Olaylar

Başvurucu; terör örgütüne üye olma, terör örgütü propagandası yapma,  kamu malına zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarını işlediği gerekçesiyle gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına hükmetmiştir. Daha sonra 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun uyarınca kovuşturmanın ertelenmesine hükmedilmiş, başvurucunun temyize gitmesi üzerine karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

İddialar

Başvurucu, terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesinde, daha önce bazı gösterilere katılmış olmasının delil olarak kullanılması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvuruya konu olayda başvurucunun bazı gösterilere katılmış olması örgüt üyeliği suçuna ilişkin yargılamasında delil olarak kullanılmıştır. Bu nedenle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir. Bu müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

İlk derece mahkemesi başvurucuyu söz konusu gösterilerdeki faaliyetleri nedeniyle değil terör örgütü üyeliği nedeniyle cezalandırmıştır. Ancak Mahkeme; başvurucunun şiddet olaylarının yaşandığı ve terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösterilere katılmış olmasını, onun örgüt üyeliğini açıklayan faaliyetlerden biri olarak ve böylece eylemlerinin sürekliliğini göstermek için kullanmıştır.

Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği bir kararda terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösterilerde bir terör örgütü olan PKK'nın desteklendiğinin söylenmesinin demokratik topluma yönelik ciddi bir tehdit olduğuna hükmetmiştir.

Ceza muhakemesi hukukunda yer alan delil serbestliği ilkesi de gözönünde bulundurulduğunda ilk derece mahkemesinin mahkûmiyete ilişkin kararında başvurucunun, terör örgütünün çağrısı üzerine yapılan ve örgütün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösterilere katılmış olmasını bir delil olarak kabul etmesi mümkündür.

Öte yandan ilk derece mahkemesi başvurucunun terör örgütü üyesi olduğu sonucuna yalnızca anılan gösterilere katılmış olduğunu dikkate alarak ulaşmamıştır. İlk derece mahkemesi telefon kayıtlarını, istihbarat bilgisini, polis raporlarını, ihbarları, başvurucunun bazı gösterilerdeki davranışlarını ve bu gösterilerde üstlendiği roller ile diğer delilleri bir bütün olarak değerlendirmeye almıştır.

Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre ilk derece mahkemesinin başvurucu hakkındaki delilleri değerlendirme biçimine bakıldığında başvurucunun bazı gösterilere katılmış olması ile terör örgütü propagandası olarak nitelendirilebilecek ya da örgüte sempati duyulduğunu gösteren diğer deliller de birbirleriyle çelişkili değildir.

Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi, eylem ve davranışlarıyla şiddete ve demokratik olmayan yöntemlerin yaygınlaştırılmasına hizmet eden başvurucunun demokratik yaşam için ciddi bir tehdit oluşturduğu kanaatine ulaşmıştır. Dolayısıyla başvurucunun cezalandırılması acil bir toplumsal ihtiyacı karşılamaktadır. İlk derece mahkemesinin toplumun terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı arasında adil bir denge kurduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ