızca öncül suç bakımından hapis cezası alt sınırının belirtildiği, bu sınır esas alınmak suretiyle işlenen tüm suçlardan veya bu suçlar dolayısıyla elde edilen her türlü malvarlığının TCK m.282/1 kapsamına gireceği, ortada bir öncül suç olmaksızın kara para aklama suçundan da bahsedilemeyeceği, kanun koyucunun kara para aklamayı bağlı olduğu veya elde edildiği ana/öncül suçtan kopardığı, ayrı tanımladığı, öncül suç olmaksızın kara para aklama suçu işlenemeyeceğinden, burada aklama suçu yönünden ön şart kabul edildiği anlaşılan öncül suçun varlığının ne zaman kabul edilerek, kara para aklama suçundan dolayı soruşturma ve kovuşturma başlayacağının tespitinin önemli olduğu, nitekim kara para aklama suçunun soruşturmasında uzmanlaşmış, özel savcılık birimlerinin oluşturulduğu ve adliyelerde bulunan bazı Cumhuriyet savcıları yönünden görev paylaşımına gidilip, çıkar amaçlı suç örgütünden, bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlardan ve diğer suçlardan ayrılmak suretiyle kara para aklama suçlarının müstakilen soruşturulduğu, bu suç yönünden delillerin toplanıp değerlendirildiği, Mali Suçlar Araştırma Kurulu’ndan rapor alındığı, teknik konularda bilirkişi raporlarının hazırlandığı, kara para aklama suçunun bağlı olduğu suçtan ayrıca soruşturulup kovuşturmaya konu edildiği anlaşılmaktadır.

Uygulamada; suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun da öncül suç ve suçlarla birlikte soruşturmaya konu edilip değerlendirildiği, soruşturmanın eşzamanlı yürütüldüğü, bu konuda uzmanlaşma yönteminin izlenmediği, öncül suçun işlenip işlenmediğine bakılmaksızın bazen kara para aklama dosyasının tefrikle ayrılıp ayrı soruşturma numarasına kaydedildiği ve bazen de iddianamenin düzenlenip suçla ilgili olarak da bağlı olduğu öncül suçun görüleceği davaya yönelik iddianamenin düzenlendiği, böylece kanun koyucunun “kanunilik” prensibi ve İspat Hukuku ile suçsuzluk/masumiyet karinesi kapsamında uygun görmeyip öncül suça bağlamak suretiyle ayrıca düzenlediği kara para aklama suçundan dolayı CMK m.160/1 uyarınca basit şüphe ile başlatılan soruşturmanın, yalnızca işlenip işlenmediği belli olmayan ve açılan kamu davası sonucunda belli olacak öncül suçun, CMK m.170/2 uyarınca kara para aklama suçunun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğundan bahisle iddianamenin düzenlendiği, bununla birlikte suçsuzluk/masumiyet karinesini sonlandıran ve bir öncül suçun gerçekleştiğini ortaya koyan kimisine göre iddianame kabulü, kimisine göre ilk derece mahkemesinin kararı ve kimisine göre de öncül suçtan kesinleşmiş mahkeme kararı beklenmeksizin kara para aklama suçu yönünden soruşturma ve kovuşturmanın açıldığı, bu kabulün ise aynen TCK m.215’de tanımlanan suçu ve suçluyu övme suçu bakımından aranan kesinleşme şartı gibi kara para aklama suçunda da hukuki sorunlara yol açtığı, yine uygulamada Cumhuriyet savcıları arasından kara para aklama suçunda gidilen uzmanlaşmaya göre, suç veya terör örgütü ile örgütün faaliyeti suçlarından veya iktisadi suçlardan soruşturma yürüten Cumhuriyet savcılarının otomatik olarak kara para aklama suçu yönünden tefrik kararıyla aynı adliyede bulunan kara para aklama suçunu soruşturmakla görevli Cumhuriyet savcısına veya fezleke veya yetkisizlikle bir başka adliyede bulunan Cumhuriyet savcısına soruşturma dosyasını gönderdiği, ancak bu konuda sorunlar yaşandığı, kara para aklama dosyasına bakan savcının en azından öncül suçla ilgili düzenlenmiş ve kabul edilmiş bir iddianamenin veya ilk derece mahkemesinin veya mahkumiyetle sonuçlanmış kesinleşmiş öncül suçla ilgili kararı aradığı, ancak bundan sonra TCK m.282’de unsuları tanımlanan suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun unsurlarının ve delillerini soruşturmaya konu edilip araştırılabileceği sorunları ile karşılaşıldığı görülmektedir.

Kanaatimizce; suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri aklama suçundan bahsedilebilmesi için, en az TCK m.282/1’de öngörülen bir öncül suçun varlığı gerekir. Ancak bir öncül suçun varlığından sonra Cumhuriyet savcısının kara para aklama suçundan dolayı soruşturmaya başlayabilmesi, delil araştırabilmesi, suçun yasal unsurlarının oluşup oluşmadığını inceleyebilmesi, hesapları denetleyebilmesi ve şüpheli gördüğü kişileri suçlayabilmesi mümkündür. Sadece bir suç örgütünün varlığı, örgüt amaç suç olarak kara para aklamak için kurulmadıkça ve bu kapsamda soruşturma yürütülmedikçe, öncül suçtan elde edilmiş veya öncül suç dolayısıyla kazanılmış malvarlığı değerlerinden bahsedilebilmesi için, öncelikle bu öncül suçun varlığının tespiti gerekir. Hatta kara para aklamak için kurulduğu, yürütüldüğü ve faaliyette bulunduğu söylenen çıkar amaçlı suç örgütleri bakımından, sadece örgütün varlığı değil, akladığı iddia edilen öncül suçların tespitinde lüzum bulunmaktadır. Elbette TCK m.220/1’de, suça konu olabilecek faaliyetlerde bulunmasalar bile, ceza kanunlarının suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurulması veya yönetilmesi suç sayılmıştır. Her ne kadar Ceza Hukukunun fikri alana müdahalesine karşı olsak da, kanun koyucu suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu yönünden geniş ceza sorumluluğunu kabul etmiştir. Bununla birlikte, bu örgütün kara para aklama faaliyetlerinde bulunduğuna dair iddiaların değerlendirilebilmesi için, elbette ortada öncül suçların varlığı veya bu suçlar dolayısıyla elde edilmiş malvarlığı değerlerinin bulunması gerekir, aksi halde öncül suçtan bahsedilemeyen yerde kara para aklama suçunun işlendiği iddiası da gündeme gelmez.

Öncül suçtan soruşturma açılması, otomatik olarak kara para aklama suçu nedeniyle soruşturma başlatılmasını, uzmanlaşma kapsamında dosyanın aynı adliyede tefrikle veya fezleke veya yetkisizlikle bir başka adliyede bulunan savcıya gönderilmesini haklı kılmaz.

Bir görüşe göre; öncül suçtan ve bu suçtan elde edildiği veya bu suç dolayısıyla kazanıldığı ileri sürülen malvarlığı değerleri varsa ve bu değerlerin aklandığı ileri sürülmekte ise, öncül suç yönünden düzenlenmiş ve mahkemece kabul edilmiş bir iddianamenin varlığı gerekir. Ancak bu andan itibaren kara para aklama suçunu soruşturacak Cumhuriyet savcısının öncül suçla ilgili deliller üzerinden soruşturma açması kara para aklama suçu ve faillerini araştırması gündeme gelebilir. Ortada öncül suç veya suçlar yönünden hazırlanmış ve kabul edilmiş iddianame olmadıkça, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçundan dava açılamaz. Bu düşünceye göre; öncül suç yönünden düzenlenen iddianame, kara para aklama suçu ile ilgili olarak CMK m.160/1 kapsamında soruşturma başlatılabilmesi için yeterli görülmeli, CMK m.170 ve m.174’e uygun iddianame düzenlenmesinde de yeterli şüphe sebeplerinden birisi sayılmalı, ancak öncül suçun iddianamesi tek başına kara para aklama suçundan kamu davası açılması amacıyla iddianame düzenlenmesi için yeterli görülmemeli, bu suçun soruşturması, şüphelisi veya şüphelileri, suçun unsurları ve delilleri yönünden ayrıca soruşturulmalıdır. Cumhuriyet savıcısı yapacağı soruşturmada topladığı delillerle; kara para aklama suçunda yeterli şüpheye ulaşmışsa, kamu davası açmak için iddianamesini düzenler.

İkinci görüşe göre; TCK m.282/1 kapsamında soruşturma açılabilmesi için öncül suç yönünden bir iddianame düzenlenip kabul edilmesi yeterli olmayıp, en azından öncül suçun işlendiğini gösteren ilk derece mahkemesinin mahkumiyet kararının varlığı aranmalı ve bundan sonra kara para aklama suçundan dolayı soruşturma başlatılmalıdır. Kara para aklama suçundan soruşturma açılabilmesi için; öncül suçtan soruşturmaya başlanması yeterli olamayacağı gibi, öncül suç hakkında iddianame düzenlenmesi de yeterli olmayacaktır. İlk derece mahkemesinin öncül suçun varlığını tespit eden kararıyla birlikte kara para aklama suçundan soruşturmaya başlanması için dosyanın ilgili Cumhuriyet savcısına iletilmesi gerekir. Bu görüş; yeterli şüpheyi tespit ederek düzenlenen iddianameyi değil, mahkumiyet kararı kesinleşmese bile en azından öncül suç yönünden bir mahkeme kararının varlığını aramaktadır.

Üçüncü görüşe göre ise; öncül suçtan soruşturmaya başlanması, bu suç yönünden iddianamenin düzenlenmesi ve kabul edilmesi, hatta ilk derece mahkemesinde mahkumiyet kararı verilmesi, kara para aklama suçundan dolayı soruşturmaya başlanması, iddianame düzenlenmesi ve kamu davası açılması için yeterli görülemez. Kanun koyucu TCK m.282/1’de kara para aklama suçu yönünden öncül suçun varlığını zorunlu görmüştür. Esas itibariyle aklama suçunun doğasında öncül suç vardır. Öncül suçun varlığı mahkemenin kesinleşmiş kararı ile tespit edilmedikçe failin kara para aklama suçundan suçlanabilmesi hukuka uygun değildir.

Kanaatimizce ideal olan; iddianame düzenlenip kabul edilmesinde, kovuşturmaya geçilmesinde ve mahkumiyet kararının verilmesinde, öncül suç yönünden kesinleşmiş bir kararın varlığı aranması, bu andan itibaren kara para aklama suçunun unsurlarının ve delillerinin araştırılıp şüpheliler ve sanıklar yönünden sonuca gidilmesidir. Katı bir düşünce yapısına göre, öncül suçun varlığı kesinleşmiş ceza mahkemesi kararıyla tespit edilmeden, bu suçtan elde edildiği veya bu suç dolayısıyla kazanıldığı ileri sürülen malvarlığı değerlerini aklamaktan soruşturma ve kovuşturma yapılarak, sanık veya sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi doğru değildir.

Bizce; kara para aklama suçundan soruşturmanın başlayabilmesi için, en azından ortada öncül suçtan usulüne uygun hazırlanmış ve mahkemece kabul edilmiş bir iddianamenin kabulü gerekir. Kara para aklama suçundan mahkumiyet kararı verilebilmesi için ise, elbette öncül suç veya suçlardan verilmiş mahkumiyet kararlarının kesinleşmesi aranır ki, ancak bu andan sonra bu suç veya suçlardan elde edilmiş veya bu suç veya suçlar dolayısıyla kazanılmış malvarlığı değerlerinin olup olmadığı ve sorumluları hakkında açılan kamu davalarının sonuçlandırılması, kara para aklama suçunun varlığı tespit edilmişse de sanıklar hakkında mahkumiyet kararlarının verilmesi gündeme gelebilir. Ancak öncül suç yoksa, bu suçun unsurlarının oluşmadığı, işlenmediği, öncül suçun kanuni tanımının olmadığı, iddianın şüpheden ibaret kaldığı, takip şartlarının oluşmaması veya zamanaşımı sebebiyle düşme kararının verildiği durumlarda kara para aklama suçunda müsadereye tabi eşya dışında mahkumiyet kararı veya aleyhe karar verilemez. Kara para aklama suçundan görülen davada durma kararı verilmişse; öncül suçtan görülen davanın sonucuna bağlı olarak hareket edilip, bu davadan çıkacak sonuca göre hareket edilmesi gerekir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)