T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2017/11-420
K. 2019/198
T. 21.2.2019

* TAŞIMA SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Gider Avansının Mahkemece Verilen Kesin Süre İçerisinde Yatırılmaması Nedeniyle Davanın Reddedildiği - Temyiz Üzerine Bozulmasına Karar Verilen Dosyada Tebligat Giderinden Başka Hangi Deliller İçin Ne Miktar İstenildiğinin Ayrıntılı Belirtilerek Kesin Mehil Verilmesi Gerektiği Davanın Geldiği Aşama İtibariyle Zorunlu Olmasına Rağmen Mahkemece Verilen Kesin Mehilde İse Gider Avansının Bu Açıklıkta Olmadığından Dava Şartı yokluğu Nedeniyle Verilen Kararın İsabetsizliği )

* GİDER AVANSININ MAHKEMECE VERİLEN KESİN SÜREDE YATIRILMAMASI ( Temyiz Üzerine Bozulmasına Karar Verilen Dosyada Tebligat Giderinden Başka Hangi Deliller İçin Ne Miktar İstenildiğinin Ayrıntılı Belirtilerek Kesin Mehil Verilmesi Gerektiği Davanın Geldiği Aşama İtibariyle Zorunlu Olmasına Rağmen Mahkemece Verilen Kesin Mehilde İse Gider Avansının Bu Açıklıkta Olmadığından Dava Şartı yokluğu Nedeniyle Verilen Kararın İsabetsizliği - Öte Yandan Tensip Tutanağı İle Duruşma Tutanağı Arasındaki Tarih Karışıklığı Nedeni İle Davacı Vekilinin Gider Avansını Duruşmanın Yapılacağı Bildirilen Tarihte Yatırdığının da Kabulü Gerektiği )

* KESİN MEHİLDE GİDER AVANSI YATIRILMAMASI NEDENİYLE DAVANIN DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN REDDİ ( Temyiz Üzerine Bozulmasına Karar Verilen Dosyada Tebligat Giderinden Başka Hangi Deliller İçin Ne Miktar İstenildiğinin Ayrıntılı Belirtilerek Kesin Mehil Verilmesi Gerektiği Davanın Geldiği Aşama İtibariyle Zorunlu Olmasına Rağmen Mahkemece Verilen Kesin Mehilde İse Gider Avansının Bu Açıklıkta Olmadığından Dava Şartı yokluğu Nedeniyle Verilen Kararın Hatalı Olduğu )

6100/m.114/1-g, 120/2

ÖZET : Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 01.10.2010 tarihinde açılan eldeki davanın 02.04.2013 tarihli oturumunda oluşturulan ara kararı uyarınca gider avansının mahkemece verilen kesin süre içerisinde yatırılmaması nedeniyle 6100 Sayılı HMK'nın 120/2, 114/1-g maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 01.10.2010 tarihinde açılan eldeki davada, yerel mahkemece 15.01.2013 (19.02.2013) tarihli duruşmada, mahkemece davalı vekiline bozma ilamının ve duruşma gününün tebliğe çıkarılmasına, masrafın gider avansından karşılanması, davacı tarafa HMK'nın 120'nci maddesi uyarınca 50TL gider avansını yatırması için iki hafta süre verilmesi, bu süre içerinde gider avansı yatırılmadığı takdirde dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın reddedileceğinin ihtarı yönünde ara karar kurulmuş, gider avansı davacı tarafından 19.02.2013 tarihinde mahkeme veznesine yatırılmıştır. Takip eden 02.04.2013 tarihli oturumda da, kesin süreye rağmen gider avansının süresinde yatırılmadığından 6100 Sayılı HMK'nın 120/2, 114/1-g maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. 1-Temyiz üzerine bozulmasına karar verilen dosyada tebligat giderinden başka hangi deliller için ( bozma kararı uyarınca bilirkişi incelemesi, keşif vb.) ne miktar istenildiğinin ayrıntılı belirtilerek kesin mehil verilmesi gerektiği davanın geldiği aşama itibariyle zorunlu olmasına rağmen, mahkemece verilen kesin mehilde ise gider avansı bu açıklıkta değildir. 2-Öte yandan, davacı vekiline gider avansını yatırması için kesin süre verilmesine ilişkin ara kararının kurulduğu duruşmanın her ne kadar davacı vekilinin de kabulünde olduğu gibi 15.01.2013 tarihinde yapılmış olsa da, 19.02.2013 tarihinin tensip zaptında da duruşma günü olarak belirlenmesine ve taraf vekillerine çıkarılmak üzere hazırlanan tebliğ mazbatalarında da bu tarihin duruşma tarihi olarak yazılmasına, UYAP'taki duruşma tutanağı kaydına göre duruşmanın 19.02.2013'de yapıldığının belirtilmesine, ancak dosyada yer alan duruşma tutanağında giriş kısmında duruşma tarihinin 19.02.2013, son kısımda ise 15.01.2013 olarak belirlenmiş olmasına göre, davacı vekilinin gider avansını duruşmanın yapılacağı bildirilen 19.02.2013 tarihinde yatırdığının da kabulü gerekir.Hâl böyle olunca, uyuşmazlığa konu davanın 1086 Sayılı HUMK döneminde açılmış bulunduğu gözetildiğinde, tarifede yer alan 50TL gider avansının ödenmesi davacıdan istenemeyeceğinden, davanın gider avansı yatırılmadığı gerekçesiyle usulden reddi isabetsizdir.

DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesince dava şartı yokluğundan davanın reddine dair verilen 02.04.2013 tarihli ve 2012/1491 E., 2013/300 K. sayılı kararın davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22.01.2014 tarihli ve 2013/11876 E., 2014/1359 K. sayılı kararı ile:

“...Davacı vekili, müvekkili tarafından Erzurum'dan İzmir'e taşınmak üzere davalıya teslim edilen gıda maddelerinin, elverişsiz ortamda taşınmaları ve taşıma süresinin uzaması nedeniyle bozulduğunu, kolilerin dışından içindeki ürünlerin bozuldukları anlaşıldığından emtianın alıcı tarafından teslim alınmadığını ileri sürerek, 3.531,60 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, taşınmak üzere teslim edilen gıda maddelerinin kısa sürede taşınacağına dair müvekkilinin bir taahhüdünün bulunmadığını, TTK'nun 781/2. maddesi uyarınca müvekkilinin bir sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, bozma ilamı sonucunda yeniden yapılan yargılama esnasında 15/01/2013 tarihinde verilen ara karar gereğince 50,00 TL gider avansının yatırılması için davacıya iki haftalık kesin süre verilmiş olmasına rağmen, avansın kesin sürede yatırılmadığı gerekçesiyle 6100 Sayılı HMK 120/2 ve 114/1-g maddeleri gereğince davanın; dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece, yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/g maddesi gereğince dava şartı olup, yatırılması gereken gider avansının kesin süreye rağmen yatırılmamış olması gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun harç ve avans ödenmesi başlıklı 120. maddesine göre, “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı'nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” Anılan Kanunun 114. maddesinin “g” bendinde, gider avansının dava şartlarından olduğu belirtilmiştir. Dava şartlarının incelenmesini düzenleyen 115. maddesinde “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” denilmiştir. Kanun'un 448. maddesinde ise, kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir.

Adalet Bakanlığı tarafından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120. maddesi gereğince hazırlanan gider avansı tarifesi ile buna ilişkin tebliğ, 30 Eylül 2011 tarih ve 28070 Sayılı Resmi Gazetede yayınlamıştır. 01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Tarifenin 3. maddesinde, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri kapsadığı belirtilmiş; 4. maddesinde, taraf sayısı, tanık sayısı, başvurulan deliller (keşif gideri, bilirkişi ücreti vs.) gözetilerek belirlenen tahmini yargılama giderinin, gider avansı olarak önceden yatırılması amaçlanmıştır. Tarifenin 6. maddesinde de, tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120. maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirileceği belirtilmiştir.

Kanun'un 120/2 ve 448. maddeleri ile tarifenin 6. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğünden önce açılan davalarda da gerektiğinde, dava şartı olan gider avansının ödenmesinin istenilebileceği, gider avansının kesin sürede ödenmemesi durumunda ise, Kanun'un 115. maddesi gereğince, davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedileceği anlaşılmaktadır.

Dava şartı olan gider avansı, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğünden sonra açılan davalar ile Kanun'un yürürlüğünden önce açılmış olup da, henüz tahkikat aşamasına geçilmemiş olan davalarda tarifede belirtilen miktarlar esas alınarak kolaylıkla uygulanabilecektir. Ancak, temyize konu davada olduğu gibi, Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce açılıp, tahkikat aşamasında bulunan, yani bir kısım delillerin toplandığı davalarda, dava şartı olan gider avansına ilişkin düzenlemelerin uygulanıp, kesin mehile rağmen süresinde ödenmemesi nedeniyle, davanın usulden reddedilebilmesi için, yargılamanın geldiği aşamaya göre, hakimin kesin vicdani kanaatinin oluşması için hangi delillere ihtiyaç duyulduğu ve bu delillerin elde edilmesi için gereken masraflar gerektiğinde ayrıntısı ile belirtilmeli; bunlar da gösterilmek suretiyle verilen kesin mehile rağmen gider avansının ödenmemesi durumunda, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilebileceği gözetilmelidir. Dava şartı olan gider avansına ilişkin düzenlemelerde, adalete ulaşmanın zorlaştırılmasının değil; bilakis, yargılamada yapılabilecek giderler önceden alınarak, bu nedenle yargılamanın uzamasının önüne geçilmeye çalışıldığının amaçlandığı düşünüldüğünde; Kanunun yürürlüğünden önce açılıp, tahkikat aşamasında olan davalarda, gider avansının hangi deliller için istenildiğinin miktarlarıyla birlikte belirtilmesinin, adalet duygusuna ve yasanın amacına uygun olacağı açıktır.

Somut olayda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğünden önce açılıp, bir kısım delillerin toplandığı temyize konu davada; 15.01.2013 (19/02/2013) tarihli duruşmada, mahkemece davalı vekiline bozma ilamının ve duruşma gününün tebliğe çıkarılmasına, masrafın gider avansından karşılanmasına, davacı tarafa HMK'nın 120. maddesi uyarınca 50 TL gider avansını yatırması için iki hafta süre verilmesine, bu süre içerinde gider avansı yatırılmadığı takdirde dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın reddedileceği yönünde ara karar kurulmuş, gider avansı davacı tarafından 19.02.2013 tarihinde mahkeme veznesine yatırılmıştır. Dolayısıyla davanın geldiği aşama, kanun koyucunun gider avansı müessesesini düzenlemesindeki amacı nazara alındığında, anılan yasa maddesinin şeklen uygulanıp sadece miktar olarak belirtilen gider avansının, verilen kesin süreden sonra ödenmesi nedeniyle, dava şartı yokluğundan usulden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

Kaldı ki; davacı vekiline gider avansını yatırması için kesin süre verilmesine ilişkin ara kararın kurulduğu celsenin 19/02/2013 tarihinde yapılmasına, anılan tarihin tensip zaptında da duruşma günü olarak belirlenmesine ve taraf vekillerine çıkarılmak üzere hazırlanan tebliğ mazbatalarında da bu tarihin duruşma tarihi olarak yazılmasına göre, davacı vekilinin gider avansını duruşmanın yapıldığı 19/02/2013 tarihinde yatırdığı da gözetilerek, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir..”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, taşıma hukukundan doğan tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkili tarafından Erzurum'dan İzmir'e taşınmak üzere davalıya teslim edilen gıda maddelerinin elverişsiz ortamda taşınmaları ve taşıma süresinin uzaması nedeniyle bozulduğunu ve kolilerin dışından içindeki ürünlerin bozuldukları anlaşıldığından emtianın alıcı tarafından teslim alınmadığını ileri sürerek, 3.531,60TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, taşınmak üzere teslim edilen gıda maddelerinin kısa sürede taşınacağına dair müvekkilinin bir taahhüdünün bulunmadığını, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)'nun 781/2'nci maddesi uyarınca müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Yerel Mahkemece, davacı tarafından davalıya taşınmak üzere teslim edilen malın cinsinin bildirilmediği, davalının gıda taşımasına uygun soğutucu özelliği olan araçlarının bulunmadığı, davalının geç teslim ve malın bozulması nedeniyle sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekilince temyizi üzerine;

Özel Dairece, “... Somut olayda, taşınan eşyanın davalı taşıyıcıya sağlam olarak teslim edildiği de uyuşmazlık konusu olmadığından mahkemece, taşımanın yapıldığı güzergâh dikkate alınarak taşıma konusu gıda maddelerinin gönderilene teslim edileceği makul sürenin bilirkişi aracılığıyla tespit edilmesi ve yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde davalının sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamış…” gerekçesiyle kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkemece Özel Daire bozma kararına uyulup uyulmadığı belirtilmeksizin yapılan yargılama sonucunda, 19.02.2013 tarihli ara kararı ile 50,00TL gider avansının yatırılması için davacıya iki haftalık kesin süre verilmiş olmasına rağmen, avansın belirtilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 120/2. ve 114/1-g maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.

Bozma kararına karşı yerel mahkemece ilk karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 01.10.2010 tarihinde açılan eldeki davanın 02.04.2013 tarihli oturumunda oluşturulan ara kararı uyarınca gider avansının mahkemece verilen kesin süre içerisinde yatırılmaması nedeniyle 6100 Sayılı HMK'nın 120/2, 114/1-g maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmek gerekir ki, usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, bu kanun hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olduğu, daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.

Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.

Dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip, bu konuda yeni usul kuralının etkili olup olmayacağı söylenemez.

Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü, usule ilişkin kanunlar- tersine bir kural benimsenmediği takdirde- genel olarak hemen etkili olup, uygulanırlar (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 6. Bası, İstanbul 1997, s. 73-78; Pekcanıtez, H./Atalay, O. /Özekes, M.: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011, s. 61-66; YİBK.'nın 8.7.1942 tarihli ve 13 E., 19 K.; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.9.1964 tarihli ve 7/1139 E., 575 K.; 9.3.1988 tarihli ve 860 E., 232 K.; 23.11.1988 tarihli ve 1988/1-825 E., 1988/964 K.; 22.02.2012 tarihli ve 2011/2-733 E., 2012/87 K. sayılı kararları).

Bu genel açıklamalardan sonra, zaman bakımından 6100 Sayılı HMK'nın ilgili hükmüne de değinmek gerekir:

HMK'nın “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448'inci maddesi; “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.”

hükmünü içermektedir.

Görüleceği üzere, usul hükümleri kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır (Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2012 tarihli ve 2011/2-733 E., K:2012/87 K. sayılı kararı).

Öte yandan uyuşmazlığın çözümü bakımından gider avansına ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır:

Dava 01.10.2010 tarihinde açılmış olduğundan bu tarih itibariyle yürürlükte olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)'nda gider avansı alınmasına yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK 114/1 (g) maddesinde ise, gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir.

HMK'nın harç ve avans ödenmesi başlıklı 120'nci maddesinde;

“(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.

(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.”

hükmüne yer verilmiştir.

Anılan maddenin gerekçesinde ise; “Madde ile, dava açılırken yargılama harçlarının mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğu düzenlenmiştir. Maddede ayrıca, 1086 Sayılı Kanunda yer almayan, yeni bir düzenleme yapılarak, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu avansın yetmemesi durumunda ise tamamlanması için davacıya kesin süre verileceği hususu hüküm altına alınmıştır. Avans miktarının, davanın türü ve özelliklerine göre her yıl Adalet Bakanlığınca ilân edilecek tarifeye göre belirleneceği, maddede yer almıştır. Maddede yapılan bu düzenlemeyle, gerekli masrafların zamanında yatırılmamasından dolayı davaların gecikmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır” ifadelerine yer verilmek suretiyle, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirildiği vurgulanmıştır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.12.2012 tarihli ve 2012/9-1200 E., 2012/1216 K.; 05.03.2014 tarihli ve 2013/9-651 E., 2014/202 K. sayılı kararları).

Adalet Bakanlığı tarafından HMK'nın 120'nci maddesi gereğince hazırlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi (Mülga) 30 Eylül 2011 tarih ve 28070 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. 01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Tarifenin 3'üncü maddesinde, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri kapsadığı belirtilmiş; 4'üncü maddesinde, taraf sayısı, tanık sayısı, başvurulan deliller (keşif gideri, bilirkişi ücreti vs.) gözetilerek belirlenen tahmini yargılama giderinin, gider avansı olarak önceden yatırılması amaçlanmıştır. Tarife'nin 6'ncı maddesinde de, tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, HMK'nın 120'nci maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirileceği belirtilmiştir.

Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; 01.10.2010 tarihinde açılan eldeki davada, yerel mahkemece 15.01.2013 (19.02.2013) tarihli duruşmada, mahkemece davalı vekiline bozma ilamının ve duruşma gününün tebliğe çıkarılmasına, masrafın gider avansından karşılanması, davacı tarafa HMK'nın 120'nci maddesi uyarınca 50TL gider avansını yatırması için iki hafta süre verilmesi, bu süre içerinde gider avansı yatırılmadığı takdirde dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın reddedileceğinin ihtarı yönünde ara karar kurulmuş, gider avansı davacı tarafından 19.02.2013 tarihinde mahkeme veznesine yatırılmıştır. Takip eden 02.04.2013 tarihli oturumda da, kesin süreye rağmen gider avansının süresinde yatırılmadığından 6100 Sayılı HMK'nın 120/2, 114/1-g maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Dolayısıyla davanın geldiği aşama, kanun koyucunun gider avansı kurumunu düzenlemedeki amacı dikkate alındığında, anılan Kanun maddesinin şeklen uygulanıp, sadece miktar olarak belirtilen gider avansının verilen kesin süreden sonra ödenmesi nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.05.2016 tarihli ve 2014/19-1087 E., 2016/606 K. sayılı kararı) temyiz üzerine bozulmasına karar verilen dosyada tebligat giderinden başka hangi deliller için ( bozma kararı uyarınca bilirkişi incelemesi, keşif vb.) ne miktar istenildiğinin ayrıntılı belirtilerek kesin mehil verilmesi gerektiği davanın geldiği aşama itibariyle zorunlu olmasına rağmen, mahkemece verilen kesin mehilde ise gider avansı bu açıklıkta değildir.

Öte yandan, davacı vekiline gider avansını yatırması için kesin süre verilmesine ilişkin ara kararının kurulduğu duruşmanın her ne kadar davacı vekilinin de kabulünde olduğu gibi 15.01.2013 tarihinde yapılmış olsa da, 19.02.2013 tarihinin tensip zaptında da duruşma günü olarak belirlenmesine ve taraf vekillerine çıkarılmak üzere hazırlanan tebliğ mazbatalarında da bu tarihin duruşma tarihi olarak yazılmasına, UYAP'taki duruşma tutanağı kaydına göre duruşmanın 19.02.2013'de yapıldığının belirtilmesine, ancak dosyada yer alan duruşma tutanağında giriş kısmında duruşma tarihinin 19.02.2013, son kısımda ise 15.01.2013 olarak belirlenmiş olmasına göre, davacı vekilinin gider avansını duruşmanın yapılacağı bildirilen 19.02.2013 tarihinde yatırdığının da kabulü gerekir.

Hâl böyle olunca, uyuşmazlığa konu davanın 1086 Sayılı HUMK döneminde açılmış bulunduğu gözetildiğinde, tarifede yer alan 50TL gider avansının ödenmesi davacıdan istenemeyeceğinden, davanın gider avansı yatırılmadığı gerekçesiyle usulden reddi isabetsizdir

Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanun'un 30'uncu maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Geçici 3'üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429'uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı Kanun'un 440/III-1,2 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.02.2019 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

kazanci.com.tr