Anayasa Mahkemesi (AYM), cezaevleri ile ilgili sık sık gündeme gelen koğuşların kameralarla izlenmesi konusunda önemli bir karara imza attı.

Mahkeme, Hakların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı başvuru üzerine bu yönlü şikayetlerin Ceza İnfaz Hakimliklerince esasa girilmeden reddedilmesini, “özel hayata saygıyla bağlantılı etkili soruşturma hakkının ihlali” olduğuna hükmetti.

Anayasa’nın dokunulmazlığı düzenleyen maddesinde geçici bir değişiklik yapılarak dokunulmazlığı kaldırılan HDP’li milletvekilleri arasında bulunan Meral Danış Beştaş, 30 Ocak 2016’da tutuklanmıştı. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nden Silivri Cezaevi’ne sevk edilen Beştaş, konulduğu koğuşun havalandırmadaki kameralardan gözetlenmesi dolayısıyla avukat olan eşi Mesut Beştaş aracılığıyla “söz konusu alanlarda kayıt yapılmasının bir zorunluluk bulunmadığını, kayıt nedeniyle tecrit koşullarının oluştuğu ve özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği” gerekçesiyle Silivri 2’nci İnfaz Hakimliğine başvuru yapmıştı. Ancak İnfaz Hakimliği, başvuruyu Ceza İnfaz Kanununa dayanarak reddetmişti.

Avukat Beştaş, bunun üzerine Silivri Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulunmuş ancak başvurusu reddedildi gibi bu karar da tebliğ edilmemişti. Başvurusunun reddedildiğini Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden öğrenen Av. Beştaş, şikayetin esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle “özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlali” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu.

Başvuruyu kabul eden Anayasa Mahkemesi, Adalet Bakanlığı’ndan savunma istedi. Bakanlık, gönderdiği savunmasında Türkiye’deki tüm cezaevlerinde asayişi bozan olaylara müdahale sırasında personelin kural dışı davranışının tespiti, insansız hava araçlarıyla cezaevine yapılacak kimyasal veya biyolojik saldırıların kısa sürede tespiti için havalandırma alanlarına kameraların takıldığı, kameraların koğuşların içini görmediği, kameraların cezaevlerinin inşası sırasında öngörülen donatılardan olduğunu savundu.

Bakanlık, olayda özel hayatın ihlaline yönelik bir hususun bulunmadığı ve başvurucunun Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kullanmadan yargısal başvurularının tamamını tüketmediği gerekçesiyle talebin reddini istedi.

"HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ÖNCENLEMELİ"

AYM kararında, yapılacak işlemlerin mahpusların durumunu doğrudan etkilediği, onların temel haklarını ihlal edecek işlem, eylem ve ihmallerin ortadan kaldırılması için devletin etkili başvuru yollarının hayata geçirmesi ve bu yolları işlevsel kılması gerektiğini değerlendirdi. Anayasa Mahkemesi, mahpusların temel hak ve hürriyetlerine müdahale teşkil eden eylem, işlem veya ihmallerin dar bir şekilde yorumlanmaması, temel hak ve özgürlükleri önceleyen bir yaklaşım içinde olması etkili başvuru hakkının gereklerinin sağlanması açısından önem arz ettiğini kaydetti.

HAK İHLALİNE TAZMİAT

Başvurucunun “özel hayata saygı hakkı” bağlamındaki iddialarının incelenmesi konusunda etkili bir hukuk yolunu sunmamada derece mahkemelerinin kararlarından kaynaklandığını kaydeden AYM, başvurucunun “etkili başvuru hakkının ihlal” edildiğine karar verdi. Mahkeme, ihlalin sonuçlarının ihlalin tespitiyle ortadan kaldırılmayacağına hükmederek, Beştaş’a 6 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. (Evrensel)

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2017/34087)

 

Karar Tarihi: 13/10/2020

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan: Kadir ÖZKAYA

Üyeler : M.Emin KUZ

Rıdvan GÜLEÇ

Yıldız SEFERİNOĞLU

Basri BAĞCI

Raportör : Fatih ALKAN

Başvurucu : Meral DANIŞ BEŞTAŞ

Vekili : Av. Mesut BEŞTAŞ

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, infaz hâkimliğine yapılan şikâyetin esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/8/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, 26. dönem Adana milletvekili olarak görev yapmaktayken terör örgütü üyesi olma suçu kapsamında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 27/1/2017 tarihli kararıyla gözaltına alınmıştır. Başvurucu, tutuklanma istemiyle adliyeye sevk edilmiş ve Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 30/1/2017 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.

10. Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulan başvurucu 2/2/2017 tarihinde Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.

11. Başvurucu; Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) avukatı aracılığıyla sunduğu 20/3/2017 tarihli şikâyet dilekçesinde, tutuklu olan başka bir milletvekili ile birlikte kaldığını, havalandırma boşluklarında bulunan güvenlik kameralarının kaldığı odanın içini gördüğünü ileri sürmüştür. Başvurucu, kameralar aracılığıyla oda ve havalandırmadan oluşan yaşam alanının sürekli bir şekilde kayıt altına alındığını, bu alanların kayıt yapılmasına ilişkin bir zorunluluğun bulunmadığını, kayıt nedeniyle tecrit koşullarının oluştuğunu, özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini iddia etmiş; oda ve havalandırmanın kamera ile kayıt altına alınmasına ilişkin uygulamanın sona erdirilmesini talep etmiştir.

12. Şikâyet hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İnfaz Hâkimliğine sunulan görüşte; 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 8. maddesine dayanılarak kapalı ceza infaz kurumlarının tamamının ortak kullanım alanlarına kamera yerleştirildiği, bu suretle genel ve kısmi aramalarda, sayım saatlerinde veya oda ve koğuş içinde meydana gelen asayişi bozan olaylara müdahale sırasında ortak yaşam alanlarına giren kurum personelinin kural dışı davranışlarının mevcut olup olmadığının izlendiği ifade edilmiştir. Ayrıca kamera sistemi ile insansız hava aracı veya drone türü hava araçları ile havalandırmalardan gerçekleştirilebilecek olası kimyasal ya da biyolojik saldırıların kısa sürede tespit edildiği belirtilmiştir. Havalandırma bahçelerindeki kameraların banyo, tuvalet ve ranzaların bulunduğu istirahat alanlarında bulunmadığı, bu kısımlarda kayıt yapılmadığı, kayıt uygulamasının belirtilen gerekçeler çerçevesinde havalandırma bahçesi ile sınırlı tutulduğu, havalandırmaya açılan odanın veya koğuş kapısının da kameranın görüş alanında olduğu, bu suretle havalandırmaya ve barınma odası ya da koğuşa giriş-çıkış yapanların görüntülendiği belirtilmiştir. Görüşte; havalandırma bahçelerinde bulunan kameraların kurulup kurulmamasında ceza infaz kurumlarının inisiyatifinin olmadığı, kamera sisteminin kanunun verdiği yetki kapsamında ceza infaz kurumlarının ve mahpus güvenliğinin sağlanması amacıyla kurulduğu, kameraların kurumların inşası sırasında öngörülen donatılardan olduğu ve elektronik denetim ve gözetim kapsamında değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu kapsamda Ceza İnfaz Kurumunca mahpuslara yönelik tesis edilen bir işlemin bulunmadığı ileri sürülmüş, kameraların kaldırılması talebiyle yapılan şikâyetin görev ve süre yönünden esasa girilmeden reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

13. İnfaz Hâkimliği 7/4/2017 tarihli kararıyla, şikâyet başvurusunu içeren dilekçenin esasına girilmeden reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun tutulduğu Ceza İnfaz Kurumunun havalandırma bahçesinde bulunan kameraların 5275 sayılı Kanun'un 8. maddesinde belirtilen düzenleme doğrultusunda gerek mahpusların gerekse ceza infaz kurumlarının güvenliği için alınmış tedbirlerden olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir. Kararda, başvurucunun talep ettiği konunun 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu kapsamında infaz hâkimliklerinin görev alanına girmediği ve anılan Kanun'un 6. maddesinin birinci fıkrası gereğince şikâyet dilekçesinin esasa girilmeden reddedildiği ifade edilmiştir.

14. Söz konusu karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz, Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 28/4/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda, İnfaz Hâkimliğince verilen kararın gerekçesinde mevzuata ve usule aykırı bir yönün bulunmadığı belirtilmiştir.

15. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla yapılan sorgulamaya göre başvurucu 21/4/2017 tarihinde tahliye edilmiştir. Ayrıca Silivri Ağır Ceza Mahkemesince verilen itirazın reddine ilişkin kararın tebligat işlemleri gerçekleştirilmemiştir.

16. Başvurucu, nihai kararı UYAP vasıtasıyla 1/8/2017 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.

17. Başvurucu 21/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 5275 sayılı Kanun'un "Kapalı ceza infaz kurumları" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"Kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan, firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları kapalı tutulan, ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasın olanaklı bulunduğu, yeterli düzeyde güvenlik sağlanmış ve hükümlünün gereksinimine göre bireysel, grup hâlinde veya toplu olarak iyileştirme yöntemlerinin uygulanabileceği tesislerdir."

19. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahadeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

...

4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar vermek.

..."

20. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin ya da Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararların kanun veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle bu karar, işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.

Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.

Şikâyet yoluna, kendisi ile ilgili olmak kaydıyla hükümlü veya tutuklu ya da eşi, anası, babası, ayırt etme gücüne sahip çocuğu veya kardeşi, müdafii, kanunî temsilcisi veya ceza infaz kurumu ve tutukevi izleme kurulu başvurabilir.

Şikâyet yoluna başvurulması, verilen kararın, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkansız sonuçların doğması ve karar, işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda karar, işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."

21. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir karar, işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir."

B. Uluslararası Hukuk

22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir."

23. Sözleşme'nin "Etkili başvuru hakkı" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir."

24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin ulusal düzeyde korunması için etkili bir başvuru yolunun var olması gerektiğini belirtmektedir. AİHM'e göre Sözleşme'nin 13. maddesi yetkili ulusal makamlar tarafından Sözleşme kapsamına giren bir şikâyetin esasının incelenmesine izin veren ve uygun bir telafi yöntemi sunan bir iç hukuk yolunun sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca bu hukuk yolunun teoride olduğu kadar pratikte de etkili bir yol olması gerekmektedir (İlhan/Türkiye [BD], B. No: 22277/93, 27/6/2000, § 97; Kudla/Polonya [BD], B. No: 30210/96, 26/10/2000, § 157; Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 82).

25. AİHM, etkili başvuru hakkının Sözleşme çerçevesinde savunulabilir nitelikteki bir şikâyetin etkili bir şekilde mahkemelerce incelenmesini ve öngörülen yolun uygun bir telafi imkânı sunmaya elverişli olmasını güvence altına aldığını vurgulamaktadır (Kudla/Polonya, § 157; Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan, B. No: 11379/03, 10/2/2011, § 35). AİHM, iç hukuktaki düzenlemelerin başvuruculara bu anlamda asgari güvenceleri içerecek şekilde yeterli bir hukuk yolu sunup sunmadığını irdelemektedir (Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan, § 36).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucu;

i. Tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundaki odasını da kapsayan yaşam alanının kameralar aracılığıyla kayıt altına alındığını, söz konusu uygulama nedeniyle sürekli bir gözetim altında tutulduğunu, kanuni bir dayanağı bulunmayan ve keyfiliğe dayanan bu uygulamanın insan onurunu zedelediğini, gayriahlaki ve hukuka aykırı olduğunu, günlük yaşamını doğrudan etkilediğini ve tecrit koşullarının oluşmasına neden olduğunu iddia etmiştir.

ii. Kamera sistemiyle yaşam alanının izlenmesi ve kayıt altına alınmasına ilişkin uygulamayı İnfaz Hâkimliğine sunduğu dilekçe ile şikâyet ettiğini, kameraların kaldırılmasını talep ettiğini ancak şikâyet konusunun infaz hâkimliğinin görev alanına girmediği gerekçesiyle dilekçesinin hukuka aykırı şekilde esasa girilmeden reddedildiğini belirtmiştir.

iii. 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumlarına kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları konularında gerçekleştirilen işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemenin ve karara bağlamanın doğrudan infaz hâkimliklerinin görev alanında olduğunu vurgulamıştır.

iv. Şikâyet dilekçesinin esasa girilmeden reddedilmesinin mevzuata açıkça aykırı olduğunu, ayrıca mevzuat gereği zorunlu olmasına rağmen şikâyet başvurusunun görevli merciye gönderilmesine karar verilmediğini, bu yönüyle de İnfaz Hâkimliğince verilen kararın çelişki içerdiğini iddia etmiştir.

v. Anayasa'nın 36. maddesinin ikinci fıkrasına göre mahkemelerin kendi görev ve yetkisi içindeki dava ve işlere bakmaktan kaçınamayacağını, İnfaz Hâkimliğinin yaklaşımının mahkemeye erişimi ve hak arama hürriyetini engellediğini ileri sürmüştür.

vi. Devletin özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil eden hukuka aykırı durumun sonlandırılması için gerekli hukuk yollarını mevzuatta düzenlemesi ve etkili şekilde uygulaması gerektiğini ancak somut olayda şikâyet dilekçesinin esasa girilmeden reddedilmesi yönünde karar verilmekle yetinildiğini, etkili bir hukuk yolu gösterilmediğini, bu yönüyle özel hayata saygı hakkının korunması konusunda üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediğini ifade etmiştir.

vii. Netice itibarıyla temel haklarının korunması ve hukuka aykırılığın tespit edilerek giderilmesi konusunda etkili, ciddi ve sonuç alıcı hukuk yollarının işletilmediğini ve yol gösterilmediğini, bu nedenlerle işkence ve kötü muamele yasağının, özel hayata saygı hakkının, mahkemeye erişim hakkının, adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

28. Bakanlık görüşünde;

i. 5275 sayılı Kanun'un 8. maddesine dayanılarak ceza infaz kurumlarındaki havalandırma bahçelerinde kamera bulundurulduğu, söz konusu kameraların sadece havalandırma bahçesi ile havalandırma bahçesine açılan oda kapılarının görüntüsünü aldığı, bu kameraların banyo, tuvalet ve ranzaların yer aldığı istirahat alanlarının görüntüsünü almadığı belirtilmiştir.

ii. Havalandırma bahçelerinde bulunan kameraların genel ve kısmi aramalar ile sayım saatlerinde veya oda içinde meydana gelen istenmeyen olaylara istinaden müdahale için ortak yaşam alanlarına giren kurum personelinin kural dışı davranışlarının olup olmadığının izlenmesine, insansız hava araçları veya drone türü hava araçları ile havalandırmalardan gerçekleştirilebilecek olası kimyasal veya biyolojik saldırılara kısa sürede müdahale edilmesine imkân sağladığı ifade edilmiş ve başvurucunun özel hayatına saygı hakkına yönelik herhangi bir müdahalenin bulunmadığı, bu konuda derece mahkemelerince açıklanan gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu ileri sürülmüştür.

iii. Şikâyet dilekçesinin esasa girilmeden reddedildiği, dilekçenin görevli yargı merciine gönderilmediği, bu suretle etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası hakkında ise Anayasa'nın 125. maddesi gereğince idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun denetlenmesi amacıyla bu konuda idare mahkemesine iptal davası açılabileceği ancak başvurucu tarafından bu yola başvurulmadığı, dolayısıyla ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmediği ifade edilmiştir.

B. Değerlendirme

29. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, özel hayatına ...saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz.”

30. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

31. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:

"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.

Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

33. Somut olayda Ceza İnfaz Kurumundaki kamera sisteminin başvurucunun kaldığı odayı da kayıt altına alacak şekilde kurulduğu, bu suretle yaşam alanının izlendiği ileri sürülerek kameraların kaldırılması talebiyle İnfaz Hâkimliğine yapılan şikâyet başvurusu, şikâyet konusunun infaz hâkimliklerinin görev alanına girmediği gerekçesiyle esasa girilmeden reddedilmiştir. Söz konusu sürece ilişkin olarak başvurucunun temel iddiası özel hayatın gizliliğini ihlal eden kamera sisteminin kaldırılması talebiyle yaptığı şikâyet başvurusu hakkında etkili, ciddi ve sonuç alıcı şekilde bir çözüm imkânı sunulmadığına ilişkindir. Bu kapsamda başvurucunun iddialarının öncelikle Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

34. Bakanlık tarafından somut olayda başvuru yollarının tüketilmediği ileri sürülmüş ise de idari yargı yolunun etkili başvuru yolu olduğu konusunda emsal kabul edilebilecek nitelikte kararın gösterilmediği ve İnfaz Hâkimliğince idari yargının görevli olduğu konusunda herhangi bir açıklamanın yapılmadığı dikkate alındığında başvuru yollarının tüketildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

35. Anayasa'nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu genel nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine yönelen, zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Bunun yanında Anayasa'nın 5. maddesinde bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli şartların hazırlanması, devletin temel amaç ve görevlerinden biri olarak sayılmaktadır. Bu düzenlemeler ışığında devletin bireylerin özel hayatına saygı haklarına keyfî olarak müdahale etmemenin yanında üçüncü kişilerin anılan hak ve özgürlüklere karşı saldırılarını önlemekle yükümlü kılındığı, bu bağlamda pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu söylenebilir (Ali Çığır, B. No: 2015/19298, 8/5/2019, § 32; Erol Kumcu, B. No: 2015/18988, 9/5/2019, § 32; Ulvi Bacıoğlu, B. No: 2015/3175, 10/10/2019, § 33).

36. Söz konusu yükümlülükler, yakın tehlikelere karşı kişilerin özel hayatlarının korunmasını ve devam eden saldırıların durdurulmasını sağlayabilmelidir. Ayrıca müdahalenin kaynağı olan işlemler, eylemler veya ihmaller konusunda kişilere etkili bir karşı çıkma ve oluşan zararların tazmin edilebilmesi için telafi etme imkânı tanımalıdır. Bu imkân ise ancak etkili bir başvuru yolunun mevcut olması ile mümkündür.

37. Etkili başvuru hakkı, anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese, hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânının sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47).

38. Anayasa Mahkemesi, manevi zararların ağırlıkta olduğu ihlal iddialarında -kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı ve özel hayata saygı hakkı kapsamında- hukuki tazmin yolunu başarı şansı sunabilecek kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olarak kabul etmiştir (Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 44; Aslı Kırmızı Demirseren, B. No: 2013/5680, 15/4/2014, § 41; Gülşin Oral, B. No: 2013/6129, 16/9/2015, § 47; Sümeyye Örnek, B. No: 2014/11091, 7/6/2017, § 26). Ancak müdahalenin kim tarafından gerçekleştirildiğine, müdahalenin devam edip etmediğine ve özel düzenlemelerin öngörülüp öngörülmediğine göre ihlal iddialarının tespit edilmesi, ihlalin giderilmesi konusunda başarı şansı sunan hukuki yollar farklılaşabilmektedir. Bu noktada etkili hukuki yolların bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve etkili olabilecek hukuk yollarına başvurulması durumunda bu yolun pratikte de etkili şekilde işletilip işletilmediğinin irdelenmesi önem arz etmektedir.

39. Mahpusların yerleştirilmeleri, barındırılmaları, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması, dışarı ile iletişim kurmaları gibi birçok temel konuda kamu makamlarının tasarrufu bulunmakta; özellikle ceza infaz kurumlarınca gerçekleştirilen işlemler, eylemler ya da ihmaller doğrudan mahpusların tutulma koşullarını ve yaşam standartlarını etkilemektedir. Mahpusların temel hak ve hürriyetlerini ihlal edecek mahiyette olabilecek bu tür işlem, eylem ya da ihmaller konusunda muhataplarınca şikâyetlerin ileri sürülmesi, itirazlarda bulunulması ve hukuka aykırılıkların tespit edilerek kaldırılması konusunda hukuki yollara başvurulması doğaldır. Devletin mahpusların yaşam koşullarına makul öngörüden daha fazla müdahale edilmesini önleyecek ve müdahale edildiği takdirde giderim sağlayacak etkili hukuki başvuru yollarını hayata geçirmesi ve bu yolları işlevsel kılması gerekir.

40. Bu anlamda ceza infaz kurumlarındaki birtakım uygulamaların temel hak ve hürriyetlere müdahale teşkil ettiği ve kaldırılması gerektiği konusunda ileri sürülecek iddiaların esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanması bakımından bir gerekliliktir.

41. Tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlerine yönelen hukuka aykırı müdahalelerin giderilmesi amacıyla öngörülen infaz hâkimliklerine şikâyet yoluyla başvurma imkânının mevzuatta yer alması yalnız başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir.

42. Ayrıca mahpusların temel hak ve hürriyetlerine müdahale teşkil eden eylem, işlem ya da ihmallerin hukuka uygunluğunun denetlenmesine olanak sağlayan düzenlemelerin herhangi bir yargı merciine başvurma imkânını ortadan kaldıracak şekilde dar yorumlanmaması ve etkili bir yargısal koruma sağlama konusunda yargı makamlarınca temel hak ve özgürlükleri önceleyen bir yaklaşım içinde olunması etkili başvuru hakkının gereklerinin sağlanması açısından önem arz etmektedir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Başvuru özetle Ceza İnfaz Kurumundaki yaşam alanının izlendiği ileri sürülerek kameraların kaldırılması talebiyle İnfaz Hâkimliğine yapılan şikâyet başvurusunun hukuka aykırı şekilde esasa girilmeden reddedilmesi ve şikâyet dilekçesinin görevli merciye gönderilmemesi nedenleriyle ihlal iddialarının dile getirebileceği etkili bir başvuru yolunun bulunmamasına, bir başka deyişle mevcut yargısal sistemin etkili şekilde işletilmemesine ilişkindir.

44. İnfaz hâkimliklerinin kuruluş, görev, çalışma esas ve usullerini düzenleyen 4675 sayılı Kanun'un 1. maddesinde infaz hâkimliklerinin ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemlere veya bunlarla ilgili faaliyetlere ya da Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararlara yönelik şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin hâkim veya mahkeme tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kuruldukları belirtilmiştir. Aynı Kanun'un 4. maddesinde ise hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak infaz hâkimliklerinin görevlerinden biri olarak sayılmıştır. Yine Kanun'un 5. maddesinde ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabileceği hüküm altına alınmıştır. Son olarak 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinde infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir karar, işlem veya faaliyete karşı şikâyette bulunulması durumunda infaz hâkimi tarafından başvuru dilekçesinin esasına girilmeden şikâyetin reddedileceği, şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görev alanı içinde ise şikâyet dilekçesinin o merciye gönderileceği düzenlenmiştir.

45. Ceza infaz kurumlarındaki işlem, eylem ya da ihmallerin tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlerine müdahale oluşturduğu iddiasıyla infaz hâkimliklerine yapılan şikâyet başvurularında yargı makamlarının yapacakları yorum temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlayan etkili başvuru yolunun bulunup bulunmadığının saptanmasında kilit rol oynamaktadır. Dolayısıyla kurum güvenliği ile tutuklu ve hükümlülerin güvenliğinin sağlanması amacıyla Ceza İnfaz Kurumunda kurulduğu açık olan kamera sisteminin başvurucunun yaşam alanını kaydettiği konusunda ileri sürülen iddiaların da bu kapsamda ele alınması ve bir yargı merciince incelenmesi başvurucuya etkili bir başvuru yolunun sağlanması açısından önemlidir.

46. Somut olayda başvurucunun özel hayatının izlendiği ve kayıt edildiğine yönelik şikâyetleri, şikâyet konusunun 4675 sayılı Kanun'da düzenlenen infaz hâkimliklerinin görev alanına girmediği gerekçesiyle derece mahkemelerince esasa girilmeden reddedilmiştir.

47. Başvurucunun şikâyet ettiği hususun hangi nedenlerle infaz hâkimliklerinin görev alanında değerlendirilmesi gerektiğine dair somut ve ikna edici gerekçeler ileri sürdüğü görülmektedir. Ancak derece mahkemelerince bu hususların dikkate alınmadığı, kameraların odanın iç kısmını kaydettiğine ilişkin iddia konusunda bir inceleme ve araştırma yapılmadığı, kamera sisteminin doğru şekilde kurulup kurulmadığı, doğru yer ve açıda bulunup bulunmadığı konusunda bir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Yine savunulabilir nitelikteki iddialara dayanan şikâyet konusunun 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve infaz hâkimliklerine mahpusların hak ve hürriyetlerinin korunması adına geniş bir görev alanı tanıyan düzenlemenin kapsamına hangi nedenlerle girmediği hususunda derece mahkemelerince ikna edici açıklamalarda bulunulmadığı görülmektedir.

48. Ayrıca 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinde yer alan ve şikâyet konusu hakkında görevli olmadığına karar veren infaz hâkimliklerince şikâyetin görevli merciye gönderilmesi konusunda emredici hüküm içeren düzenlemenin derece mahkemelerince dikkate alınmadığı, başka bir anlatımla görevsiz olunduğu konusunda karar verilmesine rağmen şikâyet dilekçesinin görevli merciye gönderilmediği ve şikâyetin esasa girilmeden reddine karar verilmekle yetinildiği anlaşılmaktadır. Derece mahkemelerinin bu yaklaşımı da başvurucunun savunulabilir nitelikteki iddialarının incelenmesine ve etkili bir hukuk yolunun işletilmesine engel olmuştur.

49. Başvurucunun İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyet başvurusunun 4675 sayılı Kanun kapsamında olmadığı yönünde verilen kararın bu yönüyle ilgili ve yeterli gerekçeler içermediği, başvurucunun iddialarının incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Derece mahkemelerince verilen kararların dayanağı olarak gösterilen ilgili mevzuatın başvuruya konu işlemin hukuka ve Anayasa'ya uygun olup olmadığının denetlemesini yasaklamadığı da dikkate alındığında derece mahkemelerince ortaya konulan bu yaklaşım, temel hak ve hürriyetlerin ihlal edildiğine yönelik şikâyetin etkili bir şekilde incelenmesine imkân sağlamamıştır. Neticede başvurucuya, özel hayata saygı hakkı kapsamında olduğunu ileri sürdüğü müdahalenin ortadan kaldırılması talebiyle başvurabileceği ve asgari güvenceleri içeren, pratikte de işleyen etkili bir hukuk yolunun sunulmadığı sonucuna varılmıştır.

50. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

51. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

52. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

53. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).

54. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

55. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).

56. İncelenen başvuruda özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. İhlalin, özel hayata saygı hakkı bağlamındaki iddiaların incelenmesi konusunda başvurucuya etkili bir hukuk yolu imkânı sunmayan derece mahkemelerinin kararlarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

57. Ancak başvurucunun tahliye olduğu, dolayısıyla iddialarıyla ilgili olarak yargı mercileri tarafından bir karar verilebilmesinin artık mümkün olmadığı dikkate alındığında yargılamanın yenilenmesi yönünde bir hüküm kurulamayacaktır.

58. Öte yandan somut olay bağlamında ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı manevi zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi için etkili başvuru hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya takdiren net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ile 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 257,50 TL harç ile 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Kararın bir örneğinin bilgi için Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine (E.2017/1501, K.2017/1831) GÖNDERİLMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.