T.C.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2019/2344
K. 2020/180
T. 12.2.2020

EMTİANIN TAŞIMA SIRASINDA ZARAR GÖRMESİNDEN KAYNAKLANAN İTİRAZIN İPTALİ VE İCRA İNKAR TAZMİNATI İSTEMİ ( Rücu Davası Açma Hakkı Bu Hakka Sahip Olan Kişinin İstenen Tazminat Bedelini Ödediği veya Aleyhine Açılan Tazminat Davasında Dava Dilekçesini Tebellüğ Ettiği Tarihten İtibaren 90 Gün İçinde Kullanılmadıkça Düşeceği Hükmüne Yer Verildiği - Sigortalıya Ödeme Yapılan Tarih ile İcra Takibi Tarihi Değerlendirildiğinde Olayda Belirtilen Sürenin Geçtiği )

EŞYANIN ZİYA VEYA HASARI İLE GEÇ TESLİMİNDEN DOLAYI TAŞIYANA KARŞI HER TÜRLÜ TAZMİNAT İSTEMİNDE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Tazminat Hakkının Bir ( 1 ) Yıl İçinde Yargı Yoluna Başvurulmadığı Takdirde Düşeceği - Olayda Davalının Davacıyı Oyaladığı Sabit Olmadığından Kanunda Belirtilen Hak Düşürücü Sürenin Geçtiğinin Tespiti ile Davanın Hak Düşürücü Süre Nedeniyle Reddine Karar Verilmesinde İsabetsizlik Bulunmadığından Hükmün Esasına Yönelik İstinaf Nedenlerinin Yerinde Olmadığı )

VEKALET ÜCRETİ ( Davanın Hak Düşürücü Süre Nedeniyle Reddine Karar Verilmesine Rağmen Davalı Yararın Nispi Vekalet Ücreti Takdir Edilmesinin Tarifeye Aykırı Olduğu - Hükmün Kaldırılmasına ve Davanın Hak Düşürücü Süre Nedeniyle Reddi ile Davalı Yararına Maktu Vekalet Ücretine Hükmedilmesi Gerektiği )

6102/m. 1188

ÖZET : Dava, emtianın taşıma sırasında zarar görmesinden kaynaklanan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. TTK'nun 1188/3.maddesinde rücu davası açma hakkı bu hakka sahip olan kişinin istenen tazminat bedelini ödediği veya aleyhine açılan tazminat davasında dava dilekçesini tebellüğ ettiği tarihten itibaren 90 gün içinde kullanılmadıkça düşeceği hükmüne yer verildiği, sigortalıya ödeme yapılan tarih ile icra takibi tarihi değerlendirildiğinde, olayda bu maddede belirtilen sürenin geçtiği anlaşılmıştır.

Olayda davalının davacıyı oyaladığı sabit olmadığından TTK'nun 1188.maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin geçtiği tespit ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından hükmün esasına yönelik istinaf nedenleri yerinde değildir.

Ancak, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesine rağmen davalı yararın nispi vekalet ücreti takdir edilmesi tarifeye aykırı olduğundan hükmün kaldırılmasına ve davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ve davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen dava neticesinde; Dairemizce verilen hükmün Yargıtay 11. HD tarafından bozularak iadesi üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili tarafından … Blok Abonman Poliçesi ile sigortalanan ... AŞ ye ait bakır kablo emtiasının İzmir / Türkiye 'den Fellxstowe / İngiltere'ye taşıma işleminin ... isimli gemi ile konteyner içerisinde taşıyan sıfatıyla davalı tarafından üstlenildiğini, söz konusu emtiaların deniz nakliyesi sırasında gemi kaynaklı bir problem nedeniyle sızan yakıtın emtia konteynerlerine ulaşması ve konteyner içindeki emtialara sirayeti sonucu hasarın meydana geldiğini, yapılan incelemelerde makara kenarında yakıt sirayetinin dış kablo sarımlarına kadar ulaştığının tespit edildiğini, fatura ve yapılan tespitler gereğince 48.234,53 euro (133.276,82- TL) sigortalı zararın, müvekkili şirket tarafından tazmin edildiğini, davalılara müracaatta bulunulduğunu ancak sonuç alınamadığını, buna ilişkin icra takibinin başlatıldığını, davalı şirketin borca itiraz ettiğini belirterek 48.234,53 euro (133.276,82- TL alacağa ilişkin icra takibine vaki itirazın iptaline, %20'den az olmayan oranda icra inkar tazminatının davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili, taşımanın deniz kısmının İzmir Limanından Felixstowe Limanına ...'ya ait konişmento kapsamında yapıldığını, müvekkili şirketin dava konusu taşımada navlun komisyoncusu olarak faaliyet gösterdiğini, davaya ilişkin icra takibinin tahliye tarihinden bir yıl geçtikten sonra açıldığını, navlun komisyonculuğu yapan müvekkili şirketin dava konusu taşıma bakımından sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili şirketin navlun komisyoncusu olarak hareket ettiğinden söz konusu sızıntının meydana gelmesinden sorumlu tutulamayacağını, davacının sigortalısı tarafından yapılan usulüne uygun bir hasar bildiriminin bulunmadığını belirterek aktif ve pasif husumet yokluğu nedeniyle usul yönünden reddine, esas yönünden incelemeye karar verilmesi halinde müvekkili şirketin zarardan sorumlu olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI VE SÜREÇ: Mahkemece; icra takibinin 08/12/2014 tarihinde başlatıldığını, sigorta şirketi tarafından sigortalıya hasar tazminatının ödemesinin 05/05/2014 tarihinde yapıldığını, TTK'nun 1188/3.maddesinde rücu rücu davası açma hakkı bu hakka sahip olan kişinin istenen tazminat bedelini ödediği veya aleyhine açılan tazminat davasında dava dilekçesini tebellüğ ettiği tarihten itibaren 90 gün içinde kullanılmadıkça düşeceği hükmüne yer verildiği, davacının sigortalıya ödeme yaptığı tarih ile icra takibinin yapıldığı tarih arasında bu maddede belirtilen sürenin geçtiğini, TTK'nun 1188/1 maddesinde ise eşyanın ziya veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istem hakkının 1 yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde düşeceği hükmüne yer verildiğini, ekspertiz rapor tarihinin 17/09/2013 tarihi olduğunu ve hasarın fark edildiği tarihin 05/06/2013 tarihi talep tarihinin 06/06/2013 olduğunun raporda belirtildiği, sigortalı tarafından davalıya 04/07/2013 tarihli ihtarname keşide edildiği, takip tarihinin 08/12/2014 tarihi olduğunu TTK'nun 1188.maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacı vekili her ne kadar davalı şirket tarafından kendilerine gönderilen ihtarnameye rağmen geçerli ve yeterli cevap verilmediğini, ve TTK'nun 1189. maddesi gereğince hak düşürücü süre itirazından yararlanamayacakları belirtilmiş ise de TTK'nun 1189. maddesinde "tazminat isteminin muhatabı, zarar göreni dava açma süresini kaçırması sonucunu doğuracak şekilde oyalarsa, hak düşürücü sürenin geçtiği itirazından yararlanamaz" hükmüne yer verildiği, ancak davacı vekilin bu hususa ilişkin yeterli delil ve belge sunmadığını, davacının dayandığı defter ve kayıtlarında oyalama hususunun ispatlanmasını sağlayamayacağını belirterek davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermiştir.

İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, müvekkilinin 08.05.2014 tarihinde sigortalıya 46.307,38-euro ödeyerek TTK nun 1472 maddesi gereğince ihbar yazısı gönderildiğini, ihbar yazısına davalının cevap vermediğini ve kötüniyetli olarak hak düşürücü sürenin dolmasını hedeflediğini, hasarın niteliği ve miktarını belgeleyen belgelerin mahkemeye sunulduğunu, konişmentoda yazılı taşıyıcıya 04.07.2013 tarihinde hasara ilişkin ihtarnamenin mevcut olduğunu, ayrıca hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi nedeniyle davalıya nispi vekalet ücreti tayin edilmesinin hatalı olduğunu, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde; gerek bilirkişi raporu gerek ekspertiz raporuna göre malın 18.06.2013 tarihinde hasarlı olarak tesliminin gerçekleştiği, ödemenin 5.5.2014 tarihinde yapıldığı 12.12.2014 tarihinde takip başlatıldığı davanın 12.3.2015 tarihinde açıldığı göz önüne alındığında teslim tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde davanın açılmadığı gibi ödeme tarihinden itibaren 3 ay içinde takip talebinde bulunulmadığı, davacının sürenin geçirilmesini temin için davalı tarafından oyalandığı iddiasının dosya içeriğine göre ispatlanmadığı sonucuna varan mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak davalı yararına nispi vekalet ücretine hükmedildiği; AAÜT 7. maddesi uyarınca davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunacağı düzenlendiğinden davalı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi tarife hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle hükmün bu kısma yönelik olarak kaldırılarak davalı yararına maktu vekalet ücreti ödenmesine hükmolunmuştur.

Dairemizin 2017/590 Esas-2017/566 Karar sayılı ve 08/11/2017 tarihli; İlk derece mahkemesinin hükmünün vekalet ücreti yönünden kaldırılmasına ve davalı yararına maktu vekalet ücreti ödenmesine ilişkin kararının, davalı vekilinin katılma yoluyla ve davacı vekilinin temyizi üzerine inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/1077 esas 2019/6585 karar sayılı ve 22.10.2019 tarihli ilam ile; "....6100 Sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesiyle, bölge adliye mahkemesince, incelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde ve ancak bu halde başvurunun esastan reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Hal böyle olmakla, aynı yasanın 353/1-b-2 ve 3. maddelerinde öngörüldüğü üzere, ilk derece mahkemesi kararında kanunun uygulanmasında veya gerekçesinde hata bulunması halleri ile ilk derece yargılamasına ilişkin tahkikat eksiklikleri duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekir.

Bu durumda, ilk derece yargılaması aşamasında dava hak düşürücü süreden reddedilmiş ve davalı yararına nispi vekalet ücreti takdir edilmişken, bölge adliye mahkemesince vekalet ücreti yönünden yeni bir hüküm kurulabilmesi için öncelikle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp esas hakkında HMK 353/1(b)2-3 maddeleri uyarınca yeniden hüküm tesis edilmesi ile birlikte vekalet ücreti yönünden de yeniden hüküm tesisi mümkün olacağından, istinaf başvurusunun dava hak düşürücü süreden reddedilirken vekalet ücreti yönünden kabulüyle yeniden hüküm kurulması doğru görülmemiş, bölge adliye mahkemesi kararının re'sen bozulması gerekmiştir." denilerek hak düşürücü süreye ilişkin olarak bildirilen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığından bu kısma yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, vekalet ücreti bakımından kabulüne ilişkin hüküm bozulmuş, usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmuştur.

Somut olayda ; icra takibinin 08/12/2014 tarihinde başlatıldığı, tazminat ödemesinin 05/05/2014 tarihinde yapıldığı, TTK'nun 1188/3.maddesinde rücu rücu davası açma hakkı bu hakka sahip olan kişinin istenen tazminat bedelini ödediği veya aleyhine açılan tazminat davasında dava dilekçesini tebellüğ ettiği tarihten itibaren 90 gün içinde kullanılmadıkça düşeceği hükmüne yer verildiği, sigortalıya ödeme yapılan tarih ile icra takibi tarihi değerlendirildiğinde, bu maddede belirtilen sürenin geçtiğini, TTK'nun 1188/1 maddesinde ise eşyanın ziya veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istem hakkının 1 yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde düşeceği hükmüne yer verildiği, ekspertiz rapor tarihinin 17/09/2013 tarihi olduğu ve hasarın tespit tarihinin 05/06/2013 tarihi, talep tarihinin 06/06/2013 tarihi olduğu, sigortalı tarafından davalı şirkete 04/07/2013 tarihli Beşiktaş ... Noterliğinin ihtarname keşide edildiği, takip tarihinin 08/12/2014 tarihi olduğu ve davalının davacıyı oyaladığı sabit olmadığından TTK'nun 1188.maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin geçtiği tespit ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından hükmün esasına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiş ise de davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesine rağmen davalı yararın nispi vekalet ücreti takdir edilmesi tarifenin 7.maddesine aykırı olduğundan HKMK nun 353-b-2 ,3 gereği hükmün kaldırılmasına ,davanın hakd üşürücü süre nedeniyle reddine ve davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle:

Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE;

İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 13/10/2016 tarih, 2015/155 Esas-2016/457 Karar sayılı hükmünün HMK.'nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA;

"Davanın hak düşürücü süreden REDDİNE,"

İlk derece yargılamasına ilişkin olarak;

"Alınması gereken 54,40- TL harcın, davacı tarafından yatırılan 1.595,44- TL harçtan mahsubu ile fazla olan 1.541,04- TL harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,

Davalı vekili için takdir olunan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 1.980- TL maktu avukatlık ücreti ile 12-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

Davacı tarafından yapılan yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına,

İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 31,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,

Hükümden sonra davalı gider avansından karşılanan 25-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

Davacı vekili için takdir olunan 1.700-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine.

Davalı vekili için takdir olunan 1.700-TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine.

Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK 'nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, duruşmalı yapılan inceleme neticesinde taraf vekillerinin yüzüne karşı oybirliğiyle karar verildi.12.02.2020

kazanci.com.tr