Olaylar

Bir belediyede temizlik işçisi olarak görev yapan başvurucunun, 15 Temmuz 2016’daki darbe teşebbüsünün ardından çıkarılan 667 sayılı KHK ile FETÖ/PDY’yle irtibat ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan bir Dernekte de Denetim Kurulu üyesi olduğu tespit edilmiştir. Belediye Disiplin Kuruluna sevk edilen başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisakı, irtibatı ve bu örgüte aidiyeti olduğu gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilmiştir. Başvurucunun işe iadesine karar verilmesi için açtığı dava İş Mahkemesi (Mahkeme), istinaf başvurusu da Bölge İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Başvurucu tarafından temyiz edilen kararı Yargıtay onamıştır.

FETÖ/PDY’ye üye olma suçundan da hakkında soruşturma başlatılan başvurucu tutuklanmış ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla başvurucunun 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Başvurucu hakkındaki ceza davası temyiz incelemesi aşamasında derdesttir.

İddialar

Başvurucu, işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olaydaki feshin gerekçesi, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen FETÖ/PDY ile irtibatı veya iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphe ve bu şüphe nedeniyle güven ilişkinin ortadan kalkmasıdır.

İşçilerin, iş sözleşmeleri çerçevesinde istihdam edilmelerinin mutlak bir hak olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. İşverenlerin çalıştırdıkları işçilerin verimli şekilde iş görmeleri ve önceden saptanmış nesnel kurallara sadakat göstermeleri konusunda beklenti içinde olmalarının haklı bir gerekliliğe dayandığını söylemek gerekir. Dolayısıyla yasal düzenlemelerin ve işverenin belirlediği kurallar çerçevesinde devam eden iş ilişkisinin meşru nedenler ortaya çıktığında bozulması ve sona erdirilmesi olağan bir durumdur.

Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında FETÖ/PDY’nin kamu kurumlarının neredeyse tamamında örgütlenmesinin ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün bu yapılanmadan kaynaklanmış olmasının potansiyel tehdidi mevcut tehlikeye dönüştürdüğü ve demokratik anayasal düzeni sürdürmek bakımından olağanüstü tedbirler alınmasının zorunlu olduğu kabul edilmiştir. Bu bağlamda FETÖ ile irtibatlı ya da iltisaklı olmanın devlete sadakat bağının zayıflığını gösteren bir olgu olarak kabul edilmesi gerekir.

Başvurucu hakkında yürütülen soruşturmada başvurucunun, FETÖ/PDY ile iltisakı olduğu gerekçesiyle 667 sayılı KHK ile kapatılan Derneğe aktif şekilde üye olduğu ifade edilmiştir. Derece mahkemelerince yapılan değerlendirmelerde ise işveren ile başvurucu arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu konusunda duyulan şüphenin ilk olarak başvurucunun söz konusu dernekte Denetim Kurulu üyesi olarak görev yaptığının tespit edilmesiyle ortaya çıktığı belirtilmiştir.

Somut olayda başvurucunun kapatılan Derneğin FETÖ/PDY ile irtibatlı veya iltisaklı derneklerden olup olmadığı hususunda derece mahkemeleri önünde açıkça ileri sürülen bir itirazı olmamıştır.

Tedbir sürecinin başlamasında ve süreç içinde verilen kararlarda FETÖ/PDY ile bağlantılı olup olmadığı konusunda açık bir itirazın ileri sürülmediği bir dernekte başvurucunun Denetim Kurulu üyesi olarak görev yapması ağırlık verilen bir olgu olmuştur. Başlatılan disiplin soruşturmasında FETÖ/PDY ile irtibatlı ya da iltisaklı olduğu konusunda başvurucunun birçok yönden ikrarda bulunmasıyla da şüphenin ciddi, güçlü ve objektif bir şüphe olarak nitelendirilmeye uygun hâle geldiği tespit edilmiştir. Bu bağlamda taraflar arasındaki güven ilişkisini ortadan kaldırmaya elverişli olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphenin belirli olay ve olgulara dayandırıldığını ve iş sözleşmesinin feshedilmesi konusunda alınan tedbirin gerekliliğinin başvurucu özelinde bireyselleştirildiğini söylemek mümkündür.

Bu açıklamalar doğrultusunda başvurucunun devlete sadakat bağının zayıfladığının işareti olan FETÖ/PDY ile irtibatlı veya iltisaklı olma olgusunu işçi işveren arasındaki güven ilişkisini zedeleyen bir unsur olarak kabul eden idari ve yargısal kararların, müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı konusunda ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli gerekçeleri içerdiği değerlendirilmiştir.

Bir kamu kuruluşunda üst düzeyde görev yapan kişilerin FETÖ/PDY'nin örgüt içi hiyerarşisi kapsamında başka bir kamu kuruluşunda görev yapan alt düzeydeki kişilere veya başka meslek gruplarında bulunan kişilere tabi olabildiği yargı organlarınca verilen kararlarda açıkça görülmektedir. Dolayısıyla arındırma işleminin nispeten daha az önem taşıyan bir unvan veya pozisyon için niçin gerekli olduğunun ortaya konulması gerektiği yönündeki ölçütün FETÖ/PDY'nin örgüt içi hiyerarşik yapısının taşıdığı söz konusu özellikler dikkate alınarak somut olayın şartları altında mutlak olarak uygulanamayacağı değerlendirilmiştir.

Bunun yanı sıra somut olayda başvurucu, özel sektörde çalışmasını engelleyen herhangi bir ilave kısıtlamaya tabi tutulmamıştır. Bu konuda bir kısıtlamanın getirilmemiş olması nedeniyle başvurucunun özel hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin öngörülen meşru amaçla ölçülü şekilde gerçekleştirildiği ve kamunun menfaati ile başvurucunun kişisel menfaati arasında adil dengenin kurulduğu değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 2/7/2020 Tarihli ve 2018/10286 Başvuru Numaralı Kararı