Olaylar

Başvurucu bir partinin İl Yönetim Kurulu üyesidir. Ankara Gar binası önünde meydana gelen patlama olayını protesto etmek amacıyla Gaziantep’te bir grup tarafından düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmıştır. Yürüyüşte slogan atan grubun içinde yer aldığı tespit edilen başvurucunun hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianame Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir.

Başvurucu, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından adli kontrol koruma tedbiri uygulanmasına karar verilmesi istemiyle mahkemeye sevk edilmiştir. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun adli kontrol tedbirine tabi tutulmasına karar vermiştir. Başvurucu söz konusu karara itiraz etmiş Sulh Ceza Hâkimliği itirazın reddine ve adli kontrol tedbirinin devamına kesin olarak hükmetmiştir.

İddialar

Başvurucu; terör örgütü propagandası yapma suçundan başlatılan bir soruşturmada adli kontrole tabi tutulması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini öne sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Koruma tedbirleri, soruşturma ve kovuşturma sürecinde bir temel hakkı hükmün kesinleşmesinden önce kısıtlayan, geçici, gecikemez ve kural olarak hâkim kararını gerektiren tedbirlerdir. Anayasa Mahkemesi, koruma tedbirlerine karşı yapılan bireysel başvurularda şu hususları gözetecektir.

Yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma kapsamında alınan koruma tedbiri ile hedeflenen amaca ulaşmak için hakların daha az sınırlanmasını sağlayacak alternatif yollar bulunup bulunmadığı dikkate alınmalıdır. Koruma tedbiriyle ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamalıdır. Koruma tedbiri nedeniyle uğranılan zararın kaçınılmaz olandan ağır olup olmadığı belirlenmelidir. Koruma tedbiri öngörülebilir ve kesin bir hukuki düzenlemeye dayanmalı ve kural olarak ancak hakkında suç işlediği şüphesi bulunan kişiler aleyhine uygulanmalıdır. Anayasa Mahkemesi, koruma tedbirine karşı yapılan ancak aslında yargı makamlarının önünde derdest durumda bulunan yargılamaların esaslarının değerlendirilmesini hedefleyen ve derece mahkemeleri tarafından yargısal incelemeye tabi tutulması gereken iddiaların incelenmesini kural olarak reddedecektir.

Somut olayda uygulanan tedbirin kanuni bir dayanağı vardır. Koruma tedbiri ile maddi gerçeğin süratle ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Anayasa Mahkemesi koruma tedbirinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunu ve orantılılığını incelemiştir.

Adli kontrol koruma tedbiri tutuklamaya göre kişi özgürlüğünü daha az kısıtladığı ve sanık tutuklanmaksızın muhakemenin yapılabilmesini sağladığı için tutuklama yerine geçmek üzere ihdas edilmiştir. Tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiri olan adli kontrol, bu özelliği ile tutuklamaya ancak istisnai hâllerde başvurulması kuralının işlerlik kazanmasına katkıda bulunmakta; tutuklamanın son çare olma özelliğini ortaya koymaktadır.

Tedbir kararı verilmeden önce başvurucu usule ilişkin güvencelerden yararlanmıştır. Bundan başka somut olayda başvurucu hakkında adli kontrol kararı verilmesinden yirmi yedi gün sonra bireysel başvuruda bulunulmuştur. Adli kontrol tedbirinin süresi ve yalnızca haftada bir gün imza verilecek olması gözetildiğinde yargılamanın süratle gerçekleştirilmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasını temin etmek amacıyla başvurucuya olağan dışı ve aşırı bir külfet yüklenmemiştir. Bunun yanında koruma tedbiri nedeniyle başvurucunun uğradığı zararın kaçınılmaz olandan ağır olduğu değerlendirilmemiştir.

Mevcut başvurunun koşullarında başvurucunun katlanması gereken külfetin ağırlığı ile birlikte değerlendirildiğinde derece mahkemelerinin gerekçelerinin konuyla ilgili ve yeterli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Somut olayda adli kontrol koruma tedbiri nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlali iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ